onedio

Sürgün Haberleri

Sürgün ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Sürgün ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Müzik Meraklısına Görülmesi Gerekli 8 Yer
Londra, Abbey Road’da yürüyüp, Paris’te Jim Morrison’ın mezarını ziyaret ettiniz mi? O zaman Avrupa’da gizli kalmış müzik mabetlerini tavaf etmenin vakti gelmiştir. Bu araştırmayı Busabout (nereye gitmek istediklerine, nerede yaşamak istediklerine kendi karar veren özgür ruhlu gezginler) yapmış. Bir çok turist The Beatles’ın Abbey Road albümün canlandırmak için çaba harcıyor. Yine bir çoğu da Jim Morrison’ın Paris’teki mezarı başında içip sarhoş oluyor-du, artık korumalar buna izin vermiyor. Morrisson’ın mezarına doğru yolu gösteren diğer mezar taşlarına yapılan grafitileri bekçiler her gün silmek zorunda kalıyordu. Ki bu mezarlıkta Oscar Wilde, Edith Piaf gibi bir çok ünlü ismin ebedi uykularında olduğunu biliyoruz. O zaman neden kalabalıktan uzaklaşıp biraz da alt kültürün mekanlarını keşfe çıkmıyoruz? 1. John Lennon’ın Barış, Aşk ve Müzik Tapınağı – Rusya Kolya Vasin, Rusya’daki en büyük Beatles hayranı. 1964’ten beri, yani hem Beatles müziğinin, hem de grubun saç kesiminin memleketinde yasaklandığı günlerden beri, sabahtan akşama kadar Beatles dinlediğini iddia ediyor. Sovyetler Birliği’nin çökmesi ardından Muhteşem Dörtlü’ye olan aşkını artık gizlemek zorunda kalmamış. St. Petersburg’da onların anısına bir tapınak yapmış. Puskinskaya’da, küçük bir odada, dünyanın dört bir yanından topladığı binlerce Beatles hatırasını biriktirmiş, sergiliyor. Bu malzemelerden bazıları zamanında sınırdaki X-ray’lerden dahice kaçırılıp ülkeye sokulmuş ve daha sonra plak formatına sokulmuştur. 2. The Rolling Stones’un Exile On Main St malikanesi “Nellcôte” – Fransa 1971 senesinde, The Rolling Stones elemanları, İngiliz Hükümeti’ne borçlu oldukları, gelirlerinin yüzde 93’ünü vermemek için sürgün hayatını seçmişti. Keith Richards’ın Fransız Rivierası’ndaki evine, Nellcôte’e gittiler. Exile On Main St. albümünün neredeyse tamamını bu evin rutubetli, karanlık bodrumunda kaydettiler. Ortaya çıkan sound üzerine Richards daha sonra “yapılmış ilk grunge albümüdür” diyecekti. Bu ev grubu ziyaret eden ünlüler için cennet gibiydi. Bir rivayete göre bir gece Richards’la çok içen John Lennon evin önündeki merdivenleri kusmuk içinde bırakmıştı. Elbette keyif verici madde satanlar için de bulunmaz bir mabetti, ta ki Fransız polisi olaya ayana kadar. 10 Louise Bordes Avenue, Villefranche-sur-Mer adresinde yer alan bu mabedi gidip ziyeret edebilirsiniz, ama şu anda malikaneye sahip olan Rus milyarderlerin sizi içeri sokmasını beklemeyin. 3. Erovizyon Birincisi Lordi Meydanı – Finlandiya Erovizyonu kazanan ilk ve şimdilik tek Finlandiya’lı grup, hard rock canavarları Lordi kendi memleketlerinde çok meşhur. Yüzlerini pulların üstüne görebilirsiniz, kendi çizgi roman, film ve hatta farklı aromalarda üretilen alkolsüz içecekleri bile var. Grubun eli baltalı solisti Bay Lordi’nin doğduğu yer olan Rovaniemi Kasabası’ndaki meydana da, onun şerefine adları verilmiş. Elemanların betona bıraktıkları el izleri bir duvarın dekoru haline gelmiş. Serinletici bir Lordi Kolası içerken, onların kalıbıyla karşılaştırıp kendi elinizin ne kadar küçük olduğuna bakabilirsiniz. 4. ABBA Müzesi – İsveç Elbetteki Liverpool’da George Harrison’ın ilk gitarı, John Lennon’ın ikonik gözlüklerinin sergilendiği ve Julia Lennon tarafından The Beatles’ın hikayesinin anlatıldığı bir sergi açılacaktır. Herkes böyle bir sergiye gider. Stockholm’deki Djurgården bulunan İsveç’in Music Hall Of Fame’inde de ABBA Müzesi var. Böyle bir müzede grupla ilgili görmek isteyeceğiniz her şeyi bulabilirsiniz. Kostümler, altın plaklar, Benny Andersson’ın piyanosu, Polar stüdyosundayken kullandıkları mix masasını görebilir, grubun 5. üyesi olarak bir interaktif hologram tecrübesi bile yaşayabilirsiniz. 5. David Bowie ve Iggy Pop’un apartman dairesi – Almanya 1976’dan 78’e kadar David Bowie ve Iggy Pop; 155 Haupstrasse, Schonenberg’deki apartmanda yaşamışlardı. Bowie Berlin’e hem şehirden, hem de burada yapılan müzikten etkilendiği için taşınmıştı. Taşınmasının bir başka nedeni de uyuşturucudan uzak durabilmekti. Almanlar o kadar nazik insanlardı ki, henüz şöhretinin doruklarına ulaşmamış Bowie’ye öyleymiş gibi davranıyorlardı. Hatta öyle ki; hayranları Bowie’yi gittiği plak dükkanına kadar takip edip, içeri girdiği zaman peşini bırakacak kadar kibarlardı. Bowie çıktıktan sonra dükkana girip onun aldığı albümlerin aynısını sipariş eden kişilerden bahsediyoruz. Evlerinin bir kaç bina ötesinde, Neues Ufer vardı. Burası Bowie ve Pop’un hep takıldıkları, Avrupa’da açılmış olan ilk gay barlardan biriydi. Yine kibarlıklarından olsa gerek, bu bara giderseniz sadece Bowie’yle çekilmiş bir fotografı görebilirsiniz. Hepsi bu! 6. Sigur Rós’un Reykjanes Yarımadası – İzlanda Sigur Rós’un ‘Glósóli’ videosu, turistler için reklam filmi niyetine. “İzlanda’ya gelin, sıcak su kaynaklarını, rüzgarlı lav sahalarını görün, yosunla kaplı kayaların üstünde dinlenin.” Bu video, üçünden elektriğin üretildiği, bir çok jeotermal bölgenin olduğu Reykjanes Yarımadası’nda çekilmişti. Volkanik kraterler ve lagünler kadar görmek isteyeceğiniz bir diğer şey ‘Glósóli’nin zirvesini çerçeveleyecek falezlerdir. Reykjanesviti’den ülkenin en eski fenerini gören muazzam manzaraya da buradan bakabilirsiniz. 7. Black Metal’in Yaktığı Kilise – Norveç Fantoft Stave Kilisesi 1150 yılında yapılmıştı. Tahrip edileceği düşünüldüğünden 1883’te parça parça Bergen’e taşınmıştı. Yine de black metal’den kurtulamadı. 1992’de, death metal grubu Old Funeral’dan ayrılıp Burzum’a geçenlerin çetesi Varg Vikernes tarafından yakılan ilk kilise bu oldu. Kiliseden arta kalanlar Burzum’un EP’si Aske’ın kapağını süsleyecekti. Grup bastıkları ilk 1000 kopyanın yanında çakmak da verdi. Neredeyse orijinal gibi restore edilen kiliseyi, sabah 10:30’dan akşam 06:00’a kadar ziyaret edebilirsiniz. 8. Serge Gainsbourg’un Aşk Evi – Fransa Paris’te, 5 bis Rue de Verneuil’de bulunan ve Serge Gainsbourg’un 1969’dan ölene kadar, yani 1991 senesine kadar yaşadığı ev onun anısına türbe haline getirildi. Hayranları tarafından grafitilerle süslenen evin dış duvarında oldukça etkileyici portreleri de görmek mümkün. Bu arada evin içine neredeyse hiç dokunulmamış. Etrafta hala kültablaları ve polis rozetleri, silahlar, Fransa’nın dört bir yanından toplanmış kurşunlar gibi tuhaf koleksiyonlar duruyor. Duvarlarında ona ilham veren; birlikte şarkı söylediği, aşık olduğu kadınların fotografları asılı. Brigitte Bardot, Jane Birkin, Charlotte Gainsbourg gibi. Sadece piyanoları ve patlayan konserveler evden çıkarılmış. Sakızları ve naneli şekerleri gibi yatağının üstüne serptiği çiçekler bile, kurumuş olsalar da, hala evin içinde, bıraktığı yerde duruyor. Kaynak: fasterlouder | Eksen
Daha Okumadıysanız!.. Türk Edebiyatı'na Damga Vuran 20 Büyük Eser
Edebiyatımızın önde gelen dergilerinden Notos, her yıl farklı bir konuda düzenlediği geleneksel yıllık soruşturmalarının sekizincisinin sonuçlarını Şubat-Mart, 44. sayısında açıkladı. 249 yazarın katıldığı bu geniş soruşturma sonunda ortaya çıkan 40 kitaplık liste, bir belge olma niteliğinde. Edebiyatımızın ve toplumumuzun en değerli nesneleri olma özelliğindeki bu eserlerin listesi; hem meraklısı, hem de edebiyatla yeni tanışanlar için başvurulacaklar arasında. Not: Bu liste de diğer tüm listeler gibi kimisine eksik gelebilir. Doğaldır da; çünkü edebiyat çok kişisel bir şeydir. Yorumlarınızla bu listeyi tamamlada  yardımcı olursanız sevinirim. İşte ilk 20: _Kaynak: http://notoskitap.com/notos-44/_
Path Of Exile
Bu yazı daha önce Oyungezer Dergisi'nde yayınlanmıştır.**Yalnızca 2 adım ilerimi aydınlatan bir fenerle karanlık dehlizlerde ilerliyorum ve bir kapı çıkıyor karşıma. Ardında ne olduğunu bilmediğim bu gizeme şüphe ile bakıyorum, nihayet cesaret edip kapıyı açabildiğimde ise ıslak bir tıslama kanımı donduruyor. Oda görünürde boş, ama her yanda yumuşak ve yapışkan adımların tekinsiz tınıları yankılanıyor. Bir şeyler geliyor aşağıdan, loş meşale ışığında gölgeleri oynaşmaya başlıyor. Ve bir anda dev örümcekler çevremi sarıyorlar, gözlerim kararıyor ve düşüyorum.MEDENİYETİN ALACAKARANLIĞINDA TEK BAŞINABu tip anlar kanımca Path of Exile ’ı özgün ve oynamaya değer kılan en önemli özelliği. Öncelikle hangi köşeden neyin çıkacağını bilemediğiniz karanlık ve tekinsiz bir dünyası var oyunun. Tıpkı ilk ve ikinci Diablo ’da olduğu gibi burada da gerçekten hissedilen bir yalnızlık duygusu hâkim. Zaten oyunun geçtiği Wraeclast dünyası da her tarafında acımasızlığın ve ilkel korkuların kol gezdiği bir yer. Siz bir gemi ile buraya sürgüne yollanmışsınız ve tüm sürgün hikâyelerinde olduğu gibi saplantılı şekilde buradan kurtulmaya çalışıyorsunuz, hoş doğuştan Wraeclastli olsanız da ilk fırsatta kaçmaya bakardınız muhtemelen. Zira anavatanınız olsa da kalmak isteyeceğiniz bir yerde değilsiniz. Herkes düşman, her yer kötülük. Ve siz yapayalnızsınız.Aksiyon RYO’ların ikinci baharını yaşadığı bir dönemde Diablo 3 ’ün peşi sıra bu tarzda pek çok oyun çıktı. Görsellikleri ve oyun içi dinamikleriyle birbirinden farklılaşan bu oyunlar içinde Path of Exile nerede duruyor derseniz tam olarak Diablo 2 ’nin yanında duruyor derim.Öncelikle karanlık grafikleri ve gerçekten ürkünç atmosferi ile son dönemdeki tüm kardeşlerinden ayrılıyor oyunumuz. Kulaklıkla oynarken sizi saran çevresel öğeler ve her tür ses efekti bu tekinsiz havayı pekiştiriyor.Oyundaki her şey size karşı… Heykeller bile!SÜRÜLSEK DE GÜÇLÜYÜZAksiyon RYO oyunlarda adet olduğu üzere başlangıçta hazır olan altı (oyunu bir kez bitirince açılan Scion ile yedi) karakter sınıfından birisini seçiyoruz ve sersefil halde maceramız başlıyor. Oyun 3 act’ten oluşuyor ve mekânlar her anlamda birbirinden farklılaşıp rastgele oluşan haritaların da etkisiyle oyuncuyu sıkmayan bir akışta ilerliyor.Loot önemli bir mevzudur. Zira oyunu saatlerce oynarsınız ve tüm o emeğin sonunda tek bir efsanevi eşya bile düşse oyuna devam etme hırsınız bilenir ve bir sonraki muhteşem eşyayı düşürmek için savaşmaya devam edersiniz. PoE bu mantığı çok güzel içine yedirmiş ve kendi icat ettiği sistemler ile düşen hemen her şeyin bir işe yarayabildiği, kanımca son yıllardaki en iyi eşya mekaniğine sahip olan oyun olmuş. Bu işe yarama mevzusu üç farklı sistemin gayet başarılı kullanımı ile sağlanmış. Bunlar Soket/Gem sistemi, farklı etkileri olan orblar ve takas sistemi.Oyundaki her özel yetenek gemler sayesinde kullanılabiliyor. Bu gemler strength, dexterity ve intelligence yeteneklerini temsil edecek şekilde üç farklı renkteler ve aynı renklerdeki eşya soketlerine dilediğiniz gibi takıp çıkarılabiliyorlar. Normal yetenek gemleri dışında bunlara ekstra özellikler sağlayan bir de destek gemler var. Bu sistem sayesinde yaratabileceğiniz kombinasyonlar müthiş bir çeşitlilikte ve karakter buildlerinin ucu bucağı yok resmen.İkinci olarak orbların varlığından söz etmek gerek. Bu orblar sayesinde misal özelliksiz beyaz renk bir eşyayı bir anda yanınızdan hiç ayırmak istemeyeceğiniz sarı renk bir eşyaya çevirmeniz mümkün. Bu iki sistem oyunu inanılmaz derinleştirip gerçekten size özel eşyalar ve yetenekler geliştirmenize imkân tanıyor ve karakterinizi daha çok benimsiyorsunuz.Son olarak oyunun takas sisteminden de bahsedeyim. Bu dünyada para yok ve ihtiyacınız olan şeyleri satıcılardan (ve diğer oyunculardan) bir şeyler vermek suretiyle alıyorsunuz. Bu da herkesin yalnızca ihtiyacı olan şeyin peşine düşmesine sebep oluyor ki; bu tarz oyunlardaki gereksiz eşya trafiğinin önüne geçen zekice bir dokunuş olmuş.Bu labirentte çok zaman geçireceksiniz.BİR KAHRAMAN DOĞUYOROyunda karakterimiz seviye atladıkça stat puanları otomatik olarak veriliyor. Ama üzülmeyin, zira size de her seviye atladığınızda veya yan görevlerden gönlünüzce harcayabileceğiniz yetenek puanları geliyor. Bu puanları oyunun en derin yeri olarak gördüğüm muazzam büyüklükteki pasif yetenek ağacında harcıyorsunuz. Burası o kadar detaylı yapılandırmalara imkân veriyor ki, nerden başlayıp nereye gideceğimi düşünürken epey bir vaktin geçtiğine şahit oldum. Zira oyun nadiren gelen refund point’ler haricinde verdiğimiz puanları geri almamıza olanak tanımıyor. Zaten bu kadar acımasız bir oyundan da daha azı beklenemezdi.Bu tarz oyunların vazgeçilmezi sağlık ve mana puanlarımız kendiliğinden dolmuyorlar. Bu can ve mana doldurma işini flasklar yardımıyla yapıyoruz. Düşmanlarımızı öldürdükçe dolan bu flasklar da kendi özellikleri ile geliyorlar. Söz gelimi bazı flasklar bastığınızda element direnci sağlarken bazısı da daha hızlı koşmanızı sağlıyor. Bu sistem nihayetinde stratejik olarak ufak da olsa bir derinlik katıyor oyunumuza.PoE ’ın oynanış derinliği ne kadar fazla ise hikâyesi de o kadar sığ, hatta bir hikâyesi yok bile denilebilir. Sağda solda göreceğiniz kayalardan okuyacağınız efsaneler de bir derinlik katmıyor oyun dünyasına. Aynı şey karakterlerimiz için de geçerli, başlangıçtaki tanıtım metinleri haricinde onlar hakkında çok bir bilgi sahibi olmuyoruz ve karşılaştığınız yan görevlerdeki NPC’leri de umursamayacaksınız. Gerçi safkan aksiyona ve oynanışa önem veren bir oyun PoE . O yüzden hikâyesindeki zayıflık görmezden gelinebilir rahatlıkla.İçimde kötü bir his var…Tamamen bedava olan ve online olarak oynanan yapım multide de güzel zaman geçirtiyor. Zaman zaman gecikme sorunları olması kötü olsa da yapımcı ekip sürekli olarak oyunu güncelliyor ve oyuncularını dinliyor. Zaten bu kadar başarılı ve iyi kotarılmış bir oyunun parayla satılan akranlarıyla rahatça boy ölçüşebilmesi takdire şayan bir durum. Şahsen Diablo 3 ’ün damağımda bıraktığı hafif ekşi tadı PoE sayesinde silip attım. Yapımın F2P oyunların daha çok önemsenmesine sebep olacağına da inancım tam.Klasik aksiyon RYO’ları seviyorsanız Path of Exile çeşitliliği ve derinliği ile sizi uzun süre başında tutmayı başaracaktır. Yavaş yavaş gelişen oynanışı özellikle Diablo 2 severleri cezbedecektir. Bu karanlık ve acımasız dünyadaki macerayı türün tutkunları kesinlikle kaçırmasın derim.İpucuOyuna hangi karakterle başlarsanız başlayın yetenek puanlarını dağıtmadan önce mutlaka pasif yetenek ağacına bir göz gezdirin ve bir yol seçin.Shadow başlarda zayıf olsa da ileride alanı çok iyi kontrol eden bir karaktere dönüşüyor, partiler için ideal bir seçim.Alchemy orblarınız çok kıymetli, doğru eşya için saklayın.Yaratıcı olun! Destek gemler ile önemsiz görünen yeteneklerinizi oldukça değişik şekillerde değerlendirebilirsiniz.Düşmanlar genelde kalabalık gelip sizi çevreliyor, AoE yeteneklerini başlarda edinmeye bakın.Marauder gibi salt güce dayalı karakterlere bile arada sırada intelligence puanı verin, ummadığınız kadar işinize yarayabilir.KARAKTERLER SINIFLARIOyun üç adet temel stat üzerine kurmuş klaslarını. Strength, Dexterity ve Intelligence için üç adet ana karakter ve bunların karışımlarını kullanan üç adet de hibrid karakter mevcut. Örneğin Marauder safkan bir kesme biçme makinesi olarak strength üzerine kuruluyken, Templar kas gücünün yanına biraz da zekâ ekleyerek düşmanlarının hakkından geliyor. Duelist strenght/dexterity hibridi iken Witch’i seçtiğinizde karanlık büyülerle çevrede terör estiriyorsunuz. Shadow çeviklik ve zekâsı ile assassin tarzı bir karakter iken, uzaktan avlanmak isteyenler için de Ranger sınıfı emrinize amade edilmiş. Sonradan açılan Scion ise istediğiniz yöne gidebileceğiniz ultimate hibrid karakter olarak takımı tamamlıyor.KÜNYEPATH OF EXILE (PC)Tür Aksiyon RYOYapım Grinding Gear GamesDağıtım OnlineSistem İdealKutulu Fiyatı -Dijital İndirme Path of Exile.com / SteamYaş Sınırı 12+Dahası İçin pathofexile.gamepedia.comNOTU 8+SON KARAR Klasik Aksiyon RYO’ları özleyenleri böyle alalım. Türe harika yenilikler getirirken saygıda kusur etmiyor.Bulunduğu Platformlar PCArtılarKaranlık ve gizemli atmosferiİnanılmaz çeşitlilikte karakter yaratma imkânıEtkileyici ve karmaşık pasif yetenek ağacıOrijinal gem, orb ve takas sistemleriBedava olmasıDiablo II’nin ruhu bu oyundaEksilerZayıf hikâye ve derinliksiz karakter sunumlarıZaman zaman yaşanan latency sorunlarıDüşman çeşitliliği biraz daha fazla olabilirdi
Memur Teoman: 'Görevimin Gereği Neyse Onu Yaptım'
Rıza Zarrab ile adamı Rüçhan Bayar arasındaki görüşmede ‘Teoman’ olarak geçen ve tüm ısrarlara rağmen rüşveti geri çeviren memur Teoman konuştu Reza Zarrab ve adamlarının rüşvet tekliflerini geri çevirdikleri tutanaklara yansıyan memur Teoman , “Devlet memuru olduğum için kayıtlarla ilgili artı ya da eksi bir şey söyleyemem. Görevim gereği davrandım. Gelişmeleri ben de internet ve televizyondan takip ediyorum' dedi. 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun kilit ismi Reza Zarrab ile Rüçhan Bayar arasında geçtiği iddia edilen bir konuşmanın kaydında ‘Teoman’ isimli gümrük memurunun bütün ısrarlara rağmen rüşveti kabul etmemesinden yakınılıyor. Rüçhan Bayar, memur Teoman’ın müdürlerinin emrine rağmen işi yapmamasına tepki gösterirken, “Teoman’a neler yaptım, ne vaatler, ne şeyler...Yok. Yok, adam almıyor” sözleri, “Memur Teoman”ı sosyal medyanın kahramanı haline getirdi. Memur Teoman’ın 17 Aralık operasyonunun öncesinde İstanbul’da Gümrük Müdür Yardımcısı olarak çalıştığı ancak daha sonra Gaziantep’e Gümrük Müdür Yardımcısı olarak sürgün edildiği belirlendi. İnternet fenomeni haline gelen Teoman Coşkun Dudak, Gaziantep’te bir toplantı sırasında Hürriyet'ten Hacer Boyacıoğlu 'nun sorularını yanıtladı. Devlet memuru olduğu için konuşamayacağını söyleyen Dudak, “Devlet memuru olduğum için kayıtlarla ilgili artı ya da eksi bir şey söyleyemem. Görevim gereği davrandım. Gelişmeleri ben de internet ve televizyondan takip ediyorum. İlginize teşekkür ederim. Kayıtlardan sonra bir bürokrat ya da bakanla herhangi bir görüşmem olmadı” dedi. Yazıcı: Bilgi notu istedim Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, internete sızan fezlekelerde adı geçen Gümrük Müdür Yardımcısı Teoman Coşkun Durak’la ilgili ilk kez konuştu ve “Konuyla ilgili bir bilgi notu istedim” dedi. Yazıcı konuyla ilgili Hürriyet’in sorularını yanıtlarken; “Evet sosyal medya ve internet sitelerine yansıyan olayı duydum. Biraz beklemek lazım” diye konuştu. Yazıcı, Durak’ın görev yerinin değişmesiyle ilgili soruya da “Ben konuyu duydum ama tam olarak nedir bilmiyorum. Bu nedenle bir bilgi notu istedim” yanıtını verdi. 'T24
28 Yıllık Öğretmene 'Öğrenciye Destek' Sürgünü
ADANA'da, Gezi Parkı eylemlerinde başına gaz fişeği isabet ettikten 269 gün sonra geçen 11 Mart'ta yaşamını yitiren Berkin Elvan için sessiz oturma eylemi yapan öğrencilere destek veren 28 yıllık coğrafya öğretmeni Faruk Ağaçe, Adana Valiliği'nin oluruyla merkeze 100 kilometre uzaktaki Aladağ İlçesi'ne gönderildi.Merkez Çukurova İlçesi'ndeki İsmail Kulak Anadolu Lisesi'nde okuyan 7 kız öğrenci, geçen 12 Mart'ta teneffüs sırasında Berkin Elvan için sessiz oturma eylemi yaptı. Herhangi bir pankart ve döviz taşımayıp slogan atmayan öğrencilerin yanına gelen okul yöneticileri, eylemin bitirilmesi için uyarılarda bulundu. Oturmaya devam eden öğrencilerle okul yöneticileri arasında tartışma yaşandı. Bu sırada tartışan okul yöneticileri ve öğrencilerin yanına gelen coğrafya öğretmeni Faruk Ağaçe ise çocukların eylem nedeniyle cezalandırılacağını söyleyen idarecilere tepki gösterdi. TUTANAK TUTULDU Tartışmanın ardından öğretmen Faruk Ağaçe derse giderken öğrenciler de eylemi bitirdi. Yaşanan olay nedeniyle okul yöneticileri, eylemci öğrenciler hakkında disiplin soruşturması başlattı ancak herhangi bir ceza vermedi. Okul yöneticilerinin hakkında tutanak hazırladığı Faruk Ağaçe ise bu tutanağa dayanılarak Adana Milli Eğitim Müdürü Mehmet Ali Selamet'in isteği ve Adana Valisi Hüseyin Avni Coş'un oluruyla Aladağ İlçesi'ndeki Pınar Madencilik Anadolu Lisesi'ne görevlendirildi. Geçici olarak Aladağ'a gönderilen Faruk Ağaçe'nin ne kadar süreyle görevlendirildiği henüz kendisine bildirilmedi. 'SAVUNMA BİLE YAPMADAN GÖNDERİLDİM' Hukuki olarak haklarını arayacağını belirten Faruk Ağaçe, şunları kaydetti: 'Okul bahçesinde lise 1'inci sınıfa giden 7 kız öğrencinin Berkin Elvan için sessizce oturma etkinliği yaptığını gördüm. Başlarında bulunan 4 tane okul idarecisi de çocukları, 'okuldan atılırsınız', 'ceza alırsınız' diyerek kaldırmaya çalışıyordu. Oturan öğrencilerden biri okul idarecilerine, 'Hocam sizin çocuklarınız yok mu?' dedi. İdareciler ise aynı tavrını devam ettirdi. Ben de o an vicdani olarak, 'Siz ancak Mısır'da, Suriyeli çocuklara ağlarsınız. Berkin Elvan, Türk olduğu için bu çocukları azarlıyorsunuz' dedim. Sonra derse girdim ve oturan öğrenciler de sınıflarına gitti. Bu olay nedeniyle içeriğini bilmediğim bir tutanak hazırlanmış. Bu tutanağa bağlı olarak da herhangi bir soruşturma açılmadan, savunma yapmadan sürgün edildim. Yapılan bu uygulamanın haksız olduğunu düşünüyorum. Sıkıyönetim dönemlerinde bile bu şekilde bir uygulama olduğunu düşünmüyorum. Bu yargısız infaz nedeniyle hukuki haklarımı arayacağım.' 'ARKADAŞIMIZIN YANINDA OLACAĞIZ' Eğitim-Sen Adana Şubesi Hukuk Sekreteri Güven Boğa ise, 'Arkadaşımız tamamen keyfi olarak sürgün edilmiştir. Herhangi bir soruşturma olmadan öğretmenimiz keyfi biçimde mağdur olmuştur. Daha öncede bu okulda Berkin Elvan için sessiz eylem yapan öğrenciler baskı altına alınmaya çalışılmıştı. Öğrencilerimizin olduğu gibi Faruk öğretmenimizin de yanında olacağız' dedi. Adana Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri ise konuyla ilgili açıklama yapmadı. Yusuf BAŞTUĞ/ADANA, (DHA)
Son Osmanlı Hanım Sultanı Toprağa Verildi
Fransa'da yaşayan son Osmanlı sultanı Fevziye Osmanoğlu, Paris'te toprağa verildi. Padişah Abdülmecit 'in tahta çıkmayan oğullarından Mehmet Burhanettin Efendi'nin oğlu İbrahim Tevfik Efendi'nin kızı Fevziye Sultan'ın cenazesi, Paris Büyük Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Thiais mezarlığında defnedildi. Mısır hanedan mensubu Prens Hayri ile evli olan Fevziye Sultan'ın cenazesinde konuşan eşinin kuzeni Mira Dariban, Fevziye Sultan'ın çok farklı bir hayat yaşadığını vurgulayarak, ''Bugün yengem bu kadar insanın kendi cenazesi için burda olduğunu bilseydi yüzü kızarırdı.'' ifadelerini kullandı. Fevziye Sultan'ın gösterişten uzak bir hayat yaşadığını belirten Dariban, ''Teyzem iki sürgün yaşadı. İlk olarak, Osmanlı hanedanının Türkiye'den gönderilmesi daha sonra ise Mısır hanedanıyla. Ama kimseden yardım almadan hayatını sürdürmeyi başardı.'' ifadelerini kullandı. Fevziye Osmanoğlu'nun İsviçre'de yaşayan yeğenleri Nilüfer Sultan ve Şehzade Selim ise Fevziye Sultan'ın ölümünden iki gün önce haberdar olduklarını belirterek, ''Bu çok üzüntü verici bir durum. Osmanlı Hanedanı'nın Amerika'da bulunan reisi aynı zamanda Fevziye Sultan'ın da abisi Şehzade Beyazıt Osmanoğlu'nun da kardeşinin vefatından haberi yoktu.'' diye konuştular. Padişah Abdülmecit'in torunu İbrahim Tevfik'in kızı Nilüfer Sultan, Fevziye Osmanoğlu'nun bir Osmanlı sultanı olduğunu belirterek, cenazeyi düzenleyenlerin Osmanlı hanedanından hiç kimseye haber vermemesi durumunun kabul edilemez olduğunu söyledi. Cenazede bulunan 5. Murat'ın torunu Kenize Murat ise Fevziye Sultan'ın asaletiyle son Osmanlı Sultanı ünvanını hakkıyla taşıdığını ifade etti. sabah
Ayrılıkçılar Rusya'dan Yardım İstedi
Ukrayna'nın doğusundaki kentlerde resmi binaları işgal eden ayrılıkçı Rusya yanlıları, Kiev hükümetinin operasyon tehdidi üzerine Moskova'ya yardım çağrısında bulundu.Reuters haber ajansından gelen bilgiye göre, Donetsk'e bağlı Slaviansk kasabasındaki ayrılıkçıların lideri kurmayı amaçladıkları 'Donetsk Halk Cumhuriyeti'nin iyiliği için Rusya'nın yardımını talep etti.Kremlin Sarayı'nda yapılan açıklamada ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'da yaşananlardan dolayı son derece kaygılı olduğu bildirildi.Slaviansk kasabasında resmi binalarda işgale devam eden ayrılıkçı Rusya yanlılarına karşı, Ukrayna güvenlik güçlerinin operasyonu bekleniyor. Rusya sınırına yakın bölgelerde geçen hafta başlayan krizde, Kiev'in silah bırakması için Rus yanlısı gruplara verdiği süre 09:00'da doldu. Gruplar çağrıya uymadı.Son işgal haberi sabah saatlerinde Donetsk'e bağlı bir başka kasaba Horlivka'dan geldi. Reuters haber ajansı, görgü tanıklarına dayanarak, kasabada 100 kadar Rusya yanlısının, emniyet merkezini işgal ettiğini duyurdu. Horlikov, Slaviansk'a 80 kilometre mesafede, 330 bin nüfuslu bir kent.Bölgedeki Reuters muhabiri Slaviansk'ta geçen haftadan beri işgal altında tutulan bir polis karakolunun üzerinde hâlâ Rus bayrağının dalgalandığını söyledi. Ajans karakolun önündeki barikatların da güçlendirildiğini duyurdu.Turçinov'dan garantiUkrayna'nın geçici Cumhurbaşkanı Aleksander Turçinov, Rusya yanlısı gruplara işgal ettikleri binalardan çekilmeleri ve silahlarını bırakmaları için 09:00'a kadar süre tanımıştı.Turçinov bu süre zarfında silah bırakanların yargılanmayacağını söylemişti.Turçinov ayrıca ülkenin doğusundaki bölgelere daha fazla özerklik hakları vermeye hazır olduklarını vurgulamıştı.Kiev, süreye uyulmaması halinde ise 'geniş çaplı terörle mücadele' operasyonu başlatacağı tehdidinde bulunmuştu.Operasyon şu ana kadar başlamadı.Ancak bölgede gergin bir hava var. Slaviansk'ta okullar kapalı.Referandum tartışmasıTurçinov gerilimin tırmanması üzerine bir kez daha açıklama yaptı. Ukrayna'nın cumhuriyetten federasyona dönmesi fikrine açık olduklarını söyledi.Bu yönde yapılacak olası bir referanduma karşı olmadıklarını belirtti ama net bir destek vermekten de kaçındı. Zira başkent Kiev ve Ukraynaca konuşulan batı bölgelerdeki nüfus federasyon fikrine sıcak bakmıyor.Referandum ülkenin doğusundaki Rusya yanlısı grupların ise temel taleplerinden biri.Bu gruplar daha fazla özerklik hakkı veya Rusya'ya bağlanmanın seçileceği bir referandum istiyor.'Ukrayna'nın bölünmesi çıkarımıza değil'Gergin saatlerin yaşandığı bölge ile bir diğer açıklama da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'dan geldi.Lavrov Ukrayna'nın bölünmesinin Moskova'nın çıkarlarına uygun olmadığını söyledi.Buna karşın Kiev'in tüm vatandaşlarına eşit davranması gerektiğini söyledi.Lavrov yapılacak yeni anayasa çalışmalarında Ukrayna'da Rusça konuşan doğu bölgelerin de söz sahibi olması gerektiğini vurguladı.ABD Ukrayna'da yaşananlarla ilgili Rusya'ya tepkili.ABD'nin BM Büyükelçisi Samantha Power 'Bunun arkasında kimin olduğunu biliyoruz' dedi.Power, Cenevre'de perşembe yapılması planlanan kriz görüşmelerine katılmaktan vazgeçmediklerini söyledi ancak Rusya'nın Ukrayna'nın doğu sınırına yığdığı 40 bin askeri açıklaması gerektiğini vurguladı.Kriz nasıl başladı?Ukrayna'nın doğusunda tansiyon geçen hafta yükseldi.Yoğun bir Rus nüfusunun bulunduğu coğrafyada Rusya yanlıları bazı şehirlerde hükümet binaları ve polis karakollarını ele geçirdi.Kiev, Rusya'nın Kırım'ın ardından bu bölgeleri de ilhak etmek istediği ve krizi bu yüzden çıkarttığı görüşünde.Rusya ise daha önce böyle bir niyeti olmadığını ileri sürmüştü. Rusya Ukrayna'nın ülkenin doğusundaki göstericilerin taleplerini dikkate almadığını savunuyor.Özerk Cumhuriyet Kırım, Ukrayna'daki Rus yanlısı Yanukoviç yönetiminin yerine, uzun protestolar sonrası AB yanlılarının iktidara gelmesinden sonra, bölünme senaryolarının hayata geçtiği ilk yer oldu. Kırım parlamentosu önce bağımsızlığını ilan etti. 16 Mart 2014’te yapılan ve Tatarların boykot ettiği referandum sonucuna dayanarak Rusya tarafından ilhak edildi. Kırım, Tatarların kendi vatanları olarak gördüğü bir bölge.Yüz binlerce Kırım Tatarı 1944 yılında Sovyet lideri Stalin tarafından yurtlarından sürgün edilmiş, yerlerine Ukraynalı ve Rus nüfus yerleştirilmişti.Kaynak: Al Jazeera ve Reuters
Çerkesler Hakkında Yanlış Bilinenler
Yakın zaman da ulusal bir kanalda sokaktaki insanlara bu soru yöneltilmiş ve ilginç cevaplar alınmıştı.Türk olduklarından tutun da, kızları,yemekleri,dansları gibi ezbere yada alakasız birçok sözler edildi.150 yılı aşkın bu topraklarda yaşayan ,Osmanlı ve anadolu tarihinde önemli yeri olan bu halk hakkında neden bu kadar bilgisiz bu halk azçok tahmin edebiliyorum. Gelin kısa olarak yanlışlara ve bilinmeyenlere değinelim.1- ÇERKES, ADIGE HALKINA VERİLEN BİR İSİMDİR.Bugün Çerkes dediğimiz halk, ülkelerine verilen Çerkesya adı ;Kuzeybatı Kafkaslarda bir halkın ve ülkesinin adı olarak 13. y.y.’dan itibaren Avrupa,!!Ermeni,Gürcü,Arap,Pers,Türk!! ve diğer tarihi kaynaklarda ortaya çıkar. Genel olarak Avrupa ve Rus kaynaklarında ‘Çerkes’ adının kullanılması ise 13.- 18 y.y.lardır ve halen bu adlandırma devam etmektedir.Aynı zamanda yerli halk kendini değişmez bir şekilde Adıge olarak adlandırmıştır. Yani Çerkes adı bilinenin aksine Adıge halkını tarif etmektedir.Ülkemizde ise tüm Kuzeykafkas göçmenlerine Osmanlı döneminde ilk sürgün yıllarında ortak giyim kuşamları,gelenlerin büyük çoğunluğunun Adıge olması ve Çerkes adının popularitesi nedeniyle 'Çerkes' denmiştir ancak, birkaç yıl sonra bu tanım doğru anlamına kavuşmuştur.Çeçenler,Osetler,Abhazlar,Karaçaylar v.s. Çerkesler ile komşu,boydan boya değişen bir ortak kültür ve tarihe sahip halklardır ve kendi isimleri ile anılırlar.2- ŞEYH ŞAMİL ÇERKES DEĞİLDİR,TÜRK VE ÇEÇEN'DE DEĞİLDİR. Şamil, Kafkas-Rus savaşları dönemine damga vurmuş,Çerkeslerin özgürlükçü,devletçi savaşı aksine daha çok dini ve cihadçı anlayışı benimseyerek İslamı bayraklaştırarak Ruslara karşı din savaşı vermiş savaşçı bir kişiliktir,önderdir.Kendisi Dağıstan-Avar kökenlidir; Kafkas Avarları Türk değildirler,Çeçen de değildirler.Dilleri farklı bir halktır. Çeçenler ile adının anılmasının nedeni ise Şamil'in Rus yanlısı Dağıstan beylerine karşı çıkarak Çeçen halkının bağımsızlık savaşında onlara önderlik ettiği için Çeçenlerin Lideri olarak görülmüş olmasındandır.Çerkesler ile alakası ise gönderdiği Naiblerin İslamı yaymaya çalışması ve kısmen bundan  başarılı olup,bir kaç Çerkes kabilesini bu sefer İslam bayrağı altında ruslara karşı savaşmaya ikna etmesi ile alakalıdır.Bir kaç Çerkes kabilesi bu savaşlar da Şamilin Naibi Muhammed Emini önder kabul ederek Ruslara karşı bu sefer İslam bayrağı altında mücadele etmeye devam etmişlerdir.Aynı zaman da Şamil'in kız torunlarından Nefiset Şamil bir Çerkes(Adıge-Ubıh) paşası ile evlendiğinden Çerkesler ile akrabalık kurulmuştur.3- ÇERKES KIZI, ÇERKES TAVUĞU,CARİYELİK VE ÇERKES KÖLELİĞİ HAKKINDA: Çerkes adı 18-19 yüzyıllarda daha çok dönemin avrupalı kaynakların da masalsı,oryantalizme hizmet eden populer bir isim haline gelmişti. Çerkesya'ya gelen yabancı seyyahların ve diplomatların,komutanların anıları ve kitapları, dönemin gazetelerin de Çerkes kızları,Çerkes savaşçıları ve ülkesi hakkında çokça iltifat ve hayranlık ifadeleri ve anlatımlar yayınlanmıştır.Çerkes kızları soluk beyaz tenli,ince belli, uzun boylu ve dik duruşları ile bahsedilir olduğundan ; Çerkes adı bu özellikleri sahip insanlara,yemeklere dahi isim olarak konulmaya başlanmış, bir Çerkes modası meydana gelmiştir.Hatta ilgi çektiğinden ticari anlamda bir marka isim haline getirilmiştir. Bizim yemekler ile alakası olmayan Çerkes tavuğu olarak bilinen yemek bile bu beyaz, yumuşak, soluk görüntüsü sebebiyle Çerkes adı ile anılmıştır. Köle ticaretinin çok yoğun olduğu dönemlerden geçildi.Çerkes tüccarlar da bu avantajı kendi lehlerine kullanarak çeşitli bakım ürünleri ve eğitimle Çerkes kızlarına benzettikleri savaş ganimeti olan köle kızları dönemin köle pazarlarında yüksek fiyatlara 'Çerkes Kızı' adı ile satmışlardır. Çünkü o dönemler Çerkes adı marka olduğundan bu isimle anılan kızlar çok yüksek fiyata satılıyorlardı.Osmanlı sarayı gibi saraylara cariye olan kızlar bu türden kızlardı(Çakma Çerkeslerdi yani).Ancak herkes onları Çerkes olarak bilmekte, hatta çerkeslerin öz kızlarını sattıkları bile yazılmış,çizilmiştir..Oysa Osmanlı padişahlarına, Kırım hanlarına,Rus çarlarına eş olan,nikahlı eşleri olan soylu ailelerden Çerkes prensesleri hariç hiçbir cariye aslen Çerkes kökenli değildi.(Azda olsa Çerkes kökenli olanları, Çerkes Xabzesi sonucu cezaya çaptırılan ,ailesi sürgün edilen ,toplumdan dışlanan Çerkes ailelerinin kızları ve çocukları idiler,bunlar köle sınıfına düşürülerek köle pazarlarında satılmışlardır.)Bunun yanında kırım tatarları tarafından köylerden kaçırılan özgür Çerkes kızları ve erkek çocukları da olmuştur.Bu nedenle Tatar-Çerkes savaşları kafkas tarihinin önemli bir bölümünü teşkil eder.)- Mesela Kanuni sultan Süleymanın eşi Mahidevran Sultan Çerkes Prensi İdar Temruko'nun Kırım Giray Prensesi Nazcan Hatundan olma kızıdır.Padişahlar köle pazarlarından satın alınan kızlarla nikahlanmazlardı.Bunun gibi Çerkes prenslerinin kız ve erkek çocukları birçok hanlık,imparatorluk,beylik ve hanedanlığa gelin ve damat olmuş,böylece siyasi bağlar,akrabalık kurulmuştur.Şimdilik bu kadar değerli arkadaşlar, devam edeceğiz!NOT: Sizlerden ricam şudur. Bu ülkede yaşayan hiçbir halk birbirinden üstün değildir..Tanıdıkça herkesin güzelliklerinin farkına varacaksınız, bu ülke halklarının ne kadar da asil,soylu,savaşçı,özgürlükçü bir karaktere sahip olduğunu anlayacaksınız. bu anadolu bu boyun eğmez insanların göç ettiği, birleştiği , toplandığı bir coğrafyadır.Tarih bilimi eğer ilgili ve tarafsız olursanız sizler,bizler için çok önemli bir ilim dalıdır ve yaşadığımız coğrafyayı,kimliğimizi anlamamıza çok büyük yardımcı olacaktır.Saygılarımla,
Müzik Meraklısına Görülmesi Gerekli 8 Yer
Londra, Abbey Road’da yürüyüp, Paris’te Jim Morrison’ın mezarını ziyaret ettiniz mi? O zaman Avrupa’da gizli kalmış müzik mabetlerini tavaf etmenin vakti gelmiştir. Bu araştırmayı Busabout (nereye gitmek istediklerine, nerede yaşamak istediklerine kendi karar veren özgür ruhlu gezginler) yapmış. Bir çok turist The Beatles’ın Abbey Road albümün canlandırmak için çaba harcıyor. Yine bir çoğu da Jim Morrison’ın Paris’teki mezarı başında içip sarhoş oluyor-du, artık korumalar buna izin vermiyor. Morrisson’ın mezarına doğru yolu gösteren diğer mezar taşlarına yapılan grafitileri bekçiler her gün silmek zorunda kalıyordu. Ki bu mezarlıkta Oscar Wilde, Edith Piaf gibi bir çok ünlü ismin ebedi uykularında olduğunu biliyoruz. O zaman neden kalabalıktan uzaklaşıp biraz da alt kültürün mekanlarını keşfe çıkmıyoruz? 1. John Lennon’ın Barış, Aşk ve Müzik Tapınağı – Rusya Kolya Vasin, Rusya’daki en büyük Beatles hayranı. 1964’ten beri, yani hem Beatles müziğinin, hem de grubun saç kesiminin memleketinde yasaklandığı günlerden beri, sabahtan akşama kadar Beatles dinlediğini iddia ediyor. Sovyetler Birliği’nin çökmesi ardından Muhteşem Dörtlü’ye olan aşkını artık gizlemek zorunda kalmamış. St. Petersburg’da onların anısına bir tapınak yapmış. Puskinskaya’da, küçük bir odada, dünyanın dört bir yanından topladığı binlerce Beatles hatırasını biriktirmiş, sergiliyor. Bu malzemelerden bazıları zamanında sınırdaki X-ray’lerden dahice kaçırılıp ülkeye sokulmuş ve daha sonra plak formatına sokulmuştur. 2. The Rolling Stones’un Exile On Main St malikanesi “Nellcôte” – Fransa 1971 senesinde, The Rolling Stones elemanları, İngiliz Hükümeti’ne borçlu oldukları, gelirlerinin yüzde 93’ünü vermemek için sürgün hayatını seçmişti. Keith Richards’ın Fransız Rivierası’ndaki evine, Nellcôte’e gittiler. Exile On Main St. albümünün neredeyse tamamını bu evin rutubetli, karanlık bodrumunda kaydettiler. Ortaya çıkan sound üzerine Richards daha sonra “yapılmış ilk grunge albümüdür” diyecekti. Bu ev grubu ziyaret eden ünlüler için cennet gibiydi. Bir rivayete göre bir gece Richards’la çok içen John Lennon evin önündeki merdivenleri kusmuk içinde bırakmıştı. Elbette keyif verici madde satanlar için de bulunmaz bir mabetti, ta ki Fransız polisi olaya ayana kadar. 10 Louise Bordes Avenue, Villefranche-sur-Mer adresinde yer alan bu mabedi gidip ziyeret edebilirsiniz, ama şu anda malikaneye sahip olan Rus milyarderlerin sizi içeri sokmasını beklemeyin. 3. Erovizyon Birincisi Lordi Meydanı – Finlandiya Erovizyonu kazanan ilk ve şimdilik tek Finlandiya’lı grup, hard rock canavarları Lordi kendi memleketlerinde çok meşhur. Yüzlerini pulların üstüne görebilirsiniz, kendi çizgi roman, film ve hatta farklı aromalarda üretilen alkolsüz içecekleri bile var. Grubun eli baltalı solisti Bay Lordi’nin doğduğu yer olan Rovaniemi Kasabası’ndaki meydana da, onun şerefine adları verilmiş. Elemanların betona bıraktıkları el izleri bir duvarın dekoru haline gelmiş. Serinletici bir Lordi Kolası içerken, onların kalıbıyla karşılaştırıp kendi elinizin ne kadar küçük olduğuna bakabilirsiniz. 4. ABBA Müzesi – İsveç Elbetteki Liverpool’da George Harrison’ın ilk gitarı, John Lennon’ın ikonik gözlüklerinin sergilendiği ve Julia Lennon tarafından The Beatles’ın hikayesinin anlatıldığı bir sergi açılacaktır. Herkes böyle bir sergiye gider. Stockholm’deki Djurgården bulunan İsveç’in Music Hall Of Fame’inde de ABBA Müzesi var. Böyle bir müzede grupla ilgili görmek isteyeceğiniz her şeyi bulabilirsiniz. Kostümler, altın plaklar, Benny Andersson’ın piyanosu, Polar stüdyosundayken kullandıkları mix masasını görebilir, grubun 5. üyesi olarak bir interaktif hologram tecrübesi bile yaşayabilirsiniz. 5. David Bowie ve Iggy Pop’un apartman dairesi – Almanya 1976’dan 78’e kadar David Bowie ve Iggy Pop; 155 Haupstrasse, Schonenberg’deki apartmanda yaşamışlardı. Bowie Berlin’e hem şehirden, hem de burada yapılan müzikten etkilendiği için taşınmıştı. Taşınmasının bir başka nedeni de uyuşturucudan uzak durabilmekti. Almanlar o kadar nazik insanlardı ki, henüz şöhretinin doruklarına ulaşmamış Bowie’ye öyleymiş gibi davranıyorlardı. Hatta öyle ki; hayranları Bowie’yi gittiği plak dükkanına kadar takip edip, içeri girdiği zaman peşini bırakacak kadar kibarlardı. Bowie çıktıktan sonra dükkana girip onun aldığı albümlerin aynısını sipariş eden kişilerden bahsediyoruz. Evlerinin bir kaç bina ötesinde, Neues Ufer vardı. Burası Bowie ve Pop’un hep takıldıkları, Avrupa’da açılmış olan ilk gay barlardan biriydi. Yine kibarlıklarından olsa gerek, bu bara giderseniz sadece Bowie’yle çekilmiş bir fotografı görebilirsiniz. Hepsi bu! 6. Sigur Rós’un Reykjanes Yarımadası – İzlanda Sigur Rós’un ‘Glósóli’ videosu, turistler için reklam filmi niyetine. “İzlanda’ya gelin, sıcak su kaynaklarını, rüzgarlı lav sahalarını görün, yosunla kaplı kayaların üstünde dinlenin.” Bu video, üçünden elektriğin üretildiği, bir çok jeotermal bölgenin olduğu Reykjanes Yarımadası’nda çekilmişti. Volkanik kraterler ve lagünler kadar görmek isteyeceğiniz bir diğer şey ‘Glósóli’nin zirvesini çerçeveleyecek falezlerdir. Reykjanesviti’den ülkenin en eski fenerini gören muazzam manzaraya da buradan bakabilirsiniz. 7. Black Metal’in Yaktığı Kilise – Norveç Fantoft Stave Kilisesi 1150 yılında yapılmıştı. Tahrip edileceği düşünüldüğünden 1883’te parça parça Bergen’e taşınmıştı. Yine de black metal’den kurtulamadı. 1992’de, death metal grubu Old Funeral’dan ayrılıp Burzum’a geçenlerin çetesi Varg Vikernes tarafından yakılan ilk kilise bu oldu. Kiliseden arta kalanlar Burzum’un EP’si Aske’ın kapağını süsleyecekti. Grup bastıkları ilk 1000 kopyanın yanında çakmak da verdi. Neredeyse orijinal gibi restore edilen kiliseyi, sabah 10:30’dan akşam 06:00’a kadar ziyaret edebilirsiniz. 8. Serge Gainsbourg’un Aşk Evi – Fransa Paris’te, 5 bis Rue de Verneuil’de bulunan ve Serge Gainsbourg’un 1969’dan ölene kadar, yani 1991 senesine kadar yaşadığı ev onun anısına türbe haline getirildi. Hayranları tarafından grafitilerle süslenen evin dış duvarında oldukça etkileyici portreleri de görmek mümkün. Bu arada evin içine neredeyse hiç dokunulmamış. Etrafta hala kültablaları ve polis rozetleri, silahlar, Fransa’nın dört bir yanından toplanmış kurşunlar gibi tuhaf koleksiyonlar duruyor. Duvarlarında ona ilham veren; birlikte şarkı söylediği, aşık olduğu kadınların fotografları asılı. Brigitte Bardot, Jane Birkin, Charlotte Gainsbourg gibi. Sadece piyanoları ve patlayan konserveler evden çıkarılmış. Sakızları ve naneli şekerleri gibi yatağının üstüne serptiği çiçekler bile, kurumuş olsalar da, hala evin içinde, bıraktığı yerde duruyor. Kaynak: fasterlouder | Eksen