Mehmet Zihni Sungur Yazio: Uzun Süre Evde Kalma ve İlişkiler
Evde geçirilen sürenin uzadığı bir zaman diliminde herkesin kendisine sorup yanıtını dürüstçe vermesi gereken temel sorulardan biri de belirsizliğin uzadığı ve evde kalma süresinin tahmin edilemez olduğu bir süreyi gerçekten yalnız başına mı yoksa hayatında anlamlı yeri olan, bağ kurduğu ve önem verdiği bir kişiyle mi geçirmeyi tercih edeceğidir? İnsanla virüs arasındaki savaşın kaçınılmaz bir evresi olan evde kalma ve karantina zamanları doğal olarak ilişkilerin gözden geçirilmesini gerektirecektir. Evlerde izolasyonun evlilik ya da birliktelikler üzerine olan etkilerinin çeşitli karikatür ya da eğlenceli söylemlerle aktarıldığı bir zaman diliminden geçiyoruz. Bu anlaşılır bir durumdur, çünkü evlilik ve yakın ilişkiler gibi hassas konular bazen ciddi konuşmak için fazla ciddi kalabilir
Şeyda Betül Kılıç Yazio: Evli, Mutsuz, Yabancı
Evlilik, biz onu kutsadıkça küçülüp yozlaşıyor mu ne? Aslında ne kadar akıl işi diye düşünmemek elde değil. Düşünsenize hiç tanımadığınız birinin tişörtlerinin takibinden, akşam yemeğinden, koltukta uyuyup kalmasından sorumlu olmanın neresi akli? Erkek tarafından bakarsak, duygularının ne zaman değişeceğini bilemediğiniz birine uyum sağlamayı sürdürebilmek kolay mı? Bakmayın böyle yazdığıma. Dünya evliliği hâlen en gönüllü tercih olarak kabul ediyor. Derdimiz, evlilik vesilesiyle statü arayışı, bazen hayatı her yönüyle paylaşmak, belki de kabul ve onaylanma isteğimiz olabilir. Kabul ve onayın altını çiziyorum, zira kabul yerini reddedilmeye bıraktığında o ilişkide kalmak son derece onur kırıcı olabiliyor.
Uğur Batı Yazio: Sürü Psikolojisi Nasıl Çalışır?
1841’de basılan Extraordinary Popular Delusions and Madness of Crowds (Olağanüstü Kitlesel Yanılgılar Ve Kalabalıkların Çılgınlığı) kitabının yazarı Charles Mackay şöyle diyor: “İnsanlar, hep söylenildiği gibi sürü halinde düşünür, sürü halinde çıldırırlar, ancak akıllanmaları tek tek ve yavaş yavaş olur!”Aslında konuyu Mackay’in sözleri çok net özetliyor ama biz biraz kurcalayacağız. Bir gün Necip Fazıl Kısakürek’e çıkardığı mecmuanın kötülüğünü ifade kabilinden bir soru sormuşlar: “Herkes diğer mecmuaları (dergileri) alıyor, sizin çıkardığınız mecmuada bir sorun mu var ki satılmıyor?” Kısakürek çıkardığı derginin kalitesine o kadar emin ki, sürünün ne yaptığını umursamamış bile. Yapıştırmış cevabı. Tokat gibi: “Milyonların gittiği tuvalet kutsal olamaz.”
Özge Selçuk Bozkurt Yazio: Jenerasyonlarda Hayat ve Karantina
Kendi çocukluğunuzu bir düşünün... Ya o zaman covid olsaydı? Hadi gelin jenerasyonlara göre bu yaşadığımız karantina süreci, o günlerde aileyi, yapısını ve çocuk gelişimimi nasıl etkilerdi bir düşünelim. Hatta bu dönemlerin özelliklerini isterseniz hep birlikte “Mutlu Aile Saati Sohbetleri“ yapacağınız bir saatte konuşun. Çocuklarda farkındalık için çok da güzel bir konu. Hazırsanız başlayalım. Şimdi gözünüzde canlandırın:
Şeyda Betül Kılıç Yazio: Biz İyi Hissetmezken Bizde Neler Oluyor?
Kendimizi iyi hissetmediğimiz, acı çektiğimiz zamanlar çoğaldıkça zihnimiz gezintiye çıkar. Tüm dikkatimiz geçmişin çözümsüzlüğü veya geleceğin tasarımsal korkunçluğundadır. Böylece şimdiki zaman terk edilen, ihmal gören olur. Anı yaşamak dediğimiz beceriden giderek uzaklaşırız. Temcit pilavı gibi sürekli ısıtılan, kesik, bozulmuş ama etkili anı parçalarıyla uğraşmak bir seçim midir, konuşalım mı?
Uğur Batı Yazio: Para ile Mutluluk Satın Alınabilir mi?
“Bizler hisseden düşünme makineleri değil, düşünen hissetme makineleriyiz” Christophe MorinNe çok duyduk bu lafı: “Parayla saadet olmaz...” Peki öyle mi gerçekten?Ancak, Warwick Üniversitesi’nden Profesör Andrew Oswald ve Jonathan Gardner’in yaptıkları araştırma, tam tersi sonuçlar içeriyor. İki uzman bu sonuca, 10 yıl boyunca, 10 bin kişinin davranışlarını izleyerek ulaştılar. “Para mutluluk getirir” saptamasına varmakla kalmayıp, örneğin “Her 150 bin doların mutluluğu yüzde 10 artırdığı” gibi önemli bir iddiayla ortaya çıktılar. 1.5 milyon dolar ise mutluluğu zirvesine ulaştırıyor.Maaşa yapılan biraz zam veya sevgilinizin hediye ettiği güzel bir saat gibi ufak-tefek şeyler ise ancak kısa süreli mutluluklar yaşatıyor. Kalıcı mutluluk için servet sahibi olmak şart. İngiltere’de mutsuzluk denizinde yüzen talihsiz bir insanı mutluluk tepesinin zirvesine çıkarmak için 1,5 milyon dolar gerekiyor. Araştırmaya katılan varlıklı insanlar ise mutluluğu yakalamak için çok daha fazla paraya ihtiyaç duyuyor. Elbette, mutluluğun tek kaynağı “para” değil. Durum böyleyken harcamak mutluluğu artırabilir mi?Mesela alışveriş mutluluk mudur?Aldığın o renk renk ayakkabılara bakmak...Sonra bunu tekrarlamak...
Kahraman Güler Yazio: Her Zorlayıcı Duygu ve Durumda Psikoloğa mı Gitmeli?
Pek çoğumuzun zihnini kurcalayan konulardan biridir; ruhsal anlamda zorlandığımızda neler yapabileceğimiz ve ne zaman destek arayışına gireceğimiz... Tabii ki yaşanan her zorlukta, her yıpranmışlıkta ya da her çatışmada her zaman bir uzman desteği almak mümkün olmuyor. Bu nedenle bir ruh sağlığı uzmanı olarak zorlayıcı duygu ve koşula karşı destek arayışına girmektense bireylerin baş edebilme gücünü geliştirmek, öz yeterliliği sağlamak ve iyileşmek adına bireysel anlamda yapılabileceklerine yönelik farkındalık kazandırmayı tercih ediyorum. Çünkü hayatın zorluğu ve içerisindeki çatışmalar bitmeyecek ve bu anlamda çözüm yolları geliştirebilmemiz kişiyi hayata ve hayatın zorluklarına karşı daha güçlü kılacak. Kaçınma, bırakma, pes etme ya da boyun eğme yerine savaşma, çözüm yolları geliştirme ve üstesinden gelme gibi koşulları sağlamamız, iyileşmeyi gerçekleştirmemiz mümkün. Peki o zaman gelelim yazının en önemli kısmına: “Duygusal bir sorun yaşadığımda iyileşmeyi nasıl sağlayabiliriz?”
Şeyda Betül Kılıç Yazio: Pandeminin Balayı Bitti, Tribülansa Girdik, Maskelerinizi Takın
İlk günlerde her şey iyi gidiyordu. Bildiğimiz normalleri yaşatabileceğimizi sanmıştık. Metropollerde iş yoğunluğundan, kırsalda bağ, bahçe işlerinden evine, çocuğuna vakit ayıramayanlar için iyi bile olmuştu. Gelen giden olmayınca dağınıklık bile gözümüze fena gelmiyordu. Babalar çocukların kaça gittiğini, çamaşırın bitmediğini, ne çok yemek yendiğini fark ettiler. Anneler, hatta bazı babalar ekşi mayalı ekmek işini iyiden öğrenip, birbirlerine sosyal medyadan meydan okudular. Sahi n’oldu o ekmekler? Kıtlık mı geçti, korkumu dindi, eğlence mi bitti?
Şeyda Betül Kılıç Yazio: Ölmeden Ölmek ve Ölüm Fobisi
Var olmaktan daha önemlisi varlığını korumak olmalı. Burada bir yerlerde ‘’varım’’ demek kolay, peki var olduğunu kimler biliyor? Mesela, ben nefesimin, bedenimin farkında mıyım? Karmaşık konuşalım mı, nasılsa konu ölüm, kendindelik olarak çevrilen (Awareness değil çünkü bu kelime daha çok farkındalığa dikkat çekiyor) mindfulness olgusundan bu yazımda yardım isteyeceğim.Ölüm, var olduğumuzun anlaşılması için gereken sürenin dolması mıdır, yoksa anlamsızca yokluk mu? Yok olmak kendini görememek, tanımlayamamaktır. Benliğin, bilinç düzeyinde ortaya koyduğu kendilik işlev dışıdır. Çoğu zaman bizi tanımlamaz. Tatmin etmez. Eğer öyle olsaydı bu dünyadaki en mutlu insanlar Narsistler olurdu. İnsan ölmekten değil, ölünce kaybolup mutsuz olacağı düşüncesinden korkar.
Mehmet Zihni Sungur Yazio: Kaçınılmaz Kaygılarımız ve Kaygıyı Azaltmakta Pratik Öneriler
Kaygının geleceğe yönelik bir tehdit ya da tehlike algısı söz konusu olduğunda devreye giren bir duygu olduğu ve Korona günlerindeki tehdit ve tehlike algısının insandaki tehdit sistemlerini alarma geçirdiğini daha önceki yazımda belirtmiştim. Tehdit sistemleri devreye girince, sistem tehlike aramaya başlar. Birey bedenine odaklanarak korona virüse bağlı oluşabilecek bedensel belirtileri taramaya başlar. ‘Nefes yeterince tutulabiliyor mu? Ateş yükseliyor mu? Halsizlik ve çeşitli ağrılar oluyor mu?’ biçimindeki taramalar sıkça yapılmaya başlanır. Tabii ki tarama yalnızca bedensel belirtilerle sınırlı kalmayacaktır. Korona virüsle ilgili hiçbir yeni haberi atlamamak için sosyal medya da ciddi bir zaman harcanacak, tüm yeni bilgiler de bir tarama sürecine sokulacaktır. Tarama sonucunda elde edilen bulgular bir bilgi işleme sürecinden geçirilir ve bu işlem sırasında kaygının düzeyine bağlı olarak aşağıda sözü edilen bazı bilgi işlemleme hataları da devreye girebilir.
Kahraman Güler Yazio: Seni Aldatmam Gereken Konular Var
Son günlerde SADAKATSİZ dizisiyle sıkça tartışılan aldatma ve sadakat kavramlarını sorgulamaya ve bu iki kavramı toplumsal cinsiyet tutumlarından ayrı olarak ele alalım. Sadakat güçlü ve içten bağlılık anlamına gelir. İnsan neye güçlü ve içten bağlı ki? Nerden çıkardık bu kadar sağlam olduklarını. Sadakatsizlik bir seçim mi yoksa sadakat insana dayatılan ve yukardan indirilen bir yük mü? İnsanlar biyolojik açıdan çok eşli, toplumsal değerler kültürel bağlamda tek eşlidir. Bu arada bu her cinsiyet içinde geçerlidir. Doğada farklı canlı türleri farklı eşlilik biçimleri gösterir. Eğer toplumsal anlamda kabul görmek için birine tek eşli olma sözü verdiysek işte o zaman durumun çok boyutlu ele alınması lazım. Evlilik sınırlarının ihlali olan aldatma, ister açıkça var olan ister gizli bir durum olsun, evlilikle birlikte verilen sözlerin bozulması anlamına gelmektedir.
Şeyda Betül Kılıç Yazio: Bazıları Bu Yıl Sınava Girmeyecek!
28 numaralı ceset; kesin tahliye, sınava girmeyecek!Covid cenazeleri, elini bırakanların çokluğu kadar yalnızlar. Genç olanlarını bekleyen sınavlar vardı, sınava girmeyecekler. Ait olmadıklarını düşündüklerini dünyaya ait olmaya çalışma serüvenleri bitti. Soğuk morglarda hepsinin bir numarası var, bu onları kimlikli kılıyor. Mahkemedeki mübaşir benzeri bir morg görevlisi sesleniyor, 28 numaralı ceset hazır! Şu sıralar ölümlü birini başka ölümlüler kendi ölümlerinin korkulu hayaliyle defnedemiyorlar ve bu onları daha çok ağlatıyor. Covid vedayı unutturmakla görevli bir virüs. Vedasız vedalara ilk kez şahit olan bir yıl yaşıyoruz. Yılın en içten kelimesi sessiz ve korkulu bir ‘’güle güle’’. Bir virüs gelip, ürperten şaşaasıyla ellerin kalplerden daha değerli olduğunu hatırlattı. Dokunmadan geçen günlerde birbirimize dokunmadan tutunmak zorundayız. Karantina sürecinde sürekli beraberliğin getirdiği kopmaları biliyoruz, boşanmalar arttı. Fakat evlilikler de arttı. Hiç evlenmemiş olanların karantinanın çıldırtan yalnızlığına meydan okuyan bir ilişki isteği çok anlamlı değil mi? Zorunlu yalnızlığı yalnız geçirmek istememekten daha insani bir şey olamaz.
Şeyda Betül Kılıç Yazio: Mutlu İlişkilerin 4 Belirgin Özelliği
Birbirimizi onaylayamadığımız ilişkide ne işimiz var? Madem yan yana kalabiliyor, hayatı birlikte karşılayıp ağırlayabiliyoruz, o hâlde bu neden sürdürülebilir olmasın? Bunun kolay olmadığını biliyorum ama imkânsız olmadığını şimdi beraber öğreneceğiz. Bir ilişkiye başlarken çoğu zaman bu ilişkiyle beraber tazelenmeyi, toparlanmayı umarız. Hiç kimse yara almak, dağılıp ufalanmak için orada değildir.