onedio
Görüş Bildir

Giresun Haberleri

Giresun, Karadeniz Bölgesi'nde yer almaktadır. Nüfusu toplam 448,400 kişiden oluşmaktadır. Yönetiminde Aytekin Şenlikoğlu vardır.

Giresun

Eski Türkler'in deyimiyle Vilayet-i Çepni olarak da bilinmektedir. Karadeniz Bölgesi'nde bulunan Giresun'un toplam 15 ilçesi vardır. Şehrinin gelir kaynağı fındıktır ve fındığı ile bilinir. İl konum olarak Aksu ve Batlama vadileri arasında bulunmaktadır. Giresun'un kuzeyi ve güneyi arasında iklim farklılığo bulunmaktadır. Karadeniz mutfağına sahip olan şehrin lezzetleri arasında, mısır ekmeği, hamsi diblesi, yumurtalı fasulye kızartması vardır.

trend-arrow

Popüler İçerikler

"Karanlık Sokaklardan Geçmeyin"
Ordu'da konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 'Gençler 30 Mart'ta hepiniz koşa koşa sandığa gidip mümkün olduğu kadar da karanlık sokaklardan geçmeyin. Asfaltlar var, duble yollar var, açık meydanlar var. Oradan demokrasinin o kültürü kazanmış evlatları olarak gidin, iradenizle kararınızı verin' dedi. Bahçeli, seçim çalışmaları kapsamında geldiği Ünye ilçesinde halka hitap etti. Türkiye'nin iyi yönetilmediğini öne süren Bahçeli, 'Türkiyemizde sorunlar çözülemiyor. Nereden başlarsanız başlayın çiftçinin durumu kötü. Esnaf siftah yapamıyor. Birçok tüketici kredisi altında insanlarımız boğulmuş. İşsizlik yaygınlaşıyor. Açıkçası bugünkü iktidarın 11 yıllık döneminde şöyle bir tablo koyun, içini hep beraber dolduralım' diye konuştu. 'AKP'nin tablosu açlık, adaletsizlik, asayişsizlik ve ahlaksızlıktır' Bahçeli, şöyle devam etti: 'Bu tablonun bir köşesine açlığı koyduğumuz zaman tabloya aykırı bir hali var mı? Yanına ahlaksızlığı koyduğumuz vakit bir aykırılığı var mı? Asayişsizliği koyduğumuz vakit bir aykırılık var mı? Bir adaletsizliği koyduğumuz zaman bir aykırılığı var mı? Öyleyse AKP'nin tablosu açlık, adaletsizlik, asayişsizlik ve ahlaksızlıktır. Bir an düşünün, büyük şehirlerde asayiş kalmamış. Hangi gün hangi saatte ne olacağı belli değil. Hiç kimse eşiyle, çocuğuyla kendisi olarak İstanbul'un sokaklarında gezmeye çıktığı zaman başına ne geleceği belli değil. Her anda birçok yönüyle cinayetler işleniyor. Birçok sıkıntılar yaşanıyor. Hele hele son yıllarda özellikle televizyonların yayınlarıyla da tahrik edilen bir aile yuvası içerisinde ufak tefek rahatsızlıkların nasıl sonuçlandığı, kadınlarımıza nasıl şiddet uygulandığı, bir yuvanın nasıl yıkıldığı, bir babanın cinnet getirerek evlatlarını da dahil olmak üzere nasıl katlettiği ve her gün bir kadın cinayetiyle karşı karşıya kalan bir ülkeyi AKP döneminin huzur ve güven içerisinde ortaya koyduğu bir Türkiye diyebilir miyiz?' Bahçeli, 17 Aralık operasyonuna değinerek, '17 Aralık 2013 kara gün ve 17 Aralık 2013 AKP'nin yüz karası olduğu gündür. Bu günü unutmamak lazımdır' dedi. 'Yolsuzluk ve rüşvet, sosyal ve toplumsal bir hastalıktır' Yolsuzluk ve rüşvetin, sosyal ve toplumsal bir hastalık olduğunu ifade eden Bahçeli, şöyle konuştu: 'Kangrene ve kansere dönüştüğü anda toplumu çürütür. Dolayısıyla devleti çökertir. Bunun mutlaka tedbirler alınarak önlenmesi lazımdır. Bunda gecikme olursa topluma çok büyük zarar verir. Toplumsal hareketlilik yavaş yavaş kımıldar. Yiyenlerle yemeyenlerin kavgası görülür. Sıkışmış, dar boğaza düşmüş, geleceği karamsarlaşmış insanlar eğer bir tapede veya bir basında 17 Aralık'ta 41 kişinin tutuklanmasıyla 187 milyon Türk lirası yolsuzluğun olduğu, 63 milyon, 40 milyon rüşvetlerin dolaştığı, birçok evlerde kasaların bulunduğu, para sayma makinelerinin olduğu ve bir genel müdürün evinde ayakkabı kutusunda 4,5 milyon dolar paranın olması nasıl izah edilecek. Bu ayakkabı nasıl bir ayakkabıdır? Bu kutu nasıl bir kutudur da 4,5 milyon dolar alınıyor. Şu an 92 gün olmuş, bunun tam yarısında ayakkabı kutusuna sahip olan banka genel müdürü ve diğerleri tahliye ediliyor, çıkarken de diyorlar ki sanki milletle dalga geçer gibi, 'beyefendi güle güle ama ayakkabı kutuların kaldı bunları da alın' diyorlar. Adalet teslimiyetten veriyorlar bunları. Toplumla dalga geçer gibi oluyor.' 'Başbakanlık'ta kurulan algı yönetimi, bazı tavsiyelerde bulunuyor' Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği öne sürülen ses kayıtlarından söz ederek, şöyle dedi: 'Sayın Başbakan bu durum karşısında gelişmelerin ne olacağını da zannediyorum tahmin ederek bir algı yönetimi oluşturuyor. Başbakanlık'ta kurulan algı yönetimi, bazı tavsiyelerde bulunuyor. Bu tavsiyelerden bir tanesi, 'yolsuzluk ve rüşveti kesin reddedin, bunun size karşı bir komplo olduğunu milletle paylaşın, en kısa zamanda, nerede bir açık hava toplantısı yapacaksanız hemen yapın'. 17 Aralık öğlenden sonra Ordu'da bir açık hava toplantısı yapıldı mı? Hatırlamıyor musunuz? Arkasından Giresun'da olmadı mı, Trabzon'da yapılmadı mı? Sonra İstanbul'a döndüğünde 17 Aralık akşamı havaalanında bir karşılamayla, bir açık hava toplantısına benzer bir toplantı yapılmadı mı? Oradan geçip Kısıklı'daki villalarına vardığında o bölgedeki insanların toplanmasıyla bir açık hava toplantısı da orada olmadı mı? Bütün bunların hepsinde kendisine yönlendirme yapan, bu aklı uçuk insanlar Recep Tayyip Erdoğan'ın dostu değil düşmanı gibi hareket etmişlerdir, bu tuzağa da Recep Tayyip Erdoğan düşmüştür.' Devlet Bahçeli, şunları söyledi: 'Şimdi kalkmış, 'bu bana komplo' diyor. Kalkmış, Bilal Erdoğan'la konuşması 'montaj' diyor veya ayakkabı kutularından veya bir televizyon ve basını satın almak için bir havuz oluşturun, bu havuza da besleme, haram üzerine zenginleşmiş insanlara salma çıkartarak 'sen 100 milyon dolar, sen 100 milyon dolar vereceksin' diyerek 630 milyon doları bir havuzda topluyor. Almak istediği ATV ve Sabah gazetesi. Bu nasıl bir anlayıştır? Sonra birisi soruyor, 'sayın Başbakan bu iş adamlarından böyle bir salmayla para toplanıyor, siz ne diyorsunuz'. Sayın Başbakan cevap veriyor, 'bunlar istikrarlı iş adamlarıdır, havuza girseler de ıslanmazlar' diyor. Yani dalga geçiyor. Havuzda su varsa ıslanmamak mümkün değil midir, bu nasıl iştir ama havuzda 630 milyon dolar Amerikan yeşil doları varsa ora da döşek gibi olur, insan niye ıslansın?' 'Bu komplodur, bu montajdır dememeli' Başbakan Erdoğan'ın 'iç inkara yönelmemesi' gerektiğini dile getiren Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: 'Bu komplodur, bu montajdır dememeli. Kimseye hain, haşhaşi, alçak vesaire gibi suçlarıyla kimseyi suçlamamalı. 'Hepinizin inine gireceğim, hesabını soracağım' diyor. Bırak sen onu. Önce şu yolsuzluğun dibine bir in de ondan sonra ne olacağını göreceksin. Onun için sayın Recep Tayyip Erdoğan, siz, en kısa zamanda adalete başvurun, kıydığın savcıları geri çağırın. 8 bin polis kardeşimizi darmadağın etmenin manası yok. Hepsini görevlerine iade edin. Millete deyin ki 'Benim partimin adı aktır, şimdi bir yolsuzluk ve rüşvet olayıyla karşı karşıyayım'. Savcılara, hakimlere, kolluk kuvvetlerine, sivil toplum kuruluşlarına kim varsa, siyasi partilere, 'Elinizdeki bilgi belgeyle gelin, yüksek bir sorgulama başlatalım, yolsuzluk ve rüşvetin kökünü kazıyalım, kime ulaşırsa ulaşsın' diyebilmiş olsaydın Recep Tayyip Erdoğan, 'uzun adam' diye nitelendiriyorsun, iki kat daha uzardın sen ama bunu söyleyemiyorsun. Şimdi kalkmışsın, herkesi suçluyorsun. Kim kendi görüşünü tasvip etmiyorsa o mutlaka hain, kim kendisine 'doğrusu şudur, bunu böyle yap' dediği zaman, 'siz işbirlikçisiniz' diyor. Peki gerçek işbirlikçiliği senden öğrendi bu millet. PKK ile AKP ile BDP ile işbirliği içerisinde değil misin? Oslo'yla, İmralı'yla, Kandil'le müzakere yapan sen değil misin? Niye bu milleti aldatıyorsun?' 'İki tane vatan evladı Hak'ın rahmetine kavuştu' Bahçeli şöyle konuştu: 'Hal böyle olunca sandıkla sokak arasında sarkaç gibi sizi sallamaya karışanlara çok dikkatli olun' diyerek, şunları kaydetti: 'Sokaklar karanlıktır, sokaklar kirlidir, sokaklarda kim kimdir bilinmez, sokaklar kanlıdır. Dolayısıyla gençliğin mahvedildiği bir dar sokaktır. Buralarda her türlü sapıklığa yönelmiş, sağlığını kaybetmiş birçok vatan evladı bulunur. Buralara sizi çekmek isteyenler dost değildir. Evlatları bu şekliyle kahredebilecek bir teşviki, tahriki yapanlar Türkiye'nin geleceğini karatmak isteyenlerdir. Hal böyle olunca şu kısa dönem içerisinde gördünüz, iki tane vatan evladı Hak'ın rahmetine kavuştu. Bir polis memurumuz şehit oldu. Bu olaylar tehlikelidir, bu olaylar Türkiye'de yaşanmıştır, tekrar yaşamamak lazımdır. Onun için sandığa gitmek gerekiyor. Sandık demokratik bir müessesedir. Milli iradenin yeni bir yönetim şeklini şekillendirmesinin başlangıç noktasıdır. Sandık neyi ifade eder, seçimi. Seçim en yakında hangi tarihtedir, 30 Mart'tadır. Öyleyse 30 Mart'ta 18-25 yaş grubu sandığa gitmeli ve iradesiyle bir oy tercihinde bulunmalıdır. Bunu şunun için söylüyorum, gelecek bu şekille bizi bir karanlığa götüreceğini hissettiğim için söylüyorum. 18-25 yaş grubu, seçilme ve seçme hakkına sahip olan bir yaş grubudur. Bunun toplam seçmen içerisindeki rakamı 10 milyon 36 bindir. 10 milyon 36 bin gencimiz bu seçimde hem oy verme hem seçilme hakkına sahip olarak sandığa gidecekler. Gençsiniz, dinamiksiniz, Türkiye'nin geleceğisiniz. 10 milyon 36 binle bir karar verdiğiniz vakit, yerden birisini iktidara taşırsınız, iktidarda olanı da yere çakarsınız.' 'Asfaltlar var, duble yollar var, açık meydanlar var' Devlet Bahçeli, 'Öyleyse bu iradenizi kullanın. Ülkeyi üzmeyin, kırmayın, acılara aileleri boğmayın. Sadece ve sadece sizin bu iradenizle iktidarları değiştirir, iktidarları tekrar birisi olarak getirebilirsiniz. Bu güç sizdedir.Cnntürk
Türkiye'nin En Genç ve Yaşlı Kentleri Belli Oldu
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ‘İstatistiklerle Yaşlılar 2024’ verisini açıkladı. Verilere göre Türkiye, en yüksek yaşlı nüfus oranına sahip 194 ülke arasında 75’inci sırada yer aldı. 2019’da 7 milyon 550 bin olan 65 yaş ve üzeri nüfus son beş yılda yüzde 20.7 arttı. 2024’te 65 yaş ve üzeri nüfus 9 milyon 112 bin kişiye ulaştı. TÜİK’in raporuna göre en genç ve yaşlı nüfusa sahip ülkeler de böylece belli olmuş oldu. İşte Türkiye’nin en genç ve yaşlı kentleri.
Sinop'ta İşsiz Öğretmen Canına Kıydı
Sinop’ta işsiz öğretmen 35 yaşındaki Gamze Filiz Arslan, dün evde bulunan av tüfeğiyle yaşamına son verdi. Bir süre İstanbul’da özel bir dershanede kimya öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra işsiz kalarak memleketi Sinop’a gelen Gamze Filiz Arslan, evde bulunan av tüfeğini çenesinin altına dayayıp ateş ederek canına kıydı. Silah sesi üzerine odaya giren aile fertleri Arslan’ın kanlar içerisinde yerde görünce durumu hemen sağlık ekiplerine bildirdi. Eve gelen ekipler, Arslan’ın öldüğü belirledi. İntiharla ilgili soruşturma devam ederken, genç öğretmenin cansız bedeni, otopsi için Sinop Atatürk Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. DHA
HDP'ye Saldırılar Sürüyor
Türkiye en gergin yerel seçim arifesini yaşarken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) yetkililerine ve teşkilat binalarına yönelik saldırılar kaygı verici boyutlara ulaştı. Son olarak sosyal medyada örgütlenen yaklaşık bin kişilik bir grubun Muğla’nın Fethiye ilçesindeki ilçe örgütü açılış törenine saldırması, bugüne kadar HDP’ye yapılan diğer saldırıları gündeme getirdi. Hemen hemen her saldırıda, HDP’li yetkililerin de belirttiği üzere kamu görevlilerinin olayları engellemekte ‘zaafiyet’ göstermesi dikkat çekiyor.    ‘Kamu görevlileri kışkırtıyor’ HDP Eşbaşkanı ve Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Radikal’e verdiği demeçte, ‘ İzmir Urla’daki saldırıyı emekli bir özel harp görevlisinin, Ordu’daki saldırıyı üniversitede görevli bir okutmanın kışkırttığını, Fethiye’de ise belediye başkanı ve emniyet müdürünün saldırganların istediği yönde hareket ettiğini’ ileri sürdü. Bugüne kadar HDP’ye yapılan saldırılar şöyle: 8 Mart: Giresun’da HDP seçim otobüsü, polis eşliğinde Kürkçü’nün partililere sesleneceği Bulancak Cumhuriyet Meydanı’na gelirken kalabalık bir grup tarafından taşlandı. 7 Mart: Seçim çalışmaları için Ordu’ya giden Ertuğrul Kürkçü, parti binasındayken bir grup tarafından protesto edildi. Uzun süre büro önünden ayrılmayan protestocular yüzünden saatlerce içerde beklemek zorunda kalan Kürkçü’yü polis arka kapıdan taksiyle kaçırmaya çalıştı, ancak bu kez de protestocu grup taksiye saldırdı. Olaylar kitlesel gösteriye dönüşüyor 5 Mart’ta Aksaray’da İl Başkanlığı binası açılışında laf atmayla başlayan olaylar kitlesel gösteriye dönüştü, 30 kadar kişi yaralandı. 4 Mart’ta Keşan’da, HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in seçim otobüsüne yaklaşık 30 kişilik bir grup Türk bayrağı açarak taşla saldırdı.Seçim bürosu açılmadan taşlandı 23 Şubat günü İzmir’in Urla İlçesi’nde seçim bürosu açma hazırlığındaki HDP’lilere yönelik bin kişilik bir grubun saldırısıyla başlayan olaylarda dördü ağır dokuz kişi yaralandı. Aynı gün, İstanbul’da Kadıköy’de de HDP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Adayı Sırrı Süreyya Önder’in katılımıyla gerçekleşen mitingin ardından parti seçim otobüsü saldırıya uğradı. 27 Şubat: Yaklaşık 300 araçlık bir konvoyla Urla’ya gitmek isteyenHDP’liler polis engeliyle karşılaştı. HDP’liler polis eşliğinde ilçeden ayrılırken, ilçe girişinde bekleyen HDP’lilere de polis tazyikli suyla müdahale etti. Kaynak: Diken
Nurettin Canikli'den Ses Kaydı Açıklaması
AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, kendisi ile Hasan Doğan'a ait olduğu öne sürülen ses kaydına ilişkin, 'Net olarak ifade edebilirim, bir defa konuşmalar kısaltılmış, çıkarılmış, yani çıkarmalar var' dedi. Giresun Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği'ini ziyaret eden Canikli, burada gazetecilerin sorularını yanıtladı. Canikli, bir gazetecinin, 'kendisi ile Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan arasında geçtiği öne sürülen Sayıştay raporlarıyla ilgili ses kaydına yönelik' sorusuna, 'Ben de birkaç defa dinledim, sonra tapelere de baktım. Şu konuda tespitim, net olarak ifade edebilirim, bir defa konuşmalar kısaltılmış, çıkarılmış, yani çıkarmalar var' yanıtını verdi. Konuşmanın bir türlü tam tamamlanmadan birkaç yerde çok açık bir şekilde kesilmesinin söz konusu olduğunu belirten Canikli, şunları söyledi: 'Dolayısıyla bu konuşmada bazı metinlerin özellikle çıktığı ya da çıkartıldığını söylememiz mümkün. Bu konu gündeme geldiğinde bir söyleyiş biçimi, tarzı var benim. Bütün olarak, olayı tam olarak ortaya koyma şeklinde, bütün yönleriyle, yani Sayıştay denetimi konusu gündeme geldiğinde olayı bütün boyutlarıyla ortaya koyma, anlatma gibi bir yöntemim var. Bütün konuşmalarda, bu konunun gündeme geldiği tüm konuşma ve görüşmelerde aynı yöntemi takip ediyorum, yani bütçe görüşmelerinde, onun dışındaki basına yapılan açıklamalarda çok gündeme geldi. Çünkü Türkiye'nin gündeminde Sayıştay denetimi, Sayıştay raporları, Sayıştay kanunu uzun uzuna tartışıldı. Bütün bu konuşma ve görüşmelerde aynı yöntemi takip etmiş ve izlemişimdir, yani olayı bütün boyutuyla ifade etmek şeklinde.' 'Çıkarmalar ve ilaveler var' Canikli, konuşmalara bakıldığında hep kesildiğini anlatarak, 'Muhtemelen şunun için kesiliyor, çünkü esas bu konuyla ilgili açıklığa kavuşturulacak konuşmalar ve gerçekten insanları ne olup bittiği konusunda aydınlatacak açıklamalar ve bunlar özellikle dışarıda bırakılmış gibi görünüyor, ona inanıyorum' ifadelerini kullandı. 'Çok net bir şekilde ortada, tabi çıkarmalar olunca ilaveler de var' diyen Canikli, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Mesela benim başka yerde yaptığım konuşmalar da monte edilmiş. Mesela benim bütçe görüşmelerinde olabilir, belki başka yerlerde... Hatta Ömer Dinçer'le ilgili bir bölüm var, müsteşarken aramızda geçen olay, öyle bir konuşmam var doğru ama o konuşmayı orada yapmadım, o konuşmayı odalarda ve kapalı ortamlarda yaptığım bir konuşmadır, ondan eminim. Dolayısıyla oralardan nasıl elde edildi bilemiyorum, oralardan monta edilmiş.' 'Teknik hata var' Canikli, ses kaydında teknik hata olduğunu belirterek, şöyle konuştu: '2012 ve 2013 raporlarından bahsediliyor. Mesela bir yerde 2013 raporu gelmezse sonra işte Hasan Bey'in söylediği iddia edilen 'mahvoluruz' ya da ona benzer bir ifade var veya 'duman oluruz' mu tam hatırlayamadım şu anda. Burada teknik hata var, çünkü 2013 raporu diye bir şey yok, o 2013'ten bahsedilen 2012 yılı kesin hesap raporu tasarısına ilişkin bir rapordur o. 2012 yılı raporu olarak da ifade edilen 2011 kesin hesap yani gelmeyen raporlar olarak söylenen 2011 yılı kesin hesap kanun tasarısına ilişkin raporlardır, dolayısıyla teknik ciddi bir anlamda hatalar vardır.' Mantıksızlıklar ve tutarsızlıklar olduğunu dile getiren Canikli, bunlardan bir tanesinin Sayıştay başkanıyla ilgili olarak kendisinin söylediği iddia edilen ifadeler olduğunu söyledi. Canikli, 'Bir defa konunun gelişimi itibarıyla bütünlüğü bozan bir şeydir, yani ifadelerdir ve doğrudan oraya monta edilmiş ifadeler olduğu çok net bir şekilde ortadadır. Yani benim tarzım olarak da o şekilde ona benzer ifadeler kullanmam söz konusu değildir. Onun da ilave montaj olduğunu düşünüyorum' dedi. 'Kastedilen raporların tümü Meclis'e geldi' Servis edilen iddiaya göre Hasan Doğan'ın 'duman oluruz' dediğini belirten Canikli, şu ifadeleri kullandı: 'Halbuki bu raporlar, yani bu kastedilen raporlar Meclis'e geldi, tümü geldi. İlk defa Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu raporlar Meclis'e geldi, konuşuldu, hiç de duman olmadı kimse. Dolayısıyla orada da mantıksal doğru olmayan bir ifade var. Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde orada sanıyorum bir mühendislik çalışması yapılmış gibi görünüyor. Daha ayrıntılı bir şekilde çalışmaları devam ettiriyorum, çünkü bazı ifadeleri tam hatırlamayabiliyorum. Onlarla ilgili de daha geniş açıklamayı önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı bir şekilde yapacağım.' CNN Türk
Canikli: 'Kılıçdaroğlu'nun İllegal Askerleri Katletti'
AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, dün akşam İstanbul’da silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden AK Parti Alucra Belediye Başkan Adayı Asım Kaymakçı’nın yeğeni Burak Can Karamanoğlu için, “Kılıçdaroğlu'nun illegal askerleri tarafından katledildi bu kardeşimiz, bu vatan evladımız. Ciğerimiz yanıyor” dedi. Ak Parti Giresun İl Başkanlığı tarafından bugün düzenlenen proje tanıtım toplantısında konuşan Nurettin Canikli, yaşanan olaylara değindi ve şunları söyledi: “Son günlerde, başta büyükşehirler olmak üzere olaylarda yaşadığımız hadiselerde meydana gelen ve hepimizi üzen şehit ve ölüm olayları oldu. Bir polisimiz bu vandallar tarafından şehit edildi. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz. Bütün milletimizin başı sağolsun. İstanbul Okmeydanı'nda dünkü olaylarda da bir hemşehrimiz, bir fidanımız, Alucralı bir kardeşimiz Burak Can Karamanoğlu yine bu vandallar tarafından katledildi. Yüreğimiz yanıyor gerçekten. Askerden daha yeni gelmiş bir fidan bir Anadolu delikanlısı, bu milletin bir evladı, bu illegal örgütler tarafından katledildi. Yarın Alucra'da defnedilecek.' 'KILIÇDAROĞLU'NUN İLLEGAL ASKERLERİ' Buna benzer olayların daha önce de yaşandığını belirten Canikli, Türkiye'nin istikrarı, geleceği, birliği ve bütünlüğünün bozulmasının amaçlandığını söyledi. Bunların yurt dışında tezgahlandığını, Gezi olayları adı altında yaşandığını belirten Canikli, 'Daha üzüntü verici olan, bu vandallara, bu illegal örgütlere, onların üyelerine, sokakları terörize eden, savaş alanına çeviren, bu ülkeyi yaşanmak olmaktan çıkarmayı hedefleyen çatışmalara hazırlayan bu insanlara destek veren siyasi partiler var. Ana muhalefet partisinin genel başkanı da, onun milletvekilleri de sokakları terörize eden bu örgütlerin her zaman yanında oldu, her zaman destekçisi oldu. Onları kolladı. Milletvekilleriyle birlikte, bütün örgütleriyle birlikte destek verdiler. Polisin karşısında, devletin karşısında, milletin karşısında, bunların yanında durdular. Kardeşimizi, fidanımızı katleden de Kılıçdaroğlu'nun destek verdiği, desteklediği bu illegal örgütler. Bütün milletimizin bunu bilmesi gerekir. Kılıçdaroğlu'nun illegal askerleri tarafından katledildi bu kardeşimiz, bu vatan evladımız. Ciğerimiz yanıyor' dedi. Hakan KABAHASANOĞLU/GİRESUN, (DHA) 
Berkin'in Babasından Burak Can'ın Babasına Başsağlığı
Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, Okmeydanı’nda vurularak hayatını kaybeden Burak Can Karamanoğlu'nun babası Halil Karamanoğlu’nu aradı, başsağlığı diledi. Sami Elvan, Karamanoğlu’na şunları söyledi: “Senin oğlun da bizim oğlumuz. Acımız aynı, acımız büyük, acılar yarıştırılmaz. Ölümler üstünden siyaset yapılmaz. Acıyı yaşayan biziz. Barışa kardeşliğe dair duygularımızı yaşatalım.” Halil Karamanoğlu da aynı duyguları paylaştığını, oğlunun cenazesinin yapıldığı Giresun’dan İstanbul’a döndüklerinde Elvan ailesinin ziyaretine geleceklerini söyledi. Elvan ailesinin yanında olan sanatçı Hilmi Yarayıcı da “Ortak bir acı var, yeni Berkin’ler, Burak’lar olmasın istiyorlar” dedi. Ayça Söylemez | Bianet
"Karanlık Sokaklardan Geçmeyin"
Ordu'da konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 'Gençler 30 Mart'ta hepiniz koşa koşa sandığa gidip mümkün olduğu kadar da karanlık sokaklardan geçmeyin. Asfaltlar var, duble yollar var, açık meydanlar var. Oradan demokrasinin o kültürü kazanmış evlatları olarak gidin, iradenizle kararınızı verin' dedi. Bahçeli, seçim çalışmaları kapsamında geldiği Ünye ilçesinde halka hitap etti. Türkiye'nin iyi yönetilmediğini öne süren Bahçeli, 'Türkiyemizde sorunlar çözülemiyor. Nereden başlarsanız başlayın çiftçinin durumu kötü. Esnaf siftah yapamıyor. Birçok tüketici kredisi altında insanlarımız boğulmuş. İşsizlik yaygınlaşıyor. Açıkçası bugünkü iktidarın 11 yıllık döneminde şöyle bir tablo koyun, içini hep beraber dolduralım' diye konuştu. 'AKP'nin tablosu açlık, adaletsizlik, asayişsizlik ve ahlaksızlıktır' Bahçeli, şöyle devam etti: 'Bu tablonun bir köşesine açlığı koyduğumuz zaman tabloya aykırı bir hali var mı? Yanına ahlaksızlığı koyduğumuz vakit bir aykırılığı var mı? Asayişsizliği koyduğumuz vakit bir aykırılık var mı? Bir adaletsizliği koyduğumuz zaman bir aykırılığı var mı? Öyleyse AKP'nin tablosu açlık, adaletsizlik, asayişsizlik ve ahlaksızlıktır. Bir an düşünün, büyük şehirlerde asayiş kalmamış. Hangi gün hangi saatte ne olacağı belli değil. Hiç kimse eşiyle, çocuğuyla kendisi olarak İstanbul'un sokaklarında gezmeye çıktığı zaman başına ne geleceği belli değil. Her anda birçok yönüyle cinayetler işleniyor. Birçok sıkıntılar yaşanıyor. Hele hele son yıllarda özellikle televizyonların yayınlarıyla da tahrik edilen bir aile yuvası içerisinde ufak tefek rahatsızlıkların nasıl sonuçlandığı, kadınlarımıza nasıl şiddet uygulandığı, bir yuvanın nasıl yıkıldığı, bir babanın cinnet getirerek evlatlarını da dahil olmak üzere nasıl katlettiği ve her gün bir kadın cinayetiyle karşı karşıya kalan bir ülkeyi AKP döneminin huzur ve güven içerisinde ortaya koyduğu bir Türkiye diyebilir miyiz?' Bahçeli, 17 Aralık operasyonuna değinerek, '17 Aralık 2013 kara gün ve 17 Aralık 2013 AKP'nin yüz karası olduğu gündür. Bu günü unutmamak lazımdır' dedi. 'Yolsuzluk ve rüşvet, sosyal ve toplumsal bir hastalıktır' Yolsuzluk ve rüşvetin, sosyal ve toplumsal bir hastalık olduğunu ifade eden Bahçeli, şöyle konuştu: 'Kangrene ve kansere dönüştüğü anda toplumu çürütür. Dolayısıyla devleti çökertir. Bunun mutlaka tedbirler alınarak önlenmesi lazımdır. Bunda gecikme olursa topluma çok büyük zarar verir. Toplumsal hareketlilik yavaş yavaş kımıldar. Yiyenlerle yemeyenlerin kavgası görülür. Sıkışmış, dar boğaza düşmüş, geleceği karamsarlaşmış insanlar eğer bir tapede veya bir basında 17 Aralık'ta 41 kişinin tutuklanmasıyla 187 milyon Türk lirası yolsuzluğun olduğu, 63 milyon, 40 milyon rüşvetlerin dolaştığı, birçok evlerde kasaların bulunduğu, para sayma makinelerinin olduğu ve bir genel müdürün evinde ayakkabı kutusunda 4,5 milyon dolar paranın olması nasıl izah edilecek. Bu ayakkabı nasıl bir ayakkabıdır? Bu kutu nasıl bir kutudur da 4,5 milyon dolar alınıyor. Şu an 92 gün olmuş, bunun tam yarısında ayakkabı kutusuna sahip olan banka genel müdürü ve diğerleri tahliye ediliyor, çıkarken de diyorlar ki sanki milletle dalga geçer gibi, 'beyefendi güle güle ama ayakkabı kutuların kaldı bunları da alın' diyorlar. Adalet teslimiyetten veriyorlar bunları. Toplumla dalga geçer gibi oluyor.' 'Başbakanlık'ta kurulan algı yönetimi, bazı tavsiyelerde bulunuyor' Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği öne sürülen ses kayıtlarından söz ederek, şöyle dedi: 'Sayın Başbakan bu durum karşısında gelişmelerin ne olacağını da zannediyorum tahmin ederek bir algı yönetimi oluşturuyor. Başbakanlık'ta kurulan algı yönetimi, bazı tavsiyelerde bulunuyor. Bu tavsiyelerden bir tanesi, 'yolsuzluk ve rüşveti kesin reddedin, bunun size karşı bir komplo olduğunu milletle paylaşın, en kısa zamanda, nerede bir açık hava toplantısı yapacaksanız hemen yapın'. 17 Aralık öğlenden sonra Ordu'da bir açık hava toplantısı yapıldı mı? Hatırlamıyor musunuz? Arkasından Giresun'da olmadı mı, Trabzon'da yapılmadı mı? Sonra İstanbul'a döndüğünde 17 Aralık akşamı havaalanında bir karşılamayla, bir açık hava toplantısına benzer bir toplantı yapılmadı mı? Oradan geçip Kısıklı'daki villalarına vardığında o bölgedeki insanların toplanmasıyla bir açık hava toplantısı da orada olmadı mı? Bütün bunların hepsinde kendisine yönlendirme yapan, bu aklı uçuk insanlar Recep Tayyip Erdoğan'ın dostu değil düşmanı gibi hareket etmişlerdir, bu tuzağa da Recep Tayyip Erdoğan düşmüştür.' Devlet Bahçeli, şunları söyledi: 'Şimdi kalkmış, 'bu bana komplo' diyor. Kalkmış, Bilal Erdoğan'la konuşması 'montaj' diyor veya ayakkabı kutularından veya bir televizyon ve basını satın almak için bir havuz oluşturun, bu havuza da besleme, haram üzerine zenginleşmiş insanlara salma çıkartarak 'sen 100 milyon dolar, sen 100 milyon dolar vereceksin' diyerek 630 milyon doları bir havuzda topluyor. Almak istediği ATV ve Sabah gazetesi. Bu nasıl bir anlayıştır? Sonra birisi soruyor, 'sayın Başbakan bu iş adamlarından böyle bir salmayla para toplanıyor, siz ne diyorsunuz'. Sayın Başbakan cevap veriyor, 'bunlar istikrarlı iş adamlarıdır, havuza girseler de ıslanmazlar' diyor. Yani dalga geçiyor. Havuzda su varsa ıslanmamak mümkün değil midir, bu nasıl iştir ama havuzda 630 milyon dolar Amerikan yeşil doları varsa ora da döşek gibi olur, insan niye ıslansın?' 'Bu komplodur, bu montajdır dememeli' Başbakan Erdoğan'ın 'iç inkara yönelmemesi' gerektiğini dile getiren Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: 'Bu komplodur, bu montajdır dememeli. Kimseye hain, haşhaşi, alçak vesaire gibi suçlarıyla kimseyi suçlamamalı. 'Hepinizin inine gireceğim, hesabını soracağım' diyor. Bırak sen onu. Önce şu yolsuzluğun dibine bir in de ondan sonra ne olacağını göreceksin. Onun için sayın Recep Tayyip Erdoğan, siz, en kısa zamanda adalete başvurun, kıydığın savcıları geri çağırın. 8 bin polis kardeşimizi darmadağın etmenin manası yok. Hepsini görevlerine iade edin. Millete deyin ki 'Benim partimin adı aktır, şimdi bir yolsuzluk ve rüşvet olayıyla karşı karşıyayım'. Savcılara, hakimlere, kolluk kuvvetlerine, sivil toplum kuruluşlarına kim varsa, siyasi partilere, 'Elinizdeki bilgi belgeyle gelin, yüksek bir sorgulama başlatalım, yolsuzluk ve rüşvetin kökünü kazıyalım, kime ulaşırsa ulaşsın' diyebilmiş olsaydın Recep Tayyip Erdoğan, 'uzun adam' diye nitelendiriyorsun, iki kat daha uzardın sen ama bunu söyleyemiyorsun. Şimdi kalkmışsın, herkesi suçluyorsun. Kim kendi görüşünü tasvip etmiyorsa o mutlaka hain, kim kendisine 'doğrusu şudur, bunu böyle yap' dediği zaman, 'siz işbirlikçisiniz' diyor. Peki gerçek işbirlikçiliği senden öğrendi bu millet. PKK ile AKP ile BDP ile işbirliği içerisinde değil misin? Oslo'yla, İmralı'yla, Kandil'le müzakere yapan sen değil misin? Niye bu milleti aldatıyorsun?' 'İki tane vatan evladı Hak'ın rahmetine kavuştu' Bahçeli şöyle konuştu: 'Hal böyle olunca sandıkla sokak arasında sarkaç gibi sizi sallamaya karışanlara çok dikkatli olun' diyerek, şunları kaydetti: 'Sokaklar karanlıktır, sokaklar kirlidir, sokaklarda kim kimdir bilinmez, sokaklar kanlıdır. Dolayısıyla gençliğin mahvedildiği bir dar sokaktır. Buralarda her türlü sapıklığa yönelmiş, sağlığını kaybetmiş birçok vatan evladı bulunur. Buralara sizi çekmek isteyenler dost değildir. Evlatları bu şekliyle kahredebilecek bir teşviki, tahriki yapanlar Türkiye'nin geleceğini karatmak isteyenlerdir. Hal böyle olunca şu kısa dönem içerisinde gördünüz, iki tane vatan evladı Hak'ın rahmetine kavuştu. Bir polis memurumuz şehit oldu. Bu olaylar tehlikelidir, bu olaylar Türkiye'de yaşanmıştır, tekrar yaşamamak lazımdır. Onun için sandığa gitmek gerekiyor. Sandık demokratik bir müessesedir. Milli iradenin yeni bir yönetim şeklini şekillendirmesinin başlangıç noktasıdır. Sandık neyi ifade eder, seçimi. Seçim en yakında hangi tarihtedir, 30 Mart'tadır. Öyleyse 30 Mart'ta 18-25 yaş grubu sandığa gitmeli ve iradesiyle bir oy tercihinde bulunmalıdır. Bunu şunun için söylüyorum, gelecek bu şekille bizi bir karanlığa götüreceğini hissettiğim için söylüyorum. 18-25 yaş grubu, seçilme ve seçme hakkına sahip olan bir yaş grubudur. Bunun toplam seçmen içerisindeki rakamı 10 milyon 36 bindir. 10 milyon 36 bin gencimiz bu seçimde hem oy verme hem seçilme hakkına sahip olarak sandığa gidecekler. Gençsiniz, dinamiksiniz, Türkiye'nin geleceğisiniz. 10 milyon 36 binle bir karar verdiğiniz vakit, yerden birisini iktidara taşırsınız, iktidarda olanı da yere çakarsınız.' 'Asfaltlar var, duble yollar var, açık meydanlar var' Devlet Bahçeli, 'Öyleyse bu iradenizi kullanın. Ülkeyi üzmeyin, kırmayın, acılara aileleri boğmayın. Sadece ve sadece sizin bu iradenizle iktidarları değiştirir, iktidarları tekrar birisi olarak getirebilirsiniz. Bu güç sizdedir.Cnntürk
Türkiye'nin En Genç ve Yaşlı Kentleri Belli Oldu
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ‘İstatistiklerle Yaşlılar 2024’ verisini açıkladı. Verilere göre Türkiye, en yüksek yaşlı nüfus oranına sahip 194 ülke arasında 75’inci sırada yer aldı. 2019’da 7 milyon 550 bin olan 65 yaş ve üzeri nüfus son beş yılda yüzde 20.7 arttı. 2024’te 65 yaş ve üzeri nüfus 9 milyon 112 bin kişiye ulaştı. TÜİK’in raporuna göre en genç ve yaşlı nüfusa sahip ülkeler de böylece belli olmuş oldu. İşte Türkiye’nin en genç ve yaşlı kentleri.