onedio
Görüş Bildir
Sağlık Bakanı Koca, Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı'nın Ardından Açıklamada Bulundu: (1)
ANKARA (AA) - Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 'Enfeksiyonun yaygınlığı ve bağışıklık durumunu ölçmek için 153 bin kişiyi kapsayan bir saha taraması yapmış, sonuçlarını da kamuoyuyla paylaşmıştık. 15 Ekim'de bu saha taramasını tekrarlıyoruz. Toplumun tamamını yansıtacak büyüklükte bir örneklem üzerinde çalışma yapıyoruz.' dedi. Koca, Bilkent Yerleşkesi'nde gerçekleştirilen Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı'nın ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.Yaklaşık 10 aydır bütün dünyada ana gündemi pandeminin oluşturduğuna ve Kovid-19 hakkında artık çok fazla bilgiye sahip olunduğuna işaret eden Koca, 'Genel olarak yaşantımız ise dünya ölçeğinde etkili bu salgından giderek daha az zarar görüyor.' ifadesini kullandı.Salgının maske, mesafe ve temizlik tedbirlerine uyuldukça gerilediğinin, bu tedbirlerden vazgeçildikçe tırmanışa geçtiğinin hem Türkiye hem de dünyada görüldüğüne dikkati çeken Koca, 'Maskenin koruyuculuk özelliği konusunda yeni veriler ortaya çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü iki gün önce, 12 Ekim'de grip güncelleme raporunu yayımladı. Bu raporda grip mevsimini yaşamış olan güney yarım kürede Avustralya, Yeni Zelanda, Orta ve Güney Amerika gibi yerlerde bu yıl bu enfeksiyonun çok seyrek görüldüğü bildirilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, grip vakalarının azalması sonucunu maske, sosyal mesafe ve el hijyenine bağlamaktadır. Yapılan bazı araştırmalar koronavirüs tedbirlerinin grip ve benzeri bazı enfeksiyonları yüzde 35 civarında, diğer bazı araştırmalarsa en az yarı yarıya azalttığını ortaya koymakta.' bilgisini paylaştı. 'Tedbirlere uyarsak iki hastalıktan birden korunmuş olacağız' Bakan Koca, 'Ekim ayındayız, gribin en yaygın olduğu günlere girdik. Koronavirüse karşı alacağımız tedbirler bizi gripten de koruyacak. Tedbirlere uyarsak iki hastalıktan birden korunmuş olacağız. İki ayrı virüse karşı tedbir aynıdır.' uyarısında bulundu. Gribin ölüme yol açabilen bir hastalık olduğuna, özellikle kronik karaciğer, kronik akciğer, kalp, hipertansiyon, diyabet gibi hastalığı olan, vücut direnci düşük kişilerin gribal enfeksiyonlar sonucu hayatını kaybedebildiğine dikkati çeken Koca, koronavirüs tedbirlerine uyarak bu hastalığa karşı da ciddi bir başarı elde edilebileceğini vurguladı. Koca, DSÖ'nün Türkiye hakkında yayımladığı rapora değinerek, bu raporun bütün Avrupa ülkeleri içinde bir ilk olma özelliğine sahip olduğunu, Türkiye'nin pandemiye karşı elde ettiği başarının raporda kapsamlı bir şekilde ele alındığını anlattı. Raporda Türkiye'nin en zengin ülkeler arasında olmamasına rağmen salgınla mücadelede en cömert davranan ülkelerden biri olduğunun vurgulandığını belirten Koca, Türkiye'nin temaslı taraması ile vaka tespiti, izolasyonla riski kontrol altına almaya yönelik stratejisi, erken tanı ve tedaviye dayalı klinik uygulamalarına raporda vurgu yapıldığını ifade etti. Koca, Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nda da Türkiye'de mart ayında başlayan Kovid-19 pandemisi çerçevesinde Sağlık Bakanlığının halk sağlığını koruyucu ve sağlık kuruluşları ile sağlık personeli üzerindeki yükün artmasını önleyici tedbirleri vakit kaybetmeden uygulamaya geçirdiğinin aktarıldığına dikkati çekti. Raporda, 'Türkiye'nin sağlık sistemi Kovid-19 pandemisinin gereklerini sağlayabilecek güçtedir. Sosyal güvencelerine bakılmaksızın herkese ücretsiz test ve tedavi imkanı sağlamıştır. Türkiye krizin erken döneminden itibaren Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkeziyle iş birliği içinde çalışmaktadır.' ifadelerinin yer aldığını belirten Koca, bu hususların Türkiye'nin küresel salgına karşı savaşını küresel standartlarda verdiğini gösterdiğini vurguladı. '15 Ekim'de saha taramasını tekrarlıyoruz' Bakan Koca, bu standartların Türkiye'nin başarısının sadece bir kısmını değerlendirmeye dönük olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:'Temmuz ayından itibaren normalleşme dönemine geçtik, sınırlamalar kalktı, ülkeler arasında gidiş ve gelişler ülkelerin koyduğu günlük vaka sayılarının belli düzeyin altında olması şartıyla başladı. Bu yeni dönemin gereklerine uygun olarak kesitsel taramalar adını verdiğimiz virüs taramalarına başladık. Bu taramaları havaalanlarında yurt dışına gidenlere, cezaevlerinde bulunanlara, organize sanayi bölgesi çalışanlarına, asker, sporcu ve benzer diğer gruplara yapıyoruz. Bir örnek vermek isterim; bugüne kadar hava yoluyla yurt dışına gidenlere yaptığımız test sayısı 490 bin 480'dir. Bu taramalarda 1226 kişide test pozitif çıkmıştır. Bir diğer konumuz ise saha taramasıdır. Daha önce enfeksiyonun yaygınlığı ve bağışıklık durumunu ölçmek için 153 bin kişiyi kapsayan bir saha taraması yapmış, sonuçlarını da kamuoyuyla paylaşmıştık. 15 Ekim'de bu saha taramasını tekrarlıyoruz. Toplumun tamamını yansıtacak büyüklükte bir örneklem üzerinde çalışma yapıyoruz. Hem semptomsuz yani belirtisiz olduğu halde testi pozitif çıkan taşıyıcı vakaları hem de antikor testleriyle daha önce virüs kendisine bulaştığı halde bunu fark etmemiş fakat sonuçta bağışıklık geliştirmiş kişileri tespit etmiş olacağız. Bu çalışma bize toplumun tamamı hakkında fikir verecektir.' 'Aşı konusundaki gelişmeler salgına karşı tam bir güvence olarak görülmemelidir' Sağlık Bakanı Koca, bazı törenler ve toplu etkinliklerin yapıldığı ayların geride bırakıldığına dikkati çekerek, 'Kapalı alanlar çok daha büyük önem kazandı. Aynı ortamda çalışan kişilerin karşılıklı güvence varmış gibi tedbir almadıklarını duyuyoruz. Bu konuda dikkatli olmalıyız. Bu dönemde virüsün yayılma mecralarına iş yerleri de eklenecek. Maske kuralından ödün verilmemelidir.' diye konuştu.Maskenin bazı bilim adamlarınca aşı benzeri bir koruyucu olarak kabul edildiğine dikkati çeken Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:'Aşı konusundaki gelişmeler salgına karşı tam bir güvence olarak görülmemelidir. Koronavirüs bulaştığı kişide iki veya üç hafta sonra iz bırakmayacağı hatta fark edilemeyeceği gibi bu süre hayatının en çetin günleri de olabilir. Aşı konusundaki gelişmeler ise çok yol alınmış olmasına rağmen böyle kısa günlerle ifade edilemez. En önemlisi aşı yaygın olarak yapılabileceği güne kadar kendini virüsten koruyabilenler için bir çare olacaktır. Aşı kendisini virüsten koruyamayanlar için çare değildir. Salgında baştan çok sıkı tutulan tedbirler yorgunluk sebebiyle gevşiyor. Virüsün yol açtığı hastalık ve tedavisi hakkında çok daha fazla bilgi sahibi olmakla birlikte risk giderek geniş bir tabana yayılıyor. Testi pozitif çıkanların ve bunların temaslılarının izolasyon kuralına uyması şarttır. Bakanlık olarak gerekli önlemleri alıyoruz. Öte yandan belirgin semptomu olan kişilerin sağlık kuruluşlarına bir an önce başvurmalarını istiyoruz. Ağır hastalar bunlar arasından çıkıyor. İzlediğimiz strateji, tedbir ve korunma, tanı ve izolasyon, erken tedavi ile normal yaşama dönüştür.' (Sürecek)
"Grip Ve Zatürre Aşıları, Öncellikle Risk Altındakilere Yapılmalı" Uyarısı
İSTANBUL (AA) - Medicana International İstanbul Hastanesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Cengiz Uzun, yaklaşan kış mevsimi ile mevsimsel grip aşısının her zaman olduğundan daha çok konuşulduğunu kaydederek, grip ve zatürre aşılarının, öncellikle risk altındaki kişilere yapılması gerektiğini bildirdi. Medicana'dan yapılan açıklamaya göre, önceki yıllarda aşılara karşı olan tutumun yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) etkisiyle son günlerde tamamen tersine döndü. Önceki yıllarda aşı yapacak kimse bulunmaz iken bu günlerde aşılara yoğun bir talep yaşanıyor.Açıklamada değerlendirmelerine yer verilen, Medicana International İstanbul Hastanesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Uzun, yaklaşan kış mevsimi ile mevsimsel grip aşısının her zaman olduğundan daha çok konuşulduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:'Aşı piyasaya sürülmeden insanlar isim yazdırarak sıraya girmeye başladı. Bu bir taraftan iyi, ancak madalyonun diğer yüzünde herkese yetecek aşı var mı? Bundan dolayı öncelikle aşı risk altındaki kişilere yapılmalıdır. ''Her iki aşıda güvenli ve ciddi yan etkileri olmayan aşılar'Grip hastalığının her yıl tüm dünyada 2-5 milyon ağır enfeksiyona ve yaklaşık 290 bin ile 650 bin arasında ölüme neden olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Uzun, şu şekilde devam etti:'Pnömokok bakterisi de toplum kaynaklı zatürreye ve ölümlere neden olan mikroorganizmaların başında gelir. Grip ve zatürre aşıları hastalıkları önlemekle birlikte, çok daha önemlisi hastaneye ve yoğun bakıma yatışları azaltır. Bu sayede ölümler azalmış olacaktır. Ayrıca Kovid-19 pandemisi nedeniyle artmış sağlık sistemi ve hastanelerin yüküne ek yük getirilmesinin de önüne geçilecektir.' Dr. Öğr. Üyesi Uzun, Kovid-19 hastalarında söz konusu mikroorganizmalar ile ikincil enfeksiyonlar engellenip hastalığın daha da ağırlaşmasının engellenmiş olacağına dikkati çekerek, 'Her iki aşıda güvenli ve ciddi yan etkileri olmayan aşılardır. Aşı sonrası enjeksiyonun yapıldığı yerde ağrı, kızarıklık ve şişlik, ayrıca hafif ateş̧, yorgunluk, baş ağrısı, titreme veya kas ağrısı olabilir. ' ifadesini kullandı.'Grip aşısı 6 aydan büyük herkese yapılabilir'Grip aşısının 6 aydan büyük herkese yapılabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Uzun, şu şekilde devam etti:'Grip aşısı için yumurta alerjisi önemlidir. Sadece vücutta kızarıklık ile seyreden yumurta alerjisi olanlara grip aşısı yapılabilir. Allerjik şok (Anafilaksi) ile seyreden yumurta alerjisi olanlarda grip aşı önerilmemektedir. Grip aşısı öncelikle risk grubundakiler ve sağlık çalışanları olmak üzere 6 aydan büyük herkese, pnömokok aşısı ise risk grubunda olan kişilere önerilmektedir.' Uzun, grip aşısı için risk grubu olanları ve pnömokok infeksiyonları açısından risk grubunda olanları ise şu şekilde sıraladı:'Grip açısından risk grubunda olanlar; 5 yaş altı ve 50 yaş üzerindekiler, Kronik akciğer (astım dahil), kalp, karaciğer, böbrek, kan hastalıkları ve şeker hastalığı olanlar, obez kişiler, Uzun sureli aspirin veya salisilik asit türevi ilaç kullanan 19 yaş altındakiler, Bağışıklık sistemi zayıflamasına yol açan hastalıklar (HIV/AIDS, lösemi gibi kanser türleri) veya ilaç kullananlar, organ nakli yapılmış olanlar, Gebeler ve lohusalar (gebelikten 2 hafta sonrasına kadarki dönem), Bakım evlerinde kalanlar.Pnömokok enfeksiyonları açısından risk grubunda olanlar; Bağışıklık sistemini baskılayan hastalıkları (Örneğin; hematolojik kanserler, HIV enfeksiyonu vb.) veya ilaç kullanımı olanlar, Dalağı olmayanlar veya fonksiyonel dalak bozukluğu olanlar, Kronik akciğer (astım dahil), kalp, karaciğer, böbrek, kan hastalıkları ve şeker hastalığı olanlar, Kohlear implant ameliyatı olanlar, Beyin omurilik sıvısı (BOS) kaçağı olanlar, Sigara kullananlar, 65 yaş üzerindekiler.'
Bebeklikte Antibiyotik Kullanımı, Çocukluk Obezitesi Riskini Artırabilir
ANKARA (AA) - Bebeklikte antibiyotik kullanımının çocukluk obezitesiyle ilişkisi belirlendi. Korea Biomedical Review sitesinin haberine göre, Seul Ulusal Üniversitesi Hastanesi'nde görevli Prof. Park Sang-min ve ekibinin yürüttüğü araştırma, bebeklerde antibiyotik kullanımının, çocukluk obezitesine yol açabileceğini gösterdi. Araştırma çerçevesinde 2008-2012 yıllarında bebekken sağlık kontrolünden geçirilen 31 bin 733 çocuk gözlemlendi ve doğumdan sonraki ilk 24 ay içinde antibiyotik kullanımının çocukluk obezitesi üzerindeki etkisi analiz edildi. Bu dönemde ne kadar çok antibiyotik kullanılırsa obezite riskinin o denli arttığını tespit eden uzmanlar, ilk antibiyotiğini ilk 6 ay içinde alan çocuklarda obezite olasılığının, 18 ila 24 aylıkken alanlara göre yüzde 33 daha fazla olduğunu bildirdi. Çalışmada, bebekken en az 5 kez antibiyotik tedavisi alanların obezite riskinin, sadece bir kez antibiyotik kullananlardan yüzde 42 daha yüksek olduğu görüldü. Uzmanlar, bağırsak florasının antibiyotik kullanımı sonucu hasar gördüğüne, bunun da obeziteyi tetiklediğine işaret ederken, Profesör Park, 'Bu çalışma, antibiyotik kullanımı ile çocukluk obezitesi arasındaki bağlantıyı 30 binden fazla kişiyle geniş örneklemde ortaya koydu.' değerlendirmesini yaptı.Çocukluk obezitesinin, yüksek tansiyon, diyabet, hiperlipidemi ve metabolik sendroma yol açabileceği, çocukken obez olan her 3 kişiden birinin, yetişkinlikte de bu sorunla mücadele ettiği vurgulandı.
Reklam
Meme Kanserinde Erken Teşhis Yaşam Süresini Uzatıyor
SAKARYA (AA) - Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi (SAÜEAH) Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Cemil Bilici, meme kanserinde erken teşhisin yaşam süresini uzattığına dikkati çekerek, bireyin, memesinde bir kitle saptadığı zaman derhal aile hekimine gitmesi gerektiğini bildirdi.Bilici, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hastaların genellikle kendi memesinde bir kitle saptayınca aile hekimlerine veya cerrahi hekimlere başvurduğunu, gerekli tetkikleri yaptırdıktan sonra hastaların onkoloji ünitesine sevk edildiğini söyledi.Meme kanserinde erken teşhisin çok önemli olduğuna dikkati çeken Bilici, şöyle devam etti:'Gerek hastalığın evresi gerek bulunan yeni ilaçlar gerekse de ameliyattan önce verdiğimiz tedavilerle gerçekten de hastaların yaşam süresi uzamakta. O nedenle bir birey kendi memesinde bir kitle saptadığı zaman, mutlaka ve mutlaka, derhal aile hekimine gitmesi gerekiyor. Bizim ileri evre kanser hastalarında gördüğümüz en sık sebep bu. Hasta, aylardan beri memesinde bir şikayeti var, kitle var ama ne zaman dayanılmayacak kadar bir ağrı yapıyor, ne zaman ciddi bir şekilde açılıyor veya başka yerlere sıçramasının verdiği bulgular olduğu zaman hekime başvuruyor. O zaman da hastalık evre atlamış oluyor. Bu da hastalığın tedavisini zorlaştırıyor. O yüzden burada bilinçlendirmemiz gereken en önemli konu erken dönemde, şikayet olduğu zaman veya eline yeni bir kitle saptandığı zaman mutlaka aile hekimine veya cerraha başvurması gerekiyor.' Hastalardan alınan biyopsi sonrasında, ultrason ve tomografiyle hastalığın evresinin saptandığını belirten Bilici, meme kanserinde tedavi pratiğinin son zamanlarda çok değiştiğini, artık hastaların memesinin alınmadan da tedavinin mümkün olduğunu ifade etti.Bilici, hastanın memesinin tamamen alındığında hastada farklı komplikasyonlara sebebiyet verebileceğini anlatarak, yeni tedavilerle artık bu pratiğin değiştiğini söyledi. İleri yaştaki kadınlarda risk oranı daha fazla Meme kanserinin en önemli risk faktörünün kadın cinsiyet olduğunu vurgulayan Bilici, erkeklerde kadınlara oranla meme kanseri riskinin daha düşük olduğunu, her 100 meme kanserinden 1 tanesinin erkek hasta çıktığını aktardı.Kadınların daha dikkatli olması gerektiğini, en önemli risk faktörlerinden birinin de yaş olduğunu ifade eden Bilici, 'Hastalık yaşla beraber daha da artıyor. Yani 40 yaşındaki bir kadınla 60 yaşındaki veya 80 yaşındaki kadının meme kanser riski bir değildir. O yüzden yaşlıların biraz daha farkında olması lazım. Bu bağlamda Sağlık Bakanlığının çok güzel uygulaması var. Ücretsiz meme kanseri taramaları yapılıyor. Mutlaka her vatandaş, her yaşlı büyüğümüzün iki yılda bir de olsa başvurmasında fayda var.' şeklinde konuştu. Salgının bütün dünyayı etkilediğini, belli bir dönem, dünyada olduğu gibi burada da kanser ameliyatlarının mecbur kalmadıkça ötelendiğini anımsatan Bilici, Türkiye'nin çoğu yerinde olduğu gibi Sakarya'da da bir hastanenin salgın hastanesi yapılıp diğerlerinin açık olduğu için bulaşı riskini azalttığını ve hizmetlerine devam ettiklerini aktardı. Tıbbın son 10 yılda tümörün DNA'sını keşfetmeye başladığını anlatan Bilici, tümörün genetiğinin çözülebildiğinde, ağır ilaçlara gerek kalmadan akıllı ilaçlarla bu hastaların daha iyi tedavi edildiğini ve yaşam süresinin daha fazla olduğunu aktardı.Ayda bir de olsa her bireyin kendi memesini muayene etmesi önerisinde bulunan Bilici, şunları kaydetti:'Sağlık Bakanlığının yaptığı ücretiz taramalara yıl da bir kez de olsa katılmalı. Meme kanseri artık gençlerde de gördüğümüz bir hastalık. 40 yaşın altındaki meme kanser profilimiz neredeyse 5 hastamızdan biri. Aslında bu hastalara daha fazla ilgi gösterilmesi gerekir.'
Reklam
Dominik Cumhuriyeti'nin Ankara Büyükelçisi Serulle'den Türkiye'nin Kovid-19 Salgınıyla Mücadelesine Övgü:
ANKARA (AA) - MUHAMMET TARHAN - Dominik Cumhuriyeti'nin Ankara Büyükelçisi Elias Serulle, Türkiye'nin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadeledesine ilişkin, 'Hükümet elinden gelenin en iyisini yaptı. Hastanelerde çok iyi işler yapıyorlar. İnsanlar risk alıyor çünkü evde çok uzun süre saklandılar. İnsanlar sokakta ancak hükümet elinden gelenin en iyisini yapıyor.' dedi. Büyükelçi Serulle, Dominik Cumhuriyeti'nin kurucusu 'Juan Pablo Duarte y Diez'in büstünün Ankara Üniversitesi Latin Amerika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi'ndeki (LAMER) açılış töreninde, AA muhabirine Türkiye'nin Kovid-19 salgınıyla mücadelesi ve Dominik-Türkiye ilişkilerine ilişkin değerlendirmede bulundu. Kovid-19 salgınının ortaya çıktığı dönemde, geçirdiği kanser ameliyatının ardından iyileşme sürecinde olduğunu aktaran Serulle, 3 ayını evinde geçirdiğini söyledi.Serulle, Kovid-19 salgınının insanlık için 'çok yeni' olduğunu ancak 100 yıl sonra 'çok eski' olacağını çünkü insanlığın bunu aşacağını dile getirdi.Kovid-19 salgınıyla mücadelede dünyada şu ana kadar kimsenin başarılı olamadığını belirten Serulle, 'Koronavirüs, oyunu tüm ülkelerde kazanıyor ama savaşıyoruz.' dedi. Serulle, Türkiye'nin koronavirüsle mücadelesine ilişkin soruya, Türkiye'deki önlemlerin, çoğu ülke ile benzer olduğu yanıtını verdi. Koronavirüsün ne zaman biteceğini bilmediklerini kaydeden Serulle, 'Hükümet elinden gelenin en iyisini yaptı. Hastanelerde çok iyi işler yapıyorlar. İnsanlar risk alıyor çünkü evde çok uzun süre saklandılar. İnsanlar sokakta ancak hükümet elinden gelenin en iyisini yapıyor.' ifadesini kullandı. Serulle, Dominik Cumhuriyeti'nde de durumun aynı olduğunu ve bu süreçte değişen önceki hükümetin harika iş çıkardığını belirterek, 'Her şeyin yolunda gittiğinden emin olmak için vatandaşların iş birliği yapması gerekiyor.' diye konuştu.'Dominik Cumhuriyeti'ne seyahat eden, fırsat arayan çok sayıda Türk yatırımcı var'Türkiye ile Dominik Cumhuriyeti arasındaki ikili ilişkilerin düzeyi hakkındaki soruya Serulle, 'Pratik olarak başındayız. Ama hızla büyüyor. Dominik Cumhuriyeti'nde biliyorsunuz Survivor programımız var.' yanıtını verdi. Serulle ayrıca Türkiye'den bir şirket grubunun Dominik Cumhuriyeti'nde çok büyük bir otel inşa ettiğini belirterek, 'Dominik Cumhuriyeti'ne seyahat eden, fırsat arayan çok sayıda Türk yatırımcı var. İlişkiler çok iyi olacak.' değerlendirmesinde bulundu. 'Türk halkı Dominiklilere çok benziyor. Tek fark dil'Türkiye'deki görevinin birinci yılını tamamlarken Türkiye'ye alışıp alışmadığına ilişkin soruya Serulle, 'Burada olmayı seviyorum.' yanıtını verdi. Büyükelçi Serulle, 'Türk halkı Dominiklilere çok benziyor. Tek fark dil. Siz nazik insanlarsınız, bizler de nazik insanlarız. Siz komik insanlarsınız, biz de komik insanlarız. Siz misafir seviyorsunuz, biz de seviyoruz.' dedi.Diez'in fikirleri dünyaya yayılıyorBüyükelçi Serulle, diğer yandan Juan Pablo Duarte y Diez'in Dominik Cumhuriyeti için kurucu, yaratıcı ve tüm Dominiklilerin babası olduğunu, buradaki büstün ülkesi için önemli olduğunu vurguladı.Serulle, büstün çok hatırlatıcı olacağına dikkati çekerek, 'Çünkü bu, (Diez'in) fikrinin okyanusları aştığı ve ilkeleri, değerleri ve demokrasisinin tüm dünyaya yayıldığı anlamına geliyor.' değerlendirmesini yaptı. Büyükelçi Serulle, büstün üniversitedeki öğrenciler için de çok ilgi çekici olacağını dile getirdi.
Haftanın Tarihine Bakış
ANKARA (AA) - Nüfus yoğunluğu itibarıyla bugün ülkenin ikinci büyük kenti haline gelen Ankara, 13 Ekim 1923'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kabul edilen tek maddelik yasayla Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti oldu.Lozan Barış Antlaşması'nın TBMM tarafından onaylanmasından sonra İstanbul, 23 Eylül 1923'ten itibaren tahliye edilmeye başlandı. İstanbul'un işgal kuvvetlerince boşaltılması 6 Ekim 1923'te tamamlandı. Bunun ardından hükümet merkezi sorunu ortaya çıktı.İsmet İnönü, arkadaşıyla Ankara'nın 'başşehir' olmasını öngören tek maddelik kanun teklifini 9 Ekim 1923'te Meclise verdi.Teklif 13 Ekim 1923 günü Meclis Genel Kurulunda görüşülerek kabul edildi. Ankara'nın başkent olarak belirlenmesi Cumhuriyet'in ilanı için de bir adım oldu.Kore'de Türk birliği Kore'ye gönderilen ilk Türk birliği 17 Ekim 1950 tarihinde Pusan Limanı'na ulaştı.Kuzey Kore, 25 Haziran 1950'de, Güney Kore askerlerinin sınırı geçtiğini öne sürerek savaş ilan etti.BM Güvenlik Konseyi, Güney Kore'nin acil yardım çağrıları üzerine toplandı ve yardım kararı aldı. Türkiye, bu kararın ardından ABD'den sonra Kore'ye asker gönderme kararı alan ikinci ülke oldu.Kore'ye gönderilecek Türk askeri birliğini oluşturmak üzere Ayaş'taki 241. Piyade Alayı'nın personel sayısı 5 bin 90 kişiye çıkarıldı.Tercihen gönüllülerden oluşan tugayın komutanlığına Tuğgeneral Tahsin Yazıcı, Alay Komutanlığına Piyade Albay Celal Dora getirildi. İskenderun'dan 25 Eylül 1950'de törenle uğurlanan ilk kafile, yaklaşık üç hafta süren deniz yolculuğunun ardından 17 Ekim 1950'de Kore'nin Pusan Limanı'na ulaştı.Kore Türk Tugayı'na, Seul'ün kuzeybatısındaki Munson bölgesinin güvenliğini sağlama görevi verildi.Türkiye'nin Kore'ye asker göndermesi, TBMM'nin 6 Aralık 1950 tarihli birleşimde, ''dünya barışını kurmak, korumak ve insanlığın emniyet ve huzurunun sağlanması amacıyla Türk askerinin BM orduları saflarına katılması'' yönündeki Başbakanlık Tezkeresi'nin kabulü kararına dayanıyordu.Belli başlı öteki olaylar12 Ekim1492- Cenovalı denizci Kristof Kolomb, karaya ayak bastı. Buraya ''Aziz Kurtarıcı'' anlamına gelen ''San Salvador'' adını verdi.1579- Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa, bir Boşnak tarafından sarayında öldürüldü.1926- ''Lotus'' davasına ait Türk-Fransız karar anlaşmazlığı, Cenevre Uluslararası Mahkemesine götürüldü.1935- Ünlü İtalyan tenor Luciano Pavarotti doğdu.1956- ''Otuz Beş Yaş''ın şairi Cahit Sıtkı Tarancı, tedavi gördüğü Viyana'da 46 yaşında öldü.1958- Başbakan Adnan Menderes yurttaşlardan ''Vatan Cephesi'' kurmalarını istedi.1964- James Bond'un yaratıcısı İngiliz yazar Ian Fleming hayatını kaybetti.1984- IRA, Margaret Thatcher'in kaldığı otele bomba attı. Thatcher kurtuldu, 5 kişi öldü.1987- Türkiye Cumhuriyeti'nin altıncı Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, 84 yaşında vefat etti.1991- Sovyetler Birliği Başkanı Gorbaçov ile diğer cumhuriyet liderlerinin bir araya geldiği Devlet Konseyi toplantısında, ''KGB''nin lağvedilmesi' kararı alındı.2001- Orkestra şefi Hikmet Şimşek, 77 yaşında vefat etti.2004- İslami Cemiyet ve Cemaatleri Birliğinin yöneticisi Metin Kaplan, gözaltına alındığı Almanya'dan özel uçakla Türkiye'ye getirildi. 13 Ekim'de tutuklanan Kaplan, Bayrampaşa Cezaevine konuldu.2006- Fransa Ulusal Meclisinin sözde Ermeni soykırımının inkarının suç sayılmasına ilişkin yasa teklifini kabul etmesi tepkilere neden oldu.2007- Nobel Barış Ödülü, küresel ısınmaya karşı mücadelesiyle son dönemde öne çıkan eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore ve BM Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'ne (IPCC) verildi.2008- Gazeteci, spiker, radyo televizyon alanındaki ilk devlet sanatçısı Nedret Selçuker, İstanbul'da yaşamını yitirdi.2011- 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında, ''Geç Gelen Altın Portakallar'' ödül töreni yapıldı ve 1980 askeri darbesi nedeniyle yapılamayan 1980 yılı festivalinin ödülleri dağıtıldı. ''En İyi Film'' ödülüne ''Sürü'' filmi, ''En İyi Yönetmen'' ödülüne Zeki Ökten, ''En İyi Erkek Oyuncu'' ödülüne Tarık Akan ile Aytaç Arman, ''En İyi Kadın Oyuncu'' ödülüne Güngör Bayrak ve Melike Demirağ layık görüldü.2012- Nobel Barış Ödülü'ne Avrupa Birliği layık görüldü.2015- Usta oyuncu, komedyen Levent Kırca, 67 yaşında İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.2015- Nobel Ekonomi Ödülü'ne İngiliz iktisatçı Angus Deaton layık görüldü.2016- Eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, tedavi gördüğü Acıbadem Maslak Hastanesi'nde 70 yaşında hayatını kaybetti.2017- Üniversiteye Giriş Sınavının adı 'Yükseköğretim Kurumları Sınavı' olarak değiştirildi.2017- ABD, UNESCO'dan, örgütün 'İsrail karşıtı tutumunu' gerekçe göstererek çekilme kararı aldı.2017- Astana Süreci kapsamında, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'nde görev yapacak Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları, gözlem noktalarını teşkil faaliyetlerine başladı.13 Ekim1911- İtalyanlar Derne'yi işgal etti.1914- Garrett Morgan gaz maskesini icat etti ve patentini aldı.1921- TBMM Hükümeti ile Kafkas Cumhuriyetleri (Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan) arasında Kars Antlaşması imzalandı.1923- TBMM'de, Ankara'nın hükümet merkezi olması kararlaştırıldı.1955- Suna Kan, ''Viotti Keman Yarışması''nda birinci oldu. Yarışma, ünlü İtalyan kemancı Giovanni Battista Viotti adına düzenlenmişti.1968- Avustralya'ya ilk Türk işçi kafilesi hareket etti.1973- ''Halikarnas Balıkçısı'' Cevat Şakir Kabaağaçlı, 87 yaşında vefat etti.1983- 12 Eylül 1980'den sonra oluşturulan Danışma Meclisinin görevi sona erdi.1986- Tiyatro sanatçısı Kamran Yüce, 60 yaşında trafik kazasında öldü.1994- Mali Polis, Halil Bezmen'e ait trilyonlarca lira değerindeki antika, tarihi eser ve tabloyu, ABD'ye kaçırılmak üzereyken ele geçirdi.1995- Prag'daki Dünya Grekoromen Güreş Şampiyonası'nda, 82 kiloda Hamza Yerlikaya Dünya Şampiyonu oldu.1995- İngiliz fizikçi Joseph Rotblat ve içinde bulunduğu anti nükleer grup, Nobel Barış Ödülü'nü aldı.1996- Radikal gazetesi yayın hayatına başladı.1999- Gazeteci, sinema ve tiyatro yazarı Mahmut Tali Öngören vefat etti.2005- Barış Harekatı öncesi yıllarda Kıbrıs'ta beş yıl gizli Türk Mukavemet Teşkilatını yöneten ''Bozkurt'' kod adlı emekli Tuğgeneral Kenan Çoygun, 81 yaşında Ankara'da yaşamını yitirdi.2006- Anayasa değişikliğiyle milletvekili seçilme yaşı 25'e indirildi.2012- Türkiye'den KKTC'ye yıllık 75 milyon metreküp içme ve sulama suyu taşıyacak KKTC Su Temin Projesi'nin su geçişi ve kara yapılarının temeli, Mersin'in Anamur ilçesinde atıldı.2013- FIVB Kadınlar Dünya Kulüplerarası Voleybol Şampiyonası final maçında Vakıfbank, Brezilya'nın Unilever Volei takımını 3-0 yenerek, kupanın sahibi oldu.2013- Hindistan'ın Madya Pradeş eyaletindeki köprüde yaşanan izdiham nedeniyle 109 kişi hayatını kaybetti.2015- Filistin devletinin bayrağı, Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi'nde de göndere çekildi.2016- Körfez İşbirliği Konseyi, FETÖ'yü terör örgütü olarak niteleyerek, Türkiye'nin örgütle mücadelesini desteklediğini bildirdi.2016- İsveç Kraliyet Akademisi Bob Dylan'ın 'Amerikan müziğinde yeni şiirsel anlatım yarattığı için' Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldüğünü açıkladı.14 Ekim1808- Nizamı Cedid, Sekbanı Cedid adıyla yeniden kuruldu.1925- Türkiye'de ilk betonarme köprü, Menderes Nehri üzerinde yapıldı.1926- İstanbul'da ilk resmi nikah, Şehremini Muhittin Bey tarafından kıyıldı.1927- Türk Milli Futbol Takımı, Bulgaristan'ı 3-1 yendi.1944- Hitler'e suikastte rol alan Mareşal Erwin Rommel intihar etti.1947- ABD test pilotu Chuck Yeager, ses duvarını aştı.1973- Genel seçimler sonuçlandı. Cumhuriyet Halk Partisi 187, Adalet Partisi 148, Milli Selamet Partisi 48 milletvekilliği kazandı.1982- Yaşar Kemal, Fransa'da Uluslararası Cino del Duca Ödülü'nü aldı.1987- Uluslararası Atatürk Barış Ödülü, Federal Almanya Cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker'e verildi.1992- Rusya'nın en korkunç seri katili Andrei Chikatilo, 52 kadın ve çocuğu öldürmek veya yaralamak suçundan mahkum edildi. Chikatilo 1994'te idam edildi.1994- Nobel Barış Ödülü, Yaser Arafat, İzak Rabin ve Şimon Peres'e verildi.2003- Bağdat'ta Türk Büyükelçiliği yakınında bomba yüklü araç patlatıldı. Elçilik binası zarar gördü. Saldırgan öldü, altı kişi yaralandı.2004- Organize suç örgütü elebaşı Alaattin Çakıcı, tutuklu bulunduğu Avusturya'dan Türkiye'ye getirildi. Tutuklanan Çakıcı, Tekirdağ'da F Tipi Cezaevine konuldu.2005- Türk sinemasının kötü adamı olarak tanınan Bilal İnci, 69 yaşında İstanbul'da hayatını kaybetti.2006- Ünlü bestekar Prof. Dr. Selahattin İçli 83 yaşında vefat etti.2009- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, Bursa'da oynanan Türkiye-Ermenistan 2010 Dünya Şampiyonası grup eleme futbol maçını izledi.2011- Milli Gemi (MİLGEM) Projesi kapsamında İstanbul Tersanesi Komutanlığında inşa edilen ve 27 Eylül'de hizmete alınan Türkiye'nin ilk milli savaş gemisi ''TCG Heybeliada'' tanıtıldı.2013- Irak İnsan Hakları Bakanlığı, ülke genelindeki şiddet olaylarında bir yılda 158 çocuğun hayatını kaybettiğini, 854 çocuğun yaralandığını bildirdi.2016- Kayseri'de FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan 'Kimse Yok mu Derneği' yöneticisi eski astsubayın evinde bombalı saldırı planı hazırlığına ilişkin notlar bulundu.2016- Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın Suriye'deki Himeymim Üssü'nü süresiz kullanmasını öngören anlaşmayı onayladı.2017- Galatasaray, Süper Lig'in 8. haftasında Atiker Konyaspor ile deplasmanda oynadığı maça 11 yabancı futbolcuyla çıkarak, Türk futbol tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. 1959 yılında başlayan Türkiye 1. Ligi'nde ilk defa bir takım, maça 11 yabancı futbolcu ile çıkmış oldu.2019- Eski İmar ve İskan Bakanı ve CHP milletvekili Ali Topuz, tedavi gördüğü hastanede 87 yaşında hayatını kaybetti.15 Ekim1917- Fransızlarca tutuklanan ve Alman gizli servisine bilgi verdiğini kabul eden Hollandalı dansçı Mata Hari (Margaretha Geertruida), askeri mahkemece yargılandıktan sonra kurşuna dizildi.1927- Gazi Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayı'nda ''Büyük Nutuk''u okumaya başladı.1928- Almanya'dan hareket eden dünyanın en büyük hava gemisi Graf Zeppelin, Amerika'da New Jersey'e ulaştı. Uçuş 111 saat sürdü.1934- Mao Zedung'a bağlı yüz bin kişilik birlik, Çin'in güneydoğusundan kuzeydoğusuna kadar sürecek 10 bin kilometrelik ''Büyük Yürüyüş''e başladı.1937- Yeni harflerle basılan ilk kağıt paralar tedavüle çıktı. Üzerinde Atatürk'ün resmi bulunan 100 liralık banknotlar 1942'de tedavülden kaldırıldı.1958- Şair Asaf Halet Çelebi, 51 yaşında vefat etti.1961- Uluslararası Af Örgütü Londra'da kuruldu.1961- Yeni anayasaya göre Meclis ve Senato seçimleri yapıldı.1964- Sovyetler Birliği lideri Nikita Kruşçev, Karadeniz kıyısında tatildeyken görevden alındı. Yerini Leonid Brejnev aldı. Aleksey Kosigin başbakan oldu.1993- Nobel Barış Ödülü, Nelson Mandela ve Frederik de Klerk'e verildi.2006- Eski çalışma bakanlarından Prof. Dr. Cahit Talas vefat etti.2007- Nobel Ekonomi Ödülü, ekonomistlerin piyasaların iyi işlediği durumları iyi işlemediği durumlardan ayırt etmesini sağlayan mekanizma tasarım kuramını ortaya atan ve geliştiren ABD'li üç ekonomist Leonid Hurwicz, Eric Maskin ve Roger Myerson'a verildi.2008- Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, İstanbul'da vefat etti.2013- Filipinler'in orta kesiminde meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremde 144 kişi öldü, 291 kişi yaralandı.2015 - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları hakkındaki açıklamaları nedeniyle İsviçre'de ceza alması konusunda verilen ihlal kararıyla ilgili bu ülkenin yaptığı itiraz başvurusunu reddetti.2016- TOKİ öncülüğünde Ataşehir'de hayata geçirilen İstanbul Uluslararası Finans Merkezi'nde kamu ayağındaki ilk temel atıldı.2016- ABD Ulaştırma Bakanlığı, bataryası alev aldığı tespit edilen Samsung'un Galaxy Note 7 model akıllı telefonlarının uçaklara alınmasını yasakladı.2017- Kırgızistan'da cumhurbaşkanı seçimlerini Sosyal Demokrat Parti'nin adayı Sooronbay Ceenbekov kazandı. 2018- Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda kaybolmasıyla ilgili oluşturulan çalışma grubunda yer alan Türk ve Suudi yetkililer, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde bir araya geldi. Ortak çalışma grubunda yer alan Suudi ve Türk yetkililer ayrı ayrı başkonsolosluk binasına gitti. İnceleme sürerken 2 minibüs ve 2 olay yeri inceleme aracıyla gelen uzman ekipler de başkonsolosluğa girdi.16 Ekim1793- Fransa Kraliçesi Marie Antoinette giyotinle idam edildi.1924- Topkapı Sarayı müze olarak ziyarete açıldı.1940- Varşova gettosu Nazi SS birlikleri tarafından kuruldu.1964- Çin, ilk atom bombasını patlatarak dünyanın dördüncü nükleer gücü oldu.1966- Türkiye-Sovyetler Birliği milli futbol karşılaşmasını Türkiye 2-0 kazandı.1970- Enver Sedat, Mısır Devlet Başkanı oldu.1981- Isparta Cezaevinden izinli çıkan Yılmaz Güney'in yurt dışına kaçtığı anlaşıldı.1990- Sovyetler Birliği Cumhurbaşkanı Mihail Gorbaçov, ''serbest piyasa ekonomisi''ne geçileceğini açıkladı.1994- Türk asıllı Alman vatandaşları Leyla Onur ile Cem Özdemir, Almanya parlamentosuna milletvekili seçildi.2003- Mustafa Kemal portreleriyle tanınan ressam Avni Arbaş, 84 yaşında İzmir'de öldü.2004- MKE'ye bağlı Çankırı Silah Fabrikasında Türkiye'nin ilk bomba atar silahı üretilmeye başlandı.2007- TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, TBMM Genel Kurulunda, 34 yıl aradan sonra ilk kez bir kadın milletvekili olarak Meclisi yönetti.2007- Brezilyalı ve Arjantinli paleontologlar, Arjantin'in Patagonya bölgesinde, 88 milyon yıl önce yaşamış, 32 ila 34 metre boyunda şimdiye kadar bilinmeyen bir türde dev bir otobur dinozorun fosilini bulduklarını açıkladı.2013- Güney Asya ülkelerinden Laos'ta iç hatlar seferini yapan bir yolcu uçağının düşmesi sonucu 44 kişi öldü.2015 - Asrın Projesi olarak ifade edilen KKTC'nin 50 yıllık su ihtiyacını karşılayacak 'KKTC Su Temin Projesi'nin açılışı Mersin'in Anamur ilçesinde yapıldı.2015 - Türk sinemasında birçok önemli filme imza atan Memduh Ün, 95 yaşında hayatını kaybetti.2015- Türkiye'nin 7. haberleşme uydusu Türksat 4B, Kazakistan'daki Baykonur Uzay Üssü'nden başarıyla uzaya gönderildi.2016- Gaziantep'in Şahinbey ilçesinde terör örgütü DEAŞ'ın hücre evine yönelik operasyon sırasında yakalanacağını anlayan terörist, üzerindeki bombayı patlattı. Olayda 3 polis şehit oldu, 4'ü Suriye uyruklu 8 kişi yaralandı.2016- Milli motosikletçi Kenan Sofuoğlu, Dünya Supersport Şampiyonası'nın İspanya'daki 11. ayağını kazanırken en yakın takipçisi Randy Krummenacher'in yarış dışı kalmasıyla şampiyonluğunu ilan etti.2017- Irak merkezi hükümetine bağlı güvenlik güçleri, Kerkük'teki askeri üs ve petrol kuyularını almak üzere başlattığı operasyonla Kerkük'ün tamamını kontrol altına aldı.2017- Bilim insanları iki nötron yıldızının çarpışmasıyla oluşan katalizmik patlamada uzaya altın ve gümüş gibi değerli metallerin yayıldığını tespit etti.2018- Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında açılan ve karara bağlanan davada firari oldukları için dosyaları ayrılan eski genel yayın yönetmeni Can Dündar ve İlhan Tanır hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına hükmedildi.2019- Eski Turizm ve Tanıtma Bakanı, eski CHP milletvekili ve Basın Konseyi Yüksek Kurulu Üyesi Orhan Birgit 92 yaşında hayata veda etti.17 Ekim1448- II. Kosova Savaşı başladı.1849- Polonyalı besteci ve piyanist Frederick Chopin öldü.1929- Nadir Han, Afganistan Kralı oldu.1933- Albert Einstein, Nazi Almanyası'ndan göçmen olarak Amerika'ya geldi.1938- Hastalığı iyice artan ve karın bölgesinde su toplanmaya başlayan Mustafa Kemal Atatürk, ilk ağır komaya girdi. Atatürk'e konulan teşhis sirozdu. Atatürk'ün sağlığıyla ilgili ilk ''Resmi Tebliğ'' de bu tarihte yayımlandı.1945- Juan Peron, Arjantin Devlet Başkanı oldu.1950- Kore'ye giden ilk Türk birliği, Pusan Limanı'nda sevgi gösterileriyle karşılandı.1951- Türkiye'nin NATO'ya katılmasıyla ilgili protokol Londra'da imzalandı.1956- Türkiye, ilk şeker ihracatını gerçekleştirdi.1961- Paris polisi çok sayıda Cezayirli göstericiyi öldürdü ve bazılarını Sen Nehri'ne attı.1962- Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, siyasi Af Kanunu'nu imzaladı. 258 Yassıada hükümlüsünün tahliyesine başlandı.1972- Türkiye İşçi Partisi davası sonuçlandı, 21 sanığa ağır hapis cezası verildi. Genel Başkan Behice Boran 15 yıla mahkum edildi.1975- BM, siyonizmin 'ırkçılığın bir biçimi' olduğu kararını aldı.2007- Avrupa Konseyi, Abdullah Oğuz'un yönettiği, Zülfü Livaneli'nin romanından uyarlanan ''Mutluluk'' filmini ''İnsan Hakları Ödülü''ne layık gördü.2008- Türkiye, Batı Avrupa Bölgesi'nden aday olduğu 2009-2010 dönemi BM Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliği seçimlerinde, Batı Avrupa grubunda 1. turda üçte iki çoğunluğu alarak 151 oyla BMGK'nin geçici üyesi oldu.2013- BM Genel Kurulunda yapılan oylamada Nijerya, Çad, Litvanya, Suudi Arabistan ve Şili, BM Güvenlik Konseyi'nin 2014-2015 dönemi geçici üyeleri seçildi.2015- Kazakistan'daki Baykonur Uzay Üssü'nden fırlatılan Türksat 4B uydusundan ilk sinyal, Türkiye saatiyle 09.01'de İtalya'nın Fucino yer istasyonundan alındı.2016- Irak Başbakanı Haydar el-İbadi Musul'u DEAŞ'tan kurtarma operasyonunun başladığını açıkladı. Peşmerge güçleri, Hazır Cephesi'nde 7 köyü örgütten geri aldı.2017- 53. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nu (TUR 2017) BAE Takımı Emirates'in İtalyan bisikletçisi Diego Ulissi kazandı.2017- Terör örgütü PKK/PYD, Suriye'de DEAŞ'ın kalesi olarak bilinen Rakka'nın tamamını ABD destekli operasyonla ele geçirdi.2018- Şair-yazar Bahaettin Karakoç, Kahramanmaraş'ta tedavi gördüğü hastanede 88 yaşında hayatını kaybetti.2018- Duayen foto muhabiri Ara Güler, İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede 90 yaşında yaşamını yitirdi.2018- Başkentteki özel bir hastanede bir süredir kanser tedavisi gören eski milletvekili Prof. Dr. Oya Akgönenç vefat etti.18 Ekim1867- ABD, Alaska'yı Rusya'dan alarak topraklarına kattı.1892- Chicago ile New York arasında ilk uzun telefon hattı açıldı.1912- Trablusgarp Savaşı'nı sona erdiren Uşi Antlaşması imzalandı.1920- Türkiye Komünist Fırkası, Ankara'da resmen kuruldu.1931- Bilim insanı Edison 84 yaşında öldü.1949- Şair Enis Behiç Koryürek 58 yaşında vefat etti.1959- III. Akdeniz Oyunları Beyrut'ta yapıldı. Türkiye Serbest Güreş Milli Takımı 8 sıklette birinci oldu.1968- Dünya Olimpiyat Komitesi, iki siyah atleti (Tommie Smith, John Carlos) madalya töreni sırasında ''Kara Güç'' selamı verdikleri gerekçesiyle cezalandırdı.1996- Gazeteci yazar Kemalettin Tuğcu İstanbul'da öldü.2004- Türkiye'nin ilk kadın doğum uzmanı Dr. Pakize Tarzi 94 yaşında öldü. Türkiye'deki ilk özel kadın doğum kliniğinin kurucusu olan Tarzi, ''Boğazı yüzerek geçen ilk kadın unvanını'' da taşıyordu.2006- Türksat AŞ, Türksat 1B uydusunun ömrünün bittiğini ve uzay çöplüğüne gönderildiğini açıkladı.2007- Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile eşi Cecilia Sarkozy boşandı. Sarkozy, Fransa tarihinde görevi sırasında boşanan ilk cumhurbaşkanı oldu.2007- İngiliz sinema oyuncusu Deborah Kerr 86 yaşında öldü.2011- Türkiye'nin uzaya fırlattığı ilk milli yer gözlem uydusu RASAT'ın, dünyanın dört bir tarafından çektiği ilk görüntüler, TÜBİTAK'ın yer istasyonundan başarıyla indirilmeye başlandı.2015- 'Ankaralı Namık' ismiyle tanınan şarkıcı Namık Uğurlu, oturduğu evin balkonundan düşerek 39 yaşında hayatını kaybetti.2016- FETÖ'nün darbe girişiminin ardından başkentte konuşlu olduğu filo lağvedilen Hava Kuvvetleri Komutanlığının akrobasi timi SOLOTÜRK, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın emriyle Konya'ya taşındı.2017- Kanada'nın Quebec eyaletinde kadınların otobüsler dahil kamu alanlarında peçe takmaları yasaklandı.2019- Yazar, fikir adamı Nuri Pakdil, üst solunum enfeksiyonu nedeniyle tedavi gördüğü Ankara Şehir Hastanesi'nde 85 yaşında hayatını kaybetti.
Reklam
Genç Doktor, Kanserle Umut Dolu Mücadelesinin Güncesini Tutuyor
İSTANBUL (AA) - MEHMET KARA - Mezuniyetine kısa bir süre kala tiroit kanseri olduğunu öğrenen Dr. Kübra Akay, kansere karşı verdiği mücadelesinde yaşadıklarını gün gün sosyal medya hesaplarından paylaşarak, benzer durumda olan kişilere örnek olmaya çalışıyor.Genç Doktor, henüz 4 yaşındayken hacdan yeni gelen dedesinin, abdest aldığı sırada kalp krizi geçirmesi ve yakınlarında ilk müdahaleyi yapacak kimsenin bulunmaması nedeniyle gözlerinin önünde hayatını kaybetmesinin ardından doktor olma hayali kurmaya başladı. Akay, yıllarca hem dedesinin gözü önünde ölmesinin acı hatıraları hem de insanlara faydalı olabilmenin umudu içinde çalıştı ve başarılı bir eğitim hayatına sahip oldu. Üniversite sınavında İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanan Akay, zorlu tıp eğitimi boyunca hayallerinden bir gün bile vazgeçmedi. Başarılı eğitim hayatının son yılında endokrin alanında üniversite hocalarıyla hasta tetkiki yaptığı sırada ultrason çektiren Akay'ın tiroidinde bir nodül tespit edildi. Akay, bir sonraki hafta nodülün türünü tespit etmek için patoloji laboratuvarına gitti ve hayatını değiştiren 'kanser teşhisini' öğrendi. Yaşadığı ilk günleri 'Yeni bir hayata geçişi iliklerime kadar hissettim.' şeklinde anlatan Akay, teşhisi öğrendikten sonra yaşadığı tüm süreçleri sosyal medya hesaplarından anlatmaya başladı. Dünyada her yıl milyonlarca insanın hayatını değiştiren 'çağımızın hastalığı' olarak tanımlanan kansere karşı ilham veren bir mücadele sergileyen Akay'ın paylaşımları büyük beğeni aldı. Teşhisten kısa bir süre sonra kanserli nodülleri alınan Akay, ilaç tedavisi görmeye ve 'kanser riskiyle yaşamanın hissettirdiklerini' anlatmaya devam ediyor. 'Dedem öldükten sonra bir gün bile doktor olmaktan vazgeçmedim'Kübra Akay, doktor olma serüvenini ve kanser teşhisinden sonra değişen yaşamını AA muhabirine anlatırken, hekimlik hayalini kalbine yerleştiren 4 yaşında yaşadığı acı tecrübeyi hala anımsadığını söyledi. Akay, 'Anneannem ve dedem hacdan gelmişlerdi. Dedemi çok seviyordum. Dedemle oynarken abdest almak istediğini söyledi. Aniden yere yığıldı. Kalp krizi geçiriyormuş. 4 yaşındaydım. Gözlerimin önünde vefat etti. O gün aramızda biri doktor olsa dedem kurtulabilirdi diye düşünerek doktor olmaya karar verdim. Dedem gözlerimin önünde öldükten sonra bir gün bile doktor olmaktan başka bir meslek düşünmedim.' diye konuştu. Akay, bu hayalle tüm eğitim hayatı boyunca gece gündüz çalıştığını, doktor olabilmek için birçok etkinlikten ve eğlenmekten vazgeçtiğini söyledi. Üniversiteyi kazanmayı 'hayallerine giden son adım' olarak nitelendiren Akay, tıp eğitiminin üniversiteyi kazanmaktan daha zor olduğunu ve yıllarca çalışmaya devam ettiğini belirtti. Mezuniyetine birkaç ay kala hayatını değiştiren bir sürece girdiğini anlatan Akay, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Endokrin alanında profesör olan hocamla birlikte hastaları ziyaret ettiğim bir vakit hocama, 'Hiç tiroit ultrasonu çektirmedim. Bir sıkıntım yok ama gelmişken bir bakabilir misiniz?' dedim. Hasta sedyesine oturdum. Hoca boynuma ultrasonla bakarken bir anda yüzü değişti. 'Kübra tiroidinde bir nodül görüyorum ve malin olduğunu düşünüyorum.' dedi. Birçok tiroit kanseri tipi olduğu için en azından en az tehlikelisi olur diye dua ettim. Patoloji laboratuvarında testimi yapan doktor hanım papiller tiroit kanseri olduğunu, alt tiplerini daha sonra analiz edeceklerini söyledi. 'Kansersin' dediğini duyunca kulağımda büyük bir uğultu hissettim, duyduklarıma inanamadım. Birkaç gün sonra tüm sonuçlarımı öğrendim. Hayatımın duygusal olarak en yoğun günleriydi. O günden sonra tecrübelerimi, iyi kötü günlerimi sosyal medya hesaplarımdan gün gün yazmaya karar verdim. Kanserin beni değil benim onu yeneceğini herkesin görmesini ve kansere yakalandıktan sonra insanlarda oluşan duygu değişimlerinin görülmesini istedim. Çok güzel tepkiler geldi. Bunlar da benim mücadeleme destek oldu.' 'Kendime, 'Kendine gel Kübra, ameliyat masasında olan sensin' diye seslendim'Akay, tiroit kanseri teşhisinden sonra ciddi riskleri ve yan etkileri olan tiroit alınma ameliyatı olmaya karar verdiğini söyledi. Ses tellerinin zarar görmesine bağlı konuşamama ve kanserli hücrelerini yayılması gibi risklere rağmen ameliyat olan Akay, şöyle devam etti:'Ameliyat 10 gün sonraya planlandı. Bu 10 gün benim için çok daha fazlasıydı. Neler olabilir, nasıl olabilir, ses tellerime bir zarar gelir mi, nasıl etkileri olur gibi sorular sormaya başladım. Ameliyattan çıktığımda dayanılmaz bir acı vardı. Ameliyatta tiroidim alındı. Aynı şekilde kötü prognozdan ve lenf nodlarıma sıçrama ihtimalinden dolayı lenf nodlarım da alındı. Ameliyatlara hep giriyorduk ama o sedyeye hep bir doktor olarak baktık. Bir yanım sanki ayakta kendime bakıyormuşum gibi hissettim. 'Kendine gel Kübra, ameliyat masasında olan sensin.' diye kendi kendime söylendiğimi hatırlıyorum. Ameliyatın ardından tiroit sonrası patoloji sonuçlarını ve lenf nodlarının metastaz yapıp yapmadığını merak ediyorsunuz.' Akay başarılı bir ameliyat geçirdiğini ve kanserli hücrelerin yeniden yayılması gibi risklere karşı ilaç tedavisine devam ettiğini söyledi. 'Kanser teşhisinden sonra içtiğim su bile beni daha çok mutlu etmeye başladı' Akay, kanser tanısıyla yaşamının, insanlara bakışının ve hayat algısının tamamen değiştiğini anlattı. 'Bir hekim olarak mezun olamadan hasta olmanın yaşattığı duygular beni çok sarstı.' diyen Akay şöyle devam etti:'Yaşadığım süreç bir bakıma hastalarımla aramda güçlü bir bağın da oluşmasını sağladı. Artık her şeyden keyif almaya başladım. Çok basit ama su içerken bile son defa içebiliyormuşum diye düşünerek daha fazla keyif almaya başladım. Hepimizin rutin olarak yaptığı şeyler bana daha fazla önemli hale geldi. O zamana kadar ölüm korkusunu hiç bu kadar hissetmemiştim. Ne zaman öleceğimi bilemediğim için kimseyle kırgın ya da küs gitmemek için çalışmaya başladım. İnsanlarla aramı daha iyi tutmaya başladım. Daha uysal olmaya başladım. Helalleşmeye başladım. İnsanları zaten seviyordum ama daha fazla sevmeye başladım. Ben de bir hekim olarak artık insanların hayatlarına daha fazla dokunmak, onlarla daha güzel iletişim kurmak istiyorum.'
Titreyen Elleriyle Kanser Hastası Yaşıtlarına İlmek İlmek "Umut İşliyor"
İZMİR (AA) - EFSUN ERBALABAN YILMAZ - İzmir'de, yakalandığı amansız hastalıktan, verdiği büyük mücadeleyle kurtulan 16 yaşındaki Ceylin Kubalı, titreyen elleriyle kanser tedavisi gören çocuklar için el işi ürünler hazırlıyor. Ortaokul öğrencisi Ceylin Kubalı, 2017 yılının ocak ayında yaşadığı bazı sağlık sorunları nedeniyle hastaneye başvurdu. Tetkiklerin ardından beyninde tümöre rastlanan Kubalı'ya kanser teşhisi konuldu. İzmir'deki bir hastanede ameliyat edilen Ceylin Kubalı, ışın tedavisi için ABD'nin Memphis kentindeki bir araştırma hastanesine gitti. Yaklaşık 1,5 yıl burada tedavi gören Kubalı, 2 ay komada kaldı ancak hastalığa karşı pes etmedi. Bir dönem konuşma güçlüğü çeken, yürüyemeyen ancak kansere karşı hiçbir zaman pes etmeyen Ceylin Kubalı, kemoterapi ve radyoterapi sürecinin ardından hastalıktan kurtuldu.Tedavi gördüğü hastanedeki gönüllülerden etkilenen Ceylin, Türkiye'ye döndüğünde kanserle mücadele eden dar gelirli ailelerin çocukları için çalışma yapmaya karar verdi. Henüz iyileşme evresinde olduğu için hareket kabiliyeti normalin biraz altında olan Ceylin, buna rağmen titreyen ellerine aldırmadan çanta, bileklik ve el işi ürünleri hazırlıyor. Ceylin, tüm bu üretimini 'ceylins_handmade' adlı sosyal medya hesabında tanıtmaya başladı. Ceylin'in sattığı el işi ürünlerden elde ettiği gelir, İzmir Hasta Çocuk Evleri'nin destek verdiği ailelerin kanser hastası çocukları için harcanıyor. 'Onlar da iyileşince başkalarına yardım etsinler'Ceylin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hastalık sürecini çok iyi hatırlamadığını ancak hastanedeki gönüllülerin olumlu yaklaşımını hiç unutmadığını söyledi. Boş zamanlarında hastaneye gelen gönüllülerin kendisine kitap okuduğunu, parmağına oje sürdüğünü ve moral verdiğini anlatan Ceylin, şöyle konuştu:'O insanlar bana yardım etmeseydi, umut vermeseydi büyük ihtimalle ölürdüm. Ben de başkalarına yardım edeyim ki onlar da iyileşince başkalarına yardım etsinler. Pandemi sürecinde evde kalınca çanta dikmeyi öğrendim. Sosyal medyada bir adresim var. Orada, yaptığım çantaları satıyorum. Belli bir fiyatı yok. Önemli olan bağış yapabilmemiz.' Ceylin, sosyal medyadaki kampanyasına katılan ve çantalarını satın alanlara teşekkür etti. Kanserle mücadelesi süren çocuklara seslenen Ceylin, 'Hastayken pozitif olmak çok zor biliyorum ama tek başına kanser değil aslında, umutsuzluk öldürüyor. O nedenle her zaman umudu korumak gerekiyor.' diye konuştu.'Ceylin hikayesini kendi yazdı'Ceylin'in annesi İdiz Hacımüezzin Kubalı ise çok zor bir süreçten geçtiklerini ama doktorların kendilerine çizdiği olumsuz tabloyu hafızasından sildiğini, kızının gücüyle hayata yeniden başladıklarını ifade etti. Hastanelerdeki gönüllülerin desteğinden çok etkilendiklerini kaydeden Kubalı, 'Ceylin çok güçlü bir kız. O güçlüyken biz de güçlü oluyoruz. Kitap okuyan, sohbet eden gönüllülerin verdiği moralin de verdiği destekle Ceylin büyük bir mücadele kazandı, hikayesini kendi yazdı. Ben de ona yarenlik yaptım.' dedi. Anne Kubalı, Ceylin'in salgın döneminde evdeki malzemeleri kullanarak el işi ürünler yapmaya başlamasından ve hasta çocuklar yararına satışa çıkarmasından gurur duyduğunu sözlerine ekledi.İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sevil Ozan ise Ceylin'in bağışının manevi açıdan büyük değer taşıdığını ifade etti.Kanser hastası bir çocuğun verdiği mücadelenin örnek teşkil ettiğini de kaydeden Ozan, amansız hastalıkla mücadele eden çocuklar ve ailelerinin, Ceylin'in başlattığı kampanya ile moral bulduğunu sözlerine ekledi.
Kanserde Erken Teşhis Farkındalığı İçin İstanbul Sokaklarında Koşuyor
İSTANBUL (AA) - HÜSEYİN KULAOĞLU - Meme kanserini yenen iyileşen biyolog Müge Daştan, 'Ekim Ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı' kapsamında, erken teşhise dikkat çekmek için ekim ayı boyunca İstanbul'un her gün farklı bir ilçesinde yaklaşık 10 kilometre koşuyor.'Kanserin 1 adım önündeyiz' sloganını yazdırdığı pembe renkli tişörtüyle İstanbul sokaklarında koşan Daştan, spor yapmanın ve aktif olmanın önemini gösteriyor.Bugüne kadar Kağıthane, Sultanbeyli ve Adalar başta olmak üzere birçok ilçede koşan Daştan, ay sonuna kadar İstanbul'un 39 ilçesini bitirmeyi hedefliyor.1 çocuk annesi Daştan, kanser hastalığına yakalandıktan sonra da koşmaya devam ederek katıldığı yarışlarda, genel kategoride birincilik derecesi de aldı.Koştuğu ilçeleri de tanıtan ve sosyal medya hesaplarından da koşularını paylaşan Daştan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, koşmanın yemek ve uyumak gibi hayatının bir parçası olduğunu söyledi.Hayatında mutlaka hemen hemen her gün bir spor aktivitesi olduğunu ve bu aktivitelerin büyük çoğunluğunu koşunun oluşturduğunu ifade eden Daştan, şöyle konuştu:'Çocukken babamla koşmaya başladım, asıl o koşardı. Sonra 7 yıldan beri aktif antrenmanlı koşuyorum, son 6 yıldır da yarışlara katılıyorum. Hastalığım koşarken başladı. 35 yaşında kendim bir kontrole gittikten sonra 6 aylık bir takip verdi doktor. Ondan sonra 36 yaşındayken 2016'da teşhis kondu. Ameliyat oldum, kemoterapi, radyoterapi gördüm. 9 ay sürdü. Sonra tekrardan ameliyat oldum. Yaklaşık 2 sene sürdü bu süreç. Şimdi de tekrardan kanserin tekrarlamaması için hormon tedavisine devam ediyorum.' Erken teşhisin önemine dikkat çeken Daştan, meme kanseri için belli yaşlardaki kadınların yılda bir kere mamografi çektirmesini, genç olanların ise ultrason çekimi yaptırması gerektiğini belirtti.Meme cerrahı veya bir cerraha muayene olması gerektiğini de hatırlatan Daştan, bu kontrollerin yılda bir kere yaptırılması gerektiğini önemine değindi.Bu kontrollerde hastalığın tespit edilmesi halinde erken bir dönemde müdahale imkanı olduğunu kaydeden Daştan, bu şekilde olursa hastaların belki hiç kemoterapi almadan hastalığı atlatabileceğini, belki de basit bir ameliyatla iyileşebileceğini vurguladı.Hastalık teşhisi konulduktan sonra ilk çocuğunu düşündüğünü anlatan Daştan, 'Şok oldum, çok inanamadım, çok konduramadım kendime. Doktoru dinledim, 'muhtemelen kanser, biyopsi yapmamız, ameliyat etmemiz gerekiyor' derken bir şoka girdim diyebilirim. Üzüldüm tabii. Çıkıp koştum o gün, çok iyi gelmişti. Kendimi kötü hissedince mutlaka böyle bir spor aktivitesine kayıyor insan. Tabii insan mecbur kabul ediyor, çünkü sonraki süreç çok hızlı gelişiyor. Hemen biyopsi, hemen ameliyat sonra hemen kemoterapi böyle çok da düşünecek bir vakit kalmıyor. Sonra insan alışıyor, bir şekilde kabul ediyor.' diye konuştu.Hastalandığında kafasındaki tek sorunun 'Ne zaman koşabilirim?' olduğunu ifade eden Daştan, bu durumun kendisini sağlıklı ve iyi hissettirme yöntemi olduğunu belirtti.Doktorunun kendisini ilk gördüğü zaman spor yapmaya devam etmesini tavsiye ettiğini anlatan Daştan, 'Doktorum 'Bu kaslarını koru, spor yapmış olmak çok avantajlı, hem tedavinin başarısı için hem yan etkilerini daha az yaşaman için o yüzden mutlaka spor yapmanı istiyorum' dedi. Bende hastayken daha yavaş ve daha az mesafeler koştum. Mümkün olduğunca yapabildiğim her gün yaptım.' dedi. Bir gün koşarken aklına, 'Ekim Ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı' kapsamında, İstanbul'un 39 ilçesinde de koşma fikrinin geldiğini kaydeden Daştan, 'Kanserin 1 adım önündeyiz' sloganıyla şu ana kadar Kağıthane, Sultanbeyli ve Adalar başta olmak üzere birçok ilçede günde yaklaşık 10 kilometre koştuğunu ve ay sonuna kadar bütün ilçeleri tamamlayacağını söyledi.'Oğlum benden daha fazla kaygılıydı'13 yaşında bir oğlu olduğunu ifade eden Daştan, hastalandığında oğlunun kendisinden daha fazla kaygılahdığını söyledi. İyileştikten sonra doktorundan izin aldığını ve yarışlara katıldığını belirten Daştan, katıldığı yarışlarda genelde birincilik ve üçüncülük gibi dereceler aldığını ve oğlunun bu dereceleri gördükten sonra kendisinin iyileştiğini gördüğünü kaydetti.Daştan, 'Hedefim insanlara spor yapılabilirliği göstermek. Kanser tedavisi sırasında, sonrasında spor yapmak çok önemli. Ne derece yaparsanız. Bu bazen bir fizik tedavi düzeyinde olabilir. Bazen dans, yüzme, koşma olabilir. Hiç farketmez ama hareket edip kasları korumak, kemikleri korumak, vücudu aktif tutmak, yan etkiyi atmak, kan dolaşım sistemini, kalp sağlığını korumak, hepsi çok önemli. Benim amacım bunu gösterebilmek ve insanlara bu konuda ulaşabilmek. Aynı zamanda kendi örneğimde olduğu gibi hasta olmadan önce kontrollere gidip teşhisi ne kadar erken alabiliyorsak o kadar erken almak. O yüzden yılda bir kere doktora gidip oradaki tetkikleri yaptırıp muayene oldurma konusunda da insanları teşvik etmek, amacım bu.' Kadınların kendilerini ihmal etmemesi gerektiğini değinen Daştan, şunları kaydetti:'Kadınlar, her zaman kendisini geri plana koyup 'çocuğum için yapıyorum, çocuğu doktora götürdüm ama bana vakit kalmadı, çocuğuma aldım, kendime alamadım. Çocuğumu spora götürdüm, kendim spor yapacak vakit bulamadım' diyor. Bunu yapmasın kimse. Siz varsanız çocuğunuz mutlu, siz varsanız çocuğunuzun geleceği var. Annesiz bir gelecek veya annesi hasta olan bir çocuğun geleceği çok daha üzücü. O yüzden kendinize iyi bakın, kendinizi önemseyin, çocuğunuz için de önemseyin. Siz de spor yapın, siz de muayene olun, siz de kendinize iyi bakın. Bu sadece yiyeceklerle olmuyor, doktora düzenli gidip aynı zamanda aktif kalmak.' Hastalığı ve koşuları sırasında yaşadığı deneyimlerini, üzüntülerini ve sevinçlerini blog sitesinde yazan Daştan, insanlardan olumlu tepkiler alığını ve ilerde blog yazılarını kitap haline getirmeyi düşündüğünü söyledi.
Reklam
Reklam
Kayhan Karlı Yazio: Tarım mı? Teknoloji mi?
etiket
Öncelikle bir genel manzarayı çizelim istiyorum. İnsanlık neolitik devrimden ve endüstriyel tarımdan sonra ziraatta yeni bir devrimin eşiğinde. Son dönemde değişimin hızının artışından dolayı, çağ açıp kapatan dönüşümlerin süreleri de çok uzun sürmemekle birlikte özellikle sanayi devriminin şekillendirdiği son dört yüz yıllık sosyolojik yapı, bu yeni dijital teknoloji kırılımıyla tam anlamıyla yerle yeksan olmak üzere… Bu son aylarda salgının tetiklediği tartışmalardan bir tanesi de sanayi devrimi öncesi tarım toplumuna dönüş ve sağlıklı gıdayla yaşamak diye özetlenebilecek, derin olmayan bir tartışma başladı. Oysa insanlığın tarım toplumu olarak yaşadığı dönemlerde nüfusu bugünkünün altıda birinden daha azdı… Tartışılması ve cevaplarını bulmamız gereken sorularımız var aslında ve bu cevaplar belki de yeni hayatı tasarlayacak kuşakların, başta eğitimleri olmak üzere her türlü gündemlerini değiştirecek.
Reklam