Görüş Bildir

Oy oranı Haberleri

Oy oranı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Oy oranı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Sarıgül'den Yumruk İddialarına Yanıt
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül, Feshane'de kendisini protesto eden vatandaşa yumruk attığı iddialarına yanıt verdi. Sarıgül, 'Bir tane yumruk atıldığına dair görüntü rica ediyorum' dedi. CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül, Bayrampaşa da bulunan Meyve ve Sebze Hali'ne gelerek esnaf ziyaretinde bulundu. Esnafla tek, tek tokalaşan Sarıgül gördüğü ilgiden memnun olduğunu belirterek 'İstanbulumuzun yaş sebze ve meyvesini karşılayan halindeyiz. Halimiz teknolojik özelliğini yitirmiş vaziyette. Mutlaka halde yeni bir düzenleme yapmamız gerekiyor. Sarıgül allahım kısmet ederse 15 Nisan sabahı ilk ziyaretini mutlaka sebze ve meyve haline yapacak. Halin taşınmasına, yurttaşlarımızdan uzak olmasına kesinlikle inanmıyorum. İlk yapacağım iş mutlaka Sinan Erdem Spor Salonu'nda halde çalışan, esnafımızdan çalışanına kadar aileleriyle birlikte bir gece düzenleyeceğim. Evdeki yengelere diyeceğim ki, buradaki çalışanlara moral verin. Onlar sizin için çalışıyorlar ve bu soğukta geliyorlar. Kolay bir şey değil bu' şeklinde konuştu. Yumruk iddialarına yanıt verdi Gazetecilerin Pazar günü Feshane'de kendisini protesto eden bir vatandaşa yumruk attığı iddialarıyla ilgili sorusunu ise Sarıgül, 'Biz hiçbir vatandaşımızla negatif bir duruma düşmeyiz. Ama provokatörler olursa, tahrik edenler olursa, iktidarın özel olarak görevlendirdiği insanlar olursa bunlar da bizi üzerler. Bunlar da bizi sıkıntıya sokarlar. Orada sadece bir itişme, kakışma oldu. Kesinlikle öyle bir olay olmadı fakat yandaş medya bunu farklı şekilde vermeye çalışıyor. Bu da onların ne kadar heyecanlı olduğunu gösteriyor. Biz aynı zamanda Pazar günü Eyüp Sultan'a gittiğimiz zaman da orada 15 - 20 arkadaş, Kasımpaşa bölgesinden gelen, aynı olayları tekrarladılar. Bundan sonra da bu tip provokatif eylemlere girişeceklerdir. Çünkü ben heyecanlarını anlıyorum. İstanbul'u kaybetmeye başladılar. İstanbul'daki enerjilerinin düşüklüğünü görüyorum. Mesela Sarıgül 15 yıldır belediye başkanı. Sarıgül ile ilgili hiçbir olay yoktu. Sarıgül büyükşehir adayı oldu yüzde 30'du problem yoktu. 35'di problem yoktu. Ne zaman yüzde 40'ı geçti oy oranı ondan sonra her türlü provokatif eylemleri yapmaya başladılar. Bundan sonra da yapacaklar. Son 20 gün içerisinde bize yumurta da atmaya çalışacaklar. Kavga da çıkartmaya çalışacaklar. Her türlü agresif olayları biz iktidardan bekliyoruz. Aynı zamanda yolda bizi karşılayan arabalara trafik cezalarının da aşırı ölçülerde gelmeye başladığını gördük. İktidarın heyecanını anlıyorum. İktidar şu anda İstanbul'u kaybetmekte. Türkiye'yi kaybetmekte. Çok başka bir noktada. Esenler en zayıf olduğumuz bölge olarak gözüküyordu, çok yaklaştık ve muhteşem bir noktaya geldik. Bağcılar'da, Bayrampaşa' da, Fatih'te, Bahçelievler'de, çok, çok iyi bir noktadayız. İstanbul'un 22 noktasında çok iyi noktadayız. O nedenle iktidar heyecanlanmaya başladı. İktidar provokatör eylemler yapmaya başladı. Bu oyunlara gelmemeye çalışacağız. Ama bunu sorarken de dün sayın Başbakan'ın mitinginde hırsız var diye pankart kaldıran vatandaşa nasıl yumruk atıldığını, nasıl o adamın karga, tulumba dövüldüğünü, nasıl o adamın perişan edildiği ortada. Feshane'de hiç böyle bir şey olmadı. Bir tane yumruk atıldığına dair görüntü rica ediyorum' şeklinde yanıtladı. CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, ve Mevlüt Aslanoğlu'nun da eşlik ettiği Sarıgül ve partililer ziyaretin ardından haleden ayrıldı.CNN Türk
"Demokratikleşme Paketi" Kabul Edildi
'Demokratikleşme paketi' olarak bilinen Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.Kanuna göre, hem yerel hem de genel seçimlerde her türlü propaganda, Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yapılabilecek. Siyasi partiler, tüzüklerinde yer almak ve 2’den fazla olmamak koşuluyla eş genel başkanlık sistemini uygulayabilecek. Siyasi partilerin, bir ilçede teşkilatlanmaları için beldelerde teşkilat kurma zorunluluğu kalkacak. Siyasi partilere devlet yardımı yapılabilmesi için milletvekili genel seçimlerinde alınması gereken oy oranı yüzde 7'den yüzde 3'e indirilecek. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılacağı yer ve güzergahı, ilgili belediye başkanları ile siyasi partiler, meslek örgütleri ve sendikaların görüşü alınarak, mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenecek. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı yer ve güzergahlar, yerel gazeteler ile valilik ve kaymakamlık internet sitelerinde ilan edilecek. Açık yerlerdeki toplantı ve yürüyüşler, güneş batmadan önce dağılacak şekilde, kapalı yerlerdeki toplantılar ise saat 24.00'e kadar yapılabilecek. Düzenleme kurulu Toplantı ve gösteri yürüyüşleri sırasında hükümet komiserinin görev ve yetkileri, düzenleme kuruluna verilecek. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntüleri, kolluk tarafından yapıldığı belli olacak şekilde kaydedilebilecek. Bu kayıtlar, şüphelilerin ve suç delillerinin tespiti dışında başka bir amaç için kullanılamayacak. Toplantının amacı dışına çıktığı veya düzen içinde gerçekleşmesi imkansız gördüğü takdirde kurul veya toplanamadığı takdirde kurul başkanı, dağılma kararı alacak ve durumu derhal yetkili kolluk amirine bildirecek. Düzenleme kurulu veya kurul başkanı, kanuna aykırı hale dönüşmesi durumunda, toplantı veya gösteri yürüyüşünün sona erdiğini topluluğa ilan edecek ve durumu derhal yetkili kolluk amirine bildirecek. Kurulun veya kurul başkanının bu görevi yerine getirmemesi halinde, durum yetkili kolluk amirince mahallin en büyük mülki amirine bildirilecek ve mülki amirce toplantının sona erdirilip erdirilmeyeceğine karar verilecek. Mülki amir, yazılı veya acele hallerde, sözlü emirle, mahallin güvenlik amirlerini veya bunlardan birini görevlendirerek olay yerine gönderecek. Farklı dil ve lehçelerde eğitim, öğretim Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerle eğitim ve öğretim yapmak amacıyla özel okullar açılabilecek. Bu kurumlarda eğitim ve öğretimin yapılacağı dil ve lehçeler, Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilecek. Kanunla, anayasada öngörülen temel hak ve hürriyetlerden biri olan eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasının engellenmesi yaptırım altına alınıyor ve bu suç için belirlenen ceza artırılıyor. Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla; devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine, kişinin eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasına, öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına engel olanlara, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilecek. Kamu kurumlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında verilen ya da kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılması hakkının engellenmesinde de 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası uygulanacak. Yaşam tarzına müdahale suç kapsamında Kişilerin toplu ibadetleri yanı sıra bireysel ibadetlerinin engellenmesi de suç olarak düzenleniyor. Kişinin dini inancının gereğini yerine getirmesinin engellenmesi yaptırım altına alınıyor. Kişilerin Anayasa'da ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan dini inanç, düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğünün cebir veya tehdit kullanılarak engellenmesi suç olarak tanımlanıyor. Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet, ayinlerin bireysel ve toplu olarak yapılmasının cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi halinde, fail bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden ve bunları değiştirmeye zorlayan kişiye de aynı ceza verilecek. Nefret suçu Kanunla, 'ayrımcılığın' yanı sıra 'nefret suçu' da kanun kapsamına alınıyor. Böylece söz konusu suçun nefrete dayalı ayrımcılık olduğuna vurgu yapılıyor. Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle; bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini, bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını, işe alınmasını, olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak. Köylere eski isimleri geri verilebilecek Kanunla, köy isimlerinin resen değiştirilmesine yol açan hükmü kaldırılarak, köylere, eski isimlerinin geri verilmesine imkan tanınıyor. Kanunun, 'Türkçeden başka dil ve yazı kullanamazlar' ibaresi madde metninden çıkarılarak, ön seçimler esnasında yapılacak propagandalarda Türkçeden başka dil ve yazı kullanılması yasağı kaldırılıyor ve adayların ön seçim propagandasında kendilerini Türkçeden başka dil ve yazıyla da ifade edebilmelerine imkan sağlanıyor. Her çeşit fitre, zekat, kurban derisi ve bağırsak yardımlarının sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının geliri sayılmasına ilişkin düzenleme yürürlükten kaldırılıyor. Şapka İktisası Hakkında Kanun ile Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunda yasaklanan eylemler ve yükümlülüklere aykırı davranmayı suç olarak düzenleyen Türk Ceza Kanununun 222. maddesi yürürlükten kaldırılıyor. Tasarıda, 'terör eyleminden mahkum olanların da aralarında bulunduğu bazı suçlardan' mahkum olanların, siyasi partilere üye olamayacakları ve üye kaydedilemeyeceklerine ilişkin düzenleme yürürlükten kaldırılıyordu. Ancak AK Parti'nin verdiği değişiklik önergesi ile bu maddede değişiklik yapılarak, mevcut hüküm korundu. Buna göre, kamu hizmetlerinden yasaklılar; basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, kaçakçılık suçları, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle mahkum olanlar; taksirli suçlar hariç beş yıl ağır hapis veya beş yıl ve daha fazla hapis cezasına mahkum olanlar, terör eyleminden mahkum olanlar siyasi partilere üye olamayacak ve üye kaydedilemeyecek. Terörle Mücadele Kanunu'na gerek yok Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Terörle Mücadele Kanunu'na şu anda ihtiyaç olmadığını, bu kanundaki bütün maddelerin karşılığının Türk Ceza Kanunu'nda olduğunu söyledi. Atalay, TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen, 'Demokratikleşme paketi' olarak bilinen Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısının 2. bölümü üzerinde milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtladı. Adalet Bakanlığı'nın yeniden yargılama ile ilgili çalışması olduğunu belirten Atalay, 'Bu konuda kapsam vesaire ne kadar, onun hacmini bilmek gerekiyor' dedi. Atalay, Terörle Mücadele Kanunu'na şu anda ihtiyaç olmadığını, kanundaki bütün maddelerin karşılığının Türk Ceza Kanunu'nda olduğunu ifade ederek, 'Bu kanunun kalkmasıyla hiç bir boşluk oluşmuyor. İleriki bir zaman içinde onun da yapılması gerektiğini düşünüyorum' diye konuştu. Tutukluluğun bir ceza değil tedbir olduğuna ve bunun mümkün olduğunca kısa sürmesi gerektiğine inandığını belirten Atalay, tutukluluğun süresinin son yapılan çalışmayla 5 yıla indirilmesinin olumlu bir gelişme olduğunu kaydetti. Atalay, tutuklamayı zorlaştıran epey düzenleme yaptıklarını söyledi. Başbakan Yardımcısı Atalay, tasarının, 'Yer isimlerinin değiştirilmesine ilişkin maddesiyle' ilgili de açıklama yaptı. 1949 yılında ilgili kanunla devlete, Türkçe olmayan yer isimlerini değiştirme görevi verildiğini belirten Atalay, '12 bin kadar yer ismi değişmiş. Bazen o ismin kökeni belli değil ama yıllardır oralarda o isimlerle biliniyor. Şimdi yapacağımız düzenlemeden sonra vatandaş kendi yaşadığı yerin ismini değiştirmek istiyorsa referandum yapacak, sonucunu da İçişleri Bakanlığı'na gönderecek. O yerin ismi de İçişleri Bakanlığı'nın onayı ile değiştirilecek' diye konuştu. Muhabir: Coşkun Ergül/Ali Hakan Der | AA
Annem ve Eşimin Namusu Gibi Erdoğan'a Güveniyorum, O Sesler Montaj!
Beyaz TV Spor Müdürü ve ünlü spor spikeri Ertem Şener Medyaradar’ın usta röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e bomba açıklamalar yaptı. İşte Ertem Şener’in Medyaradar’a verdiği o çok çarpıcı röportajı…  Spor dünyasından bir isimle siyaset konuşmak çok keyifliydi. Bu röportajın hikâyesi aslında bir tweet ile başladı. Ertem Şener’i ben spor dünyasından tanıyorum, işini de çok iyi yaptığını düşünüyorum. Geçtiğimiz günlerde bir tweet attı kendisi. Başbakan’a “Usta-Reis” diyor ve “yalnız” olmadığını söylüyordu. Çok şaşırdım doğrusu. “Biz gazeteciler biraz daha tarafsız olmalıyız” diye bir tweetle karşılık verdim. Belki de hata yaptım. Bilemiyorum. Çünkü artık “Gazeteci nasıl olmalı?” sorusuna yanıtım yok. İnanın kafam çok karışık. Kare kare sorular çözüyor, kündüne koyamıyorum. Medyayı da artık çok anladığımı söyleyemem. Ertem bana güzel bir yanıt verdi, “Herkes fikrini açıklıyor da ben neden susayım” dedi. Ben de bu röportajı yapmayı teklif ettim. Sağ olsun kırmadı. Çok da açık sözlü, lafı gediğine oturtuyor. İlk başta tereddüt ettim acaba nasıl karşılar diye ama çok misafirperverdi. Beyaz TV’de yaptık bu çarpıcı röportajı. Onu dinlerken aklıma “Ben Onu Çok Sevdim” dizisi geldi. Menderes için çekilen o güzel dizi. Ertem, Başbakan Erdoğan’ı çok seviyor, öyle ki artık bunu kendisine bir dava edinmiş. Erdoğan’dan söz ederken gözleri doluyor, duygulanıyor. Hatta heyecanlanıyor. Şaşırdım bu büyük sevgiye. Başbakan’dan “Beyefendi” diye söz ediyor. Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kaydı için ise net konuşuyor . “Montaj” diyor. Ve hatta ekliyor: “Eşim ve annemin nâmusuna ne kadar güveniyorsam, Başbakan’a da o kadar güveniyorum” diyor. Cemaat konusuna gelecek olursak; 17 Aralık sonrası bağlarını koparmış. Artık Türkçe Olimpiyatları'na gitmeyecekmiş. Başbakan’ı çok sevdiği için “yalaka” ilan edilmesine de isyan ediyor. 'Evet, seviyorum hem de çok seviyorum' diye meydan okuyor. Tabii sadece siyaset değil spor dünyasını da konuştuk. Bana mesleki kariyerindeki en büyük ayıbı da anlattı. Şike sürecine nasıl baktığını da... Her kelimesi manşet, her sözü vurucuydu. Çok heyecanla dinledim. Şimdi o aynı heyecanla hemen aradan çekiliyorum çünkü sözü gene çok uzattım ve derhal sizi bu röportajla başbaşa bırakıyorum. Buyurun tanımadığınız yönleriyle size bir başka Ertem Şener… Sevgiyle kalın, hep umutlu olun. RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN** **Twitter: @gazetecialev **Mail: alevgursoy2008@gmail.com Ertem sence spor dünyası mı daha karışık şu sıralar siyaset dünyası mı? Bence siyaset dünyası daha karışık. Spor dünyasının kurtarılabilir bir yanı var ama siyaset dünyası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Spor 90 dakika ile sınırlı kalıyor ama siyaset böyle değil. Siyaset her dakika karşı ataklar ve sürekli heyecanla geçiyor şu sıralar. Türkiye neyi yaşıyor sence? Türkiye bence kabuğundan çıkıyor. “DARBE GİRİŞİMİ VAR” Hakikaten bir darbe girişimi var mı, Başbakan’ın dediği gibi? Kesinlikle öyle... Darbe girişimiyle beraber Türkiye’nin kabuğundan çıkmaya çalıştığını düşünüyorum. Eskiden askerlerin darbe yapmasına şahit olurduk. Ben 39 yaşındayım ve şimdilerde YARGI DARBE girişimi görüyorum ve ben buna çok üzülüyorum. Bürokrasi ve yargıdaki bazı kadrolar sayın Başbakan’ı içeri atmak istedi. Bu çok açık… “ERDOĞAN’I İÇERİ ATMAK İSTEYEN PARALEL BİR YAPI VAR” Darbeyi yapmak isteyen o sivil yapıdan kasıt kim ya da kimler? Ve bu paralel yapı nedir? Ben bunun ABD ve İsrail kökenli olduğunu düşünüyorum. Herkes bir isim söylüyor ama şu bir gerçek bir paralel yapı var. “CEMAAT ERDOĞAN’I İSTEMİYOR” Cemaat mi bu paralel yapı? Şu anda cemaatin Başbakan’ı istemediği çok açık. Ben Başbakan’ın çok samimi olduğunu ve ülkesi için, milleti için bu yola başkoyduğunu düşünüyorum. “BAŞBAKAN’I ÇOK SEVİYORUM” Başbakan’a “reis ve usta” diyorsun sen, neden çok mu seviyorsun? Evet, hem de çok seviyorum, çok kıymet veriyorum. Bakın odamda Sayın Başbakanımız ve eşinin fotoğrafı duruyor. Çok değer verdiğim bir fotoğraf. Ben “Ustanın Hikâyesi”ni sunduğumda bu fotoğraf beyefendinin önünde duruyordu. Ben kendisinden rica ederek aldım. “İLK ELEKTRİKLENME BAŞKANKEN OLDU” Nereden geliyor bu sevgi, özel bir nedeni mi var, yoksa sadece siyasi tarzından dolayı mı? Ben filmi isterseniz başa sarayım. Bir gün Gaziosmanpaşa’dayım, bir baktım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan geliyor. Bir meydandayız. Ben onu görmeyi çok istedim, çünkü çok merak ediyordum. Sonrasında baktım ki inanılmaz pozitif. O kalabalığın içinde göz göze geldik. Eliyle başımı tuttu. Ben o zaman üniversitedeydim. İlk o zaman kendisinin insanları ne kadar sevdiğine ve sıcaklığına tanık oldum. “BAŞBAKAN İÇİN AĞLADIM, ONUN İÇİN ÇOK DUA ETTİĞİM OLDU” Ya sonra? Aradan yıllar geçti. Kendisi Pınarhisar Cezaevi’ne girdi. Şu an Kral FM Genel Yayın Yönetmeni olan Gezegen Mehmet bana dedi ki: Seni ziyarete götüreyim mi? Çok heyecanlandım. Ama görüş için savcılıktan bir kâğıdım yoktu. “Gidelim” dedim. Gittik. Ancak ben içeri giremedim, Gezegen Mehmet girdi. Giremediğim için ağlamıştım. Onu ziyaret edemedim diye çok üzüldüm. Ama selamını almak yetti. Mehmet Abim bana en güzel hediyeyi vermişti o gün. Okuduğu şiir nedeniyle cezaevine girmesi beni çok etkiledi. Mektup bile yazdım kendisine. Ben çocukluğumdan beri zaten inançlı biriyim. Başbakan’a çok dua ettiğim oldu. Bakın benim dünüm de aynı bugünüm de. Bu konuda o dönemimi Gezegen Mehmet’e, Afrikalı Ali’ye sorabilirler. Hatta CNN Türk ve Kanal D yıllarımı da Rasim Ozan anlatsın. Muhafazakâr mısın? Ne kadar muhafazakârım bilemiyorum ama çocukluğumdan bu yana çok inançlıyım. Demokrat bir insanım karşı tarafa da çok saygılıyım ama benim düşünceme saygı duyulmadığında çileden çıkıyorum. “BAŞBAKAN ERDOĞAN İÇİN HEP DUA ETTİM” Peki, Başbakan seni seviyor mu, senin onu sevdiğin kadar? Farkında mı senin? Benim onu ne kadar çok sevdiğimin farkında, bence biliyor. Samimiyetimi biliyor Beyefendi. Ben onun için hep dua ettim, etmeye de devam edeceğim. Bana insanlar diyor ki “Neden CNNTürk’deyken, Star’dayken bu görüşlerini belli etmiyordun?” Ben size soruyorum şimdi: Beni bilen biliyordu zaten. Benim nasıl bir insan olduğumu. Ben hiçbir şeyi saklamam. Ben de eskiden içki içtim. Ben de günahlar işledim. Ama yıllar önce tövbe ettim. Şimdi içmiyorum. Çok şükür elimden geldiğince iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Allah’ın beni devamlı gördüğünü bildiğim için ona göre yaşıyorum. 'BEN DE İÇKİ İÇTİM, GÜNAHLAR İŞLEDİM AMA TÖVBE ETTİM' Ben de tam bu noktada sana Beyaz TV’ye geçtin diye mi görüşlerin bu hale geldi diye soracaktım? Asla böyle bir şey yok. Bu çok saçma bir soru. Ben Beyaz TV’ye gelmeden önce de buydum. Bu kanala 1,5 yıl önce geldim. 17 ay önce ne Başbakan ile ilgili bir sıkıntı yaşanıyordu ne de Başbakan birileri ile ilgili bir sıkıntı yaşıyordu. Gezi olayları 30 Mayıs 2013’te başladı. Ben o tarihte gelmedim buraya, 2012 ‘de geldim. Ben o zamanlarda da Beyefendi’ye olan sevgimi her daim dile getirdim. Beni çok iyi tanıyanlar Beyefendi'ye olan sevgimi ve dava aşkımı bilirler. Yukarıda belirttiğim isimlere sorabilirler. “USTA’NIN HİKÂYESİ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİYDİ” “Usta’nın Hikâyesi” programını da ona olan sevgim nedeniyle sundum. Sayın Osman Gökçek o büyük sevgimi bildiği için, beni layık gördü programı sunmaya. Ne kadar teşekkür etsem azdır kendisine. Çünkü ben o programı sunmayı çok istiyordum. Ben günlerce o program için çalıştım. Hayatımın en önemli anlarından biriydi o üç saat. Ben buraya gelmeden önce Gezi olayları yoktu. Hükümet ile cemaat arasında bir sıkıntı yoktu. Ben yaşanmamış bir şey için ne söyleyebilirdim, nasıl bir tweet atabilirdim ki? Star’da, CNN’deyken sorun yoktu çünkü. Ben o zaman twitter da kullanmıyordum bu kadar sık. Ben şu an elbette sosyal medyadan istediğim fikri paylaşırım. Diktatör dedikleri adama bak. Adama her türlü hakaret ediliyor. Adamın ailesine dil uzatılıyor, düşüncelerine dil uzatılıyor. Adamı “hırsız” yapıyorlar, bunu tırnak içinde söylüyorum çünkü asla inanmıyorum. Adama öldü diyorlar, her şeyi yapıyorlar. Tüm bunlara sesini çıkarmıyor. Sonra gelip buna diktatör diyorlar. Bana dünyada böyle bir diktatör gösterin adımı değiştireceğim. İstediğiniz ismi koyacağım. Diktatörün tanımını biz mi bilmiyoruz. “BANA BİR DİKTATÖR GÖSTERİN İSMİMİ DEĞİŞTİRECEĞİM” Bence de bir ülkenin başbakanına bu ağır ifade kullanılmamalı... Eleştiri elbette olur ama hakaret ve küfür asla… Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı bu adam ve herkes bu kişiye saygı duymak zorunda. “BAŞBAKAN DÖRT DÖRTLÜK BİRİ” Ben röportajcıyım ve tarafsız olmak zorundayım. Sadece soru sormakla yetkiliyim. Sence Başbakan’ın da hiç eleştirilecek tarafları yok mu? Kimse dört dörtlük değildir netice itibariyle değil mi? Benim bildiğim benim tanıdığım kadar yok. Ve ben Başbakanımızı çok da iyi tanıyorum. Dört dörtlük diye bir tanım varsa Başbakan için yaparım. İstanbul’daki Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden tutun, bugün 12 yıllık iktidar döneminde hala tanıyamadık mı? Sorun tanınamayanda değil tanıyamayandadır. Başbakanın her şeyi şeffaf. İftiralarla, dublaj ile montaj ile kul hakkına girmeyin. Yeter artık. 'BU MEDYA BAŞBAKAN'I AVUCUNDA OYNATACAK SANDI' Medyaya yönelik tutumu çok ağır değil mi? Bakın benim de bir süre içinde bulunduğum medya Başbakan’a zamanında “Muhtar bile olamaz” dedi. Bu medya Sayın Başbakanı birileri ile karıştırdı, bu medya Başbakan’ı avucunda oynatacak sandı. Bakın güçlü olduğunu düşündükleri zamanlarda herkes Sayın Başbakan’ın yanında. Zayıf olduğu bir anda mesela montajlar, dublajlar çıkıyor o zaman herkes hurra Sayın Başbakan’a vurmaya çalışıyor. Ben medyada çok samimi insan görmüyorum. Yahu bu Başbakan kim, ne yaptı, biri bana söylesin. “YANDAŞ DEĞİLİM BAŞBAKANIMIZIN YANINDAYIM” Yandaş mısın? Yandaş değilim sadece Başbakanımızın yanındayım. Bunun adı yandaşlık da değil, yalakalık da değil. Fenerbahçe Taraftarı Aziz Yıldırım’ı çok seviyor. Aziz Yıldırım yalakası mıdır? Galatasaray taraftarları Drogba’yı çok seviyor diye Drogba yalakası mı oluyorlar? “İSTER YALAKA DESİNLER İSTER YANDAŞ, BAŞBAKAN’IN YANINDAYIM” Sana “Yalaka” demelerinden rahatsız oluyor musun? Neyin yalakası Allah aşkına. Benim üç çocuğum var. Ben bir babayım, aile reisiyim. Bakın bu uğurda ister yalaka desinler, ister yandaş. Ben Başbakan’ın yanındayım. Sonu ne olursa olsun elimi taşın altına koydum. Şartlar ve düşünce ne olursa olsun ben Beyefendi’nin yanındayım. Benim ne CHP ne de MHP-BDP liderine karşı tek bir hakaretim, tek bir terbiyesiz tweetim de olmamıştır. Ben savunduğumu yazıyorum. Ben Başbakan’ı çok seviyorum. “BAŞBAKAN’DA KENDİMİ GÖRÜYORUM” Hayran mısın acaba? Ben Başbakan’ı gördüğümde, ona baktığımda kendimi görüyorum. Ona baktığım zaman aynı dili konuştuğumuzu görüyorum. Bugüne kadar 11 yıldır susan bir adamı ne hale getirdiniz? 11 yıldır bu adamı mahvettiniz, her türlü hakareti ettiniz. Girmediğiniz özeli kalmadı. Bırakın da bu adam da bugün sinirlensin. Ağzından birkaç istenmeyen kelime çıksın. Ölmüş annesi ile ilgili geçen gün bir video paylaştım. “İşte Sayın Erdoğan’ın ses kaydı” diye. Kendisi Kuran okuyor. Ne ölüye, ne diriye, ne de Kuran-ı Kerim’e saygıları var. Bu kadar alçak bir insan topluluğu olmuşuz. Yemediğim küfür kalmadı. “KEŞKE TWITTER KAPANSA” Bugün twitter olmasa ben bu işlerin bu kadar ilerleyeceğini sanmıyorum. Keşke twitter kapansa. Keşke ben de kapatsam. Yok artık. O kadar da değil. Zaten yeni internet düzenlemesi de yapıldı. Sosyal medya çok önemli. Ya bana her gün küfrediliyor. Yalan haber yayılıyor. Bakın ben şu an twitterımı açayım; adam benim her şeyime küfrediyor. Bu twitter benim özel sayfam değil mi? Benim beynim, benim düşüncelerim. Benim yazdıklarıma kimsenin müdahale etmeye hakkı yok. Mesela sizinle de bu röportajın başlangıcı twitter’dı. Benim beynimdeki, benim Allah ile aramda olanları buraya yazıyorsam bu benim en doğal hakkımdır. Ben Başbakan’a olan sevgimi yazıyorum buna laf söylemeye kimin ne hakkı var? “BAŞBAKAN’A SAYGI DUYAN HERKESE BEN DE SAYGI DUYUYORUM” Ertem Şener deyince akla spor geliyor. Sen siyasi rengini belli ettiğinde insanlar şaşırıyor olamaz mı? Niye etmeyecek mişim? Neden etmeyeyim? Türkiye’de hangi takımı tutuğunu söyleyen ilk spor spikeri benim. Ben “Beşiktaşlıyım” dedim. Başım dimdik hem de. Milyonların önünde söyledim. Ben hiçbir şey saklamam. Ben eşimle tanıştığımda beş dakika içinde evlenme teklifi eden bir adamım. Ben ateşli bir adamım. Ruhu bedenine sığmayan bir adam hem de. Ben içimdeki düşüncelerimi, fikirlerimi yansıtırım. Elinde bayrakla gezen bir adamım. “FİKİR HOLİGANIYIM” Ben fikir holiganı bir adamım ama bunu yaparken insanları kırmıyorum. Tırnak içinde söylüyorum Gezi Parkı’ndaki “İyi niyetli insanlar”a da saygı duyuyorum. Ben bugün Güneydoğu’da hakkını savunan Kürtlere de saygı duyuyorum. Ben Ermeni vatandaşlarımıza da saygı duyuyorum. Ben Türkiye Cumhuriyeti ve bayrağını savunan herkese saygı duyuyorum. Ben Başbakan’a saygı duyan herkese saygı duyuyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na saygı duymayan adama saygı duymuyorum. Bu insanın oğullarına, kızlarına, düşüncelerine yıllardır hakaret ediyorlar. Kimse ağzını açmıyor. Şimdi bırakın da biraz Başbakan konuşsun. Adam sustu bugüne kadar. Bu ülkede kötü giden bir şey söyleyin bana. “ALKOL DÜZENLEMESİ DE NORMAL, KIZLI-ERKEKLİ ÇIKIŞI DA” Bu konuda sana katılmıyorum çünkü bütün liderler her gün meydanlarda konuşuyor Başbakan da buna dâhil. Bakın Marmaray diyorlar karşı çıkılıyor. 3. köprü diyorlar karşı çıkılıyor. Havalimanı diyorlar karşı çıkıyorlar. Bakın ben bu havalimanı ile ilgili çok özel bir şey söyleyeceğim. Ben araştıran bir insanım. Bir kütüphanem var. Ben sadece spor üzerine konuşmuyorum. Futboldan anlayan sadece futboldan anlamaz. Sadece futboldan anlayan futbolu da anlamaz. Futbolun dışında bir şeyler bilmezseniz futbolu konuşamazsınız. 3. havalimanı Türkiye’ye yılda bir milyon dolar para kazandıracak. Türkiye’de her şey güzel gidiyor. Artık herkes özgür. Diyoruz ki gece 22’den sonra alkol satışı yapılmayacak. Gençler bir anda ayağa kalkıyorlar. Şu an bunu okuyan insanlara soruyorum: Sizin gece 10’dan sonra çoluğunuzun çocuğunuzun içki almasına gönlünüz razı olur mu? Dünyanın birçok ülkesinde var bu alkol düzenlemesi. Kapalı alanlarda sigara içimi yasaklandı, bundan daha güzel bir şey var mı? Eskiden ben Malatya’ya giderdim. 18 saat boyunca otobüste yanımdaki adam babam sürekli sigara içerdi. Ben “Baba sigara içme diyemezdim” Malatyalı bir çocuk babaya karşı gelebilir mi? 18 saat boyunca benim ciğerlerim parçalanıyordu. Şimdi takside bile sigara içemiyorsun. Kızlı-erkekli denen bir şey çıktı. Yahu benim iki oğlum bir kızım var. Benim o çocuklarım büyüdüğü zaman ben onların kızlı erkekli kalmasını istemem. Kalamazlar. Biz Türkiye’yiz. Biz Türk’üz. Örf-adet geleneği olan bir toplumuz biz. Bunları bu Başbakan söylüyor diye tartışıyorlar. “ANNEM VE EŞİMİN NAMUSU GİBİ ERDOĞAN’A GÜVENİYORUM. O SESLER MONTAJ” Velev ki başbakan ve oğluna ait olduğu iddia edilen o ses kaydı doğru çıktı. Tabii asla böyle bir düşüncemiz olamaz ama farz edelim ki öyle. Düşüncelerin değişir mi, sevgin, saygın? Biraz ağır olacak ama anneme ve karıma nasıl güveniyorsam, Başbakanımıza da o kadar güveniyorum. Annemin ve eşimin namusuna ne kadar güveniyorsam hem Sayın Erdoğan hem de Bilal Bey’e o kadar güveniyorum. Ben 29 Aralık’ta bir tweet atmıştım “Bilal Erdoğan’ın alnı secdeli, adam gibi adam. Bu ülke için dertli mi dertli” niye rahatsız oldular? Bu konuda beni bazı kötü niyetli insanların önüne atanlarla önce bu dünyada adalet önünde hesaplaşacağız.Hadi bu dünya neyse de kalbimi kıranları Allah’a havale ettim bu işin bir de öbür dünyada hesabı var. Gelinen süreçte hala o tweetin arkasında mısın? Sonuna kadar hem de... Ben eşime nasıl güveniyorsam onlara da öyle güveniyorum. Benim maaşımı Başbakan vermiyor ki, ben Başbakan’ı görmüyorum bile. Ben nasıl yalakalık yapayım? Bunlar benim en samimi duygularım. “ANNEM VE BABAMI DA AK PARTİLİ YAPTIM” Ailen de mi AK Partili? Mesela annen, baban, eşin. Onlarda da bu sevgi var mı? Annemle babamı ben AK Partili yaptım. Karımı da yine öyle. Babam CHP, annem MHP’liydi. Ama son iki dönemdir onlar da benden daha koyu AK Partili oldu, eşim de. Sence seçimlerde AK Parti’nin oy oranı ne olur? Türk insanı mağdur olandan yanadır. Şu anda Başbakanımızı bir karalama kampanyası var. Bu oyları artıracak. Cemaate yakınlığın var mı? Gülen Cemaati konusunda düşüncelerini merak ettim doğrusu? Evet, cemaate yakınlığım vardı. Vardı!.. Artık bitti… Onların da benim ile… “DAHA DA GİTMEM TÜRKÇE OLİMPİYATLARINA” Bu kavganın kazananı ya da kaybedeni kim olur? Ben Başbakanımızın çok samimi olduğunu düşünüyorum. Bana diyorlar ki: “Daha düne kadar Türkçe Olimpiyatları’nda sen de Hocaefendi’yi övüyordun.” Evet övüyordum. Ama artık Türkçe Olimpiyatlarına da gitmeyeceğim. Hiçbir bağım kalmamıştır cemaatle. 17 Aralık’tan sonra tarafımı belli ettim. Başbakanımıza haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Benim tarafım Başbakanımızın yanı. “BENİM TARAFIM BAŞBAKAN'IN TARAFI, BU ARTIK BENİM İÇİN BİR DAVA” Cemaate dokunan yanar diyorlar. Bu doğru mu? Bilmiyorum. Benim bir açığım varsa yanayım. Ne açığım var ki niye yanacakmışım? Cemaatten bazı arkadaşlar benim şimdiki tavrımı bir kusur olarak görüyor. Ben kendilerine de söyledim; ‘Sizin kusur olarak gördüğünüz şeyi ben dava olarak kabul etmişim’. Artı benim Gezi’den bu yana rotam hiç değişmedi. Ben hep Başbakan’ın yanındayım. Sonradan değişen ben miyim yoksa, neyse… Uzatmayalım. “GÖKÇEK’İ DE ÇOK SEVİYORUM, BU ÜLKE İÇİN BAŞINI ORTAYA KOYDU” Melih Gökçek’in de ses kaydı yayınlandı. O ses kaydının kendine ait olduğunu kabul etti. Sence CHP afişlerinin yayınlanmaması normal mi, gazeteci olarak yanıt istiyorum? Onun da arkasında mısın, onu da seviyor musun? Tabii ki çok seviyorum. Tabii ki Melih Bey’in sonuna kadar arkasındayım. Gücüm yettiğince. Dualarımla. Geziden bu yana elini değil, kolunu değil, başını, bedenini taşın altına koydu bu ülke için…Sayın Başbakan ve Sayın Gökçek bir dava arkadaşı. Onlar sırt sırta vermiş gönül arkadaşları. Başbakanımız gibi, Melih Gökçek, bu ülkeyi çok seven bir insan. O bir vatan sevdalısı. Hak dostu. Onunla oturup bir bardak çay içmek lazım onu tanımak için. Çok başka biri. “MELİH GÖKÇEK YÜZDE BİR TRİLYON ANKARA’YI ALIR” Ankara’yı alır mı sence? Ceketi yeter. Yüzde yüz değil yüzde bir milyon alır. Bu röportajı saklayın yüzde bir milyon bile belki eksik söylüyorum yüzde bir trilyon alır. Allah’ın izni ile. “OYUM ELBETTE AK PARTİ’YE” Oyun zaten çok açık AK Parti’ye değil mi? Çok net belli değil mi? Elbette. Ben çalışanın yanındayım. Her şey çok güzel gidiyor. “YENİDEN YARGILAMADAN YANAYIM” Dinlemeler diyoruz, montaj diyoruz. Başbakan mağdur, iktidar mağdur peki ya yıllardır Silivri’de yatanlar ne? Onların günahı ne, tarafsız bir şekilde soruyorum? Ben çok net herkesin tekrar yeniden yargılanmasını istiyorum. Bugün herkes yeniden yargılansın. Aziz Yıldırım da. FB’li yöneticiler de.Silivri’de yatanlar da. İlker Paşa da. Bu yeniden olmalı. Suçlu tabii ki cezasını çeksin ama bilerek kalem kırmaya, idam etmeye tahammül edemem. 'BAŞBAKAN’I SEVİYORUM DİYE ARKADAŞLARIM BENİ TWİTTERDAN VE YÜREĞİNDEN SİLİYOR' Medyayı nasıl buluyorsun? Maalesef medya bölünmüş durumda. Kutuplaşmalar var. Medyada arkadaşlıklar da bozuldu. Ben Başbakan’ı seviyorum diye eski çalıştığım kurumlardaki arkadaşlarım, medya dışından dostlarım, çocukluk arkadaşlarım beni yüreğinden, twitterdan siliyor. “BAŞBAKAN'I SEVİYORUM DİYE ÖZEL SUNUMLARA BİLE ÇAĞIRMIYORLAR ARTIK” Çok garip değil mi bunlar? Bakın ben de çok şeyler yaşadım. Öyle ki bizler dışarda da özel işler alabiliyoruz. Reklam seslerinden tutun, özel sunumlara kadar her şey durdu. Kestiler. Sebep; Başbakanımızın yanında olmam ve fikirlerimi açıkça belli etmem. Olsun. Çok şükür. Hani diyorlar ya bana ‘çıkarları için menfaatleri için, para için Başbakan’ı savunuyor’ diye. Tam aksi aslında. Çıkarlarım için hareket etseydim şu anda 3-4 kat daha fazla kazanıyordum. Ama ben halimden memnunum. Benim için para değil inandığım değerler önemli. Ben sonuna kadar Başbakanımızın yanında olmaya devam edeceğim.Yanımda medyadan, ailemden kimse kalmasa da tek başıma olsam da Başbakanımızın yanında olacağım. “MAHALLE BASKISI YAŞIYORUM” Mahalle baskısı yaşadın mı mesela? Şu anda yaşadığımın adı tam da bu. Ben bugün Beyaz TV’de söylediklerimi yarın Star’a gittiğimde de söylerim. Ben Başbakan’ı savunduğumu söylüyorum bunu söylemek de bir demokrasi. Bütün gazeteciler fikirlerini saklasın ben de saklayacağım söz veriyorum. O zaman gazetecilik yapılmaz ki? O zaman bana neden susun diyorsunuz? Susun demiyorum eleştirilecek hiç mi bir tarafı yok diyorum? Neden o zaman fikirlerimi saklayayım. Twitterımı bir gün size vereyim emin olun dayanmazsınız. O küfürlere katlanamazsınız. “BAŞBAKAN OLSAM BEN DE ARARDIM” Mesela Başbakan’ın Fatih Saraç’ı arayıp bir alt yazıya müdahale etmesi doğru mu? Futbolun da siyasete karıştığı dönemler oldu. Biz de şimdiye dek şike konuştuk, FB cephesinde yaşananları konuştuk ama ben tek bir gün Başbakan’ın arayıp da bize müdahale ettiğini görmedim. Burada suçlu Başbakan değil bence. Benim fikirlerim biraz serttir. Ben bunları bir birikim olarak görüyorum. Başbakan olsam belki ben de arardım. Yetmez mi? Sen de seninle ilgili bir haber olsa ararsın. “MEDYANIN SORUNU SAYGISIZLIK” Sence medyanın en büyük sorunu ne? Saygısızlık. Gülen ile şu süreçte röportaj yapmak ister miydin? Hayır istemezdim. Artık hiçbir şeyi merak etmiyorum çünkü.ı Muhalif cepheden beğendiğin gazeteciler kimler? Yok. medyaradar.com ALEV GÜRSOY CİMİNRöportajın tamamı için tıklayınız!
'Seçimde MHP-CHP İşbirliğini Kesinlikle Düşünmeyin'
Sokağa taşan gerginlik, rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, cemaat-AKP gerilimi artarken yerel seçimlerde sona gelindi. Gerginliğin 30 Mart seçimlerinden sonra da bitmeyeceğini öngören Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Oktay Vural kamuoyunda sıkça dile getirilen 'Seçimde muhalefet partileri arasında işbirliği olur mu' sorusuna 'Kesinlikle böyle birşey düşünmeyin' cevabı veriyor. Vural son dönemlerde takındıkları tavrı şöyle açıklıyor: 'Türkiye'yi yöneten AKP olduğu için onu eleştiriyoruz. Çünkü gemi onda. O yanlış yere götürürse hepimiz kaybederiz. 'Aman haa' diyoruz. Ben yolcuyum. Kaptan dümeni kırmış kayalıklara. 'Çevirme yahu çevirme' diyorum. O zaman dümeni çevirip kaptan köşküne çıkmak lazım. Yandaki yolcuyla tartışırsak kayalıklara çarparız. Ama CHP ile de aynı noktada olmadığımız birçok konu var.' Oktay Vural The Wall Street Journal Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden ekonomiye birçok konudaki sorularını cevapladı. Türkiye seçime gidiyor. En son ne zaman bu kadar gergin bir seçim ortamı olmuştu? Bu kadarını hatırlamıyorum. Seçmen hem kutuplaştı hem de kafası çok karıştı. Çünkü kanallar sağlam değil. Bir yerde yolsuzluk rüşvet birşeyler çıkıyor. Diğer yöndeyse bu inkar ediliyor. Gerçekliği sorgulayan kesim bunun gerçekliği konusunda bilgilenmiyor. Bir red ve inkar cephesi var. Seçmen şüphe içinde kalıyor. Deliller ve bilgiler ancak sosyal medya aracılığıyla gidiyor. Ama buna ne kadar kişi ulaşabiliyor sorusu var. Bizler miting meydanında konuşuyoruz ama bunun delil ve verilerini somut şekilde aktaracak ortam yok. Sözle kalıyor. Medya maceraları da kutuplaştığı için ona göre konsolide oluyorlar. Ama bunlar sınırlanırsa bu kitle çok acımasız olur. Düşmanlıklar ekseninde politika sürdürülmesi çok tehlikeli. Sizin tabanınız partisine bağlı ve tepki koyabilen bir taban. Sokaklarda çıkan olaylarda yoklar. Ne söylüyorsunuz tabanınıza? Sokağa çıkmamaları yönünde telkinde bulunuyor musunuz? Tabanımız çok dinamik. Çok da heyecanlılar. Ama tabanın sokakta olmasının manipülasyon edilebileceğini, çoğunluk iradesi doğrultusunda başka türlü pazarlanabileceğine inanıyoruz. Bunu da anlatıyoruz. Kesinlikle böyle bir şeye girilmemesi gerekiyor. Çünkü kitle psikolojisinde kimin ne yaptığı bilinmez. Hangi unsurlar devreye girer? Açık bir topluma başkaları girip manipüle edebilir. Biz bunu çok iyi biliyoruz çünkü 1980 öncesinde siyasi mücadelelerde her yerde bu kitlelerde nasıl hareket edilip ne yapıldığını biliyoruz. Tecrübelerimiz var. O bakımdan sokak doğru değil ama bunu demokratik bir tepkiye dönüştürme gayreti gerekiyor. Tepki sokağa taştığına göre toplumda demokratik sisteme olan inanç zedelendi mi sizce? Demokratik sistemin çalıştığına inanç azalmaya başladı. Hukuğa inanç azaldı. Medyaya inanç azaldı. Seçime inanç da azaldı. Birçok şüphe ve cevaplandırılması gereken soru var. 40 milyon seçmen için 150 milyon oy pusulası bastırılması konusu çok tartışılıyor örneğin. Bunu sorguladınız mı? Şimdi 150 milyon oy pusulası basıldı ama bu pusulalar acaba hangi seçimlerle ilgili. Büyükşehir belediye başkanlığı, ilçe belediye başkanlığı, il genel meclisi ve meclis üyeleri için seçim yapılacak. %15 de fazla basılıyor. Bu bastırılanlar acaba hangi seçim kitlesi ile ilgili biz onu bilmiyoruz. Bu pusulaların aynı şekilde başka yerde basılması da mümkün. Seçimin güvenli şekilde yapılması için devleti yönetenlere de güven olmalı. Sandıklar için organizasyonu yaptık. Sayın genel başkanımız da her mitingde bu konuyu dile getiriyor. Sistemin açıkları var. İlçe seçim kurulunda temsilcimiz var ama ortada 20-30 bilgisayar var ve bunlara ne girildiğini göremiyoruz. Birleştirme yapılırken yanlış girilebilir. Bunu kontrol etmek gerekiyor. Sandık başında sonuçlar scan edilecek. Sisteme girilen sonuçların yanında scan edilmiş tutanak olacak. Ama acaba scan edilene müdahale olabilir mi? Teknoloji ile bu mümkün. Derin şüphe devam ediyor. Anketlerde çıkan sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz? Adalet ve Kalkınma Partisine oy verecek insanlar bu konuda bilgi sahibi olarak değil kutuplaşmaya göre oy veriyor. Seçmen konsolidasyonu yapılıyor. Düşmanlık oluşturuluyor. Erdoğan'ın öldürüleceği bile söylendi. Öyle promosyon ve reklam çalışmaları var ki. Siyaset finansmanı çok pahalı. Yerel seçimlerdeyiz. Yerel kanallar programa çıkmak için ücret isteyebiliyor. Seçimin kalitesini yükseltmenin yolu seçime giden ve sonrasındaki yolun kalitesini yükseltmekten geçiyor. Partiler seçim finansmanı konusunda şeffaf olmalılar. Size göre MHP için başarı sayılacak oy oranı nedir? Bence tarihimizde aldığımız en yüksek oyu alacağız. Bu gergin hava seçimden sonra biter mi? Bitmez. Soru işaretleri var. Red ve inkar ettiğiniz birşeyin doğru olduğu ortaya çıkınca çökecektir. Seçimlerden sonra bu kutuplaşmış toplum yapısı, kamuya güvenin azalması 30 Mart'tan sonra toplum yönetimi açısından çok ciddi riskler getiriyor. Artık balkon konuşması ile avutulacak gibi değil toplum. Ben bundan sonraki süreç içerisinde hükümetin yönetebilme yetisinin azaldığını düşünüyorum. Ne olursa olsun oy oranı.. Çünkü hukuk devletine olan güven azaldı. Hukuğun çıkartacağı sonuçları da vicdan kabul etmeyecek. Özgürlüklerimize yönelik ciddi müdahale var. Toplum kendisini güvende hissetmiyor. Erkten kendisine tehdit geldiğini düşünüyor. Kesimler arası düşmanlıklar var. O ona haşhaşi diyor ötekisi başka birşey söylüyor. Rahmetli genel başkanımız 'tepedeki kavga tabana gidiyor' derdi. Tabanda uzlaşma olmadıkça bu kutuplaşma devam eder. Tüm bunlar olurken ekonominin yaşananlardan nasıl etkileneceğini düşünüyorsunuz? Ekonomik açıdan da ciddi riskler var. Seçim şu an çıpa gibi görünüyor. Ama bu çıpa bu eksende ülke riskini azaltacak şekilde tecelli etmezse daha büyük riskler olabilir. Dış yatırımların azalması ve uluslararası ilişkiler bakımından. 2002'de güvensizlik ve belirsizlik ortamında ekonomi politikalarında kazanımlarımız bir anda kaybedilecek noktaya geldi. Biz erken seçim istedikten sonra artık bu seçimin sonucu da çıpa olunca belirsizlik riski azaldı. Seçim bir sonuç çıkarttı. Bu seçim bu manada bir sonuç çıkartmazsa riskler devam edecek. Cari işlemler açığımız belli. Yatırıma ihtiyacımız var ama dış dünyanın güveninin azalması demek yatırımların etkilenmesi demek. Ülke riski yükseliyor. Ekonomi açısından size göre en büyük risk ne ve bu risk için çözüm öneriniz nedir? Toplumda aşırı borçlanma var. Kredi balonu toplumda bir rahatlama meydana getirmişti ki şimdi bu kısıtlamalardan dolayı çok ciddi etki olacağını düşünüyorum. Bu ekonomi politikası bu riskleri yönetmeye yönelik değil. Cari açığı ortadan kaldıracak tedbirler zamanında alınmadı. Bu nedenle de ben Türkiye'nin birkaç yıl düşük büyüme oranlarıyla devam edeceğini işsizliğin de artacağını düşünüyorum. Bu kadar borçlanmış bir toplumun düşük büyümeyle bu borcunu ödeyemeyeceği gibi bir risk görüyorum. Hükümetin gerçekleştirdiği yapısal reform yok. Vergi, kayıtdışı konusunda reform gerçekleştirmediler, piyasa regülasyonları devletin güdümüne sokuldu. Bu da piyasalara duyulan güveni azalttı. Piyasaları düzenleme kurulların hepsi devletin güdümüne sokuldu. Türkiye'nin hedeflerini bütünleşe istihdama odaklanacak bir ekonomi politikasına ihtiyacı var. Fiyat istikrarı son derece önemli olmakla birlikte Türkiye'nin enflasyonla mücadele konusu da sürdürdüğü politikayı para politikaları da dahil olmak kaydıyla o noktaya götürmesi gerektiğine inanıyorum. 600 milyar dolar tasarrufumuz eridi. Bu birden bire değişmez. O nedenle ülke riskini minimize edecek bir politika ihtiyacı var. Türkiye'de istihdam ile işsizlik rakamları saklanmak isteniyor. 3-5 aylık istihdamlar bir istihdam modeli değil. Rüşvet ve yolsuzluklarla ilgili aklama süreci Türkiye'de beli endişeler de yarattı. Ne gibi? Türkiye'de sanal bir ihracat mı var endişesi. 100 bin tonluk gemide bilmem ne kadar paralık ihracat gözüküyor. Çok ciddi bir problemle karşı karşıyayız çünkü ihracat rakamlarının gerçek olup olmadığını bilmiyoruz. Kalem üzerinde şirketler ihracat yapmış gibi görünüyor. Altın geliyor ihracat yapmışız görünüyor ama aslında sanal. Yunanistan'ın AB sürecinde daha fazla fon alma ihtiyacı içinde bu çarpıtmaları yaptığını biliyorsunuz. Tapelerde kağıt üzerinde ihracat için başbakana verilen sözler var. Bakın rüşvet ve yolsuzluk hukukidir. Çözersiniz. Ama bu rakamların altında sizin ihracatınızı büyüten birşey varsa o zaman bu sadece hukuki bir sorun olmaktan çıkıyor. Cari açığın daha yüksek ihracatın daha düşük olma riski var. Böyle şeyler çıkarsa piyasalar devlet eliyle rakam çarptırıldığını ortaya koyar. Şüphe uyandırır. MHP, AKP iktidarı döneminde özellikle belli kanunların geçmesi noktasında AKP'ye destek oldu. Bu konuda da eleştiriliyor? Bu konuda siz ne diyorsunuz? Milliyetçi Hareket Partisi'nin temelindeki değer toplumun merkez değerlerini oluşturan temel. Aslına baktığınız zaman bizim Cumhuriyet tarihimizde ilk defa sağda olan birisiyi merkez değerlerle çatışan bir rol oynamaya başladı. Milletin kimliğiyle oynamaya başladı. Şimdi bizim bakıldığında geleneksel olarak bir sağ seçmen kitlesine hitap ettiğimiz görülüyor. Milliyetçi Hareket Partisi aslında kendisinin sağındaki ama merkez değerlerle çatışma içerisinde olan, onu ortadan kaldırmak isteyen bir zihniyete doğru genişleme imkanı var. Bir de solumuzda olan var. Cumhuriyet Halk Partisi. Türkiye'de milli devlet ekseninde bir siyasal tartışma var ve bunu savunanların bir parçası da Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy vermiş bir kitle. Bizim iki tarafa da genişleme imkanımız var. Toplumun önemli bir kesimi bizim savunduğumuz değerler etrafında genişleyebilir. Ama bunlar olurken bu partiler genişlememizi önlemek için bizi 'AKP ya da CHP'nin koltuk değneği oluyor' diye eleştirebiliyor. Peki siz iktidara destek verdiğiniz konularda hangi eksenden bakıyordunuz? Cumhurbaşkanlığı seçimini ele alalım mesela Cumhurbaşkanlığı seçiminden önceki süreci alacak olursak o zaman %33.5 oyu olan AKP vardı ve 367 milletvekili tartışması, 27 Nisan bildirisi ve mağduriyetlerle oyu yüzde 46.5'a çıkarttı. Sorun cumhurbaşkanlığı seçimi değil. O dönem içerisinde çıkan mağduriyetler. Çünkü siyasetçiler bir alternatif bulmak zorunda. Bu bakımdan biz cumhurbaşkanlığı seçiminde parlementoya girme kararı aldık ve girdik. Dolayısıyla biz demokrasinin kuralını çalıştırdık. Bir seçim yapmadık. Onun alternatifi tıkacı devam ettirmekti. Devam ettirseydik bu sefer AKP belki de yüzde 60 oy alacaktı. Mağduriyet oluşturdukça seçmen manipülasyonu oluşturuyor. Bence biz bunu çözdük. Suriye politikasında sınır ötesi operasyon yetkisini de desteklediniz? Evet biz Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Suriye politikasının doğru olmadığını düşünüyoruz. Suriye politikası Türkiye'ye bir risk ve tehdit oluşturmuştu. Suriye'nin de iç işine girip çatışmanın tarafı olmamamız lazımdı. Bu eksende bunların oluşturduğu riski, yine onların oluşturduğu politikayla yönetemediğimiz için riskten ülkemizi korumak gerekiyordu. Bunun için hard power (sert güç) var sadece elimizde. Biz de istedik ki bu gücü verelim de en azından bununla caydırsın. Birileri uçağı düşürecek. Siz Türkiye'nin elini kolunu bağlarsanız olmaz. Ha bunların nasıl kullanıldığını sorgularız. Biz yetkiyi verdik ama kullanmadılar. Yumuşak gücü de sert gücü de kullanamadı. Şimdi benim eleştiri hakkım var. Ben bu noktada Türkiye'yi düşünüyorum. Amacım Adalet ve Kalkınma Partisi değil. 'Orada terör gruplarının olması Türkiye için tehlikedir. Bu tehlikeyi gider' dedik biz. Böyle de gideremediler. Sınırlarımız egemenlik hakkıdır. Ben muhalefetim ama Türkiye'nin elini kolunu bağlayıp kum torbasına dönüştürmek de olmazdı. Biz bu noktada Türkiye'yi düşündük. İşi bu noktaya getiren zaten Adalet ve Kalkınma Partisi. Sizinle açılım ve barış süreci olur mu? Asıl bizimle olur. Çünkü karşınızda elinde silahlı güç tehdidiyle taviz kopartmak isteyenler var. Onun karşısında taviz verecek biri olduğu anda süreç Türkiye'nin aleyhine işler. Nerede durduğu belli bir iktidar olduğu zaman bu güç, tehditle hedefe ulaşamayacağını görecek. Silahın miyadı doldu artık. Bir terör örgütünü Kürt kökenli halkın temsilcisi konumundan çıkarttığınız anda halk desteği gidecek zaten. Şu anda politize edilince PKK arkasına halk desteği veriliyor. Ama bunu marjinalleştirseniz toplum daha sağlıklı düşünmeye başlayacak. Ama süreçle birlikte terör nedeniyle yaşanan ölümler de durdu Artık zaten bakıldığında terörün bu safhadan sonra siyasal bir boyuta gitmesi gerekiyor. Terör silahı bırakmadan siyasi bir boyuta gittiği andan itibaren siyasi boyutta terör örgütünü halkın temsilcisi haline getiriyor. Siz terörün çalıştığını gösterirseniz terör çalışmaya devam eder. Kredibilitesi artıyor halk nezdinde. Sizin yapmanız gereken onun kredibilitesini kesmektir. Amaç devletin ve milletin siyasi olarak tanımıdır. Siz 'Kürtçe şarkıları verdik' deseniz de siyasal sonucu ortadan kaldırmadan bu verdiklerinizin hepsi onların amaçları için iyidir. Diyarbakırlı birisi Izmir'de yaşarsa ve Diyarbakır'da özerk bir yapı olursa o kişi kendisini bütünden kopmuş hissetmez mi? Ayrıştırma ve ötekileştirme tehlikelidir. O zaman sosyal yapı da kendine güvenli alanlar oluşturmaya başlar. Yerel seçimlerde şehirlerde hangi parti öndeyse muhalif seçmenin o tarafa kaydığı konuşuluyor. Siz bunu resmi olarak destekliyor musunuz? Hayır. Yerel seçimlerde küçük yerlerde bu tür şeyler oluyor. Biz tüm seçim bölgelerinde seçime giriyoruz ama toplum zaman zaman bu kutuplaşmayla manipüle edilebiliyor. Bazı yerlerde AKP ile MHP ya da CHP arasında böyle şeyler olabiliyor ama biz bunları desteklemiyoruz. Çünkü önemli olan oy oranları. Hiç uygun da görmüyoruz. Ama kutuplaşan iki parti bizi kendilerine yamamak için oyunlar içindeler. Gözleri kulakları hep bizim partimizin siyaset anlayışında. Bu seçimlerde MHP en çok yükselen parti olacaktır. Biz ikisine yönelik de genişleyeceğiz. AKP ile Kürt açılımı konusunda görüşmeyi biz reddetmiştik. CHP de geldi. Onlarla görüşmeyi de reddettik. Yani muhalefetin MHP-CHP işbirliği içerisinde olabileceği düşünülmemeli. Öyle mi? Hayır kesinlikle öyle bir durum yok. CHP'nin Kürt sorunu tanımına kesinlikle katılmıyoruz. Öcalan'la görüşmeyi doğru buluyorlar. Biz bulmuyoruz. Bu politikalarda CHP ve AKP'nin benzeştiğini düşünüyoruz. Bizse farklı bir politika içerisindeyiz. Türkiye'yi yöneten AKP olduğu için onu eleştiriyoruz. Çünkü gemi onda. O yanlış yere götürürse hepimiz kaybederiz. 'Aman haa' diyoruz. Ben yolcuyum. Kaptan dümeni kırmış kayalıklara. 'Çevirme yahu çevirme' diyorum. O zaman dümeni çevirip kaptan köşküne çıkmak lazım. Yandaki yolcuyla tartışırsak kayalıklara çarparız. Ayşegül Güven | WSJ Türkiye
Ankara'da İki Taraf da 'Manipülasyon' Diyor
CHP'nin Ankara adayı Mansur Yavaş ve İstanbul adayı Mustafa Sarıgül, görevlilere 'sandık başından ayrılmayın' çağrısı yaptı. AKP’nin Ankara adayı Melih Gökçek ise yüzde 50 oyla kazanacağı görüşünde. AKP Genel Başkan Yrd. Mustafa Şentop, 51 ilden aldıkları sonuçları açıkladı: AKP: % 48,2, CHP: 26,7, MHP: 13,6 BDP: 3,2 AKP'nin Ankara adayı Melih Gökçek, Cihan Haber Ajansı'nın sonuçlarda manipülasyon yaptığını iddia etti. AK Parti İstanbul İl Başkanı Babuşçu: AK Parti karşıtı cephe ve o cephenin adayı olan Mustafa Sarıgül kaybetmiştir. CHP Sözcüsü Haluk Koç: Şimdi kazandıklarını ilan edenlerin birkaç saat sonra utanmasını bekliyoruz. İstanbul'da ve Ankara'da AK Parti önde gidiyor. İzmir'de CHP birinci parti. Diyarbakır'da BDP önde. AK Parti ikinci sırada. CHP'li Antalya Büyükşehir Belediyesi'nde AK Parti önde gidiyor. 30 Büyükşehir Belediyesi'nin 23'ünde AK Parti, 5'inde CHP, 1'inde MHP önde. BDP de bir Büyükşehir'de önde gidiyor. 16 yeni Büyükşehir'den 13'ünde AK Parti önde gidiyor. AK Parti 56 ilde önde gidiyor. CHP'nin önde gittiği iller: Edirne, Kırklareli, Çanakkale, Tekirdağ, İzmir, Muğla, Aydın, Burdur, Sinop, Giresun ve Eskişehir MHP'nin önde gittiği iller: Isparta, Adana, Osmaniye, Bartın, Karabük, Kars, Iğdır BDP'nin önde gittiği iller: Tunceli, Diyarbakır, Şırnak, Batman, Hakkari, Siirt, Bitlis 30 Mar 2014 Güncelleme 22:36 TSİ | Konular Türkiye, 2014 Yerel seçim CHP’nin Ankara’da şu ana kadar yüzde 50 civarında oy aldığını söyleyen Mansur Yavaş, bazı haber kanallarının Ankara’da kasten AK Parti’nin yüzde 5 ila 10 puan farkla önde olduğunu öne sürerek, seçim görevlilerinin sandık başından ayrılmalarını sağlamaya çalıştıklarını belirtti. CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül de, seçim sonuçlarıyla ilgili manipülasyon yapıldığını öne sürdü. Sarıgül Twitter mesajında, “Değerli gençler sonuçlar kesinleşinceye kadar kesinlikle sandıkların başından ayrılmayalım. Manipülatif sonuçlara itibar etmeyelim” açıklamasını yaptı. 'Yüzde 50'ye 39 kazanacağız' AK Parti’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Melih Gökçek, Ankara'da seçimlerin tahmin ettiği gibi geçtiğini söyledi. Sonuçların Ankara'da 'AK Parti için %50, CHP için de %39 olacağını savundu. Gökçek'e göre de sonuçların açıklanmasında manipülasyon var. Açıklamaları şöyle: 'Seçim sırasında özellikle önce bizi Ankara, İstanbul gibi yerlerde düşük gösterip manipülasyon yapacaklar ve insanları sokağa dökecekler demiştim. Cihan Haber Ajansı tamamen manipülasyon yaparak gerçek dışı verilerle ortalığı karışıtmaya çalışıyor, kimse inanmasın. Bunun uzantısı olarak da Ankara'nın CHP adayını kullanıyorlar. Bir de baktık ki açıklama yapıp 'Çankaya'da öndeysek seçimi aldık' dedi, hadi canım sende. Ankara'da 25 ilçe var, çevre ilçeler 17 tane. 17 ilçeyi biz kazanırken bir de bakıyorsunuz CHP Ankara’da kazanmış, tam bir akıl tutulması ve manipülasyon. Kimse itibar etmesin. Ankara'da netice 50’ye 39 bitecek. Ben bu işi bilen ve iyi anket yapan biriyim.' AK İstanbul'da zaferini ilan etti AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu, kendilerine ulaşan sonuçlara göre mevcut Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın İstanbul’u kazandığını iddia etti. Babuşçu, parti taraftarlarını ‘sükûnete davet ederken, “Biz başbakanımızın teşkilat mensupları olarak seçim kurullarının çalıştığı bütün okullarda oy tasnifinin devam ettiği, okulda sandıkta sorumlu olan arkadaşlarımız sürekli bize sonuçları aktarıyorlar” dedi. Babuşçu “Şu andaki verilere göre büyük bir memnuniyetle ifade ediyorum ki İstanbul Kadir Topbaş’la devam ediyor.” Kendi teşkilatlarından akan sonuçları kesin tayin ettikten sonra paylaştıklarını belirten Babuşçu, “İstanbul açısında iki kaybedeni var: Babuşçu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2009 yerel seçimlerinde Topbaş’la yarışı kaybettiğini aktarırken, “2009’da da manipülasyonlar karşısında AKP karşısında yenilgiyi tadan ve onu kendisi açısından zafer olarak gören Kılıçdaroğlu genel merkeze yürümüştü. Şimdi AKP Sarıgül’e de yenilgiyi tattırarak onu da genel merkeze gönderiyor.” Dedi. AKP İstanbul İl Başkanı, partilileri de kutlamalar konusunda uyarıp, “Bu sonuçlar içinde farklı provokasyon içinde olanlara fırsat vermeyeceğiz. Şu anda bile birkaç uyduruktan kanal sonuçları manipüle etmeye çalışıyor. Biz sonuçların tamamı elimize geçtiğinde coşkumuzu bir kere daha göstereceğiz” dedi. CHP Ankara'da net İstanbul'da ısrarlı CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, kendi sandık görevlilerinden aldığı bilgileri açıkladı. Salıcı, İstanbul'da oyların yüzde 39'unun sayıldığını söyledi. Salıcı'nın açıklamalrına göre CHP'nin oy oranı yüzde 39,02, AKP'nin yüzde 37,72, MHP'nin yüzde 3,29. CHP Genel Başkan Yardımsıcı Umut Oran Twitter mesajında 'CHP'nin vefakar partilileri, Anadolu Ajansı 'nın haberlerine itibar etmeyin moralinizi bozmayın Ankara'da öndeyiz, İstanbul'da başa baş gidiyoruz' ifadelerini kullandı. Kaynak: Al Jazeera
İşte Resmi Olmayan Sonuçlara Göre İl İl Kazananlar
Üç büyük şehirde tablo değişmedi. CHP’ İzmir’i kaptırmadı. İstanbul ve Ankara AK Parti’de kaldı. Melih Gökçek Ankara'da 5'inci kez kazandı. Mansur Yavaş CHP'nin oylarını yükseltse de Gökçek'in gerisinde kaldı. Mustafa Sarıgül İstanbul’da Kılıçdaroğlu’nun 2009’da aldığından fazla oy topladı, ancak Topbaş’ı deviremedi. CHP kalesi İzmir’de yüzde 6.63 oy kaybetti. İzmir’in ilçelerinin 23’ünü CHP, 5'ini AKP, ikisini de MHP aldı. MHP’nin Türkiye genelinde oy oranı değişmedi. Ancak sahip olduğu 10 belediye başkanlığı sayısını 8’e düşürdü. 3 şehri teslim eden MHP’nin kazandığı yeni il Mersin. 30 büyükşehirin 18’ini AK Parti aldı. 5 şehri CHP, 3’ünü ise MHP kazandı. Bağımsız Mardin Adayı ile birlikte Diyarbakır ve Van ile birlikte BDP hepsi Güneydoğu’da 3 büyükşehiri elde etti. Şanlıurfa’da Osman Baydemir BDP’nin oylarını üçe katladı. Ancak AK Parti adayı eski vali Celalettin Güvenç’in yarısı kadar oy alabildi. MHP İstanbul’da varlık gösteremedi. MHP oyları ilk kez seçime giren HDP’nin aldığı yüzde 4.84’ün gerisinde kaldı. Güneydoğu’da sürpriz yok. BDP var olan belediye başkanlıklarına 3 yeni il daha ekledi. Toplam 115 belediye BDP’de. Ahmet Türk Mardin'de tek bağımsız aday olarak seçimi kazandı. Al Jazeera Türk
Türkiye'nin İlk Süryani Belediye Başkanı
Türkiye’de ilk kez Süryani bir belediye başkanı seçildi. Februniye Akyol, Ahmet Türk’le birlikte eşbaşkan olarak Mardin’i yönetecek. Ahmet Türk yüzde 52,6 gibi yüksek bir oy oranı ile Mardin’in yeni belediye başkanı oldu. Mardin’deki seçimin bir başka özelliği de ilk kez Türkiye’de Süryani bir belediye başkanının seçilmesi. Februniye Akyol, Ahmet Türk’le birlikte eşbaşkan olarak Mardin’i yönetecek. Mardin doğumlu 25 yaşında bir Süryani. Kentteki tüm dilleri konuşabiliyor. Marmara Üniversitesi Sigortacılık bölümünü bitiren Akyol Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Süryani Dili üzerine yüksek lisans yapıyor.Onedio