'Ulusal Güvenliğimizi Tehdit Eden Çeteleri Temizleyeceğiz'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel yapıyla ilgili, 'Ulusal güvenliğimizin tehdidini bu tür çetelere asla yaptırtmayız. Onları da temizleyeceğiz' dedi.ANKARA Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Al Jazeera Türk kanalında yayınlanan ve internet sitesinde de yer alan röportajında, Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'de Anayasa'nın kendilerine verdiği görevler neyse bu görevleri bu çerçevede yürüteceğini belirtti. 'Tabii bizim şu andaki sistemimiz bir başkanlık sistemi değil' ifadesini kullanan Erdoğan, şunları dile getirdi: 'Ama yarı başkanlık sistemine benzer bir yapı bizde mevcut ve bu yapı içerisinde bizler seçilmiş bir başbakan ve ilk defa halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak, birlikte el ele vermek suretiyle gerek ülkemizin gerekse bölgenin aynı zamanda uluslararası ilişkilerde farklı bir Türkiye'yi ki biz bunu seçimlerde 'Yeni Türkiye' adıyla sürekli işledik, inşa etmek üzere çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Tabii çok yoğun bir çalışmaydı bu. Gerek demokraside gerek ekonomide çok yoğun bir çalışmayla geleceğe yürüyoruz. Öncelikle Türkiye'de tabii halkımızın bize olan teveccühü burada çok farklıydı. Biz partimizin şahsımı aday göstermesiyle bu seçime girdik. Ama ana muhalefet partisi ve diğer bir muhalefet partisi Türkiye'deki diğer muhalefet partilerini de yanına almak suretiyle 13-14 parti destekleyerek bir aday çıkardılar ve bunun yanında bir diğer aday daha vardı. Dolayısıyla üç aday yarıştık sonunda halkımızın yüzde 52'sinin oylarıyla cumhurbaşkanlığına seçilmiş olduk.' Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Tabii bu gelecek süreci çok farklı bir şekilde biz inşa edeceğiz ve bunun adı bir defa Yeni Türkiye... Yeni Türkiye tabii farklı olacak ve bu seçim bildiğiniz gibi ilk turda biten bir seçim oldu, ikinci tura kalmadı. İlk kez böyle bir şey gerçekleşmiş oldu. Bu noktada da çok anlamlı' değerlendirmesinde bulundu. Göreve başladıklarından bu yana dokuzuncu seçimi geride bıraktıklarını anımsatan Erdoğan, 'Dokuz seçimde de sürekli olarak oylarını arttıran bir hareket ve sürekli olarak da halkımızın teveccühünü kazanan hamdolsun bir cumhurbaşkanı olduk' diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: 'Şimdi tabii biz burada inşallah atayacağımız değerli başbakanımızla beraber ve aynı zamanda ülkemizde şu andaki iktidarla el ele vererek, 12 yıllık tecrübemizi çok daha farklı bir şekilde işleyeceğiz. Bu deneyimi gerek cumhurbaşkanlığı makamı gerek iktidar makamı olarak dayanışma içerisinde Türkiyemizin ve ülkemizin tüm halkının imkanlarını daha da arttırma üzerine inşa edeceğiz ki aydınlık yarınların Türkiye'si çok farklı olsun. 2023 hedeflerine çok daha farklı ulaşalım istiyoruz. Bunu da başaracağız.' 'Değerler noktasında, fikri planda en ufak bir ayrılığımız söz konusu değil' 'Başbakan olarak neden Ahmet Davutoğlu'nun seçildiği'ne ilişkin soru üzerine Erdoğan, 'Şimdi tabii şunu özellikle ortaya koymak lazım; Görevlendirme noktasında yaptığım tüm istişarelerde, çok geniş kapsamlı bir istişare yaptım ve bugüne kadar yani bir başbakan olarak, bir genel başkan olarak hayatımı hep istişareler üzerine bina etmişim' ifadesini kullandı. Erdoğan, şunları söyledi: 'Çünkü bizim biliyorsunuz medeniyet perspektifimiz içerisinde istişarenin yeri çok farklıdır. İnancımızda da istişarenin yeri çok farklıdır. Ve Türkiye'de hiçbir siyasi parti bu denli geniş kapsamlı bir istişareye dayalı olarak adayını tespit etmez. Biz adaylarımızı da böyle tespit ederiz. Başbakan adayımızı da tespit ederken Türkiye genelinde partimizin özellikle tabanında bu işte söyleyecek sözü olan bütün arkadaşlarımızı en üst kuruldan en alt kurula kadar dinledik.' Cumhurbaşkanı Erdoğan, istişareler sonucunda ve partinin tüm kurullarından alınan kanaatler neticesinde Davutoğlu'nun aday olduğunu hatırlatarak, 'Burada bir hassasiyet var. Tabii ben göreve geldiğimde, danışman olarak Ahmet Bey yanımda göreve başladı ama ben Ahmet Bey'i o gün tanımadım. Ahmet Bey'i daha geçmişten tanıyorum' dedi. Davutoğlu'nun o dönemde üniversiteye dönme arzusunun olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biz dedik ki 'Artık bak buraya kadar danışman olarak geldin, Abdullah Bey'in yanında çalıştın, şimdi bizim yanımızda çalıştın, bundan sonra sizi çok daha farklı görevler bekleyecek. Siz bugüne kadar teorisyendiniz. Şimdi bundan sonra bu işin pratiğini de yapmak suretiyle teoriyle pratiği bir araya getirecek ve ülkemize, milletimize bu şekilde çok daha faydalı olacaksınız'. Ve zaten değerler noktasında, fikri planda en ufak bir ayrılığımız söz konusu değil. Ve çalışkan bir kardeşimiz, arkadaşım. Buna inanıyorum, buna güveniyorum. Burada çalışmak çok önemli. Yani bu biraz böyle keyfilik kabul etmez, çok koşturmayı ister. Dışişleri Bakanlığında, bu noktada başarılı bir performansı Sayın Davutoğlu ortaya koydu. Şimdi de inşallah gerek ülke içi gerek ülke dışı beraberce koşturacağız. Bakanlarımızla beraber inşallah ülkemizi çok daha farklı bir yere taşıyacağız.' 'Devlet içerisinde devlet asla olmaz' Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Görev süresi dolan Sayın Abdullah Gül ile ilişkiniz nasıl?' sorusuna şu yanıtı verdi: 'Abdullah Gül'le aynen Dışişleri Bakanı olduğu zaman, kendisini cumhurbaşkanlığına aday gösterdiğimizde aramızdaki hukuk ne kadar sıcaksa şu anda da bu hukuk aynı şekilde sıcaktır. Tabii partimizin içerisine fitne sokmak isteyenler, tefrika sokmak isteyenler bu tür şeyleri 7 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde zaman zaman Abdullah Bey'le benim aramda, zaman zaman hanımlarımız arasında bu tür ayrılıkların olduğunu net işlemişlerdir, bundan sonra da işleyebilirler. Ama onların hiçbir zaman bu attıkları adımlar tutmamıştır, bundan sonra da tutmayacaktır. Çünkü biz sıradan bir parti değiliz. Bu bir davadır ve bu davaya gönül verenler artık inanıyorum ki kıyamete dek bu anlayış içerisinde o kardeşlik duygusu içerisinde bu hizmeti sürdüreceklerdir.' 'Paralel yapı ile çekişmeyi nasıl bir sonuca bağlayacaksınız?' sorusu üzerine Erdoğan, iktidarları döneminde, bu grubun, kendilerine önceleri bir cemaat anlayışı içerisinde yaklaştığını belirterek, 'Biz tabii elimizden gelen her türlü desteği ülkemizdeki yasalar çerçevesinde verdik. Fakat zaman içerisinde bu maalesef bir çeteleşmeye, bir mafyalaşmaya, bir paralel devlet yapılanması süreci içerisine girdi. Ve paralel devlet yapılanması olarak da bizim artık resmi kayıtlarımıza girmiştir' değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları vurguladı: 'Milli Güvenlik Kurulu olarak bu isimle artık tescil edilmiştir, böyle bir durumu vardır. Şu anda tabii kurumlarımız içerisinde bunların temizliğine yönelik çalışmalar başlamıştır. Cumhurbaşkanı olarak görev süreci içerisinde ben bunun mücadelesini devam ettirmeyi ulusal güvenliğimize bir tehdit olması sebebiyle yapmak zorundayım. Aynı şekilde başbakanım, aynı şekilde kabinemiz bu mücadeleyi tüm kurumlarımızla beraber sürdürmek durumundayız. Çünkü burada bir ulusal güvenliğimizin tehdidi söz konusudur. Biz ulusal güvenliğimizin tehdidini bu tür çetelere asla bir defa yaptırtmayız. Onlara karşı da bu mücadeleyi de güçlü olarak veririz ve onları da temizlemek durumundayız ve bunu temizleyeceğiz. Gerek ulusal gerekse uluslararası bazda bu mücadelemiz kararlı bir şekilde sürecek.' Erdoğan, 'Tabii bunlar hep geçmişte cemaat diye anılmışlardır ama şunu söyleyeyim ki bizim Türkiye'de cemaatlerle bir problemimiz yoktur. Ama bunlar cemaat olmaktan çıkmış, artık bir çete haline dönüşmüştür ve daha da ileriye giderek devletin birimlerinde yapılanma içerisine girmiştir. Devlet içerisinde devlet asla olmaz' ifadesini kullandı. 'Bu mücadelenin nasıl olacağı' sorusuna da Erdoğan, 'Bunların hepsi başladı yapılmaya, bunlar yapılıyor şu anda, tabii. Bakın şu anda emniyet teşkilatı içerisindeki yapılanmada birçok isim şu anda hukukun genel çerçevesi içerisinde tutuklanmaya başladılar ve serbest kalacak olanlar serbest kalıyor ama tutuklanması gerekenler tutuklanıyor, daha işin başındayız' karşılığını verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi: 'Ama bundan sonraki süreç de bu aynı kararlılıkta devam edecek. Bu sadece emniyetteki yapılanmadır. Diğer kurumlarımızın içerisindeki yapılanmalar var. Bulundukları görev yerlerinden farklı yerlere bunların tayinleri çıkmıştır, bazıları açığa alınmıştır, bunlar devam ediyor. Birçok yasal düzenlemelerle, çünkü süreç itibariyle Meclis'in kapandığı bir zamana da tabii bu rastgeldi. Ama yeni yasama yılıyla birlikte bu çok daha kararlı bir şekilde sürdürülecektir.' 'Ülkemizde bir defa en ufak bir operasyona müsaade etmeyiz' Cumhurbaşkanı Erdoğan, röportajda dış politikaya ilişkin soruları da yanıtladı. 'Irak'ta bağımsız Kürdistan için çalışmalar yapıldığının' ifade edilmesi ve 'Türkiye Kürtleri açısından durum nedir?' sorusunun yöneltilmesi üzerine Erdoğan, 'Şimdi şunu çok açık net söylemek durumundayım. Bir defa Türkiye'de benim Kürt vatandaşlarımın sorunu noktasında, benim ne kadar sorunum varsa Kürt vatandaşlarımın da o kadar sorunu vardır. Yani böyle bir ayrımcılık falan söz konusu değildir' dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: 'Ama Türkiye'de maalesef bunu farklı bir perspektif içerisine oturtup 'Kürt sorunu' veya 'Kürt meselesi' diye ifade etmişlerdir. Yani buna Kürt meselesi dediğiniz zaman bunun karşısına Türk meselesi de çıkar, Laz meselesi de çıkar, Arnavut meselesi de çıkar, Arap meselesi de çıkar, Boşnak meselesi de çıkar bunların hepsi çıkar. Ama tüm ülkemizdeki etnik unsurların kendilerine has sorunları vardır ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu sorunları minimize eden AK Parti iktidarından başka bir iktidar olmamıştır, bunu biz başardık. Ve şu anda bu bölgelerin hepsinde madden ve manen altyapıdan üstyapıya varıncaya kadar birçok hizmetleri eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, enerjide, tarımda bütün bunlarda bu hizmetleri vermiş bir iktidar olarak biz yolumuza devam ediyoruz. Şunu özellikle söylüyorum; Biz 780 bin kilometrekare üzerinde bir ülkeyiz. Ülkemizde bir defa en ufak bir operasyona müsaade etmeyiz. 36 etnik unsur vardır bizim ülkemizde. Hepsi de bizim açımızdan birdir, aynıdır ve benim için Türk neyse Kürt de odur, Arap da odur, Boşnak da odur, Arnavut da odur. Hepsini, 'Yaradılanı severiz yaradandan ötürü' anlayışıyla seviyorum, seviyoruz.' 'İnşallah Irak, birlik beraberlik içerisinde yeniden ayağa kalkar diye dua ediyorum' Kuzey Irak'taki gelişmelere de değinen Erdoğan, 'Biz bir defa Irak'ın genelinde toprak bütünlüğünün korunmasından yanayız. Bölünmesini asla arzu etmeyiz. Son gelişmeler bizi ciddi manada üzmüştür. Yani biz orada ne mezhepsel bir ayrışmayı ne etnik bir ayrışmayı arzu etmiyoruz' değerlendirmesini yaptı. Irak halkının bir ve beraber olmasını istediklerini dile getiren Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi: 'Fakat tabii ki bu son gelişmeler, Suriye'deki gelişmelerde bağlantılı olarak bu şekilde gelişmesi hepimizi yaralamış, bölgeyi yaralamış, tabii ister istemez burada birçok tavırları almak zorunda kaldık, kalıyoruz. Bunun bir an önce aşılması, tabii bizim de en önemli sorunumuz. Geçmişte Maliki ile olan süreç maalesef hiç iyi gitmedi. Bizim onlarla ilişkilerimiz çok çok ileriydi ve kendilerine her alanda her türlü desteği verebileceğimizi söylememize rağmen bu tür uyarıları yapmamıza rağmen dinlemediler ve şu anda onun bedeli ödeniyor. Fakat Meclis'te başkanın seçilmiş olması, ardından cumhurbaşkanının seçilmiş olması, ardından da başbakanın seçilmiş olması, şimdi artık kabinenin bir milli mutabakat hükümeti olarak gerçekleşecek olması umutlarımızı yeşertiyor. Şimdi onun beklentisi içerisindeyiz. İnşallah Irak, birlik beraberlik içerisinde yeniden ayağa kalkar diye dua ediyorum.' 'ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'in, Irak'ta çözümün Kürt, Sünni ve Şii federasyonlardan geçtiği' şeklindeki sözlerinin hatırlatılmasına ve 'Komşuların evinde federasyon sizin için ne ifade ediyor?' diye sorulması üzerine ise Erdoğan, 'Tabii onların başından itibaren arzuları buydu. Yani Irak'ı bölmek ve bunların tabii haritalarını falan gördük. Ama bir bölünmüş Irak ne yapar, bütün o gücü kaybettirir ve içerideki bu çatışmalar hiçbir zaman bitmez. Bu tabii çok çok tehlikeli bir süreç. Yine ben bütün bunlara rağmen Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasını savunuyorum. Böyle bir bölünme meydana geldiği zaman da burada tabii yapılacak artık herhangi bir şey de kalmayacaktır. Ama arzumuz toprak bütünlüğünü savunmaktır, Irak'ın birliğini, beraberliğini savunmaktır. Çünkü ne kadar birlik beraberlik güçlü olursa o ülke o kadar güçlü olur' cevabını verdi. 'El Kaide biliyorsunuz IŞİD'i doğurmuştur' IŞİD'in Irak'taki saldırılarına yönelik bir soru üzerine Erdoğan, 'Tabii bunun biliyorsunuz kaynağında Suriye yatıyor, kaynağında El Kaide yatıyor' dedi. Bütün bunlarla ilgili geçmişte yaptıkları açıklamalar olduğunu dile getiren Erdoğan, 'Ve Suriye'de başlayan bu hareketlenme özellikle örgütlerin sayısının artışının altında da ne yazık ki zalim Esed yatmaktadır. Esed'in Suriye'deki bu bölücülüğü Suriye'yi paramparça böyle bir hale getirmiş olması, ne yapmıştır örgütleri doğurmuştur' açıklamasını yaptı. Erdoğan, şöyle devam etti: 'Örgütler sağlıklı bir yönetimin olmadığı ülkelerde meydana gelir. Terör de oralarda meydana gelir terör de oralarda yaygınlaşır. Tabii bu gelişmeler neticesinde El Kaide biliyorsunuz IŞİD'i doğurmuştur. Şimdi IŞİD Suriye'den başlattığı hareketini maalesef Irak'a doğru devam ettirmiş ve Irak içerisinde de bu süreç devam ediyor. Yani temenni ederiz ki Irak Devleti yeni hükümetiyle beraber bu doğan kaosu ortadan kaldırır. Çünkü kaostan beslenen bu tür örgütlere de böyle bir fırsatı vermemiş olur diye düşünüyorum, temennim o. Bizim de biliyorsunuz 49 konsolosluk görevlimiz orada. Şimdi IŞİD bir taraftan 'biz Müslümanız' diyor ama öbür taraftan Müslüman olan 49 insanı orada rehine olarak tutuyor. Şimdi bir Müslümanın bir Müslümana bundan daha büyük zulmü olabilir mi? Bunun olmaması lazım, bu insanların bırakılması lazım. Bunların evlatları var, bunların eşleri var ve bütün bunların hepsi, yani beyleri ne zaman gelecek? Orada iki tane çocuk var, üç tane bayan var. Bütün onlar orada şu anda bir esir durumunda. Bunlar tabii ki bizi ve halkımızı ciddi manada üzmektedir. Temenni ederim ki aklı selim hakim olur ve bu 49 tane rehinemiz de sağ salim ailelerinin yanına dönerler.' Erdoğan, bir soru üzerine de konsolosluk görevlileriyle ilgili istihbarat örgütlerinin çalışmalarını yürüttüklerini söyledi. Erdoğan, 'Bu tür irtibatları kurmak suretiyle de tabii bunu en ideal hangi yolla çözeriz bunun gayreti içerisindeyiz. Bütün mesele oradan salimen herhangi bir bizler için aileleri için ülkemiz için üzüntü doğuracak netice olmaması' dedi. 'Örgüt örgüttür, devlet devlettir' 'Bu kriz ile ilgili bazıları Irak Şam İslam Devletinin rehineleri serbest bırakma karşılığında, 'kendilerini meşru olarak tanımanızı' istediğini iddia ediyor. Bu doğru mu?' yönündeki bir soru üzerine de Erdoğan, 'Şimdi Türkiye Cumhuriyet devletinin bir defa böyle bir örgütü kalkıp da medya dedikodularıyla değerlendirmesi mümkün değil. Örgüt örgüttür, devlet devlettir' ifadesini kullandı. Irak'ta yaşananlar ve Türkiye'nin yardımlarının sorulması üzerine de Erdoğan, şu anda Irak'taki Sünni, Şii, Yezidi kim olursa olsun hiçbir ayrıma tabi tutmaksızın insani yardımları en ileri derecede devam ettirdiklerini bildirdi. Çok sayıda Yezidi'nin şu anda Türkiye'de misafir edildiğini de hatırlatan Erdoğan, 'Bunların bir kısmı okullarımızda bir kısmı çadırlarda... Bütün gıdaları, ilaçları her şeyi verilmek suretiyle aynı zamanda dağlarda olanlara helikopterlerle insani yardımlar götürdük ve 150'ye yakın tır aynı şekilde gıda, ilaç yardımlarını oraya taşıdılar, götürdüler ve Kuzey Irak yerel yönetimiyle sıcak bir irtibat halinde onlara bu desteklerimizi sürdürmeye devam ediyoruz' dedi. Erdoğan, ayrıca bölgedeki Sünnilere, Araplara ve Türkmenlere de aynı şekilde bu tür yardımları sürdürdüklerini hatırlatarak, şunları dile getirdi: 'Bunu bir komşuluk görevi olarak gördüğümüz gibi insani, İslami görev olarak da görüyoruz ve bu görevi de yerine getirmek bizi mutlu ediyor. Tabii ki şu anda bu bir süreç, bu sürecin sağlıklı bir şekilde yürümesi de bizim için çok çok önemli. Özellikle şu anda sınır ilimizde Şırnak'ta bu tür bir yığılma söz konusu. Biliyorsunuz bir de Suriye'den gelen 1 milyon 250 bin şu anda sığınmacı var ülkemizde. Onları da aynı şekilde bizler bir ensar anlayışıyla kucakladık, onlara bakıyoruz. Bunların bir kısmı konteyner kentlerde, bir kısmı çadır kentlerde, bir kısmı da ülkemizin değişik vilayetlerinde kiraladıkları evlerde kalıyorlar. Bu süreçte de bizim şu ana kadar yaptığımız yardım yaklaşık 3,5 milyar doları aşmış vaziyette. Şimdi onlara yönelik tabii bir anlayış da geliştirdik. Yeni bir yasal düzenlemeyle Türkiye'de iş sahibi olabilmelerine yönelik yasal bir altyapı oluşturuyoruz ki bu bizim kardeşlik anlayışımızın gereği olarak bunlar da Türkiye'de çok çok zor durumlarda kalmasın istiyoruz.' 'Türkiye bölgenin en büyük Sünni ülkesi kabul ediliyor. İran ile yan yana koyduğumuzda, bazılarına göre İran daha aktif, daha hızlı hareket eden, her yerde bağlantıları ve kolları olan, Suriye, Irak, Lübnan, Yemen ve her yerde gücü var. Türkiye nerede?' denmesi üzerine Erdoğan, 'Şimdi ben diliyorum ki 'La Sünni'ye, La Şii'ye illa İslamiye İslamiye. Biz Müslümanız. Allah bizleri en sevgili varlık olarak, insan olarak yarattı. Dolayısıyla eşrefi mahlukat olarak yaratılmış olan insana bizler değer vermemiz gerekir. Dolayısıyla bu değeri vermediğimiz takdirde bunun bedelini biz ama bu dünyada ama ölüm ötesinde çok ağır öderiz diye düşünüyorum böyle inanıyorum. Onun için de bizde Şii, Sünni ayrımı söz konusu değil. Şu anda biz sadece insan olarak bakıyoruz' değerlendirmesini yaptı. 'Gazze'de herhangi bir çözüm durumunda şartlar ne olmalı?' Erdoğan, 'Gazze'de herhangi bir çözüm durumunda şartlar ne olmalı?' sorusunu yanıtlarken de Gazze'nin kendileri için bir 'kanayan yara' olduğunu söyledi. Türkiye'ye getirilen yaralıları ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, yaralılar arasında çok sayıda çocuk olduğunu, çoğunun da kötü durumda bulunduğunu aktardı. Bir ateşkese girildiğini anımsatan Erdoğan, bu ateşkesin süresiz ve kalıcı olması temennisinde bulundu. Altyapısı ve üstyapısı çökmüş bir Gazze ile karşı karşıya olduklarını ve donörler toplantısında verilen sözleri hatırlatan Erdoğan, 'Bütün bunların yanında tabii bizler orada da çok daha Katar gibi aktif olmanın gayreti içerisindeyiz. Temennim odur ki; başta Suudi Arabistan gibi ülkeler bu donörler toplantısında verdikleri sözleri süratle yerine getirirlerse buranın altyapısını yeniden imar etmeye, inşa etmeye hep birlikte gayret ederiz ve oradaki yavrular okullarına başlayacak' dedi. Okul sezonunun geldiğini de hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi: 'Şu anda okullarına henüz başlayamıyorlar böyle bir durumları söz konusu. Bunların önünü açmamız lazım ve burada insanlık olarak her türlü gayretin içerisine girmemiz gerekiyor. Şimdi ayın üçünde ve dördünde NATO Liderler Zirvesi var, buradan oraya geçeceğim ve Liderler Zirvesi'nde de ben bunu gündeme taşıyacağım. Tabii Amerika orada, NATO ülkeleri orada. Hepsiyle bu konuları birebir de görüşeceğim ama genel görüşmelerde de bunu gündeme taşımak istiyorum. Çünkü bu sorun bir insanlık sorunudur. Sadece bir Filistin-İsrail sorunu değildir. Bu sorunu artık kökünden çözmek durumundayız ve ardından da biliyorsunuz Eylül ayının sonuna doğru Birleşmiş Milletler Genel Kurulu geliyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda da bunu gündeme taşımak durumundayız. Temennim odur, artık bu İsrail – Filistin sorununu şöyle kalıcı bir şekilde çözelim, kan dursun, ölüm dursun.' 'Mazlumun yanında olmak eğer suç olarak kabul ediliyorsa biz o suçu çoktan üstlendik...' Erdoğan, 'İsrail tarafından da size yöneltilen suçlamalar var. Sizin Katar ile Hamas'ı desteklemek için bir ittifak oluşturduğunuz söyleniyor. Bu konudaki cevabınız nedir?' sorusunu yanıtlarken de 'Çok açık net söyleyeyim. Bir defa burada gerek Katar gerekse Türkiye olarak mağdurun, mazlumun yanında olmak eğer suç olarak kabul ediliyorsa biz o suçu çoktan üstlendik' cevabını verdi. Burada mazlum bir Gazze halkı olduğunu ve İsrail'in acımasız olarak bombalar yağdırdığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: 'Ve bu bombaların altında bütün binalar yıkıldığı gibi o yavrular öldürülüyor. Şu anda 2 bin 200'e yakın burada insan öldü ve on bini aşkın insan yaralı vaziyette. Yani bütün bunları vuran... Şimdi aynı şekilde sormam lazım yani acaba İsrail'de kaç kişi öldü? Bütün bu olaylar karşısında bir çocuk öldü diye İsrail çok farklı bir şekilde saldırının temposunu arttırırken öbür tarafta 250 çocuğun ölmesini biz bir kenara koyabilir miyiz? Adalet denilen bir şey var, insan hakları denilen bir şey var ve bu daha da hızlı artarak devam ediyor. Bunun önüne geçmek eğer bir suçsa ben bu suçu kabul ediyorum. Ama Türkiye olarak biz asla mazlumların yanında olmayı erteleyemeyiz. Biz her zaman mazlumun yanında olduk ve Katar'ı bu noktada gerçekten duruşundan dolayı da hep takdir ettim, takdir ediyorum. Ve burada biz el ele verdik. Aynı şekilde Suriye'de de el ele verdik. Suriye'de de mazlumların yanında kaldık. Bizim yapmamız gereken budur, siyasetçiye düşen budur. Eğer insan haklarına inanıyorsak yapmamız gereken de budur. Biz bunu yapıyoruz. Bundan dolayı da kimsenin rahatsız olmaması gerekir.' Türkiye ile Katar arasında birçok konuda çözüm için koordineli bir siyasi uyum olduğunun hatırlatılması üzerine Erdoğan, 'Demek ki biz ortak payda yakaladık. Bu ortak paydada insan hakları evrensel beyannamesinde belirlenen şartların bir defa yerine getirilmesidir. İlkeli olmak, bu çok önemli. Devletler adaletle ayakta dururlar. Eğer adalet denilen o anlamlı kavram kaybolduğu anda siz de kaybolursunuz. Demek ki bizi bir araya getiren adalettir' diye konuştu. Katar'la Türkiye'nin bunu yakaladığını vurgulayan Erdoğan, 'Barış için, özgürlük için, adalet için verilen mücadelede bizim el ele olmamızdan daha doğal ne olabilir? Ama ne yazık ki bundan uzak olanlar da var. Onlara da söyleyecek bir şeyim şu anda yok. Onları da inşallah Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda söyleriz' dedi. Mısır ile ilişkiler Gazze konusunun çözümü için anahtarlardan bir tanesinin de Mısır'ın elinde olduğunun ileri sürülerek, 'Mısır ile neden ilişkileri tekrar Gazze için başlatmıyorsunuz?' denmesi üzerine Erdoğan, kendilerinin verdiği demokrasi mücadelesine değindi. Dünya ülkelerinin lafa geldiği zaman hep demokrasiyi konuştuğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Demokrasi nedir? Demokrasi bir toplumun kendi tercihlerinin kendi siyasi tercihlerinin kabul görmesidir ve o irade istikametinde bir siyasi bir iradenin tecelli etmesidir. Mısır'da böyle bir siyasi irade tecelli etmiştir. Nedir o? Yüzde 52'yle Mursi Mısır'da seçilmiştir. Mısır'da yüzde 52 halkının oyunu alarak cumhurbaşkanı seçilen Mursi'ye daha kendi kabinesini dahi tam manasıyla kuramadan hemen hemen bir yıl geçmemişti ki burada bir askeri darbenin yapılmış olmasını demokrasiye inanmış bir insan olarak benim kabul etmem mümkün değildir. Ve biz 2012'deki yine İsrail-Filistin arasındaki barış görüşmelerinde biz devredeydik. Hatta biz orada şunu söyledik. Bizim derdimiz üzümü yemektir. Buradaki arabulucu rolünü Mısır oynasın biz üzerimize düşen görev bize neyse biz o görevi yerine getirelim. Şu anda da Mısır bu işi çözebiliyorsa Mısır bu işi çözsün, biz takdir ederiz. Ama burada böyle bir sürecin içerisinde çok farklı bir rolü oynamak altyapılarda olabilir ama kişisel olarak ben kendi değerlerimle, ilkelerimle de ters düşmek istemem.' 'O seçim güdümlü bir seçimdir' Mısır'da Sisi'nin yüzde 95'ten daha fazla bir oy oranı ile Cumhurbaşkanı seçildiğinin hatırlatılması üzerine ise Erdoğan, 'Şimdi bir defa, orada bir seçim olmadı. O seçim güdümlü bir seçimdir' dedi. Mısır'da seçimle gelmiş bir cumhurbaşkanının hapse atıldığını anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu: 'Daha bir yıl içerisinde. Ona bir defa her şeyden önce saygı duyulmamış o darbeyle gönderilmiştir. Darbeyle gönderildikten sonra gelen bu yönetim bir defa demokratça isteyenler seçime girememiştir. Ya kimi istiyorsak onlar seçime girebilir denmiştir. Dolayısıyla orada şu anda hükümet kurma noktasında veya aday olma noktasında birçok parti seçime girememiştir. Bakın şu anda 2012'de Refah Sınır Kapısı ne durumdaydı şu anda Refah Sınır Kapısı ne durumda? Sormazlar mı; Refah Sınır Kapısı niye açılmadı, niye insani yardımlar girmedi diye sorulmaz mı? Bakın yakın siyasi tarihte bir günde 5 bin, 6 bin insanın öldürüldüğü başka bir ülke yoktur. Ama Mısır'da bir günde 5 bin, 6 bin insan öldürüldü. Bu yakın siyasi tarihte yok. Biz böyle bir darbe hareketini nasıl tasvip edebiliriz, nasıl buna evet diyebiliriz. Her şeyden önce ben insanım, her şeyden önce ben bir siyasetçiyim, her şeyden önce ben bir babayım. Dolayısıyla evlatlarım var, sorumlusu olduğum bir topluluk var. Bu toplulukta bizler barış için nasıl bir mücadele veriyorsak aynı mücadeleyi bizim uluslararası camiada da vermemiz gerekir. Mısır gibi, Müslüman kardeşlerimizin yaşamış olduğu bir topluluk içerisinde de bizim bunların olmasını tasvip etmemiz mümkün değil. Kaldı ki oradaki Hristiyanlar Mısır'ın vatandaşları olarak onlar da burada çok mağdur oldular. Kiliseler yakıldı, camiler yakıldı bütün bunlar oldu. Bunların olmasını kabul etmemiz asla mümkün değil.' Suriye'deki iç savaş Suriye'deki iç savaş hatırlatılarak, 'Bugün Türkiye'de dört sene önce gördüğümüz o isteği görmüyoruz. Suriye'de halk direnişi başladığında çok istekliydiniz. Şimdi ise bir durgunluk görüyoruz. Bunu nasıl değerlendirmeliyiz?' sorusu üzerine Erdoğan, gerek Türkiye-Suriye ilişkileri, gerekse Katar-Suriye ilişkilerinde aslında çok çok farklı bir geçmiş olduğunu vurguladı. Erdoğan, 'Bakın ben Sayın Temim'in babasının Suriye'de yerleri olduğunu biliyorum. Biz ailece Esed'le de görüşüyorduk. Aynı şekilde Temim'in babası Emir görüşüyordu ve üçlü olarak bizim bir araya geldiğimiz anlar oldu, zamanlar oldu ve Mısır'da hareketlenmeler başladığı zaman bir araya geldik, konuştuk' dedi. 'Suriye'de bakın bu gidişler iyi değil. Bir an önce gelin bazı adımlar atalım biz üzerimize ne düşüyorsa onu da yapalım ama Suriye'de artık şu baskıcı rejimi bir defa gevşetelim' dediklerini aktaran Erdoğan, Esed'in kendilerine verdiği sözlerin hiçbirini tutmadığını bildirdi. Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı: 'O kadar samimiyken, o kadar ilişkilerimiz iyiyken bu ilişkilerin hepsi adeta kopma noktasına geldi. Hiç unutmuyorum bir gün üç saat baş başa görüşme yaptık. Suriye'de, Halep'te ve aynı şekilde daha sonra Dışişleri Bakanımı yani şimdi Davutoğlu'nu gönderdim altı saat baş başa görüşmeler yaptılar. Şu cenderelerden çıkalım ve Suriye bir kardeş kanının akıtıldığı iç savaşın olduğu bir ülke haline dönüşmesin diye. Ne yazık ki sözümüz geçmedi ve işte bugüne geldik. 4 yılın faturası çok ağır. 200 bini aşkın orada ölüm var ve şu anda bizdeki 1 milyon 250'nin dışında Lübnan'da, Ürdün'de olanları da kattığımız zaman içerideki aynı şekilde sığınmacıları da kattığımız zaman 6 milyona yakın insan göçebe halinde, böyle bir durum var. Bunu tabii tasvip etmek mümkün değil. Şu anda Suriye artık dünyada kabul edilen bir ülke olmaktan çıkmış vaziyette yani birkaç tane ülkenin dışında Suriye'ye olumlu bakan yok. Esed'e olumlu bakan yok. Esed şu anda acaba dünyanın hangi ülkesine gidebilir, böyle bir durumu var mı? Yok. Esed'in şu andaki tavrı, tarihin affetmeyeceği bir tavırdır. Tarih Esed'i hiç iyi yazmayacak. Hakkında 200-250 bin yani Baba Esed ne yazmışsa bu babasını da geçmiş vaziyette ve şu anda bütün tarih aynı şekilde Suriye'de çökmüş vaziyette.' Yeniden bir Suriye'yi inşa etmenin öyle zaten kolay bir iş olmadığını da vurgulayan Erdoğan, bunu Esed'in neyle yapacağını da merak ettiğini söyledi. Kendisinin üzüldüğü noktanın, insanların düştüğü durum olduğunu vurgulayan Erdoğan, yaptığı kamp gezilerine atıfta bulundu. Erdoğan, 'Bunları bir an önce temenni ediyorum ki yine Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Birleşmiş Milletler Genel Konseyi'nin kararlı duruşuyla bir çözüme kavuşturmamız gerekir. Burada ABD'ye, Rusya'ya, İran'a bunun yanında Fransa, İngiltere, Almanya gibi ülkelere Çin gibi ülkelere çok önemli görev düşüyor. Biz zaten komşuyuz ve komşu bir ülke olarak da bizler burada atmamız gereken adımları atıyoruz ve atmaya da devam edeceğiz' dedi. 'Suriye topraklarında olası bir operasyon...' 'ABD'nin bugün konuşulan Suriye topraklarındaki olası bir operasyonu için sizinle de koordinasyonu gerektirir. Gelecekte Suriye'de herhangi bir operasyona katılabilir misiniz veya İncirlik Hava Üssü'nü mesela ABD savaş uçaklarının kalkması için kullandırır mısınız?' yönündeki bir soru üzerine Erdoğan, İncirlik Üssü'nün bu tür olaylardaki kullanma şartları ve esaslarının belli olduğunu bildirdi. Erdoğan, 'Ama Türkiye'nin kendi içinde bu konuyla ilgili yapabileceği işler tamamıyla böyle bir şeye karar verildiği anda bunlar tabii ki zaten görüşülen, oturulup konuşulan şeylerdir. Çünkü bunlar stratejik konular. Bu stratejik konular konuşulmaz, yapılır. Taktikler ona göre belirlenir, adımlar ona göre atılıyor' diye konuştu. Erdoğan, Suriye'deki gelişmeleri takip etmeye devam edeceklerini de bildirdi. 'Devleti yönetmek, futbol oynayıp gol atmaktan daha mı zevkli?' Erdoğan, futbola olan ilgisinin hatırlatılarak, 'Sizin açınızdan devleti yönetmek, futbol oynayıp gol atmaktan daha mı zevkli?' yönündeki bir soru üzerine herkesin kendine has özellikleri olduğunu belirtti. Genç yaşlarda futbol oynarken siyaset de yaptığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: 'Tabii şimdi artık yaş ilerledikçe aynı güçte değilsiniz. Hele hele o gün bir de ramazan ayıydı. Ramazan ayı içerisinde o maçı oynadık ve o gün orada hakikaten güzel üç tane gol atmak bana da nasip oldu. Biliyorsunuz Katar'a gönderdiğim çok iyi bir teknik direktör var, başarılı. Geçen yıl düşme noktasında bir takımı düşmekten kurtardı üst seviyelere çıkardı. İnanıyorum ki Türk antrenörler Türk futbolcular da Katar'da kendilerini gösterecek. Ama benzer yanı da var. Futbol biliyorsunuz kolektif oynandığı sürece başarı getirir. Kondisyonu iyi olduğu zaman başarı getirir. Siyasette de takım oyunu çok önemlidir. Kolektif oyun çok önemlidir. Tabii bir de kondisyon çok çok önemlidir. Koştuğunuz sürece halkınızla bütünleştiğiniz sürece o kolektif yapıyı ortaya koyduğunuz sürece halk sizi hiçbir zaman yere indirmeyecektir.' Muhabir: Hüseyin Gazi Kaykı, Barış GündoğanAA