Görüş Bildir

yağma Haberleri

yağma ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. yağma ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Umut Oran: İnşaatta Saadet Zinciri Bozuldu
Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez.  Vatandaşa uyarılarda bulundu CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, 17 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında ortaya çıkan ilişki ve verileri inceleyerek özellikle inşaat, konut sektöründe yaşanan vahim gelişmeleri değerlendirdi. Umut Oran, 'Siyasi irade, bürokrasi, TOKİ, kentsel dönüşüm, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan 140’ı aşkın değişiklik, şirketlere yapılan ahlaksız teklifle yalan, talan düzeni kuruldu, saadet zinciri oluşturuldu. Ancak ekonomideki makyaj artık döküldü , yapay algı dağıldı, gerçekler ortaya çıktı. Faizlerin artması vatandaş ve üretici için pahalanacak kredi imkanının daralmasına da yol açacak.  İnşaat üreticisinin elinde büyük miktarda stok var, süren yatırımlarla birlikte bakıldığında sektörde kaçınılmaz biçimde kriz görünmektedir. Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez. Bankalar da bu yangına körükle gitmesin, çok sağlıklı bir envanter çıkarılıp, hasar tespiti yapılması lazım. Arz, talep, stok durumu ve kağıt üzerindeki projeler, devam eden yatırımlar saptanarak, olağanüstü durum yaşanan sektördeki meslek örgütleri, Türkiye Bankacılar Birliği, siyasi iradeyle bir araya gelerek ortak akılla sağduyulu bir yol haritasını belirlemeli ve süreci izleyip durumu sürekli güncellemeli. Vatandaşımızı bir kez daha dikkatini çekmek istiyorum; dövizle borçlanmasınlar, maket üzerinden konut satın almasınlar, ödemelerinde temerrüde düşmesinler, ayağını yorganına göre uzatsın Konuyla ilgili olarak bugün yazılı açıklama yapan  CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran şunları kaydetti: Ahlaksız teklifle karşılaşan ve siyasi irade ile yolsuzluğa bulaşan inşaat sektöründe sular durulmayacak, gelecek günler oldukça hareketli geçeceğe benziyor 17 Aralık operasyonuyla ortaya saçılan rüşvet yolsuzlukların en önemli bölümünün merkezinde TOKİ ’nin ve Erdoğan’ın seçtiği yandaş firmaların bulunduğu, inşaat ayağı oluşturuyor. Ekonomide, Fed kararları ve 17 Aralık operasyonlarının etkisiyle dövizde yaşanan sıçrama ve önünü kesmek için gidilen “şok” faiz artırımı ile oluşan tabloda; güven azaldı, kimse önünü göremiyor ve yarınından emin değil. İnşaatta maliyetler hızla artıyor, talep hızla düşüyor, kredi kullanmak giderek zorlaşıp, pahalılaşıyor. Portföyünde 7 milyar dolarlık arazi bulunan, sınırsız yetkilerle donatılmış TOKİ’nin denetimden kaçırılan icraatları, Yüce Divan’lık birçok unsuru içeriyor. AKP, TOKİ yolsuzluklarının hesabını ileride Yüce Divan’da verecektir … Siyasi irade, bürokrasi, TOKİ, kentsel dönüşüm, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan 140’ı aşkın değişiklik, şirketlere yapılan ahlaksız teklifle yalan, talan düzeni kuruldu, saadet zinciri oluşturuldu. Ancak ekonomideki makyaj artık döküldü , yapay algı dağıldı, gerçekler ortaya çıktı. Faizlerin artması vatandaş ve üretici için pahalanacak kredi imkanının daralmasına da yol açacak.  İnşaat üreticisinin elinde büyük miktarda stok var, süren yatırımlarla birlikte bakıldığında sektörde kaçınılmaz biçimde kriz görünmektedir. Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez. Bankalar da bu yangına körükle gitmesin, çok sağlıklı bir envanter çıkarılıp, hasar tespiti yapılması lazım. Arz, talep, stok durumu ve kağıt üzerindeki projeler, devam eden yatırımlar saptanarak, olağanüstü durum yaşanan sektördeki meslek örgütleri, Türkiye Bankacılar Birliği, siyasi iradeyle bir araya gelerek ortak akılla sağduyulu bir yol haritasını belirlemeli ve süreci izleyip durumu sürekli güncellemeli. Vatandaşımızı bir kez daha dikkatini çekmek istiyorum; dövizle borçlanmasınlar, maket üzerinden konut satın almasınlar, ödemelerinde temerrüde düşmesinler, ayağını yorganına göre uzatsın İktidarı boyunca, ekonomik canlılık için olağanüstü kamu desteği verdiği inşaat sektörünü aynı zamanda eşi görülmemiş bir yolsuzluk ve talan alanına çeviren AKP, sektörde yarattığı balonun patlaması ile kendi yarattığı enkazın altında kalacak. Başbakan Erdoğan ve bu yağma ve talan ağının diğer aktörleri, TOKİ aracılığıyla gerçekleştirdikleri yolsuzluklarının hesabını ise şimdi olmasa bile sayılı günleri kalan iktidarlarının bitiminde verecekler… İNŞAAT BALONU NASIL VE NİYE ŞİŞİRİLDİ? AKP, iktidarı boyunca, inşaat-konut sektörünü, ekonominin lokomotifi olarak gördü.Sektöre yapılan devlet dopingi, krizleri aşmanın bir yöntemi olarak görüldü. Sektörde firmalar ahlaksız teklifle devlet olanaklarıyla desteklendi. TOKİ marifetiyle ve kentsel dönüşümle Hazine arazileri üzerinde yaratılan rantlar, bu firmalarla paylaşıldı. Sektör sürekli üretmeye teşvik edildi, bankacılık sektörü de yurt dışından borçlanma yoluyla sağladığı dış kaynakları hem firmalara hem de konut kredisi olarak tüketiciye pompalayarak bu sürece katkı verdi. Kentsel dönüşüm projeleri, toplu konut projeleri ve yol , baraj , köprü vb. büyük altyapı yatırımları sürekli olarak inşaat sektörünü canlı tuttu, bu da genel ekonomiye işlerin iyi gittiği algısı verdi.Bir yandan gayrimenkul rantlarını paylaşan yandaş firmalar ve suyun başındaki AKP’li siyasetçi ve bürokratlar servetini katlarken, diğer yandan konut sektöründe arz-talep-stok dengesizliği kaynaklı riskler de giderek büyüdü. Konutta, gelecekteki talebe yönelik üretim yapan inşaat sektöründe stoklar büyüdü; adeta bir balon da oluştu. Arsa Ofisi’nin de TOKİ’ye katılmasıyla İdare, 7 milyar dolarlık kamu arsasına hükmeder hale geldi. Denetimden en uzak kamu kurumu olan TOKİ, değerli kamu arsalarını büyük müteahhitlere verip, bunlardan pay aldı. Amacı “sosyal konut üretmek” diye ifade edilse de İdare, ağırlıkla lüks konut inşaatı yaptı,  en değerli kamu binalarına ve arazilere el koydu, arsa sattı, yarattığı rantı yandaş türedi girişimcilerle paylaştı. TOKİ eliyle inşaat firmalarını teşvik ederek, Hazine rantlarını paylaşma mekanizmasının, talan ve yağma ağının merkezi olarak çalıştı. Bu ağ, AKP’nin iktidarını devam ettirmesi için yaşamsal önemdeydi. Yolsuzlukları üretip, rant yaratıp dağıtan bu süreç AKP’yi de var etti? AKP iktidarında yetkileri genişletilen TOKİ, doğrudan Başbakan’a bağlandı. Başka deyişle Erdoğan, kentsel rant üretimi ve dağıtımında gücü bizatihi kendi eline aldı. Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, şaşırtıcı U dönüşü öncesinde rüşvet ve yolsuzluk skandalının patlak vermesinin ardından, “Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Başbakan da istifa etsin ” açıklaması da bunun teyididir.DEVLET YOLSUZLUKLARA ALET EDİLDİ AKP’nin yaptığı düzenlemelerle TOKİ’nin hastane, okul gibi kamu yatırımları kısmen veya tamamen kamu yatırım programı ve kamu yatırım harcamaları kapsamı dışına çıkarıldı. TOKİ’nin yanı sıra, Çevre ve Şehircilik, Kültür ve Turizm ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji bakanlıkları, oluşturulan yağma ağındaki yerlerini aldılar. Kamu arazileri turizm, toplu konut, alışveriş merkezi yatırımları ve kentsel dönüşüm projeleri için yandaş sermayeye tahsis edildi. Kentsel dönüşüm projeleri, yenileme alanı ilanları, arazi satışları ile kentler yandaşlara peşkeş çekildi. Toplu konut projeleri, AVM’ler birbirini izledi. Bu projelerin finansmanına kaynak sağlamak için gayrimenkul yatırım ortaklıkları devreye sokuldu, kamu mülkiyetindeki arsalar yandaşlara aktarıldı. Rant hırsıyla girişilen Haydarpaşaport, Galataport, 3. köprü, 3. havaalanı gibi büyük ölçekli kentsel projelerle tarihi ve kültürel mekanlar, mahalleler yok edildi. ERDOĞAN YOLSUZLUKLARIN SORUŞTURULMASINI ENGELLEDİ 17 Aralık operasyonunda ilk dalga tutuklamaların ardından hükümet binlerce polis ile savcılar ve hakimlerin üzerinde baskı uyguladı, soruşturmaların yürütülmesini adeta olanaksız kıldı. Böylece operasyonu yürütecek savcı ve kolluk güçleri pasifize edildi, devam edecek olası yeni soruşturmalar engellendi. Oysa soruşturmanın ikinci aşaması, esas olarak inşaat sektöründeki yolsuzluk ve usulsüzlükler, ihalelere fesat karıştırma olaylarına yönelik olacaktı. Bu olayların aktörleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve iştirakleri, AKP’li belediyeler ve koruma kurulları, AKP ile sıkı ilişkileri olan şirket ve grupları ile başbakan Erdoğan’dır. FED VE 17 ARALIK AKP’NİN RANT TEZGAHINI BOZDU Fed’in Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerden sıcak parayı çekme operasyonu üzerine, yabancı yatırımcıların ülkeyi terk etmeye başlamasıyla döviz aşırı yükseldi. Merkez Bankası’nın, dövizdeki aşırı yükselişi frenlemek için gittiği “şok” faiz artırımının etkisi sınırlı kaldı. Yeni denge fiyatı dolarda 2.20, Euro’da 3 TL’nin üzeri şeklinde oluştu. Kurların bu platodan aşağı inmesi artık çok zor... Artan siyasal istikrarsızlık ve ileriye yönelik belirsizlik yüzünden tüketici güveni de hızlı düşüyor. Emsali görülmemiş yolsuzlukları 17 Aralık operasyonu ile ortaya saçılan AKP’nin, bunun üzerine örtmek için hukuk devletini ayaklar altına alması ve yargının, kolluk güçlerinin elini kolunu bağlamaya yönelik girişimleri, toplumda güveni ve siyasal istikrar algısını bitirdi . Mart sonundaki yerel seçimler ve yazın yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaşıyor olması da belirsizliği artıran faktörler. YÜKSEK KUR VE FAİZ İLK KONUTU VURDU Kurdaki artış nedeniyle demir ve çelik gibi girdi maliyetlerinin yükselmesi, inşaat-konut sektöründe maliyetleri artırdı, fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı yaparak, alımı güçleştirdi. Konut fiyatlarında şimdiden yüzde 15-20 artışın zorunlu hale geldiği ifade ediliyor. Faizdeki yükselişle konut kredisi kullanımının pahalanması yanında artan belirsizlik nedeniyle vadelerin kısalması, tüketicileri uzun vadeli konut kredi kullanımlarından caydıracak. Yıllardır oluşan konut stoklarının eritilmesi zorlaşacak. DEMİR FİYATLARI BİR AYDA YÜZDE 30 ZAMLANDI Şimdi inşaat ile onun en önemli tedarikçilerinden demir-çelik sektörü arasında gerginlik yaşanıyor. İnşaat sektörünün kullandığı demirin fiyatı bir ayda yüzde 30 zamlanınca, sektör temsilcileri demir çelikçileri birleşerek tröst oluşturmakla suçluyor.  Demir-çelikçiler ise fiyat farklarının kur artışından kaynaklandığını, bunun da piyasanın bir gerçeği olduğunu belirtiyor.  KONUT KREDİSİ PAHALANDI Kur ve faiz artırımları sonrası oluşan yeni finansal koşullarda 100 bin TL’lik 10 yıl vadeli konut kredisinin maliyeti Aralık ayına göre 18 bin lira, aylık taksiti de 160 lira yükseldi. Aylık yüzde 1,05  faiz  oranı ile 100 bin lira konut kredisi çeken birinin 1.470 lira aylık taksit ve toplamda 178 bin lira geri ödemesi gerekiyor. Faizlerdeki artış, ailelerin krediyle ev satın almasını zorlaştırdı.  Bankaların taksit-gelir oranı dikkate alındığında, aylık taksitteki 160 TL’lik artış, bankaların aradığı hane geliri kriterini de yükseltti. Aralık ayında 100 bin TL kredi kullanabilen ailenin şu anda yeni oranlarla aynı krediyi kullanabilmesi ve aylık ödemeleri yapabilmesi için 350 TL daha yüksek gelir göstermesi gerekiyor. Faizlerdeki artışın devam etmesi, konut kredisi kullanımını giderek daha da zorlaştıracak. Bu da konut sektöründeki talebin düşmesi, stokların daha da büyümesi anlamına geliyor . BU BALON PATLAR… Yükselen faizlerin, inşaat sektörünün satışlarında yol açtığı düşüşün giderek hızlanması bekleniyor. Kur ve faiz yükselmeye talep düşmeye devam ederse, sorunun daha da büyümesi kaçınılmaz. Kurdaki sıçrama ve önünü kesmek için gidilen “şok” faiz indirimi ile gelinen noktada inşaat balonu şimdi patlamaya her zamankinden daha yakındır . Televizyonlar özellikle İstanbul’daki gösterişli inşaat projelerine ilişkin reklamları pompalamaya devam ederken, İstanbul’da satılmayı bekleyen 300 bin ve inşaatı süren bir diğer 300 bin konut bulunması, ilk bu şehirdeki inşaat balonunun patlamaya yakın olduğunu gösteriyor.  Başbakan’ın korumasına mazhar olan firmaların yürüttüğü projeler, yerel bankaların finansmanıyla yürütülemeyecek kadar büyük ve çoğu dış finansmana dayalı. Yolsuzluk soruşturmasında adı geçen firmaların kredi erişimleri, kötü şöhrete sahip olmaları nedeniyle kısıtlanabilir. Ekonomide bozulan dengeler nedeniyle zaten günleri sayılı olan AKP’nin, inşaattaki eski tezgahını sürdürmesi de zor.  Eli kolu bağlanan yargı inşaat sektöründeki vurgunun hesabını şimdilik soramasa da balonun patlaması ile AKP’nin türedi inşaat baronları elde ettikleri haram serveti yiyemeyecekler, enkazın altında kalacaklar . YOLSUZLUKLARININ HESABINI VERECEKLER!... Kentsel yağma ve talanda 17 Aralık operasyonuyla görünür hale gelen, buzdağının sadece ucudur. Kentlerin ve doğanın yağmalanması, yaşam alanlarından sürülen, evleri başlarına yıkılan insanların yaşamları pahasına gelişen pis ilişkilerin kapısı aralandı. Kamu arazileri üzerinde yaratılan kent rantlarını yağmalama ağının merkezi ve doğrudan Başbakan’a bağlı olarak çalışan TOKİ’nin denetimden kaçırılan icraatları, Başbakan ve AKP taifesi hakkında Yüce Divan’lık birçok suç unsurunu içinde barındırıyor. AKP, diğer alanlardakiler gibi inşaat sektöründeki TOKİ merkezli yolsuzluklarının da hesabını yakında Yüce Divan’da verecektir… ACİLEN SAĞDUYULU YOL HARİTASI ÇIKARILMALISiyasi irade, bürokrasi, TOKİ, kentsel dönüşüm, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan 140’ı aşkın değişiklik, şirketlere yapılan ahlaksız teklifle yalan, talan düzeni kuruldu, saadet zinciri oluşturuldu. Ancak ekonomideki makyaj artık döküldü, yapay algı dağıldı, gerçekler ortaya çıktı.Faizlerin artması vatandaş ve üretici için pahalanacak kredi olanaklarının daralmasına da yol açacak.  İnşaat üreticisinin elinde büyük miktarda stok var, süren yatırımlarla birlikte bakıldığında sektörde kaçınılmaz biçimde kriz görünmektedir. Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez.Bankalar da bu yangına körükle gitmesin, çok sağlıklı bir envanter çıkarılıp, hasar tespiti yapılması lazım. Arz, talep, stok durumu ve kağıt üzerindeki projeler, devam eden yatırımlar saptanarak, olağanüstü durum yaşanan sektördeki meslek örgütleri, Türkiye Bankacılar Birliği, siyasi iradeyle bir araya gelerek ortak akılla sağduyulu bir yol haritasını belirlemeli ve süreci izleyip durumu sürekli güncellemeli. Vatandaşımızın bir kez daha dikkatini çekmek istiyorum; dövizle borçlanmasınlar, maket üzerinden konut satın almasınlar, ödemelerinde temerrüte düşmesinler, ayağını yorganına göre uzatsınlar. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İç Güvenlik Paketi'ne Onay
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, iç güvenlik yasasını onayladı. Yasa, Meclis'te sert tartışmalar sonrası kabul edilmiş, CHP, iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne gideceğini açıklamıştı.Kamuoyunda iç güvenlik paketi olarak bilinen ve Meclis'te kabul edilerek yasalaşan 6638 sayılı kanun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylandı.Cumhurbaşkanlığı'nın internet sitesinden yapılan duyuruda şu ifadeler yer aldı:'6638 sayılı 'Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Anayasanın 89 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir.'Meclis'te tartışmalar sonrası kabul edildiMeclis'te iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasında sert tartışmalara neden olan görüşmeler sonrasında tasarı, 199 kabul, 32 ret oyuyla kabul edilerek yasalaşmıştı.Ana muhalefet partisi CHP, yasayı, iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıklamıştı.Yasa neler getiriyor?TBMM'de iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasında kavgalara neden olan yeni yasa polise geniş yetkiler getiriyor. Buna göre, valilik lüzum görmesi halinde, kolluk amir ve memurlarına suç faillerinin bulunması için emir verebilecek. Kolluk amirinin emriyle kişinin üstü, eşyası, aracı aranabilecek. Arama kararı 24 saat içinde görevli hakimin onayına sunulacak. Bu kapsamda yapılacak aramalarda, kişiye, arama gerekçesini de içeren belge verilecek.Polis, kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara, kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde silah kullanabilecek.Polis, başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürenleri, fiilleri ayrı bir suç oluşturmadığı takdirde, kişinin can güvenliğinin sağlanması bakımından koruma altına alabilecek ya da olay yerinden uzaklaştırabilecek. Polis sadece, 'müşteki, mağdur ve tanıkların istemesi halinde' evde veya işyerinde ifadelerini alabilecek.Yasadışı toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin dağıtılmasında, gerektiğinde boyalı su da kullanılabilecek.Hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Dairesi Başkanı'nın yazılı emriyle, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespit edilip, dinlenip, sinyal bilgileri değerlendirilirken; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde verilen yazılı emir, artık 24 saat yerine 48 saat içinde yetkili ve görevli hakimin onayına sunulacak.Maske ve yüz örtmeye cezaToplantı veya gösteri yürüyüşlerinde, 'havai fişek, molotof ve benzeri el yapımı patlayıcılar, demir bilye ve sapan' bulundurulması ve taşınması yasak olan maddeler kapsamında ele alınacak. Bunları taşıyanlar tutuklanabilecek ve 2 yıl 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak.Yasadışı örgüt ve topluluklara ait amblem, işaret taşıyarak veya bunları üzerinde bulunduran üniformayı andırır giysiler giyerek katılanlar; kanunların suç saydığı afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç, gereçler taşıyarak, bu nitelikte sloganlar söyleyerek veya ses cihazlarıyla yayınlayarak katılanlar 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası alacak.Kimliklerini gizlemek için yüzlerini tamamen veya kısmen bez vesaire unsurlarla örterek toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak suç kapsamına alınacak.Şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylarda, kamu mallarına verilen zararlar ile gerçek ve tüzel kişilerin mallarına verilen zararların devletçe karşılanması halinde, ilgili idare bunu sorumlulara rücu edecek.'Terör örgütünün' propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlara, 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası uygulanacak. Bu suçu işleyenlerin cebir ve şiddete başvurmaları ya da her türlü silah, molotof ve benzeri patlayıcı, yakıcı ya da yaralayıcı maddeler bulundurmaları veya kullanmaları halinde verilecek cezanın alt sınırı 4 yıldan az olamayacak.Polise 48 saate kadar gözaltı yetkisiToplumda infial yaratan; öldürme, kasten yaralama, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, kaçakçılık, fuhuş, hırsızlık, yağma, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti gibi suçlarda, suçüstü halleriyle sınırlı olmak kaydıyla kişi hakkında, mülki amirler tarafından belirlenecek kolluk amirlerince 24 saate kadar, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda 48 saate kadar gözaltına alma kararı verilebilecek.Gözaltına alınan kişi en geç 48 saat, toplu olarak işlenen suçlarda 4 gün içinde hakim önüne çıkarılacak.Faaliyetler denetlenecekYetkili ve görevli hakimin Ankara Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olarak belirlenerek, istihbarat faaliyetlerindeki gizliliğin korunması ve karar mekanizması ile denetimde etkinliğin sağlanmasını da amaçlıyor.Kanuna aykırı ve keyfi uygulamalara yol açılmaması için denetimi de getiriyor. Faaliyetlerin denetimi; sıralı kurum amirleri, mülki idare amirleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve ilgili bakanlığın teftiş elemanlarınca yılda en az bir defa yapılacak. Bu faaliyetler Başbakanlık Teftiş Kurulu'nca da denetlenebilecek. Denetimlerin sonuçları rapor halinde TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu'na sunulacak.Polis tarafından yapılan önleme dinlemelerine ilişkin Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda yapılan değişikliklerle uyumlu olacak şekilde Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu'nda da değişikliğe gidildi. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde verilen yazılı emrin yine 48 saat içinde yetkili ve görevli hakimin onayına sunulması; yetkili ve görevli hakimin Ankara Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olması ve denetim mekanizması getiriliyor.Bonzai TCK kapsamındaSentetik uyuşturucu maddelere yönelik cezai yaptırımın daha caydırıcı hale getirilmesi için, 'sentetik kannabinoidler (bonzai) ve türevi uyuşturucu maddeler' de TCK kapsamına alınıyor. Bu maddelerin imali ve satışına yönelik ceza yarı oranında artırılıyor.Uyuşturucu satışı cezasının okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına 200 metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi, halinde verilecek ceza yarı oranında daha artırılıyor.Okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesislerle bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel ve işaretlerle belirlenen sınırlarına 200 metreden yakın mesafe içindeki açık yerlerde uyuşturucu bulunduran, kullanan ve satın alanların cezaları yarı oranında artırılacak. Böylece bu tür yerlere 200 metreden daha yakın mesafede uyuşturucu kullanan veya bulunduranlara 7,5 yıla kadar hapis cezası verilecek.Kaynak: Al Jazeera
Hasan Ferit Gedik Davasında Bir Tahliye Daha
Maltepe Gülsuyu'nda gösteri yapan gruba yönelik silahlı saldırıda Hasan Ferit Gedik'in ölümü ve 3 kişinin yaralanmasına ilişkin 12'si tutuklu 35 sanığın yargılandığı davada, mahkeme heyeti bir tutuklu sanığın tahliyesine karar verdi. Basın mensupları ve izleyicilere kapalı gerçekleştirilen duruşma boyunca adliye önünde 31 kişi gözaltına alındı. Davada daha önce de 10 sanık tahliye edilmişti. Kartal'daki Anadolu Adalet Sarayı 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşma için sabah saatlerinde adliye ve etrafında geniş güvenlik önlemleri alındı. Davayı takip etmek için adliye önüne gelen çok sayıda kişi polis müdahalesinin ardından gözaltına alındı.
Salatalıkla Cinsel Taciz İddiası
ZONGULDAK'ta oturan 38 yaşındaki H.Ç. adlı kadın, birlikte alkol aldığı 40 yaşındaki M.K. adlı erkeğe salatalıkla cinsel istismarda bulunup, parasını ve cep telefonunu gasp ettiği iddiasıyla gözaltına alındı.Terakki Mahallesi'nde dün gece meydana gelen olayda, H.Ç. iddiaya göre sokakta alkol aldığını gördüğü M.K.'nın yanına gidip kendisine de içki ısmarlamasını istedi. H.Ç., daha sonra birlikte içki içtiği M.K.'yı evine davet etti. Kadın, burada M.K.'ya salatalıkla cinsel istismarda bulunup, cebindeki 75 lirası ile cep telefonunu da aldı.M.K.'nın şikayeti üzerine gözaltına alınan H.Ç. hakkında, 'yağma, gasp ve cinsel saldırı' suçlamasıyla işlem yapıldı. Suçlamayı kabul etmeyen kadın, ifadesinin ardından Cumhuriyet savcısının talimatıyla serbest bırakıldı.DHA
O Çocuk Beraat Etti...
İzmir'de geçen yıl mayıs ayında, Soma'daki maden faciasını protesto gösterileri sırasında gözaltına alınmak istenen ve bu fotoğrafı ile hafızalarda yer eden 14 yaşındaki A.K., Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten tutuksuz yargılandığı davada beraat etti.Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 kişinin yaşamını yitirdiği kömür madeni faciasını protesto için geçen yıl 24 Mayıs'ta, İzmir'in Alsancak semtindeki Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde düzenlenen protesto gösterileri sırasında, çevik kuvvet polisinin küçük bir çocuğu yakasından tutup çekerek gözaltına almak istemesi, diğer polislerin buna engel olması basına yansıdı. A.K.'nın korkudan altını ıslattığı da haberlerde yer aldı. O dönemde konuyla ilgili açıklama yapan İzmir Valiliği, çocuğun 13 yaşında olduğunu belirterek, 'Eylemlerde aktif rol aldığı gözlenen çocuğun zarar görmemesi için grubun içerisinden uzaklaştırıldığı ve gözaltı işlemi uygulanmadığı' bildirildi.Ayrıca A.K.'nin, iki gün boyunca gruplar arasında yer aldığını gösteren fotoğraf ve görüntüleri de basına dağıtıldı. A.K.'nin ve diğer küçük çocukların, suça sürüklenen çocuklardan olup olmadığının tespiti amacıyla, eylem sonrası Çocuk Şube Müdürlüğü ekiplerince takiple, gece sokakta yalnız dolaşırken, kimliğinin tespiti amacıyla muhafaza altına alındığı belirtildi. A.K.'nin, emniyet kayıtlarında bir kez yağma suçundan mağdur, bir kez de kayıp çocuk olarak işlem gördüğünün anlaşıldığı dile getirildi.Konuyla ilgilenen nöbetçi çocuk savcısı, A.K.'nin, 6 ay ile 3 yıl arasında hapis cezası gerektiren, 2911 Sayılı Kanun'a muhalefetten, suça sürüklenen çocuk sıfatı ile hakkında işlem yapılmak üzere, olaya ilişkin video ve fotoğraf kayıtları ile birlikte mesai saatleri içerisinde adliyeye mevcutlu getirilmek üzere ailesine teslim edilmesine karar verdi. Bu gelişmelerin ardından A.K., Konak Çocuk Bürosu ekipleri tarafından, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten ifadesi alınması için İzmir Adliyesi'ne getirildi.A.K., savcının serbest bırakmasının ardından, adliyede bir süre psikolog ile görüştürüldü. A.K.'nin, eylemlerin yapıldığı bölgede bulunduğunu, kalabalığı görüp oraya gittiğini, ancak taş atmadığını, bir suça karışmadığını söylediği öğrenildi. Olayı soruşturan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Sedat Erbaş, A.K. hakkında '2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet' suçundan 6 ay ile 3 yıl hapis cezası istemiyle İzmir 3'üncü Çocuk Mahkemesi'nde dava açtı.3'üncü Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki bugün yapılan karar duruşmasında, suça sürüklenen çocuk A.K'nin avukatı Gurbet Uçar hazır bulundu. Uçar, müvekkilinin suç işlemediğini belirtip, beraatine karar verilmesini talep etti. Hakim Süleyman Mutlu, sanık A.K.'nin beraatine karar verip, davayı bitirdi. DHA
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Çözüm süreci kronolojisinin tamamı doğru bilinmeden yorum yapmak çok zordur.   Seçimden bu yana, çözüm süreci kronolojisi var mı diye bakınırım. Dün HaberTürk’te Nihal Bengisu Karaca ’nın, “Neden Buzdolabında?” başlıklı yazısında bir ipucu gördüm.Stratejik Düşünce Enstitüsü yazarlarından Dr. Murat Yılmaz, Hayati Ünlü ve Eyüp Yılmaz , “Çatışmasızlık Süreci Nasıl Sona Erdi” başlıklı bir kronoloji hazırlamışlar ve bu çalışma Star gazetesinde yayımlanmış.Sayın Bengisu bugün de devam edecek yazısında, “Kandil’in devletin attığı pozitif adımlara süreç boyunca nasıl cevap verdiğini” tarihler ve olayları yorumlayarak anlatmış.Her kronoloji çalışmasının özellikle ilk yayınında çok eksikler bulunur; bu eksikler o çalışmanın değerini azaltmaz, tam tersine çalışmanın önemine işaret eder.M.Yılmaz-H.Ünlü-E.Yılmaz kronolojisinde gördüğüm eksiklerden örnekler vermeden önce; Sayın Bengisu’nun yazısındaki bir kabule değinmek istiyorum. Yazar, yazı boyunca “devletin pozitif” adımlarını sayıyor ancak, onların olumsuz karar ve düşünceleri ile Kürt politikacılarının olumlu ve hoşgörülü davranışlarından söz etmiyor.
Bahçeli: 'Alevi Kardeşlerimizin Sorunları Bitirilmelidir'
MHP Genel Başkanı Bahçeli, 'Artık Alevi kardeşlerimizin sorunları kökünden bitirilmelidir. Her konuyu istismar eden AKP Hükümeti, Alevi kardeşlerimizi yüzüstü bırakmamalı, kavrayıcı çözüm için harekete geçmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi, bu konuda yapılacak her girişim ve teklife önyargısız şekilde destek vermeye vardır ve hazırdır' dedi.MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. İşte Bahçeli’nin açıklamalarından satırbaşları: Öldüren de Müslümandır. Ölen de Müslümandır. Müslümanların inançlarına saldırı yapılmaktadır. Müslümanlar birbirini yiyip tüketirken arka tarafta haritalarla oynanmaktadır. İslam toplumları da buna alet olmaktadır.Mezhep çekişmesinin Türkiye’ye yansıması için yoğun çabalar sarf edilmektedir. İnanan, inanmayan doğulu batılı gibi ayrımlarla Türk milleti parçalanmaya çalışılmaktadır. AKP yıllardır beri Alevi çalıştayları düzenlemekte umut tacirliği yapmaktadır. Davutoğlu yeni bir çalışmadan bahsetse de Alevi arkadaşlarımızın isteklerini karşılaması mümkün görülmemektedir.Milli birlik ve beraberlik içinde çözüme kavuşturulmalı. Dün ne dediysek bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Siyaset kurumu bu konuda günü birlik hesap yapmadan insiyatif almalıdır. İlk şart dürüstlük, adil özveri ve kültürel dokumuzun zarar görmemesidir. Herkesin gönül huzuruyla benimseyebileceği çözümler bulunmalı. Bireysel hak ve özgürlüklerin üstesinden gelebiliriz. Siyasetle ilgili her türlü konunun konuşulacağı yer TBMM’dir. Her engel aşılacaktır. Alevi kardeşlerimizin sorunlarını milli birlik duygusuyla ele almak ve kapsamlı çözümler üretmek kaçınılmaz sondur. Hiç kimse Türk kültürüne yaptıkları katkıyı kimse yok sayamayacaktır. Alevi İslam inancı dairesinde neyin doğru olduğunu bilecekler bellidir. Dışarıdan gazel okumaya gerek yoktur. Bizleri bir millet falan Alevi kardeşlerimiz de vardır. Ayrılmaz bir parçamız olarak kültürümüzde görülmüşlerdir. Biz onlarla birlikte bir milletiz. Mayamızda onlar da vardır.ALEVİ AÇILIMIArtık ön yargıları kırmalı, kuşkuları yenmeliyiz. Alevi kardeşlerimizin isteklerine cevap vermeliyiz, onları duymazdan gelemeyiz. Mesele cem evi, cami karşıtlığı olarak değerlendirilmemelidir. Hz. Muhammed hepimizin peygamberi, HZ. Ali hepimizin kahramınıdır.Cem de bizimdir, semah da bizimdir. Cem evi de bizimdir, cami de bizimdir. 12 İmam da bizimdir, erenler, arifler de bizimdir. Bizim aramızdan ayrık otları geçemeyecektir. Ne sünniden geçeriz, ne Yavuz'u unutur ne de İsmail’e yüz çeviririz. Alevi kardeşlerimizin sorunları bitirilmelidir. MHP bu konuda yapılacak her teklife ön yargısız şekilde destek vermeye hazırdır.MADEN OCAĞI FELAKETİ28 Ekim’de yaşanan Maden kazasında yerin altında işçilerimiz yemek yerken baskına uğramıştır. Ne üzücüdür ki bu 18 işçimize hala ulaşılamamıştır. Aileler kaygıyla beklemektedir. MHP olarak Mustafa Kalaycı başkanlığında bir ekibimiz olay yerine gitmiştirAraştırmalarımız yapılmıştır. Söz konusu ocak özel bir şirket tarafından işletilmektedir. Yıllarca biriken su birikintisi basınçla birlikte madeni basmıştır. Madende çalışılması tedbirsizliktir, faciaya kucak açmaktır. Su baskını olan madende asansör olmaması kötü şartları göstermektedir. Maden ocaklarında ömür tüketen işçilerin mola süreleri bile kısaltılmaktadır.Maden çalışanlarının toprak altında yemek yenmesi dayatılması vicdansızlıktır. Bu edepsizliğin mutlaka hesabı sorulmalıdır. Türkiye’de insan canı maalesef çok ucuzdur. Denetimdeki açıklar, menfaatler insan canını riske atmaktadır. Yandaşların korunup kollanması adete felaketlere davetiye çıkarmaktadır. Çalışma ve Sosyal Bakanının bu tür ocakların kapanması gerektiğini ama araya girenlerle kapatılmaması AKP markasını bir kez daha açıklanmıştır. Bu bakan işçi ölümleri azmettiren bir şahıs olarak hafızalara kazınacaktırBakan açıklama yapmalıdır. Kaç kapatılması gereken var bakan açıklasın.ARTIK MADENLERE NEŞTER VURULMALIDIRDavutoğlu yani AKP’nin görünür Genel Başkanı. Haram demek AKP’nin kar vizitinki en görünür özellik demektir. Davutoğlu kendisini Davut el kayseri olduğuna inanıyorsa haram elebaşlarından kurtulması kendi adına ahlaki bir seçim olacaktır. Yoksa boyunun ölçüsünü sandıkta alacaktır. Asıl suçluları, gözü dönmüş ilkesizleri ne zaman fark edecekler. Sayın Davutoğlu madendeki bu su, meşhur havuzunuzda biriken yağma hasılatınız değildir. Ermenek için üzülürken Bartın ve Zonguldak’tan da acı haberler gelmiştir.Artık madenlere neşter vurulmalıdır. İnsanca düzenlemiş çalışma şartları temin edilmelidir. MHP işçilerimizin lehine olarak bütün adımların yanındadır.Umut varsa hayat vardır, umut varsa gelecek vardır. MHP varsa hayaller bitmeyecektir. Bacası tütmeyen evlerin umudu biziz. Sırtında kabanı olmayan her kişinin umudu biziz. AKP hükümeti 12 sorunlu yıldır iktidardadır. Önümüzdeki yılın müjdesi 63. Hükümet olacaktır. AKP’yi görevden olacaktır. MHP’ye iktidar ehliyetini verecektir milletim. AKP’nin gitmesine az kalmıştırYıkımın akibeti belli olmuştur. 12 yılı deviren bozgun dönemi kapanacaktır. AKP kadroları Türkiye’nin üzerine saldırmıştır. Büyük düşünmekten bahsedilmiş büyük büyük götürülmüştür. Büyük güç büyüm millet hedef 2023 yalanıyla etnik bölücülük yapılmıştır. AKP’ye oy veren vatandaşlarım gerçeklerin farkına varmaya başlamışlardır. Milli kimliğe suikast düzenlenmiştir. 2002 sonlanan terör AKP ile canlanmıştır.SÜREÇ TAM BİR CURCUNAAKP bundan sonra iki düşünüp bir konuşacaktır. Ağızlarının perhizini bozmaya yanaşmayacaklardır. Baş danışmanı bir TV programında yönetimin PKK elinde olduğunu açıklamıştır. AKP ne söylerse söylesin. Bizim tespitimiz Türkiye’nin çöküşe gittiğidir. PKK kanlı eylemlerini artırmaktadır.Türkiye çözülmeyle kanlı savaş tahditleri arasına sıkıştırılmıştır. Erdoğan başbakan iken grup toplantısında bölünmeyi umut olarak lanse etmiştir. Bahar kalıcı olarak diye konuşmuştur, neyin kalıcı olduğu ortadadır. Süreç tam bir curcuna tam bir kaostur. Çözümle neyin amaçlandığını açık açık anlatsınlar.ŞANTAJ ALTINDAYSANIZ AÇIKLAYINSoruyorum; Terörist başının hazırladığı yol haritasının çözüm süreciyle ilgisi var mıdır? AKP vekillerinin bilmediği, bakanları kurulu koltuğun oturanlarının bir çoğunun öğrenemediği bu çözüm süreci nedir? Sayın Davutoğlu, Sayın Erdoğan sizi tehdit ediyorlar, korktuklarınız mı var, size neler söylüyorlar? Erdoğan ve Davutoğlu şantaj altında iseniz açıklayınız, korkmayınız. Durmayınız, korkmayınız, itiraf ediniz, kaçmayınız… Eğer oyuna geldiyseniz, itiraf edemeyecekleriniz varsa milletimizin şefkatine sığınınız.PEŞMERGEYE YOL AÇMAK VATAN HAİNLİĞİDİRPeşmergeye yol açmak vatan hainliğidir. Bu geçisin tezkereyle ilgisi yoktur. Peşmergenin geçişine yeşil ışık yakanlar suç işlemişlerdir. Kürdistan inşası için AKP bizzat devreye girmiştir, ABD bizzat devrededir. Obama’yı bu kadar seven kalabalıkların Türkiye’de ne işleri vardır? Hem ekmeğimizi yiyip suyumuzu içecekler bir taraftan da askerimize kurşun sıkacaklar. Bu kahpeliktir. AKP PYD’ye silah sağlamaktadır. Kobani’de sivil kalmadı dedikten sonra TIR’la yardım göndermek ihanettir.Sayın Davutoğlu partimize soru yöneltti. Kobani için siz ne yapacaksınız dedi. Sayın Davutoğlu sizin yapmadıklarınızı yapmak, yaptıklarınızı yapmamak emin olun ki Türkiye’yi düzlüğe çıkaracaktır. Politikamız nettir, gideceğimiz yer bellidir. MHP Türkiye’dir, Türk milletidir.sondakika.com ve ajanslar
Gündüz Festival Gece Savaş
Mıssourı’deki Ferguson’da günlerdir sokaklara çıkan halkın isyanı, 18 yaşındaki siyahi gencin öldürülmesinden çok daha derine dayanıyor. Bu olay, siyahiler için sadece bir patlama noktası... Banliyönün nüfusunun üçte ikisini oluşturan siyahiler, yıllardır ırkları nedeniyle polisin ‘eziyetine’ maruz kalmış. Kendi mahallelerinde suçlu muamelesi görenler şimdi adalet istiyor... Michael Brown (18), ABD’de silahsız olduğu halde polis tarafından öldürülen ilk siyahi genç değil. Son olmayacağını da herkes tahmin ediyor. Pazar günü protestoya kucağında küçük kızıyla gelen Klaude, “Bizi daha önce de öldürdüler. Ama bu kez çok saygısızca yaptılar” diyor. “Bu yüzden bu sefer farklı, bu yüzden insanlar bir haftadır sokakta” diye ekliyor. Herkes gibi onun da dilinde pazar günü basına sızan otopsi raporu var. Kimse silahsız bir çocuğun bedeninden altı kurşun çıkmasına anlam veremiyor. Neden hâlâ maaş alıyor? Protestocular geçen hafta eve dönmeye her karar verdiklerinde yeni bir hakaretle karşılaştıklarını söylüyorlar. Brown’u öldüren polis memuru Darren Wilson’ın adının günlerce gizlenmesini, olayla ilgili olmadığı halde Brown’ın bir kutu puro çaldığını gösteren görüntülerin basına dağıtılmasını içlerine sindiremiyorlar. Şimdi de Wilson’ın bir türlü tutuklanmamasına kızgınlar. Evinin önünde eylemi takip eden Mona Telley, “Bu adam bir çocuğu öldürdü ve hâlâ tutuklanmadı, hâlâ maaş alıyor, hâlâ faturalarını ödeyebiliyor. Biz birini öldürseydik çoktan hapisteydik. Tek istediğimiz adalet. Artık sesimizi duysunlar” diye bağırıyor. Temiz sokaklar Gösteriler Ferguson’da West Florissant isimli geniş bir bulvarda yoğunlaşıyor. Burada otoyol kenarlarını anımsatan benzinciler, fast-food dükkanları, Otomobil tamircileri var. Dışarıdan gelen birine tekin gözükmediği kesin. Ama etrafta biraz dolaştığınızda bakımlı, temiz sokaklar; tek katlı evlerle karşılaşıyorsunuz. Verandalarda oturma setleri var, bahçelerin hemen hepsinde çimler biçilmiş, komşular çitlerin üzerinden birbirleriyle sohbet ediyor. Ferguson’da yaşayanlar ve mecburen buradan geçenler bölgeyi çok farklı deneyimliyor. Havaalanından şehre gidene kadar konuştuğumuz beyazların hepsi Ferguson’u “çok tehlikeli” anlatıyor. Ferguson yakınlarında oturan siyahlar ise şaşkınlıkla “Aslında iyi bir mahalle. Neden böyle oldu ki” diyor. Korkutucu olan polis! Eyleme katılmak için komşu şehirlerden, hatta komşu eyaletlerden gelen siyahlara göre Ferguson’da korkulacak tek şey polisin kendisi. İki oğluyla protestoya katılan Candice Williams (25) normalde buraya gelmekten korktuğunu söylediğinde “Neden, çok mu tehlikeli bir bölge diye?” soruyorum. “Hayır” diye şaşkınlıkla cevap veriyor. “Buraya geldiğimizde polis mutlaka boş yere durduruyor, eziyet ediyor da ondan” diyor. Bir keresinde polisi kendi çağırdığı halde çocuklarının önünde memurlardan Tokat yediğini anlatıyor. Şoförlük yapan Quincin Arnold (27) az ileride, eylemlerin ilk gününde yanan QuickTrip isimli marketin önünde hatıra fotoğrafı çektirirken “Normalde buralara asla gelmem. Çünkü ehliyetiniz, ruhsatınız, sigortanız, arabanızın bakımı tam da olsa, bütün kurallara uysanız da bu yolda polis mutlaka durdurur” diyor. Irkçıları seçiyorlar Eyleme katılan az sayıdaki beyazdan biri olan Stan Doerr (32) de polisten şikayetçi. 30 derece sıcakta çevredekilere su dağıtırken hayatı boyunca burada yaşadığını ve polisten hep korktuğunu söylüyor. Ferguson’da siyah-beyaz çatışması değil vatandaş-polis çatışması yaşandığını düşünüyor. Ama siyahiler bu çatışmayı yine de daha ağır yaşıyor. Mona Talley “Buradaki ve komşu mahallelerdeki polisin hepsi ırkçı. Benzer düşünen kişileri işe alıyorlar. Hepsi birbirinin ya akrabası ya arkadaşı” diyor. Quincin Arnold (27) polisin siyahileri özellikle hedef aldığını anlatırken “Bu ülkede siyah bir erkekseniz kasiyerden polise kadar herkes suçlu olduğunuzu varsayar. Bu korkunç bir his” diyor. Gösteride birçok kadın da “Siyah erkeklerimiz bize lazım” pankartları taşıyor. Ferguson’daki göstericiler ABD’de köleliğin ve ırkçılığın ağır tarihini omuzlarında taşıyor. Öfkeliler, üzgünler. Ama neşeli, sıcak insanlar. Yanınızdan geçip de gülümseyerek “merhaba” demeyen kimse yok. Havanın aydınlık olduğu saatlerde eylem protestodan çok bir panayırı andırıyor. Bir yandan Brown’un ölümüyle özdeşleşen “Eller yukarı, vurmayın” sloganını atıyorlar bir yandan dans ediyorlar. Arabalar korna çalarak West Florissant bulvarından geçiyor. Etrafta bedava yemek ve su dağıtılıyor. Bir köşede barbekü yapılıyor. Bazı aileler plaj sandalyeleriyle gelmiş, olup biteni piknik yaparak izliyorlar. Polisler coplarına dayanmış, memnuniyetsiz bir ifadeyle çevreye bakınıyor. Herkes bu protestoların bir dönüm noktası olacağını umuyor. Tarihi bir an yaşadıkları hissi hakim. Eylem alanına gelenler önce geçen hafta yakılan QuickTrip isimli restoranın enkazının önünde hatıra fotoğrafı çektiriyor. Sonra bir yandan slogan atıyor bir yandan telefonlarıyla gösterileri videoya çekiyorlar. Yalnızca ABD’de karşılaşacağınız bir hızda çeşit çeşit Michael Brown tişörtü, şapkası, yaka iğnesi üretilmiş. Göstericiler kıyafetlerini ve pankartlarını basına gösterirken gururla poz veriyorlar. Akşam yaklaşırken yüzü kapalı gençler etrafta dolaşmaya başlıyor. “Bu gece ne olursa olsun kim olduğumuzu tespit edemeyecekler” diyorlar. Saat 20.30’da bir patlama sesiyle insanlar kaçışmaya başlıyor... Nüfus 25 yılda alt üst oldu Missouri eyaletinde, Missisippi Nehri kıyısındak St. Louis kenti çevresindeki irili ufaklı banliyölerle birlikte Amerika’nın en büyük 19’uncu metropolü... St. Louis şehir merkezinin kuzeyinde yer alan Ferguson bu banliyölerden biri... Sadece 16 kilometrekare alan kaplıyor. Nüfusu 21 bin. Demografik yapısı son 25 yılda altüst olmuş. 1990 yılında nüfusun yüzde 73.8’i beyazken 2000’de yüzde 44.7’ye düşmüş. bugün Ferguson’da yaşayanların yüzde 30’u beyaz, yüzde 67.4’ü siyah. ABD’de ortalama suç oranı 100 binde 297.5. Ferguson’da bu oran 100 binde 381’e çıkıyor. Eylemler Ferguson’un tek bir caddesi üzerinde yoğunlaşıyor. GECE SAVAŞ Missouri Valisi Jay Nixon, olayların büyümesi üzerine yedek askerler olan Ulusal Muhafızlar’ın Ferguson’a konuşlandırılacağını açıkladı Michael Brown’ın otopsi raporunun açıklanmasının ardından Ferguson’da gösteriler büyüdü. Gündüz barışçıl geçen gösteriler, karanlık çöktükten sonra şiddetlendi. Gece yarısı yürülüğe giren sokağa çıkma yasağına dört saat kala, çatışma çıktı. Saat 20.30 sularında göstericiler arasında patlayan silah sonucunda bir kadın yaralandı. Bunu üzerine “gösterilerin artık barışçıl olmadığını” duyuruan polis megafonlarla dağılmaları için protestoculara çağrı yapmaya başladı. Göstericilerin büyük kısmı dağılırken, 100 kişilik bir grup reddetti. Polis, göz yaşartıcı gaz kullanırken, göstericiler taş ve molotofkokteylleri ile karşılık verdi. Müdahalesi sonucunda, sokağa çıkma yasağı yürülüğe girmeden yaklaşık bir saat önce tüm göstericiler dağıtıldı. Bu sırada bazı işletmelerde yağma olayları yaşandı. Olaylar üzerine Missouri Valisi Jay Nixon, halkın güvenliğini ve düzeni sağlamak için ordunun yedek birimi olan Ulusal Muhafızlar’ı Ferguson’a çağırdığını açıkladı. Ulusal Muhafızlar, ABD ordusunun yedek birliklerinden biri. Her eyalette ayrı birliği bulunan Ulusal Muhafızlar’ın askerlerinin her üyesi tam zamanlı sivil bir işe sahip. Askerler için Ulusal Muhafızlar görevi ise yarı zamanlı. Ulusal Muhafızlar’ın fonu ordudan gelse de yönetimi eyalet valilerine bağlıdır. Eyalet valileri, sel, deprem gibi olağanüstü hallerde Ulusal Muhafızları göreve çağırabilir. Ancak Ulusal Muhafızlar’ın muharip güçleri destekleme görevleri de vardır. ABD’nin yurtdışındaki operasyonlarına katılabilirler. ABD Başkanı, Ulusal Muhafıları federal hizmete çağırabilir. Pınar Ersoy / Ferguson | Milliyet
3 Semavi Din'in İstanbul'da Bulunan 20 Kutsal Abidesi
Yüzyıllardır süregelen bir kültür harmanına sahip İstanbul. Ezan, çan ve hazzanın oluşturduğu bir harmoniye, Hilal'in, Haç'ın ve Davud Yıldızı'nın süslediği bir silüete sahip. Liste, İslam, Hıristiyanlık ve Museviliğin İstanbul'da bulunan kutsal abideleri hakkında bilgi vermek amacıyla hazırlanmıştır.Kardeşliğimiz hiç bozulmasın,Amin, Amen, Amein.