Görüş Bildir

Uçurum Haberleri

Uçurum ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Uçurum ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Rıdvan Dilmen'den Çarpıcı Açıklamalar
G.Saray - Akhisar karşılaşması sonrası yorumcu Rıdvan Dilmen maçı değerlendirdi.G.Saray, 24. hafta mücadelesinde Akhisar Belediye'yi 6-1 mağlup etti. Maçın ardından NTV Spor'da yorumcu Rıdvan Dilmen değerlendirmelerde bulundu. Dilmen'in Yüzde Yüz Futbol adlı programda yaptığı yorumlardan bir kısmı şu şekilde; 'Maçtan önce oyunu düşündüğümde buna benzer bir oyun bekliyordum. Bunun sebebi Akhisar'dı çünkü Akhisar keyif takımı. Bu doğru mu? Zaman zaman değil. Bazen defansif oynamaktan takımlar utanmamalı. Akhisar maçı puan maçı olarak görmemiş, oynamaya gelmişler İstanbul'a. İlk yarı başladığında Akhisar hiçbir şey anlamadan 2-0 oldu. Çünkü Galatasaray Türk Telekom'da daha önceki başlangıçlarını yapamadı. Galatasaray ilk yarı vasat, ikinci yarı iyi bir oyun oynadı. Galatasaray'ın iç saha ve dış saha performansları arasında uçurum var. Roberto Mancini, artık dışarıdan en az 3 galibiyet alması lazım. Drogba çok önemli bir oyuncu. Bugün 2 gol 2 asist yaptı ama bu gelecekle ilgili karar almanızı etkilememesi lazım. Sezon sonuna kadar göstereceği performansla bir karar verilmeli. Galatasaray tabiki Fenerbahçe maçını, Fenerbahçe ile Beşiktaş'ın maçını bekleyecektir ama gelecek hafta oynanacak Karabükspor maçı artık en önemli maç haline gelmiştir. Telles'in attığı gol önemli değil. Galatasaray'ın sol bek mevkisini uzun yıllar halledebilecek bir oyuncu. Defansif zaafları biraz var ama uzun yıllar Galatasaray'da kalabilecek yetenekte, kalitede bir oyuncu. Roberto Mancini'nin Eboue'de ısrar etmesi gerekiyor. Bunu her zaman söyledik. Hatasını gördü bence. Önce Eboue'yi sahaya sürüp daha sonra diğer yabancıları dizmesi gerekiyor. Galatasaray bütün maçları kazanırsa 78 puan yapacak ama tekrar söylüyorum; Galatasaray'ın şampiyonluk mücadelesine yeniden ortak olmak için Karabükspor'u deplasmanda yenmesi gerekiyor. Şampiy10
CHP'li RTÜK Üyeleri: 'RTÜK İktidarın Sopası'
TÜK'ün iki CHP'li üyesi Ali Öztunç ve Süleyman Demirkan son dönemde yaşanan tartışmalar üzerine açıklama yaptı.İşte o açıklamalar:Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) RTÜK’teki seçim tartışmalarına yönelik basın açıklaması yaptı. RTÜK Üyesi Ali Öztunç, 'Maalesef RTÜK, bizim de üyesi olduğumuz RTÜK şu anda hükümetin, iktidar partisinin bire bir sopası olma görevini yapmaktadır. Siyasi partilerin grup toplantılarını yayınlayan kanallara ceza verirseniz ifade özgürlüğün sağlamamış olursunuz. Siz bu cezayı verirseniz, şunu demek istiyorsunuz: Yarın da mitingleri yayınlamayın. Siz muhalefet partilerinin mitinglerini yayınlarsanız, biz size ceza veririz. Çünkü biz burada sopa görevi yapıyoruz demiş olursunuz. Biz buna isyan ediyoruz. Bugün CHP Genel Başkanı’nın konuşmasına böyle bir uygulama yapılmak isteniyor. Yarın sayın Bahçeli’nin. Sonraki gün sayın Demirtaş’ın. Hatta gün gelir sayın Başbakanın' dedi.TALİMAT VERİLDİRTÜK’te son günlerde yaşanan tartışmalara değinen RTÜK Üyesi Ali Öztunç, 'Kurulumuzda bir tartışma yaşanıyor. Bu tartışmanın sebebi ise, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM’deki grup toplantısını canlı yayınlayan ve haber haline getiren televizyonlara uygulanmak istenen cezalar. Bununla ilgili daha önce açıklamıştık. Önce talimat verildi. Dendi ki uzmanlara, Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını canlı yayınlayan, haber yapan kanallarla ilgili şu maddeden, şu dosyaları hazırlayın gönderin. Uzmanlarda böyle bir talimat verilemez. Ama faşizan bir anlayışla bu talimat verildi. Devamında bu dosyalar geldi üst kurula. Üst kurulda iki gün süren tartışmalar ile biz bunun yanlış olacağını söyledik. Çünkü bunu dolaylı bir sansür olduğunu dile getirdik. Demokrasilerin vazgeçilmezi, basın özgürlüğüdür. Eğer, basın özgürlüğü yoksa, darbe almışsa demokrasi de yok demektir. Bunu yapmayın dedik. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi kontenjanından seçilmiş 5 RTÜK üyesi arkadaşımız, bu konuda direndiler. Ve uzun tartışmalar yaşandı' diye konuştu.'BİZ BUNA İSYAN EDİYORUZ'RTÜK Kanundaki ifade özgürlüğünü hatırlatan Öztunç 'Siyasi partilerin grup toplantılarını yayınlayan kanallara ceza verirseniz ifade özgürlüğün sağlamamış olursunuz. Siz bu cezayı verirseniz, şunu demek istiyorsunuz: Yarın da mitingleri yayınlamayın. Siz muhalefet partilerinin mitinglerini yayınlarsanız, biz size ceza veririz. Çünkü biz burada sopa görevi yapıyoruz demiş olursunuz. Biz buna isyan ediyoruz. Bugün CHP Genel Başkanı’nın konuşmasına böyle bir uygulama yapılmak isteniyor. Yarın sayın Bahçeli’nin. Sonraki gün sayın Demirtaş’ın. Hatta gün gelir sayın Başbakanın. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Mecliste yapacağı bir konuşma, sansür edilmek istenebilir. Meclis’te yapılan konuşmalar, kürsü dokunulmazlığı kapsamındadır. Yasama dokunulmazlığı kapsamındadır. Eğer siz demokratik bir anlayışla muhalefet partilerinin seçim sürecinde kendilerini ifade etmelerine izin vermezseniz, burada demokrasi yoktur. Ve maalesef RTÜK, bizim de üyesi olduğumuz RTÜK şu anda hükümetin, iktidar partisinin bire bir sopası olma görevini yapmaktadır. Bu basın toplantısı ile kamuoyuna duyurmak istedik. Çünkü biz toplantılarda mücadelemizi veriyoruz' ifadelerine yer verdi.'TRT’NİN TEK YANLI YAYIN POLİTİKALARI...'RTÜK üyesi tarafından yapılan bir başka açıklamada ise, 'Kamuoyuna yansıyan TRT’nin tek yanlı yayın politikalarını, hepiniz herhalde okudunuz gördünüz. Yüzde doksan oranında iktidar partisine aran ayrılıyor. Yüzde 5’e yakın, ana muhalefet partisine, yüzde 5 civarı Milliyetçi Hareket Partisi’ne, yüzde 0.22 civarında da, BDP ayrılıyor. Burada inanılmaz bir uçurum var. Bunun anayasa hak hukuk, adalet ile bağdaşır hiçbir yanı yok. Bu ne yazık ki seçim dönemindeki bu haksız tek yanlı yayın, demokrasiye seçimlere gölge düşürür niteliktedir. Radyo Televizyon Üst Kurulu, anayasal bir kurum olarak görevini yapmadığı için, Yüksek Seçim Kurulu’na, bu tabloyu iletmediği için, kararttığı için Yüksek Seçim Kurulu’nun adil karar alması da engellenmiş oluyor. Adil seçimlere gölge düşürülmüş oluyor. Sanki iktidar partisinin medyaya, halka ulaşma konusunda sıkıntısı varmış gibi, herkesin vergisi ile ayakta kalan TRT’nin dahi tümüyle iktidar partisine tahsis edilmesi sonucunu doğuruyor. Bu kabul edilemez bir durum' ifadelerine yer verildi.Vatan
'Muhteşem Yüzyıl' 128. Bölüm 2. Fragmanı
‘Muhteşem Yüzyıl’ 128. bölüm 2. fragmanı yayınlandı!Muhteşem Yüzyıl’da bu hafta, şehzadeler savaşında ilk kurban veriliyor!Hürrem, Süleyman’ı Selim ve Bayezıd arasındaki savaşı körüklemekle suçluyor! Bayezıt kendisine tuzak kuranların peşine düşerken, Selim ifşa olmaktan korkuyor! Süleyman, isyana destek veren Mahidevran’ın tüm servetine el koyuyor. Bayezıt’a tuzak kuranın Selim olduğunu öğrenen Hürrem oğlundan hesap soruyor!Rüstem, Selim’i ifşa etmemek için Hürrem’e şart koşuyor. Fatma ise Nurbanu ve Huricihan’ı birbirine düşürüp haremi birbirine katıyor! Süleyman, isyanın arkasındaki Kara Ahmed’in idamına hükmediyor! Gazanfer’in Nurbanu’ya olan aşkına öyle biri şahit oluyor ki Nurbanu olayı kapatmak isterken kan dökülüyor! Şehzadeleri arasında tercih yapmamaya yemin eden Hürrem taht adayını seçiyor! Süleyman’ın taht varisi olarak Selim’i seçmesi Hürrem’i deliye döndürür. Süleyman’ı iki oğlunun arasındaki savaşı başlatmakla suçlar. Süleyman ve Hürrem arasındaki uçurum gitgide derinleşir.Bayezıt, Rüstem ve Atmaca, Bayezıt’a tuzak kuranların peşine düşer. Selim, Bayezıt’ın adım adım kendisine yaklaştığının farkındadır. İsyana destek verenin Selim olduğunu öğrenen Hürrem deliye döner. Anne oğul arasında kıyamet kopar. Rüstem, isyana destek verenin Kara Ahmed olduğunu ortaya çıkarır. Süleyman, Kara Ahmed’in idamına hükmeder. Kötü günleri geride bırakmak için şehzade Murad’ın sünnet düğününün yapılmasına karar verilir. Gazanfer, Nurbanu’ya ilanı aşk eder.Bu ana Nurbanu’nun bir düşmanı tanık olunca ipler kopar. Sarayda kan dökülür. Hürrem ise ettiği yemini bozar ve gönlünde yatan taht varisini açıklar….‘Muhteşem Yüzyıl’ yeni bölümüyle Çarşamba akşamı saat 20.00′de Star TV’de!‘Muhteşem Yüzyıl’ın 128. bölüm 2. fragmanını izlemek için lütfen aşağıdaki bağlantıya tıklayın.
'Akşamın Bu Saatinde Başbakan Erdoğan'a Sesleniyorum...'
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Başbakan Erdoğan'a yönelik sert eleştirilerde bulunan Bahçeli, Pazar günü yapılacak yerel seçimlere yönelik '30 Mart rüşvetin aklanacağı, hortumcuların temize çıkacağı, 17 ve 25 Aralık’ın rövanşı değildir. 30 Mart yenilenmedir ama Yeni Türkiye adlı karanlık mecraya sapma yeri değildir.' şeklinde konuştu. Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkan satır başları; Türkiye dört bir koldan saldırya uğramaktadır. Türkiye Cumhuriyeti içte ve dışta kolları olan bir yapının saldırısı altıntadır. Türkiye’de her şey ayaklar altındadır ve gündem karmakarışıktır. Durum vahamet ötesidir, manzara korkunçtur. Başbakan ve Hükümeti milletin bağımsızlığını lekelemekle kalmamış milli sırlarımızı delik deşik etmiştir. Başbakan Erdoğan’ın gözünü kan ve hırs bürümüştür. Sağ duyusunu kaybetmiş, akıl yolundan çıkmıştır. Başbakan Erdoğan kendisi, ailesi, yakınları, yandaş işadamları hakkındaki şaibeleri aydınlatmak yerine reddiyeci bir tutumla önüne kim geliyorsa saldırmış, yargıyı çalışamaz hale getirmiştir. 17-25 Aralık tarihleri arasında yapılan rüşvet ve yolsuzluk soruşturmaları sonrasında görev yeri değiştirilen hakim ve savcıların sayısı şimdilik 784’ü bulmuştur. Yolsuzluğa bulaşan kim varsa korumaya alınmıştır. Başbakan soyguna milli irade kılıfı geçirmenin arayışındadır. 30 Mart rüşvetin aklanacağı, hortumcuların temize çıkacağı, 17 ve 25 Aralık’ın rövanşı değildir. 30 Mart yenilenmedir ama Yeni Türkiye adlı karanlık mecraya sapma yeri değildir. 'HÜKÜMET KUL HAKKI YEMİŞTİR, TEPEDEN TIRNAĞA GÜNAH İŞLEMİŞTİR' AKP Hükümeti 11 yılda ülkemizi mahvetmiştir. Cumhuriyet tarihinde bu kadar yüzsüzleşen, yozlaşan bir iktidar görülmemiştir. Başbakan ve çevresi inanılmaz ve kimsenin onaylamayacağı bir düzenin aktörü olmuştur. Hükümet kul hakkı yemiştir, tepeden tırnağa günah işlemiştir. Neresinden bakarsak bakalım 17 Aralık bir milattır. Başbakan ve hükümetinin gerçek yüzü ortaya serilmiştir. Türkiye altın kaçakçılığı üssü haline getirilmiştir. Büyük paraların döndüğü kara para aklama merkezi haline getirilmiştir. Rüşvetle vatandaşlık dağıtımı sınır tanımamıştır. AKP’ye oy veren kardeşlerin Allah için biraz vicdan muhasebesi yapmalıdır. Öyle tapeler, öyle ses kayıtları ortaya dökülmüştür ki akılla, vicdanla izah edilmesi mümkün değildir. İranlı Zarraf için namuslu emniyet müdürlerini kurban eden, bu zatın önüne yatmaya kalkanlar bu ülkede içişleri bakanlığı yapmıştır. 'AKŞAMIN BU SAATİNDE BAŞBAKAN ERDOĞAN'A SESLENİYORUM' Akşamın bu saatinde Başbakan Erdoğan'a sesleniyorum. Sayın Erdoğan, iktidar ve koltuk hırsı uğruna devleti perişan etmekten, cılkını ve posasını çıkartmaktan dolayı şimdi mutlu musun? Türkiye'yi bölüp parçalamak amacıyla devleti tahrip etmekten, her tarafını çürütmekten dolayı seviç duyuyor musun? Gerçek paralel ihanete, bölücü alçaklara ortam açmaktan memnun musun? Başbakan haysiyetini, siyasi iffetini, siyasi geleceğini kutulara kilitlemiştir. Alo Fatih diyaloglarıyla medyanın bağımsızlığı zedelenmiştir. Alo Nermin hattıyla medyanın haysiyeti yerin dibine geçmiştir. Medya çalışanları işinden edilmiştir. Başbakan başörtülü bir kadın gazeteciyi yazılarından rahatsız olduğu için işten attırmıştır. Fenerbahçe’yi ele geçirmek için olmadık ayak oyunlarına başvuran bu başbakandır. Türk Milleti’ne küfür eden bu Başbakan'dır. Bu Başbakan'ın ağzı ile kalbi arasında inanılmaz bir uçurum vardır. Başbakan rüşveti komplo sözleriyle püskürtmek için 102 gündür çırpınmaktadır. 'YA PAŞA PAŞA HESAP VERECEKTİR YA DA...' Bugün hırsızlar yetki ve unvan sahibidir. Başbakan partisine oy veren kardeşlerimizi namertçe aldatmaktadır. Rüşvet ve yolsuzluğa adı karışan bakanlarını hukuktan korumak için milli iradeyi dolandırmaktadır. Başbakan korkudan titremiş, ne yapacağını şaşırmıştır. Rüşvetçileri sayısal çoğunluğuyla şimdilik emniyete almıştır. Bu kadar isnat ve olağanüstü suçlamalarla başbakanlık görevini yürütümeyecektir. Türk Milleti’nin başhırsız, başçalan, başgötüren dediği bir kişi o koltukta oturamaz. Ya paşa paşa hesap verecektir ya da tarihi nitelikli yolsuzluklar için ülkeden kaçmak zorunda kalacaktır. Karar kendisinindir. Türkiye Tunus’a, Mısır’a, Ukrayna’ya dönmeden başbakan istikrar için gerekeni yapmalıdır. Bunun yolu da adaleti harekete geçirmektir. 'TAPE VE SES KAYITLARINDAN GEÇİLMEMEKTEDİR' Yolsuzluk, yoksulluk ve yozlaşma kökten giderilmelidir. 30 Mart mahalli idaler seçimlerinin propaganda süreci çok sancılı geçmiştir. Mahalli idareler seçimleri bir genel seçim havasına bürünmüştür. Başbakan Erdoğan demokrasiyi terörize etmiş, adeta boğazlamıştır. Başbakanın politikalarını ve niyetlerini daima zillet ve rezalet olarak değerlendirmek en doğrusudur. Başbakan ve çevresinin kirli çamaşırları ortaya saçılmıştır. Tape ve ses kayıtlarından geçilmemektedir.gazetevatan.com
Para Kullanmayı Reddeden Adam: Mark Boyle
Yaşadığımız soruların çoğunun kaynağında para olduğunu düşünürüz. Bunu düşünmekte haklı da sayılırız. Banka borçları, hep almak istediğiniz ayakkabı, okulun taksitleri, evin kirası, arabanın sigortası… Her şey para ile ilgili. Parasını karşılayabildiğiniz mutlusunuz, karşılayamadığınızda ise mutsuz. Peki, bizi bu kadar mutsuz eden bir şeyi niye hayatımızdan çıkaramıyoruz?Çünkü bir kısır döngü içindeyiz. İçinde varolmak zorunda olduğumuz toplumun temeli paraya dayanıyor ve eğer parayı hayatımızdan çıkaracaksak, toplum içinde barınamayız demektir. Bunu belki biz yapamayız ama yapabilen birisi var. Sizi onunla tanıştıralım ve hikayesini anlatalım: Mark Boyleİrlandalı Mark Boyle üniversiteyi bitirip iş hayatına atıldığında hayalleri tanıdıktı. Mümkün olduğu kadar çok para kazanmak, daha büyük bir eve sahip olmak, istediği her şeyi satın alabilmek. Ve işler tam da istediği gibi gidiyordu. Bir organik gıda şirketinde yöneticilik yapan Boyle’ın limanda demirli bir yatı bile vardı.Her şey 2007 yılında başladı. Bir akşam yatında arkadaşıyla şarap içiyor ve dünyayı mahveden şeylerden söz ediyorlardı. Çevre kirliliği, hayvan katliamları, fakirlik, eşitsizlik… Konuşmanın bir noktasında Boyle aslında değindikleri tüm sorunlarda onların da payı olduğunu fark etti. Dünyadaki sorunların farkında olacak kadar duyarlıydılar ama yine de yaşam tarzları ve tüketimleri bu sorunları ortaya çıkartan kapitalist makinayı besliyordu.Üniversitedeki son senesinde Gandhi filmini izleyen ve o günü ‘hayatının değiştiği gün’ olarak tanımlayan Boyle, yatta farkına vardığı şeyler üzerine bir kez daha Hintli aktivistin felsefesini anımsadı: “Kendiniz, dünyada görmek istediğiniz değişim olmalısınız.” Boyle o akşam bir şeyleri değiştirmek istiyorsa, kendi hayatından başlaması gerektiğini fark etti.Boyle’ın ilk faaliyeti Freeconomy Community (Özgür/Bedava Ekonomi Topluluğu) isimli bir topluluk kurmak oldu. Bu topluluğun amacı üyelerinin hiç para taşımaması ve mümkün olduğu kadar az mal varlığına sahip olmasıydı. 2,5 sene boyunca Boyle böyle yaşadı. Hatta Hindistan’a kadar gidip Gandhi’nin memleketini gezdi.2009 yılında Boyle her şeyi bir adım ötesine taşıdı. Artık tamamen parasız yaşayacaktı. Para harcamayacaktı ve para kazanmayacaktı. Sahip olmayacaktı ve elindekini paylaşacaktı.“Tüketici ve tüketilen arasındaki uçurum o kadar büyüdü ki artık satın aldığımız şeylerin yol açtığı zarar ve acının hiç bir şekilde farkında değiliz. Çok az insan başkalarına acı çektirmek ister, çoğu aslında zarar verdiğinin farkında değildir. Bu uçurumun ortaya çıkmasının sebebi, para.”Boyle bu kararının ardından işini bıraktı, sahip olduklarını terk etti ve para kullanmadan yaşayacağı yeni bir hayat inşaa etmeye başladı. Gıda ihtiyacını kendi yetiştirdiği, doğadan topladığı ve takas yoluyla aldığı bitkilerle karşılıyor.Bir karavanda yaşıyor. Karavanı para harcamadan almış. Yurtdışında yaygın olan ve insanların kullanmadıkları eşyalarını ihtiyacı olanlara hediye etmesini amaçlayan Freecycle isimli bir organizasyon vasıtasıyla…Kurucusu olduğu ve kendisi gibi yaşamak isteyen insanların yer aldığı Freeconomy Community üyeleriyle birlikte bir tarlanın etrafında yaşıyorlar. O tarlaya ekim yapıyorlar, pişirdiklerini paylaşıyorlar. Kaldıkları yerin yakınındaki bir nehirde yıkanıyorlar, ulaşım ihtiyacını bisikletlerle karşılıyorlar.“Eğer kendi gıdamızı yetiştiriyor olsaydık, bugün olduğu gibi 3’te 1’ini çöpe atıyor olmazdık. Eğer kendi masa ve sandalyelerimizi üretiyor olsaydık, evimizi her değiştirdiğimizde onları çöpe atmazdık. Eğer kendi suyumuzu temizlemek zorunda kalsaydık, çöpümüzü onun içine boşaltmazdık.”Boyle yaşadığı hayattan çok memnun ama tüm dünyanın böyle yaşayamayacağını düşünüyor. Eğer bu söz konusu olsaydı, ortaya kaos çıkardı. Bu düzenin sunduklarına bağımlı durumdayız. Boyle’a göre hayatımızı kökten değiştiremesek bile yaşama şeklimizi gözden geçirebiliriz. İnsanoğlu bu dünyada geçirdiği zamanın %90’ı boyunca parasız ve daha ekolojik yaşadı. Şu anda da parayı kullanan tek türüz çünkü doğa ile olan tüm iletişimimizi kaybettik.“İnsanlar benim kapitalism karşıtı olduğumu söylüyor. Sınırlı bir dünyada sınırsız büyümeyi hedefleyen kapitalismin birçok defosu olduğunu düşünmekle beraber ben hiçbir şeyin karşıtı değilim. Ben doğa yanlısıyım, topluluk yanlısıyım ve mutluluk yanlısıyım. Eğer tüm bu tüketim ve çevre yıkımı bizi daha mutlu etseydi anlardım. Ama aksine mutsuzluğun göstergesi olan her şey; depresyon, suç, akıl hastalıkları, obezite ve intihar yükselişte. Daha çok para sahibi olmak, daha çok mutlu etmiyor.”
CHP Milletvekili Binnaz Toprak: 'Erdoğan Halkın Adamı'
Seçim sonuçlarını ve CHP'yi değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Binnaz Toprak, Habertürk’ten Kübra Par’a konuştu. CHP milletvekili Toprak şunları söyledi: Yerel seçimlerin ardından 3 hafta geçti ama tartışmalar bitmiyor. Muhalefetin beklentisi; yolsuzluk iddiaları, tapeler, Twitter ve Youtube yasakları gibi yıpratıcı etkenlerle AK Parti’nin oylarının düşmesi yönündeydi ama beklenen olmadı. MHP ve BDP oylarını artırsa da CHP’nin yüzde 30’ları aşamaması çok eleştirildi. Peki Türkiye’nin kurucu partisi olmasına rağmen CHP kabuğunu neden kıramıyor, seçim haritasını neden değiştiremiyor? Muhafazakâr kesimle niye temas kuramıyor? Ne olacak bu Beyaz Türklerin hali? Prof. Binnaz Toprak’la buluştum, CHP Milletvekili gömleğini çıkarıp siyaset bilimci kimliğiyle seçim sonuçlarını değerlendirmesini istedim. Çuvaldızını iktidara batırsa da özeleştiri yapmaktan, CHP’nin eksiklerini sıralamaktan kaçınmadı… Seçim sonuçlarını nasıl değerlendirdiniz? Bu rakamları bekliyor muydunuz? CHP’nin çok büyük bir sıçrama yapacağını düşünmüyordum. 1950’den beri seçmen hep sağ partilere oy veriyor. Yüzde 30 psikolojik eşikti, aşarız diye düşünüyordum, olmadı. Türkiye’de iki kesim var. 3’te bir daha kentli, eğitimli, modern, laik ve sola yakın. Kalan 3’te ikisi ise daha az eğitimli, dar gelirli, taşralı, kendini sağ çizgiye yakın görüyor. Böyle bir sosyolojik tablo varken CHP’nin yüzde 40’lar alması çok zor. Dünya konjonktürü de buna uygun değil. Ecevit’in yüzde 40’lar aldığı dönemde tüm dünyada sol yükselişteydi. Sovyetlerin dağılmasıyla sol bütün dünyada bocaladı. 80 Darbesi Türkiye’de solun belini kırdı. 79 İran devriminden sonra İslamcı söylem kentlerin çeperlerinde yaşayanlara devrimci bir alternatif olarak göründü. Zamanında solun olduğu yerlere İslamcılar yerleşti. Bunda kendi çabalarının büyük olduğunu da kabul etmek lazım. Bu konjonktürü göz önüne almadan CHP’yi eleştirmek haksızlık. “DİNDAR KESİM AK PARTİ DÖNEMİNDE KENDİNİ ONURLU VE EŞİT VATANDAŞLAR OLARAK GÖRDÜ”  AK Parti başarısında muhafazakâr söylem mi yoksa ekonomik nedenler mi daha baskın? Dindarlık da önemli ekonomik çıkarlar da. Mitinglerde Başbakan için çıldıran başörtülü kadınların olması tesadüf değil. AKP onlara ilk defa bu ülkenin onurlu eşit vatandaşları olduklarını hissettirdi. Başbakan’ın onların anlam dünyasına hitap eden bir tarafı var. Hayat boyu Türkiye’nin elitleri tarafından aşağılanmış küçük görülmüşseniz, sizi üste taşıyan bir iktidarı tabii ki desteklersiniz. Refah Partisi döneminden itibaren o güne kadar kendi halinde yaşamış mütedeyyin kesimin başörtülü kadınları mobilize oldu, kapı kapı dolaştı. Bu çok oy getirdi. Sünni ve Müslüman olmanın da büyük payı var tabi. İnsanlar bir arkası varsa iş bulabileceğini düşünüyor. Bugün devlet dairelerindeki temizlik işlerine kadar “yandaş” değilseniz iş bulmanız çok zor. Ekonominin payı olmuştur ama asıl etmen toplumun kutuplaşmasıydı. “Aman sıkı duralım, Başbakan’a sahip çıkalım” dediler. Yolsuzluk iddialarını görmemiş olmaları mümkün değil. “Bal tutan parmağını yalar” hesabı; “çalıyor ama iş de yapıyor” diye düşündüler sanırım. Partilere bağlılığın tek bir nedeni yok. Fakirseniz bulgur makarna getiren partiye elbette oy verebilirsiniz. Biz aile sigortası önerdik, hayali bir şey gibi geldi. İnsanlar sağlık sigortasından ya da bize çirkin görünen TOKİ’lerden çok memnun. Hayatında ev sahibi olamamış insanlar için hoş herhalde. Tayyip Erdoğan karizmatik bir lider. Halk adamı olmasının payı var. Yaptıkları iyi şeyleri göz ardı etmek gerekmez. Fakat kutuplaşma siyaseti güdüyorlar ve her seferinde mağduru oynuyorlar. Bu sefer de mağdurlar çünkü “paralel yapı” var. Siyasi strateji açısından zekice değil mi? Oy için bunu yapmak doğru değil. Türkiye bu söylemlerle çok kutuplaşıyor, insanlarda nefret birikiyor. Daha öne “AKP ekonomiyi iyi yönetti” demiştiniz… Türkiye ekonomisi tabii ki büyüdü ama AKP olmasaydı da büyüyecekti. Ecevit hükümetinde Kemal Derviş’in başlattığı politikaları devam ettirdiler. Geçen zamanda gelir dağılımı bozuldu, uçurum açıldı. Önümüzdeki süreçte giderek otoriterleşen politik ortam yabancı sermayeyi kaçırabilir ve ekonomik kriz çıkabilir. Fakat AKP’nin en önemli başarısı nedir diye sorarsanız, orduyu siyasetin dışına çekmesidir. Türkiye’de bugün siyaset sıkışmışsa bunun nedeni 1980 darbesi ve ordunun siyasete müdahalesidir. “CHP DEĞİŞİYOR AMA HEMEN SONUÇ ALMAK ZOR” CHP’nin uzun süredir birinci parti olamamasını neye bağlıyorsunuz? Tek Parti döneminden kalmış, “CHP vesayetçi ve darbe yanlısıdır, din düşmanıdır” diye önyargılar var. CHP’nin muhafazakâr kesimle temas kuramadığı doğru değil mi? Doğru ama temas kurmak için çaba sarf ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu “Bizim kılık kıyafetle işimiz yok, isteyen istediği gibi giyinir” sözünün ertesi günü YÖK Başkanı üniversitelerde kılık kıyafetin serbest olduğunu açıkladı. CHP içinde farklı görüşler var ama partinin gidişatına bakmak lazım. Başörtüsü meselesine ses etmedik. Memurlara ve milletvekillerine serbest bırakılmasıyla kıyamet kopacak sandılar ama kopmadı. Laik hukuk, laik eğitim Türkiye’nin kazanımlarıdır, bunlardan elbette vazgeçemeyiz. Ama bu mütedeyyin kitlenin dışlanması anlamına gelmez. Başörtüsüne ses çıkarmamak, muhafazakâr kesimi ikna etmek için yeterli mi? Laiklik konusunu uzun yıllar siyasetinin merkezine koymuş bir parti şimdi farklı bir tutum almaya çalışıyor. Bunun parti içinde ve halk tarafından bugünden yarına kabul görmesi, hemen oya dönüşmesi mümkün değil. Muhafazakâr kesim, CHP iktidara gelirse eski ayrımcı reflekslerin geri gelmesinden ve bu dönemde kazandıkları hakları kaybetmekten mi korkuyor? Bilmiyorum, olabilir. “Kindar nesil” lafını Başbakan kullandı. Sosyal medyaya baktığınızda büyük bir nefret söylemi var. CHP’nin oturup Güneydoğu’da, Orta Anadolu’da, Karadeniz’de neden oy alamadığına kafa yorması lazım. CHP için “halka yakın değil” eleştirisi de yapılıyor. Parti örgütlerine gitseniz, elitist diyebileceğiniz bir iki kişiyi zor bulursunuz. Aksine çok halktan insanlar. Bu önyargıları kırmak zaman alacak. CHP’nin bundan önceki kadrolarının blucin giyip Gezi’de dolaşmalarını, LGBTİ bireyleri hakkında önerge vereceklerini, mahkeme mahkeme dolaşıp davaları takip edeceklerini, hapishane raporları yazacaklarını düşünebilir miydik? CHP değişiyor, kimse farkında değil. Ama bu neredeyse 100 yıllık bir parti ve değişim kolay olmuyor. “OY VE ÖTESİ”VEYA “OCUPY CHP” GİBİ OLUŞUMLAR ÇOK ÖNEMLİ” Aziz Kocaoğlu da “CHP’nin eksiği mutfakta. Dünyayı bilen danışmanlara ihtiyaç var” dedi. Daha genç insanların partiye entegre olması gerektiğine katılıyorum. “Oy ve Ötesi”ve “Ocupy CHP” gibi oluşumlar çok önemli. Gezi sürecinde gençler CHP dahil tüm partilerden nefret ediyorlardı ama zaman içinde siyasi partiler içinde hareket etmek gerektiğini anladılar. Bu gençleri bağrımıza basmamız lazım. Tamirhanelerde, merdiven altı atölyelerinde çalışan, çok az parayla geçinmeye çalışan başka bir gençlik de var. Onlara da ulaşabilmemiz lazım. “CEMAAT BENİMLE DE ÇOK UĞRAŞTI” 30 Mart öncesi CHP’nin yolsuzluk iddiaları ve tapeler üzerinden siyaset gütmesinin stratejik bir hata olduğunu düşünenler var. CHP 17 Aralık sürecinde yanlış tutum mu aldı? Yolsuzluklar konusunda hiç ses etmemek mümkün değildi. Fakat tüm seçim kampanyası buna indirgenmek yerine acaba bunların yanında başka temalar da işlenmeli miydi diye düşünmek lazım. Ya Cemaat tartışması? 2008’deki “Türkiye’de Farklı Olmak” araştırmasından sonra Cemaat benimle de çok uğraştı. Araştırmayı birlikte yaptığımız Nedim Şener kitap yazdığı için hapis yattı. Türkiye’de farklı kimliklere karşı baskı var mı diye yola çıkmıştık. Anadolu kentlerinde sorduğumuz herkes Cemaat’i işaret etmişti. O dönem AKP ile birlikte hareket ettikleri için çok güçlülerdi. Anadolu kentlerinde işinizde ilerlemek için Cemaat-AKP koalisyonunun bir parçası olmanız gerektiğini söylüyorlardı. Cemaat’in yargı ve poliste çok güçlü olduğu yıllardır söyleniyor. Bunun ipuçlarını da gördük. Ahmet Şık, Hanefi Avcı vakaları tesadüf değil. Bunlar AKP’nin gözü önünde oluyordu. Kandırıldık iddiasına inanmıyorum, birlikte hareket ediyorlardı ama ortaklık bozuldu. Şimdi AKP, Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sındaki hayali düşman gibi “paralel yapı”yı gösterip kendini mağdur olarak konumlandırıyor. Seçimlerde Cemaat’in CHP’yi destekleyeceği iddia edildi, yakınlaşma eleştirildi… Belli ki CHP’ye oy vermediler. Genel Başkanımız defalarca Cemaat’le formel bir temasımız olmadığını söyledi. Biz kitle partisiyiz, “Cemaat neden bize oy veriyor” diyemezdik. Kemal Derviş’in “muhalefet kendi gücünü yeniden keşfetmeli, kasetlere odaklanmaktan kaçınmalı, ekonomiye yoğunlaşmalı” yorumuna ne diyorsunuz? Daha yapıcı bir siyaset üzerinden kendi proje ve politikalarımızı açıklayan bir yol seçmemiz gerektiğine katılıyorum. Kutuplaşma siyaseti kimseye yaramıyor. AKP bir dönem yüzde 60’larda oy almayı bekliyordu, onların da oyları düştü. “CHP AVRUPA’DAKİ SOSYAL DEMOKRAT PARTİLER GİBİ OLMALI” CHP’yi bundan sonra nasıl bir yol bekliyor? Eski ulusalcı çizgi mi baskın çıkar yoksa sağa açılımla merkez parti olma adımları devam eder mi? Bekleyip göreceğiz. Tercihim CHP’nin Avrupa’daki sosyal demokrat partiler gibi olması. Ama Avrupa’da da sosyal demokrat partiler düşüşte, sağ yükselişte… Evet, dünya gerçeği böyle. Marksist ütopya öldü, sınıflar yerine kimlikler öne çıktı. Sosyal demokrat partilerin kendilerini yeniden kurgulayabilmeleri kolay değil. Kılıçdaroğlu’nun bozkurt işareti yapması eleştirildi. Sağa açılım sosyal demokrat değerlerle çelişir mi? Hayır, adaya bağlı. Örneğin Mansur Yavaş sola yatkın olan, kapitalizmi eleştiren seçmen tarafından da çok sevildi. Türkiye’de bu sağ sol kategorilerini nasıl tanımlayacağımız çok karıştı zaten… “BEYAZ TÜRKLER APTAL DEĞİL” Beyaz Türklerin çok yalnız ve mutsuz oldukları söyleniyor. Siz daha önce “Marksist ve Weberian tanımlar getirmiş, Beyaz Türkler tüm iktidar araçlarını kaybetti” demiştiniz. Bu seçim sonuçları onları daha da mı yalnızlaştırdı? Beyaz Türkler tedirginler ama ümitsiz değiller. Gezi olayları umut yarattı. Gezi romantizmi biraz fazla abartılmıyor mu? Sandığa yansıyan bir sonuç çıkmadı… Romantizm meselesi değil. Türkiye’de hiç beklemediğimiz bir anda susturulmuş korkutulmuş insanlar, “Bu ülke diktatörlüğü kabul edemez” dediler. Beyaz Türk olmak küçümsenen bir değer değil mi aynı zamanda? Bugünün Beyaz Türkleri iktidarı ve parayı elinde tutanlar değil ama Türkiye’yi Türkiye yapan değerlere sahip çıkan insanlar. Diğer kesimden kaç tane sanatçı çıkıyor? Gusto, yaşam tarzı, yemek kültürü, eğlence hayatı Beyaz Türklerle bağlantılı... İnsan haklarına sahip çıkanlar da Beyaz Türkler. Küçümsemeyi doğru bulmuyorum. KÜBRA PAR-HT GAZETE