onedio
Görüş Bildir

sansür Haberleri

sansür ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. sansür ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

4 RTÜK Üyesi: 'Meclis Tv'nin Yayın Kesmesi Yasaya Aykırı'
RTÜK Üyeleri CHP’li Ali Öztunç, Süleyman Demirkan ile MHP’li Esat Çıplak ve BDP’li Doç. Dr. Ahmet Yıldırım, Meclis TV’nin 25 Şubat 2014 tarihli CHP Grup toplantısını kesmesine ilişkin, “Meclis TV’nin 25 Şubat 2014 tarihli CHP Grup toplantısını kesmesi, 2008 tarihli ve 26892 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Meclis TV Yönetmeliğinin 6’ncı maddesi ile 6112 sayılı RTÜK Kanunun 6’ncı maddesine aykırıdır” açıklamasında bulundu. RTÜK Üyeleri Ali Öztunç, Süleyman Demirkan, Esat Çıplak ve Doç. Dr. Ahmet Yıldırım tarafından yapılan açıklamada, yasama faaliyetleri her şart ve koşulda halkın denetimine ve izlemesine açık tutulması gerektiğine dikkat çekilerek, TBMM Başkanlığı’nın, 2011 yılı Kasım ayında TRT ile olan protokolünü iptal ederek yasama faaliyetlerini halka kapattığı belirtildi. Daha sonra kapalı devre yayın yapan Meclis TV’nin, saat 19.00’dan sonraki Meclis faaliyetlerini, “gerektiği takdirde” gibi “keyfi” bir şarta bağlayarak yayınlarına devam ettiğinin altı çizilen açıklamada, “Bu şekilde, siyasi partilerin grup toplantılarına sansür getirilerek yasama faaliyetleri ve bunların yayınlanması siyasi iktidarın vesayeti altına alınmış olmaktadır. Oysaki, halk tarafından seçilerek oluşturulan yasama organının hiçbir faaliyetinin halktan gizlenmemesi gerekmektedir” denildi. Meclis TV’nin 25 Şubat 2014 tarihli CHP Grup toplantısını kesmesinin Meclis TV Yönetmeliğine ve 6112 sayılı RTÜK Kanununa aykırı olduğu vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi: “Unutulmamalıdır ki, Meclis TV tüm partilere eşit mesafede durmak zorundadır. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in RTÜK Kanuna atıfla yapılan işlemin hukuka uygun olduğu iddiası ise yerinde değildir. Çünkü, ortada yayın hizmet ilkeleri yönünden değerlendirme yapılacak bir yayının gerçekleştirilmesine dahi izin verilmemiştir. 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 6’ncı maddesinde ‘Yayın hizmetlerinin içeriğine ve yayınlanmasına önceden müdahale edilemez ve yayınların içeriği önceden denetlenemez’ hükmüne yer verilmiştir. Çiçek’in sözünü ettiği RTÜK Kanununun 8’inci maddesi ise, ancak yayın gerçekleştikten sonra uygulanabilir. Sonuç olarak, Meclis TV’nin 25 Şubat 2014 tarihli CHP Grup toplantısını kesmesi, 2008 tarihli ve 26892 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Meclis TV Yönetmeliğinin 6’ncı maddesi ile 6112 sayılı RTÜK Kanunun 6’ncı maddesine aykırıdır.”  ANKA | Evrensel
Anadolu Ajansı'ndan Arınç'ın Sözlerine Sansür
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili açıklamaları, Anadolu Ajansı tarafından sansürlendi. Kendisine bağlı bir kurum olan Anadolu Ajansı, Bülent Arınç'ı sansürledi. CNN Türk'te katıldığı 'Ankara Günlüğü' programında 17 Aralık Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk soruşturması ve sonrasında yaşananları değerlendiren Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın açıklamaları Anadolu Ajansı tarafından sansürlendi. 'ÇOK LAF YALANSIZ, ÇOK MAL HARAMSIZ OLMAZ' Başbakan Tayyip Erdoğan'a ait olduğu ileri sürülen ses kayıtlarına ilişkin konuşan Arınç, Meclis Başkanlığı'nın ardından satın aldığı evin öyküsünü anlatırken 'İnşaat halindeyken bir eve girdik. Elimdekiler evin yarısını bile ödemeye yetmedi, ayda 7 bin lira ödemek suretiyle kredi çektim. Çok laf yalansız çok mal haramsız olmaz derler. Yine bir laf daha var, 'Fakirler zenginlerden şu kadar yıl önce cennete gidecek' derler. Yani zenginin işi zor. Hele helalinden değilse çok zor' dedi. 'MAHCUBİYETTEN CEVAP VEREMEM' Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın Rıza Sarraf'ın uçağıyla umreye gitmesi ve 700 bin liralık saat hediye edilmesi iddiasıyla ilgili 'Kolundaki saati ve çocuğunun parasını sorarsanız bana ben mahcubiyetten cevap veremem' ifadelerini kullanan Arınç, bir ayette 'Müminler mallarıyla ve evlatlarıyla imtihan olunurlar' denildiğini belirterek 'Bu kolay bir imtihan değildir. Allah bizi çocuklarımızla, malımız ve servetimizle imtihan etmesin' dedi. ANADOLU AJANSI'NDAN SANSÜR Arınç'ın tüm bu sözleri Başbakan Yardımcısı'nın konuşmasını 7 bölüm halinde abonelerine servis eden Anadolu Ajansı'nın haberlerinde yer almadı.sondakika.com
Google ve Tüm Servislerinde Açılmama Sorunu Yaşanıyor
Bir arama motoru olmaktan çıkan ve bir internet devine dönüşen Google, son zamanlarda Türkiye genelinde önemli bir sorun ile karşı karşıya. Google ve ona ait Youtube, Adwords, Adsense, Analytics,Gmail, Webmaster Tools gibi  tüm servislerde yavaşlama sorunu var ve uzun süren aralıklarla açılmama problemleri yaşanıyor.  Özellikle ülkemizde İnternet = Google mantığı yerleşmişken, Google'a erişemeyen kullanıcılar, bu markaya o kadar güveniyor ki sorunun Google kaynaklı olabilme ihtimalini düşünmeyerek,  sorunu kendi internet bağlantılarında arıyorlar. Hatta sorunu kendi kullandıkları bilgisayarlara yükleyip, format atanların bile varlığından haberdarız.  Özellikle sosyal medya ve forum sitelerinde konunun gündeme geldiğini söyleyebiliriz. Kullanıcılar yavaş yavaş sinirlenmeye ve Google'ye tepki göstermeye başladığını gösteren mesajlar ile dolu.  Ayrıca yaptığımız ufak bir araştırma ile yaşanan bu problemin sadece Türkiye'de olmadığını ve dünya genelinde de böyle bir sorunun var olduğunu söyleyebiliriz. Keza bir kaç forumda, açılmama probleminin Türkiye'de yaşanan sansür olayından gerçekleştiği konusunda mesajlar ile karşılaştık.  Sorunun neden kaynaklandığını açıklayan Google tarafından gelmiş resmi bir açıklama yok. Fakat bir kaç teori ile neden kaynaklanabileceğini sizin için araştırdık; Açılmama ve yavaşlık probleminin sadece Google Chrome kullananlarda olduğu ve son chrome güncellemelerinden sonra yaşanmaya başlandığı iddia ediliyor. Diğer bir iddia ise Google DNS kullananlarda bu sorunun yaşandığı yönünde.  Bir başka iddia ise SSL güvenli bağlantı yüzünden Google'a erişilemediği yönünde. Bazı kullanıcılar, https://google.com.tr yerine http://google.com.tr yazdıklarında sorunsuz erişim sağladıklarını ifade etmiş. Kullanıcıların Twitter üzerinden gönderdiği mesajlar ;
İtalya'da Basına Baskı İddiası İstifa Getirdi
İtalya'da yeni hükümet, bir bakanlık müsteşarının basına baskı yaptığı iddialarıyla sarsıldı. Tepkiler üzerine müsteşar istifa etmek zorunda kaldı.Geçen hafta göreve başlayan Matteo Renzi liderliğindeki koalisyon hükümetinde Ulaşım ve Altyapı Bakanlığı Müsteşarlığı görevine getirilen Antonio Gentile'nin, oğlunun adının karıştığı bir yolsuzluk davasının yayımlanmaması için, bir yerel gazeteye baskı yaptığı iddia ediliyordu.İtalya'nın güneyindeki Calabria bölgesinde sağlık sektörüyle ilgili ihalelerde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla açılan bir soruşturmada, Gentile'nin oğlunun adı da geçiyordu.Ancak bu haberin yerel 'L'Ora della Calabria' gazetesinde yayımlanmasının Gentile'nin talimatıyla engellendiği iddia ediliyordu. L'Ora della Calabria gazetesi ise, yayın yönetmeninin haberin yayımlanmaması talebini kabul etmediğini, ancak bir 'teknik sorun' nedeniyle haberin gazetede çıkmadığını öne sürüyordu.Savcılık, gazeteye baskı iddiasıyla ilgili soruşturma başlatırken, Gentile soruşturmaya dahil edilmemişti. Antonio Gentile de, gazeteye sansür baskısı yaptığı idddialarını kabul etmiyordu.Ancak, iktidarın küçük ortağı Yeni Merkez Sağ partisinden Senatör olan Gentile, iktidarın büyük ortağı Demokratik Parti, muhalefetteki 5 Yıldız Hareketi ve medyadan gelen istifa çağrılarına daha fazla direnemedi ve dün istifa etti.Gentile, Başbakan Renzi ve Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano'ya sunduğu istifa mektubunda, suçsuz olduğunu yinelerken İtalya ve partisinin iyiliği için görevi bırakma kararı aldığını yazdı.Başbakan Matteo Renzi, Gentile'nin istifa kararını 'takdir ettiğini' söyledi.Gentile'nin partisi Yeni Merkez Sağ'ın lideri ve İçişleri Bakanı Angelino Alfano da, müsteşarın hakkında bir yargı kararı olmamasına rağmen 'ortak fayda için büyük bir özveriyle' istifa kararı aldığını söyledi ve 'Bizim için önce İtalya gelir' dedi.
Yeryüzüne Dayanabilmek İçin Edebiyat
En zarif, en içten ve en direnişçi yazarlarımızdandır Tezer Özlü. O da yakın dostu Leylâ Erbil gibi bir put kırıcıdır; insan yaşamını hapishaneye çeviren gelenek, dogma, tabu, kural, sınır, dayatma… ne varsa gözden geçiren; kalıpları kıran, yerleşik değerleri sorgulayan, yeni değerler arayan özgün ve özgür bir yazardır. Onun sıra dışı kişiliği, metinlerinde bütün canlılığı ile varlığını duyumsatır.Yıllar önce okuma günlüğüme şöyle yazmıştım: “ Tezer Özlü’nün asi ruhundan, kendine özgü kişiliğinden yansıyan erdemin, düşüncelerimde sürekli çoğaldığını fark ediyorum. Çünkü yaşamıyla yazdıkları bu denli iç içe olan yazarlara çok rastlanmıyor. Korkmadan, çekinmeden, bütün içtenliğiyle kendini ortaya koymak, ‘ben böyleyim.’ diyebilmek kolay mı? Bence her şeyden önce cesaretin simgesi Tezer Özlü. Kalanlar’ın önsözüne belirtildiği gibi: ‘Kendi üstündeki giysinin örgüsünü çözen ve yazdıklarında kendi çırılçıplak gerçeğini okuruna sunmak isteyen, bu anlamda korkusuz, ender yazarlardan biriydi.’ Yapıtlarında kendini dürüstlükle; yalansız, riyasız gösterirken aynı anda toplumun bütün sahte değerlerini kıyasıya eleştiriyor, yüzlerden maskeleri çekip alıyor. İlk olarak kendine yöneltiyor eleştirel bakışlarını; kendine sansür uygulamadan yazarak bir özgürlük ufku açıyor önce. Sonra bu ufku genişleterek toplumun dayatmalarına, baskılarına, sahteliklerine, ikiyüzlülüğüne savaş açıyor. Farklı olmanın, aykırı kalmanın bedelini ise yalnızlıkla, mutsuzlukla ödüyor Tezer Özlü. ” 1963’ten itibaren edebiyat dergilerindeki öyküleriyle dikkati çeken ve ilk kitabı Eski Bahçe ’de öykülerini buluşturan Tezer Özlü, kendi trajedisini görmekten ve onunla yüz yüze gelmekten korkmayan yazarlardandır. Çocukluğun Soğuk Geceleri ’nde çocukluk korkuları ve sıkıntılarıyla yüzleşir. 1983’te Marburg Yazın Ödülü’nü alan Yaşamın Ucuna Yolculuk adlı eseri, yaşamlarında intihar düşüncesine çok yer veren büyük yazarlar Kafka, Svevo ile Pavese‘nin yaşadığı yerleri görmek üzere çıktığı 700 km’lik bir yolculuğun notlarından oluşur. Yaşamın anlamını gitmekte bulur Tezer Özlü. Kitabın başkişisi yine kendisidir; ölüm, yalnızlık, bunaltı, varoluş izlekleri onu bırakmaz. Bu romanı da çocukluğuna ve gençliğine göndermelerle doludur. 1986’da kırk üç yaşındayken göğüs kanseri nedeniyle yaşama veda eden Tezer Özlü, içten ve özgün metinleriyle edebiyatımızın unutulmaz kişilikleri arasında yer aldı; yıllar geçtikçe adının çevresinde efsanevi bir hale oluştu. Leylâ Erbil , “ Tezer Özlü’nün yaşamı acıyla, ölümle, intihar duygusuyla, canlılık ve yaşam tutkusuyla iç içeydi. ”…“ Kendi olmayı hiç reddetmeden, kendi ruhundaki acılardan taşarak akraba acıların dünyasına ulaşmaktadır. Bu ise küçümsenecek bir nitelik değildir; kalıcıdır. ” diyor Zihin Kuşları ’nda. Özyaşam anlatıdan kaçınmayan Tezer Özlü’nün bu tarz anlatıyı sanat katına yükselttiğini ifade ediyor. En son, Tezer Özlü’den kalan bazı yazı ve notlar Kalanlar adıyla 1990’da yayımlanmıştı. Geçen ay Tezer Özlü’nün farklı sanatsal yönleri ve ilgilerini keşfettiğimiz yazıları, kızkardeşi Sezer Duru tarafından Yeryüzüne Dayanabilmek İçin başlığı altında bir araya getirilerek kitaplaştırıldı. Tezer Özlü’nün bir yazısından alınan bu başlık, onun varoluşçu bakışını ve dünyadaki temel meselesini özetliyor: “Neden edebiyat? Yeryüzüne dayanabilmek için.” Tezer Özlü’nün, yurt dışındayken Türkiye’deki dergilere gönderdiği kültür, sanat, edebiyat yazılarından oluşan kitap, onun bir kültür gözlemcisi olarak çevresindeki sanatsal ve yazınsal olaylara dair duygu ve düşüncelerini netlikle görmemizi sağlıyor. Dikkatle ve titiz ayrıntılar üzerinden yazıyor Tezer Özlü. Kendi dünyasına yakın bulduğu yazarlar ve eserlerine yaklaşımında hassasiyeti doruğa ulaşıyor. Kitaptaki yazıların bir kısmı söyleşi ve röportajlardan oluşuyor; ancak kitabın ağırlık merkezinde deneme türünün güzel örneklerini oluşturan metinler yer alıyor. Anı, izlenim ve düşlerin ışıklı yansımalarının yanı sıra eleştirel bir bakış açısı taşıyan bu yazılar Tezer Özlü’nün derin entelektüel kavrayışının; sezgi ve duyuş gücünün birer göstergesi durumunda. Edebiyatla yoğurulmuş engin bir sinema kültürü olan Tezer Özlü, başta Berlin, Venedik olmak üzere Avrupa kentlerindeki film festivallerinde izlediği filmlerle ilgili ustalıklı yorum, eleştiri ve değerlendirmeler yapıyor. Kültür sanat ortamlarında soluk alan yazar, buralardan edindiği izlenimler ve tanıklıklarını nesnel bir bakış açısıyla değerlendirerek Milliyet Sanat’ın ve dönemin başka dergilerinin okurlarıyla paylaşıyor. Bu yazıların çoğunun, Tezer Özlü’nün ölümünden birkaç yıl önce yazılmış olduğunu fark etmek içimizi sızlatıyor. Okudukça onun kültür, sanat, edebiyat güzellikleriyle dopdolu, seçkin ve entelektüel bir yaşamı olduğunu görüyoruz. Yazılarında, kendi yazınsal ve düşünsel dünyasını şekillendiren ve ruhen akraba olduğu yazarlara öncelik veren Tezer Özlü, özellikle Kafka ve eserlerini ince bir duyarlılıkla ele alıyor. “Niçin yazıyorum?” sorusuna yanıt arayışlarını Kafka, Svevo ve Pavese’den cümlelerle destekledikten sonra “ Bir cümle de ben eklemek istiyorum: Yaşamla ve ölümle hesaplaşmakiçin yazıyorum. ” sözleriyle derin etki yaratıyor. Dünyanın acılı bir yer olduğunu, bunun için yazdığını; duyguların taşmasının da bir yazma nedeni olduğunu vurgulayarak, kendi dünyasına egemen olmayı edebiyatla öğrendiğini dile getiriyor. Kafka ile Yaşamak denemesi, sorgulamalarla genişleyen zihin açıcı bir tarzda yazılmış. Tezer Özlü, “Kafka ile yaşamak, acınacak güncelliğimizin en büyük umudu.” ifadesiyle Kafka’daki düşsel, alegorik ve ironik tutumun önemini vurguluyor. Tezer Özlü’nün kaleminden Kafka’yı okumak, onun duyarlı, sezgisel yaklaşımıyla Kafka’yı yeniden değerlendirme imkânı veriyor. Bir sabah uyandığında kendini böceğe dönüşmüş halde bulan Gregor Samsa’nın, Kafka’nın bütün iç dünyasını yansıttığını belirten Tezer Özlü; “Bürokrasi ve iş çarkının, yüzyılımız insanını böceğe ya da robota dönüştürdüğünü, hepimizin birer Gregor Samsa olduğumuzu kavrayamazsak, biz dünyaya değil, dünya bize bakıyor olmaz mı?” diye soruyor. Yazar dostlarının ardından incelik ve değerbilirlikle yazan Tezer Özlü; Sevgi Soysal, Celal Sılay, Peter Weiss’ı sevgi dolu cümlelerle anıyor. Kitapta, hem yaşamı hem de ölümüyle büyük yankılar uyandıran Stefan Zweig, Tezer Özlü tarafından başarıyla değerlendiriliyor; Zweig’ın 2. Dünya Savaşı yıllarındaki savaş karşıtı tutumu, yaşadığı bunalım ve karısıyla birlikte intiharı üzerinde önemli tespitler yapılıyor. Kitaptaki metinlere, Tezer Özlü’nün insana inanan ve ona değer veren düşünce biçimi damgasını vuruyor. Varoluşçu felsefenin izinde giden ve insanın özgür bir birey olma yönünde çaba göstermesinin gerekliliğini vurgulayan satırlarla sık sık karşılaşıyoruz. “ Yaşam, şöyle bir yaşanıp geçmek için varolmak değildir. Aksine insanları, en insancıl yaşamlara ulaştırmanın mücadelesinin verildiği bir olgudur. ” diyen Tezer Özlü, insanın toplumdan, dünyadan sorumlu bir birey olduğu gerçeğinin altını çiziyor. Yeryüzüne Dayanabilmek İçin Tezer Özlü’nün kültür, sanat, edebiyata dair düşünce ve görüşlerini yakından görme ve anlama olanağı sağlıyor. İlgili ve meraklı okurların, bu kitapta kendilerini Yaşamın Ucuna Yolculuk ve Çocukluğun Soğuk Geceleri ’ne yeniden yönlendirebilecek nitelikte güçlü imgeler ve etkili izlekler bulacakları kanısındayım. Kısacık yaşamına sonsuz bir evreni sığdıran Tezer Özlü, defalarca okunmayı hak eden, duygu dolu radikal bir yazar.
'Halkınızı Dinlemek İçin Altyapı Kurarsanız ABD ve Diğer Ülkeler de Sizi Dinler'
Julian Assange: Google artık ABD savunma sisteminin bir parçası.Wikileaks'in kurucusu Julian Assange İstanbul’daki “Internet Ungovernance Forum”da önceki gün telekonferansla konuştu. Assange, “Halkınızı dinlemek için altyapı kurarsanız ABD ve diğer ülkeler bu altyapı üzerinden sizi dinler” dediİstanbul’da düzenlenen Internet Ungovernance Forum’un son gününe Wikileaks’in kurucusu Julian Assange katıldı. Birleşik Krallık’taki Ekvador Büyükelçiliği’nde iki yıldır sığınmacı olan Assange, etkinliğe telekonferans yöntemiyle bağlandı ve Türkiye’deki gözetim devletinin sonuçlarıyla ilgili önemli açıklamalar yaptı.Birgün’den Onur Erem ’in haberine göre, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün çok kötü durumda olduğunu söyleyen Assange, otoritelerin ellerindeki gücü denetimsizce kullandığını belirtti. Assange açıkladıkları belgelerde ABD-Danimarka-Türkiye üçlüsünün Roj TV’nin kapatılması hakkında ve Ermeni Soykırımı’na yönelik çalışmaların sansürlenmesi hakkında önemli bilgiler olduğunu hatırlatırken medyanın etkisine dair şunları söyledi: “Büyük medya şirketleri hayatımızın her alanını etkiliyor. Kültürlerimizi endüstriyel kültürler haline getiriyor.”Fransa Libya’yı içerden bitirdiBugün halkını dinlemek isteyen küçük ülkelerin bunun karşılığında kendisini en az bir büyük ülkenin dinleyeceğini kabullenmesinin gerektiğini söyleyen Julian Assange “Fransa Libya’ya sattığı gözetim teknolojileri sayesinde ülkeyi gözetledi ve Kaddafi’yi rahatça düşürdü. Bugün kriptolu telefon satanlar veya yapanlar bile kullandıkları parçalara göre kendilerini dinleyecek devletler arasında tercihte bulunmaktan öteye geçemez halde. Türkiye de yıllar boyunca halkını dinlemek için ekipman aldı, iletişim altyapısını halkını dinlemek üzerine kurdu. Ancak Batı’dan aldığı bu ekipmanlar hükümetin de dinlenmesine olanak sağladı” ifadelerini kullandı.Kriptolu telefon imkânsızKriptolu telefon veya kripto uygulamaları konusunda özel girişimlere güvenmenin imkânsız olduğunu söyleyen Assange “Buraların yöneticilerinden, çalışanlarından rüşvetle, şantajla, tehditle bilgi edinmek gizli servisler için çok kolaydır. Bu nedenle özel şirketlere değil, herkesin denetimi altında bulunan açık kaynak kodlu uygulamalara güvenmeliyiz” dedi.İdeolojiler tohum gibidirDünyada farklı ideolojilerin birbirleriyle sürekli yarışacağını söyleyen Assange “İdeolojiler toprağa ekilmiş tohumlar gibidir. Hangisinin yeşerip büyüyeceğine bazen toprağın kalitesi, bazen iklim karar verir, bilemezsin. Endüstri devriminden beri teknoloji sürekli gelişiyor ve hayatımızı etkiliyor. Günümüzde vermemiz gereken mücadele bu teknolojileri insanlığın faydasına kullanabilmek” diye konuştu.Assange’dan internette gerilla taktikleriJulıan Assange ABD’nin ve gizli servislerin ağlar üzerindeki etkisini anlatırken şu ifadeleri kullandı: “Bir ağa dominant bir güç dahil olduğunda, zamanla o ağı kendi kontrolüne alır ve homojenleştirir. Bu eğilim kaçınılmazdır. Roma döneminde bu yollarla yapılmıştı, bugün ağ bağlantıları ve finansal bağlantılarla yapılıyor. İşte bizim de bu eğilime karşı elimizdeki tüm silahlarla mücadele vermemiz gerekir. Geçmişteki kurtuluş örgütlerine, gerilla organizasyonlarına baktığınızda, hiçbiri AK-47 silahını sevdiği için bu işe girişmemiştir. AK-47 onlar için bir araçtı. Bizim mücadelemizde de kripto bir amaç değil, araç.Herkesin kripto kullanması kitlesel gözetime karşı kitlesel bir direniş haline gelir, kitlesel gözetimi imkânsızlaştırır. Karşı tarafa sürekli huzursuzluk verecek şekilde davranmalı, ancak geri çekilmek zorunda kalınca geri çekilmeliyiz. Onu da mümkün olduğunca zarar verici şekilde yapmalıyız. Latin Amerika’nın özellikle de son 10 yılda bağımsızlaşması kıta içindeki aktörlerin birbirleriyle iletişiminin artması, gözetimin bunun gerisinde kalması sonucunda gerçekleşmiştir. Kripto aracımız demiştim, amacımız ise adalet. Adalete ancak dayanışma ile varabiliriz.”Assange: Google artık ABD savunma sisteminin bir parçasıJulIan Assange Google, Facebook gibi şirketlerin farklı amaçlarla yola çıksalar bile, ele geçirdikleri büyük veriler nedeniyle dünya istihbarat örgütlerinin hedefi olmaya mahkûm olduklarını söyledi: 1999 yılında New York Times köşe yazarı Thomas Friedman köşesinde “Serbest piyasanın gizli eli, gizli yumruğu olmadan bir işe yaramaz. Bugün o gizli yumruk rolünü ABD’nin hava gücü, deniz gücü ve silikon vadisi üstlenmiştir” demişti.Artık Google’ın kritik spesifik görevler için kullanılabilecek hale geldiğini anlatan Assange “Dünyada her gün 1,5 milyon Android cihaz satın alınıyor. Tüm Batı istihbaratının Çin’den edinemediği bilgileri Google, Android ve YouTube aracılığıyla edinmeyi başardı” dedi.Snowden’dan yazılı açıklama: Gezi direnişçilerine teşekkürlerForuma telekonferans ile katılması planlanan ancak teknik sorunlar nedeniyle yazılı mesaj göndermek zorunda kalan, Rusya’da sığınmacı durumundaki eski NSA çalışanı Edward Snowden mesajında şunları söyledi: “Türk toplumu yoğun bir şekilde sansür ve gözetime maruz kalmaktadır. Türkiye’de hükümet en temel insan haklarını bile ihlal etmekten çekinmezken, gözetim araçları ile yabancı gizli servislerin de ülkeyi gözetlemesine zemin hazırlıyor. Dün Gezi Parkı’nda direnen, bugün Ungovernance Forum’da mücadele gösteren herkese teşekkürler. Desteğim ve dayanışmam sizinle.”Almanya dinleme yazılımını Türkiye'ye yasadışı sattıGlobal Voices Online adlı ifade özgürlüğü örgütünün önceki gün yayımladığı bir rapora göre Alman şirketler, aralarında Türkiye, Bangladeş, ABD, Bahreyn ve Rusya gibi otoriter rejimlere sattığı dinleme yazılımlarını yasadışı bir şekilde satıyor. Alman yasalarına göre suçluları takip etmenin yanı sıra insan hakları savunucularına saldırmak ve kitlesel gözetim yapmak için kullanılabilecek FinFisher gibi casus yazılımların ülke dışına satılabilmesi için Alman Hükümeti’nden lisans alması gerekiyor. Raporda tek bir şirketin lisanssız ihracatının bile Almanya'daki tüm şirketlerin lisanslı satışlarından yedi kat fazla olduğu yazarken bu satışların muhasebe sistemlerinde başka yazılım satışları olarak gösterildiği yer alıyor. Alman Hükümeti, baskıcı rejim nedeniyle Türkiye'ye casus yazılım satışı yapılmaması gerektiğini açıklamıştı.T24
Facebook ve Youtube Kapatılabilir mi?
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Facebook ve YouTube'un engellenebileceğini hatta kapatılabileceğini söylemesi kamuoyunda tartışmaya neden oldu. Peki kapatma mümkün mü? Al Jazeera bu sorunun yanıtını araştırdı. İnternet üzerinde yapılan düzenlemelerle ilgili tartışmalar gündemdeki yerini korurken dün akşam ATV'de katıldığı programda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gerekirse Facebook ve YouTube gibi sosyal ağların kapatılabileceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, 18 Şubat'ta onayladığı ve 'internet yasası' olarak bilinen 5651 sayılı yasanın yürürlüğü girmesi ile internette yeni bir dönem başladı. Yeni yasa ile site kapatma yerine, URL bazlı, yani sadece haberin yayınlandığı adres bazlı engellemeler getirildi. Bu düzenlemeye göre zararlı bir içerik yayınlayan sitenin tamamı değil sadece yayının yapıldığı adres engelleniyor. Başbakan'ın TV programında sosyal ağları kapatabileceğini açıklaması akla 'site kapatmalar geri mi dönüyor' sorusunu getirdi. Engellemeler işe yaramaz Bilişim Avukatı Gökhan Ahi, teknik olarak Facebook, Twitter yada benzeri internet servislerinin kapatılmasının mümkün olmadığını düşünüyor. Ahi'nin bu konudaki yorumu şu: '' Ancak, olsa olsa mevcut 'internet servis sağlayıcılar' tarafından Türkiye’deki abonelere erişimi engellenebilir. DNS sunucularına veya VPN bağlantılarına da erişim engellenebilir. Ancak alternatif erişim yöntemleri dipsiz bir kuyu, bu nedenle bu tür engellemeler pek işe yaramayacaktır .' Hukuken de kolay değil Olayın hukuki yönünü de değerlendiren Ahi sözlerine şöyle devam etti: 'Bunun dışında hukuken de sosyal ağlara erişimi engellemek kolay değil. Zira, hem Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar, hem de Anayasa, ifade ve haberleşme özgürlüğünün, haber alma ve haber verme hakkının ancak ve ancak kanunla ve belirli hallerin varlığı durumunda sınırlanabileceğini öngörüyor. Mevcut konjonktürde, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını gerektiren bir durum zaten yoktur. Ayrıca yeni çıkarttıkları yasayla da bir sitenin tamamen erişime engellenmesinin önünü kapadılar. Dolayısıyla, hukuken Youtube’un ya da Facebook’un tamamen erişime engellenmesi de şimdilik mümkün değil. Ancak, bu konuda yine tuhaf bir yasa çıkarılırsa o zaman durum farklı olacak, tabii teknik olarak alternatif erişim yöntemleri ile erişim yapılabilecek. Örneğin, Çin’de Facebook engelli ama birçok Çinli farklı bir isimle ve alternatif yollarla erişebiliyor.' Kuzey Kore ve İran usulü sansür gelir Tüm İnternet Derneği Başkanı Füsun Sarp Nebil ise aksi görüşte. Nebil, sosyal ağların teknik olarak kapatılabileceğini ifade ediyor. Nebil, 'Ama başka yollarla erişilebilir. Öte yandan 5651 sayılı kanunda yapılan yeni düzenlemelerle ISS'ler de bu tip durumlarda sorumlu tutuluyor. VPN gibi alternatif çözümler de yasaklanabilir. Tamamen de kapatılabilir ve teknik olarak da yapılabilir. Fakat bu Kuzey Kore ve İran usulü bir sansür anlamına gelir' diyor. URL bazlı engellemenin henüz uygulanamadığına dikkat çeken Nebil, You Tube'daki ses kayıtlarına hâlâ erişilebileceğinin de altını çiziyor. İnternet servis sağlayıcılarının URL bloklama sistemini daha kuramadığını ifade eden Nebil, 'Sistemin kurulması 2 ayı bulacak gibi görünüyor' dedi. Bakan Elvan: Gerçek hayatta suç olan her şey, sanal hayatta da suçtur Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Facebook ve Twitter ile ilgili sözleri için bir ülkenin başbakanına, bakanlarına, ailesine, küfürler, hakaretler ve ağza alınmayacak ifadelerin hepsinin internet ortamında yer aldığını söyledi ve yeni bir düzenlemenin olacağını belirtti: ' Dünyanın hiçbir ülkesinde bu tür uygulamalara müsaade edilmez.' Elvan sözlerine şöyle devam etti: 'Düşünün; bir ülkenin başbakanına, cumhurbaşkanına küfürler edilecek, olmadık hakaretler yapılacak, yasa dışı birtakım görüntüler alınıp servis edilecek ve bunları da biz içimize sindireceğiz... Böyle bir şey mümkün değil. Sadece bizim değil, muhalefet partilerinin de bu konuda tepki göstermesi gerekiyor ama maalesef onlar, bunu bir siyaset aracı olarak kullanıyorlar. Bu son derece yanlış. 'Elimize malzemeler geçti, biz bu malzemeleri kullanalım, eh yarına Allah kerim'... Böyle bir anlayış olamaz. Gerçek hayatta suç olan her şey, sanal hayatta da suçtur .' Yasaklı siteler için çözüm var Bir ülkenin altyapısı içinde istenen siteyi engellemek teknik olarak mümkün olsa da farklı çözümlerle bu engeller aşılabiliyor. Bu yöntemler arasında en yaygın kullanılanı ise VPN (Virtual Private Network). Bu yöntemde internete farklı bir ülkeden giriliyormuş gibi gösteriliyor. Bu sayede engelleme yapan 'internet servis sağlayıcı' istenen siteleri gösteriyor. Aynı zamanda internette iz bırakmadan gezinme imkanı sunan VPN için ücretsiz çözümler olduğu gibi ücretli servisler de bulunuyor. Kaynak: Özgür Çetin | Al Jazeera
"Demek ki İşler Onun İçi İyi Gitmiyor"
Başbakan Erdoğan'ın 'Bu milleti Youtube'a Facebook'a yediremeyiz' sözlerine bir tepki de Amerikalı Hollywood yıldızı Susan Sarandon'dan geldi Amerikalı Hollywood yıldızı Susan Sarandon , Gezi Parkı olayları dolayısıyla Amnesty International’dan (Uluslararası Af Örgütü) yaptığı destek çağrısı sonrasında bu defa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Facebook ve YouTube’u kapatırım çıkışına “Demek ki işler onun için iyi gitmiyor” diyerek tepki gösterdi. New York’ta ünlü Türk jinokolog Dr. Tamer Seçkin ile dünyaca ünlü şef Padma Laksmi’nin kurucusu oldukları Amerika Endometriozis Vakfı’nın geleneksel balosuna katılan Susan Sarandon, Hürriyet’e Gezi Parkı gösterilerine neden destek verdiği ve gelen tepkileri anlattı. Önemli olan özgür basın Razi Canikligil 'in hurriyet.com.tr'de yer alan haberine göre, Oscarlı oyuncu Susan Sarandon, “Gezi parkı gösterileri başladığında ‘Neler oluyor?’ diye Berlin’deki bir arkadaşımı aradım. Bana medyanın olayları tam aktarmadığını anlattı. Ben de Uluslararası Af Örgütü’nün çağrısına destek verdim. Beni de ‘dış mihraklar’ diye tanıtmışlar. Benim için Başbakan Erdoğan’ın ne düşündüğü hiç ilgilendirmiyor. Önemli olan özgür basının var olmasıdır. Neler olduğunu doğru olarak anlamamız gerekiyor. Hepimizi güvende tutan medya özgürlüğüdür“ dedi. Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ettiğini söyleyen Sarandon şöyle devam etti: “Ben bir aktivist dünya vatandaşıyım. Benim için medya çok önemli. Çünkü dünyada olan biteni medyadan öğreniyorum. Benim kariyerime de medyanın katkısı çok büyük. Son öğrendiğime göre Facebook ve YouTube’u da kapatabileceğini söylüyormuş. Demek ki işler onun için iyi gitmiyor. Basına sansür uygulamaya başladığınız dakikada tüm dünyayı karşınıza alırsınız.“ T24
Billur Kalkavan: 'Ben Porno Seyretmeyi Severim'
Hakan Çelik ile Hafta Sonu Keyfi'nde, Lars Von Trier'in sansür ve yasaklardan dolayı Türkiye'de vizyona girmesine izin verilmeyen 'Nyphomaniac' filmi, tartışıldı. Programa katılan isimlerden Billur Kalkavan, filmin yasaklanmasını özgürlüğe müdahale olarak nitelendirip, 'Ben porno seyretmeyi seviyorum. 50 yaşına gelmiş bir kadınım ve ne izleyip neyi izlemeyeceğime kendim karar verebilirim. Bu yüzden porno sitelerin internette yasaklanmasına da anlam veremiyorum. Çocukların bu içerikten korunması geldiğimiz çağda, yasaklarla mümkün değil' dedi...Kaynak: http://alkislarlayasiyorum.com/
Efkan Ala'dan Vali Avni Mutlu'ya Baransu'ya Gözaltı Talimatı TBMM'de
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın, henüz Başbakanlık Müsteşarı iken Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonunun başlamasından 2 gün sonra İstanbul Valisi Avni Mutlu'ya arayarak Taraf Gazetesinden Mehmet Baransu'nun gözaltına alınması talimatı vererek,  'savcı bir şey diyorsa savcıyı da alın' demesini TBMM gündemine taşıdı. Umut Oran'ın, İçişleri Bakanı Ala'ya yönelttiği soru önergesinde, Ala'nın Mutlu ile olan konuşmasını anımsattı. Oran önergesinde, 'Twitter’da dün gece @bascalan adresinden yayınlanan ses kaydınızda, 17 Aralık Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu’nun hemen ardından henüz Başbakanlık Müsteşarı iken 19 Aralık 2013 tarihinde gece saat 02.00 ve 03.00’da İstanbul Valisi Avni Mutlu ile telefonla görüşerek, yolsuzluk belgeleri yayınlayan Taraf Gazetesinden Mehmet Baransu’nun gözaltına alınması, yenidonem.com web sitesinin kapatılmasını istediğiniz görülmektedir' dedi. Oran'ın, Efkan Ala'ya yönelttiği sorular şöyle: - Söz konusu tarihte İstanbul Valisi Mutlu’ya arayıp, bu konuşmayı yaptınız mı? Bu talimatınız yasadışı, kanun dışı emir değil midir?Başbakanlık Müsteşarı’nın bu şekilde kanunsuz emir verme yetkisi var mıdır? - Bu yaptığınız Anayasa’daki ‘basın hürdür, sansür edilemez’ düzenlemesine aykırı değil mi, neden anayasa suçu işliyorsunuz? Vali Avni Mutlu’ya, Mehmet Baransu için “Hemen gözaltına alınmalı. Belgelerine, her şeyine el konulması lazım” demenizin gerekçesi nedir? Müsteşarların bir valiye bir vatandaşı, gazeteciyi gözaltına aldırma yetkisi var mıdır? İçişleri Bakanı olduktan sonra da benzeri gözaltı talimatlarını kimler için, hangi valilere verdiniz? İstanbul Valisi Avni Mutlu, dönemin İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı’ya sizin benzeri kaç gözaltı tutuklama talebinizi iletti, bunlar kimlerdir? “Valim, şimdi ben burada biraz da çok kızarak, Hüseyin (Çapkın) Bey’i de aradım. Bakanımız aradı, ben aldım telefonu. Bakın İstanbul’da Türkiye’nin herhangi bir yerinde, insanların suç işleme özgürlüğü yoktur. Suçüstü halinde, şu anda adam yayınlıyor, suçüstü halinde vatandaş bile müdahale eder alır. Lütfen gidin, Hüseyin de oraya gelecek, söyledim. Emniyet müdürü de” ifadesini kullanma gerekçeniz nedir? - İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturduğunuz günden bu yana benzeri biçimde kaç il emniyet müdürüne benzeri gözaltı talimatı verdiniz, bunlar kimlerdir? Vali Mutlu’ya “Arama kararı vermiyorsa da suçu önlemek için girsinler. Biz her türlü koruruz sizi. Kapıyı kıracak alacak adamı. Böyle kepazelik olmaz. Suçu işliyor şu anda. Hiç burada mahkeme kararına bile lüzum yok” demenizin gerekçesi nedir? “Her türlü koruruz” ne demektir? Bu suç ve suçluyu korumak değil midir? - “Savcı bir şey diyorsa savcıyı da alın” ne demektir? Yasama, yürütme, yargı bu ülkede en azından kağıt üzerinde ayrı değil midir? Bu şekilde kaç cumhuriyet savcısını “aldırdınız”? Güçler ayrılığı ilkesi iktidarınız döneminde artık geçerli değil midir? Baransu için, “Bu bir casusluk şeyine de sokulur” ifadesini kullanma gerekçeniz nedir? Kolluk kuvvetinin ve savcılığın inceleme ve soruşturmaları için suç türünü siz mi belirliyorsunuz?