onedio
Görüş Bildir

mafya Haberleri

mafya ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. mafya ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Serhan Bolluk Tahliyeleri Değerlendirdi
İşçi Partisi Genel Sekreteri Serhan Bolluk, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın Oğlu Kağan Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler'in Oğlu Barış Güler ve İş Adamı Reza Sarraf'ın da aralarında bulunduğu 5 kişiye tahliye kararı çıkması hakkında değerlendirmelerde bulundu. Aydınlık'a konuşan Serhan Bolluk, AKP iktidarının büyük bir kumpas hazırlığı içerisinde olduğunu söyledi.Bolluk şöyle konuştu: 'Hiç heveslenmesinler. Halkın cebinden çaldıkları o paraları harcayacak vakitleri olmayacak. Kuruşuna kadar geri alırız. Kamu için kullanırız. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını paraları istifleyebilmek için kurdular. Şimdi daha büyük bir kumpasın peşindeler. Adına da özerklik diyorlar. Ancak onu da başaramayacaklar. Türkiye'yi bölemeyecekler. Bu ülke bir avuç mafya tarikat gladyo enstrümanı parayı istiflesin diye bölünmeyi kabul etmez. Bir tarafta Tayyip Erdoğanların, Abdullah Güllerin, Fethullah Gülenlerin çürümüş düzeni ve onların peşinden giden kendilerine muhalefetim diyen partileri var. Bir tarafta ise ayakta ve dipdiri bir millet. Kimin kazanacağını göreceğiz.'Aydınlık
'Kara Para Aşk' 3. Tanıtım Fragmanı
'Kara Para Aşk' 3. tanıtım fragmanı yayınlandı!'İLK YALANINA KADAR HERKESE GÜVENEBİLİRSİNİZ. YALAN SÖYLEYEREK TANIŞTIĞINIZ KİŞİ İSE TEK GERÇEĞİNİZ OLABİLİR. ELİF İLE ÖMER'İN HİKAYESİ BU ÇAĞDA PARAYLA SINANAMAYAN TEK ZAMANE DESTANIDIR. 'Ay Yapım'ın yapımcılığında gerçekleşen Kara Para Aşk dizisinin çekimleri başladı. Heyecanlı ve sürükleyici hikayesiyle izleyiciyi ekrana bağlayacak yapımın hazırlanan ilk tanıtımında, birbirlerine yabancı olsalar da en sevdiklerini kaybederek aynı kaderi paylaşmak zorunda kalan Elif ile Ömer'in hikayesine dair ilk görüntülere yer verildi.VAN'DAN ROMA'YA UZANAN MACERA BAŞLIYOR!Atv'nin merakla beklenen yeni dizisinde Tuba Büyüküstün (Elif) ve Engin Akyürek (Ömer) yepyeni bir ikili olarak seyirci karşısına çıkacak. Dizinin güçlü oyuncu kadrosunda Nebahat Çehre, Erkan Can ve Aytaç Arman da yer alıyor.Senaryosunu Sema Ergenekon ve Eylem Canpolat'ın kaleme aldığı, Ahmet Katıksız'ın yönetmenliğini yaptığı 'Kara Para Aşk' adlı dizi çok yakında ATV ekranlarından izleyicisiyle buluşacak.HERKES GÖZ KAMAŞTIRICI BİR PIRILTININ PEŞİNDE!Engin Akyürek'in Van Organize Suçlar Şubesi Komiseri Ömer; Tuba Büyüküstün'ün varlıklı bir ailenin yurtdışında yaşayan başarılı tasarımcı kızı Elif olarak seyirci karşısına çıkacakları dizi, bir cinayetle kesişen hayatları konu alıyor. Çok sevdiği nişanlısını bir cinayete kurban veren Ömer ile mükemmel babasının aslında karapara aklayan bir mafya olduğunu öğrenen Elif'in kaderleri, cinayetin ardından yaşananlarla değişecek. Bu hikayede kimi paranın pırıltısının esiri olacak, kimi aşkın, kimi gerçeğin, kimi sırların kimi de hırslarının..Parayla sınanamayan bir aşkın hikayesini anlatacak.'Kara Para Aşk' ilk bölümüyle 12 Mart Çarşamba akşamı saat 20.00'de Atv'de başlıyor!'Kara Para Aşk'ın 3. tanıtım fragmanını izlemek için lütfen aşağıdaki bağlantıya tıklayın.
Leeds Taraftarlarından İtalyan İşi
Leeds United taraftarları, kulübün yeni sahibi Massimo Cellino için İtalyan mafyası şeklinde giyinip maça gitti.İtalyan Massimo Cellino 'nun İngiltere Championship'te mücadele eden Leeds United 'ı satın alması üzerine kulübün taraftarları, deplasman maçına tek tip kıyafetler gitti.İngiliz taraftar lar, Queens Park Rangers karşılaşması için İtalyan mafya usulü giyinerek kulübün yeni patronuna mesaj verdi.
Efkan Ala'ya Ait Olduğu İddia Edilen Ses Kayıtları Yayınlandı
İçişleri Bakanı Efkan Ala ve İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok arasında geçtiği iddia edilen bir telefon görüşmesinin ses kaydı sızdırıldı.Youtube’daki ‘BAŞÇALAN’ hesabından yayınlanan ses kaydının, 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu sonrasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen Selami Altınok’la, söz konusu tarihte Başbakanlık Müsteşarı olan Efkan Ala arasında geçtiği iddia ediliyor. İddiaya göre Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’nın İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbaş’ı ifadeye çağırması üzerine Efkan Ala’yı arayan Selami Altınok, ne yapması gerektiğini danışıyor. Efkan Ala’nın; “Hiçbir kere, ifade mifade yok kardeşim”, “Yazıyı çöpe at, tanımıyoruz de”, gibi ifadeleri üzerine alt rütbeli memurların sıkıntıya gireceğini söyleyen Altınok, başsavcıyla görüşmeyi öneriyor. Altınok’un fikrini benimseyen Efkan Ala ise, kendisinin de Adalet Bakanı’yla görüşeceğini belirttikten sonra Altınok’a; “De ki, ben gönderirim Emniyetten adamları, seni alır getiririm; burada çete kurdunuz diye” söylüyor. Altınok’a valiyi de aramasını söyleyen Efkan Ala, tereddüt etmemesini de tembihliyor. Zete
'Kara Para Aşk' 4. Tanıtım Fragmanı
‘Kara Para Aşk’ 4. tanıtım fragmanı yayınlandı!“İLK YALANINA KADAR HERKESE GÜVENEBİLİRSİNİZ. YALAN SÖYLEYEREK TANIŞTIĞINIZ KİŞİ İSE TEK GERÇEĞİNİZ OLABİLİR. ELİF İLE ÖMER’İN HİKAYESİ BU ÇAĞDA PARAYLA SINANAMAYAN TEK ZAMANE DESTANIDIR. ”Ay Yapım’ın yapımcılığında gerçekleşen Kara Para Aşk dizisinin çekimleri başladı. Heyecanlı ve sürükleyici hikayesiyle izleyiciyi ekrana bağlayacak yapımın hazırlanan ilk tanıtımında, birbirlerine yabancı olsalar da en sevdiklerini kaybederek aynı kaderi paylaşmak zorunda kalan Elif ile Ömer’in hikayesine dair ilk görüntülere yer verildi.VAN’DAN ROMA’YA UZANAN MACERA BAŞLIYOR!Atv’nin merakla beklenen yeni dizisinde Tuba Büyüküstün (Elif) ve Engin Akyürek (Ömer) yepyeni bir ikili olarak seyirci karşısına çıkacak. Dizinin güçlü oyuncu kadrosunda Nebahat Çehre, Erkan Can ve Aytaç Arman da yer alıyor.Senaryosunu Sema Ergenekon ve Eylem Canpolat’ın kaleme aldığı, Ahmet Katıksız’ın yönetmenliğini yaptığı “Kara Para Aşk” adlı dizi çok yakında ATV ekranlarından izleyicisiyle buluşacak.HERKES GÖZ KAMAŞTIRICI BİR PIRILTININ PEŞİNDE!Engin Akyürek’in Van Organize Suçlar Şubesi Komiseri Ömer; Tuba Büyüküstün’ün varlıklı bir ailenin yurtdışında yaşayan başarılı tasarımcı kızı Elif olarak seyirci karşısına çıkacakları dizi, bir cinayetle kesişen hayatları konu alıyor. Çok sevdiği nişanlısını bir cinayete kurban veren Ömer ile mükemmel babasının aslında karapara aklayan bir mafya olduğunu öğrenen Elif’in kaderleri, cinayetin ardından yaşananlarla değişecek. Bu hikayede kimi paranın pırıltısının esiri olacak, kimi aşkın, kimi gerçeğin, kimi sırların kimi de hırslarının..Parayla sınanamayan bir aşkın hikayesini anlatacak.‘Kara Para Aşk’ ilk bölümüyle 12 Mart Çarşamba akşamı saat 20.00′de Atv’de başlıyor!‘Kara Para Aşk’ın 4. tanıtım fragmanını izlemek için lütfen aşağıdaki bağlantıya tıklayın.
Genç Yaşta Hayatını Kaybeden 20 Ünlü İsim
(20 şubat 1967 - 5 nisan 1994)8 nisan 1994‘te kurt’un cesedi, seattle'daki evinin garajının üzerindeki odada , alarm sistemi yerleştirmek için gelen bir elektrikçi tarafından bulundu. kotunu, gömleğini ve ayakkablılarını giymiş olan kurt, göğsünün üzerinde bir pompalı tüfek ile sırt üstü uzanmış durumdaydı. tek bir kurşun ile suratını dağıtmıştı. cesedin yanında birtakım kişisel eşyalarla birlikte bir de intihar mektubu bulundu. intihar olgusuna cobain ailesinin geçmişinde çok sık rastlanılmaktadır. burle cobain adında bir akraba, kendini karnından vuruyor, bundan beş yıl sonra da burle’in kardeşi kenneth kafasına sıktığı tek kurşunla ölüyordu. aslında bu tür ölüm aberdeen'da oldukça yaygındı.
'Türkiye'de Yolsuzluk Görünür Hale Geldi'
İtalya'da mafyayla mücadelenin efsanevi savcısı, şimdinin Senato Başkanı Grasso 'Türkiye'de yolsuzluk görünür hale geldi, sürpriz olmadı' diyor. Pietro Grasso, İtalyan Senato Başkanı; protokol sırasına göre İtalya devletinin Cumhurbaşkanından sonra iki numarası. Ancak dünya onu siyasi etiketiyle değil, daha bir yıl önce, Mart 2013 seçimleriyle politikaya atılmadan önce mafyayı anavatanı İtalya’da dize getiren süper savcı olarak tanıyor. Hatırlayacaksınız, Sicilya mafyasının 53 yıldır ‘aranan’ ama bulunamayan lideri, gerçek ‘Baba’ Bernardo Provenzano, 2006 yılında hem de ünlü Carleone kasabasındaki çiftliğinde yakalanmasını Grasso sağlamıştı. Daha önce Sicilya, Palermo başsavcısı olarak 380 ömür boyu hapisle sonuçlanan müthiş bir yargı operasyonunun arkasındaki isim. Daha genç yıllarında 1983-89’da katıldığı ilk büyük çaplı mafya operasyonunda yargılanan 475 mafia üyesinin 19’u da ömür boyu hapis almıştı. Ama gerçek ‘Baba’yı yakalattığı 2006 operasyonundan bir yıl önce ‘Mafyayla Mücadele Başsavcısı’ olarak atanması Silvio Berlusconi hükümeti döneminde tartışmaya neden olmuştu. Grasso ancak İtalyan Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir kararla mafya mücadelesini yürütebilmişti; o karar olmasa, belki Baba Provenzano hala ‘aranıyor’ ama çiftliğinde oturduğu halde bir türlü bulunamıyor olacaktı. Belki de bu yüzden Grasso 2013 seçimleriyle siyasete atılıp, ardından Senato Başkanı seçilince yaptığı ilk işlerden birisi, mafyanın yolsuzluklar üzerinden politikayı etkilemesine karşı yeni bir yolsuzlukla mücadele yasası için girişimde bulunanların başında yer almak oldu. İşte 43 yıllık kanun adamlığı geçmişi ardından İtalya Senato Başkanı seçilen Grasso, 9-11 Nisan’da Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da ‘Yolsuzlukla Mücadele’ başlığı altında yapılan 2014 Dünya Yönetişim Forumu’ndaki konuşmacılardan biri oldu. Adeta nefeslerin tutularak izlendiği, ders niteliğinde bir konuşma yaptı. Sonrasında Grasso’ya sordum: Türkiye’deki yolsuzluk iddialarıyla ilgili gelişmeleri izliyor muydu? İzliyorsa ne düşünüyordu. “Bildiğiniz gibi” diye başladı söze; “Son bir yıldır artık savcı değilim, Senato Başkanıyım, dolayısıyla yolsuzlukla mücadeleyle bizzat ilgili değilim.” Tam dinleyiciler eski savcının yeni siyasetçi olarak cevap vermekten kaçındığını düşünüyordu ki, Grasso muzip bir tebessümle “Ama” diye kısa bir nefes verdi. Süleyman Demirel’in ‘O ama yok mu, o ama?’ sözü geldi aklıma. Grasso devam etti: “Ama basından izlediklerimle sınırlı olmakla birlikte şunu biliyorum ki, Türkiye’deki yolsuzluk dosyalarının ortaya çıkması sürpriz olmadı.” Devam etmeden kısa bir ‘es’ daha verdi; “Diyebilirim ki, yolsuzluk görünür hale geldi; sadece o değil, yolsuzluğun değil, yolsuzluk olduğunu söyleyenlerin üzerine gidildiği de görünür hale geldi.” Belli ki Grasso Türkiye’yi yakından izliyordu; yolsuzluk soruştumalarında görev alan çoğu savcı, hakim ve polisin görevinden alındığını, bunların Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından kendisine karşı komplo girişimi olmakla suçlandığının farkındaydı. Herhangi bir isim vermeden şöyle devam etti: “Yolsuzlukla mücadelenin yolu yolsuzluklarla mücadele edenlerden kurtulmak olamaz; yolsuzluklardan kurtulmanın yolu bu değildir.” Yalnızca o değil, Grasso, bütün yolsuzluk iddialarına karşın Erdoğanın 30 Mart seçimlerinden önde çıktığının da farkındaydı ve o konuda da iki çift lafı vardı, hem de ilginç bir örnekle birlikte: “Halk bu izlenen yönteme katılıyor ve onaylıyor görünse de, halkın her zaman doğru karar vermediğini unutmamak lazım. Unutmamak lazım ki, mesela Hazreti İsa ve Barabbas arasından halk o zaman Barabbas’ı seçmişti.” İtalyan Senato Başkanı, dönemin Roma valisinin Fısıh bayramında bir mahkumu serbest bırakma yetkisini halka sormasını ve onların da tercihi Barabbas’tan yana kullanıp Hazreti İsa’ya çarmıha gerilme yolunu açmış olması örneğini hatırlatıyordu. Seçim her zaman adalet getirmiyor demek istiyordu. Ama Grasso “Bu söylediğim sadece Türkiye için geçerli değil” diye de ekledi; “Bütün ülkeler için geçerli.” Peki Türkiye’de yolsuzluk dosyalarının açılması neden sürpriz olmamıştı onun için? Özel bir bilgisi mi vardı? “Hayır” dedi Grasso; “Özel bir bilgim yoktu, ama olayların genel akışı oraya işaret ediyordu. Ümid ederim Türkiye yolsuzluklarla mücadelenin bir yolunu bulacaktır. Ümid ederim Türkiye Avrupa Birliği ile daha yakın ilişkiler içinde olabilecektir.” Murat Yetkin | RADİKAL
Beşikçioğlu Ekranlara '7 Şubat' Dizisi ile Dönüyor
Komiser Behzat karakteri ile Fenomen olan Erdal Beşikçioğlu yeni Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi’nde canlandırdığı Komiser Behzat karakteri fenomen olan Erdal Beşikçioğlu, yeni rolüyle hayranlarını şaşırtacak.  Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi adlı dizide canlandırdığı Komiser Behzat karakteri fenomen olan, daha sonra gelen onlarca teklifi, senaryoları beğenmediği için geri çeviren Beşikçioğlu aradığı rolü buldu.  Habertürk'te yer alan habere göre Beşikçioğlu, Kurtlar Vadisi ekibinden ayrılan senarist Bahadır Özdener’in yazdığı ‘7 Şubat’ adlı dizide bir mafya babasını canlandıracak.   Habertürk-Zafer Akbaş
Onur Ünlü: "Sinema Yok Olacak"
Yönetmen Onur Ünlü ile artı 18 yaş sınırlaması ile gösterime giren yeni filmi 'İtirazım Var’ı konuştuk. Ünlü, 'İtirazım Var' ile yaşadığı süreci, Türk sinemasını, sinemanın geleceğini ve yeni projelerini Al Jazeera Türk’e anlattı. Onur Ünlü, son filmi ‘İtirazım Var’a yaş sınırı (+18) geldiği günün ertesinde İstanbul Film Festivali’nden ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü kazandı. Yaş sınırı her an +15’e düşürülebilir. Başrolde boks yapan, antropoloji okumuş, bağlama çalan bir imamı oynayan Serkan Keskin de aynı festivalde ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü aldı. Denetleme Kurulu birkaç gün içerisinde yaş sınırını daha da düşürebilir ama bir yandan da hayat geçiyor. Filmin gösterim günü an be an geride kalıyor ve sinemacılar için her seans çok önemli. Çünkü onlar ve elbette Onur Ünlü de filmleri izlensin ve daha çok insanla buluşsun diye film yapıyorlar. Sence filme neden 18 yaş sınırı getirildi? Açıkçası ben anlayamıyorum ama genel olarak duruşuyla ilgili bir sorun olmalı. Ben bu kararın siyasi değil, ahlaki olduğunu düşünüyorum ve bence bu daha kötü. Biz yine de itiraz ettik, itirazımız değerlendiriliyor ve belki de geri döner. Filmin belli bir yaşın altındakilere yasaklanmasına sebep olacak bir şey var mı içerikte? Bu nokta önemli. Çünkü benim bundan sonra yapacağım filmim yasaklanabilir ya da bundan sonraki bir filmime gerçekten +18 de verilebilir. Ama o sınırlamanın geleceği film, bu film değil. Zaten mesele de buradan çıkıyor. Bu şekilde denetlenmek bir yönetmen olarak sana ne hissettiriyor? Ben ancak benden daha ahlaklı ya da daha onurlu birisi tarafından ahlakımla ilgili denetlenmeyi kabul edebilirim. Ama bizi denetleyen insanlar kim, hiç bilmiyoruz ve tanımıyoruz. Meslekten insanlar oldukları söyleniyor ama biz onların mesleki yetkinliklerini de bilmiyoruz. Mesleki olarak da yaptığım işle ilgili benden daha yetkin biri olmalı. Bu karar prensip olarak umurumda değil ancak benim ve benimle çalışan insanların ekmeğiyle oynanıyor. Çünkü bu karar benim hem televizyon hem de vizyon satışını olumsuz yönde etkiliyor. Ben şu anda bununla ilgileniyorum. Yoksa o kurul da, Kültür Bakanlığı da total olarak umurumda değil. Ama benim filmime böyle davranan bir zihniyet, tarihi eserlere ya da diğer kültürel değerlere nasıl davranıyordur diye düşünüyorum. Yani benim filmime bu yaş sınırlamasını getirmekle, tarihi bir mozaik üzerine alçı sıvamak aynı şey. Filme yaş sınırlaması geldiğinde Cem Yılmaz da ‘itiraz’ edenlerden, tepki verenlerden biri oldu... Tabii, sağolsun o da destek oldu bize. Film Festivali’nin ödül gecesinde arkadaşlarımın, meslektaşlarımın üzerinde ‘Artı 18’e itirazım var’ yazılı çıkartma ile salonda oturmaları, jüri başkanı Derviş Zaim dahil herkesin bu çıkartmaları yapıştırması beni çok etkiledi. O günden beri de konuşuyoruz, neler yapabiliriz diye çünkü bu sadece benim filmime yapılan bir yasaklama değil, genel olarak bundan sonraki filmleri de tehdit eden bir anlayış. Bizim bu ahlak bekçiliği anlayışına karşı bir müdahalede bulunmamız lazım. Bu tip sınırlamalar, otosansüre neden olur mu zamanla? Benim bundan sonra yapacağım iki film de muhtemelen yaş sınırı olmaksızın yasaklanacaktır. Ama benim anlamadığım, bu tip bir karar çıkararak benim ya da bir başkasının film yapmasını engelleyecekler mi ya da caydırma yöntemi olarak bu mu kullanılıyor? Benim ne yapacağımı devlet belirleyemez, belirlememeli de. Bakın, ülkenin en değerli beyinlerinin bir kısmı bu film işinin içinde. Sinema üzerinden insanların mutluluğuna katkı yapmak isteyen bu insanlarla neden uğraşırsınız? Hayata dair para kazanmak, sosyal güvence, gelecek kaygısı gibi her şeyi bir kenara bırakmış bu insanların tek derdi iyi bir film yapmak ve bunu izleyiciye izletmek. Onlar olmadığında yerine ne koyacaksınız? Entelektüel olarak yoksunuz. Ne olmasını istiyorsunuz o zaman? Bu sorular yanıtsız. Anlamakta güçlük çekiyorum gerçekten. İYİ FİLM NADİR BİR ŞEYDİR Sanat kurumları geçmişlerine dönüp baktığı bir döneme girdi. Sinema açısından sence nasıl bir noktadayız Türkiye’de? Türk balesinden daha ileride olduğumuzu düşünüyorum sinemacılar olarak. Türk balesi diye bir şeyi söylerken bile kulağa ters geliyor. Benim ilk filmim ‘Polis’ 2007 yılında çıktığında o yıl gösterime giren Türk filmi sayısı 16’ydı. Geçen yıl 83 film vizyon gördü ve görmeyenlerle birlikte 100’ü buluyor bu rakam. Mesela 16 filmin içinden çok iyi beş film çıkma olasılığı 100 filmin içinden beş iyi film çıkma olasılığından daha düşük. Neticede senede zaten en fazla beş iyi film yapılabilir ki iyi film zaten nadir bir şeydir. Dünyada da böyledir. Türk sineması diye bir şey var mı peki? Türk ya da Türkiye sineması diye bir şeyden şimdilik bahsedemeyiz. Çünkü ortak bir duygu, ortak bir hal ya da zamanın ruhu dediğimiz şey etrafında film yapılmıyor, yapmıyoruz. Herkes kafasına göre bir şeyler yapıyor ve bir hengame oluşuyor. Ben de o hengame kuşağının içerisindeyim. Ama bu bir zaman sonra geçecek. Daha seçilerek yapılacak işler. Bizim filmlerde güzel planlar oluyor ama bir bütünlük yok, bunun nedeni nedir? Bütünlük duygusunu yakalamak kolay değil. Bir insan uyumak dışında hiçbir şeyi 100 dakika boyunca yapamaz. Ama 100 dakika boyunca bir filmi izleyebilirsin. İnsanları kapalı bir yere koyup, 100 dakika boyunca bir şeye baktırtmaya devam etmen gerekiyor. Bu kolay sağlanabilecek bir şey de değil. Özellikle bugün senin de bildiğin gibi çok fragmantal bir düşünce yapısı var ve insanlar ‘anlık’ bir fikri meşrulaştırarak sanat eseri ürettiğini iddia ediyor. Epik anlatım biçimi yok olmak üzere. Bunun yerine anlık düşünceler iş yapar haline geldi. İzleyici de bir anda karşısındaki esere bakıp onu üç, beş saniye içinde tüketip sonraki esere geçiyor. Böyle bir zamanda bir filmi 100 dakika içinde bütünlüklü olarak anlatmak iyice zorlaşıyor. TEVHİD ÜZERİNE DÜŞÜNMEMİZ GEREKİR O bütünlük için ne yapmak lazım? Peki, şöyle anlatayım, mesela ‘Tevhid’ meselesi üzerine düşünmemiz gerekir. Birlik ve bütünlük duygusu, her şeyin bir yandan da parçalanamaz bir bütünü oluşturduğu fikrini unutmamalıyız bence. Bundan uzaklaşınca film de dağılıyor, akıllarımız da dağılıyor. Sen Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan bütçe almıştın ve sonra geri verdin. O süreç nasıl gelişti? Ben bir film için para almıştım ve o filmi çekemedim. Çekmeyince de parayı götürüp geri verdim. Tabii ki tek seferde ödeyemedim ama 12 ay boyunca faiziyle birlikte aldığım parayı iade ettim. Bir daha da Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan destek filan istemedim. SİNEMA, İNSANLIK TARİHİNDE HOŞ SEDA OLARAK KALACAK Sence sinema Doğu kültürüne yabancı bir sanat dalı mı ? Ben sinemanın sadece Doğu kültürüne değil, Batı kültürüne de ait olmadığını düşünüyorum. Sinemanın insana ait olmadığını düşünüyorum. Önümüzdeki 50, en fazla 100 sene içerisinde yok olup gideceğine inanıyorum. Mesela geçenlerde bir yerde karşılaştım. Yanılmıyorsam Hititler döneminde yapılan ve üstün bir sanat tekniği, becerisi örneği olarak kabul edilen bir süsleme biçimi var. Şu anda kimsenin bununla ilgilendiği yok. Sinema da bunun gibi insanlık tarihinde hoş bir seda olarak kalacak. Zaten daha 100 yıllık bir mevzu ki koca insanlık tarihinde bir hiç ölçüsündedir. Sinema neye dönüşecek ? Evde kendi başımıza yaptığımız bir hale gelebilir mesela. Düşünsene Johannes Gutenberg 1450’de ilk kez modern matbaa tekniğini bulduğunda insanlığın kaderi değişmişti. Oysa şimdi evde internetten ya da kendi olanaklarımızla bir şeyler yazıp basabiliyoruz, büyük matbaa makinalarına ya da onları kullanacak insanlara ihtiyacımız yok. Sinema da belki böyle bireysel bir hale dönüşebilir. O zaman ‘Ben ne yapıyorum’ demiyor musun? Sürekli olarak diyorum. Ama mafya gibi oldu sinema benim için, girdim çıkamıyorum. Elimi verdim, kolumu alamıyorum. Bana yardım edin. TÜRKİYE’DEN İKİ ŞEY ÇIKMIYOR: SENARİST VE KALECİ Günlük yaşam politikası sanatçıları ne kadar etkiliyor ? Genel olarak sanat eserlerinin günlük politikayla kurduğu ilişkinin onu zedeleyeceğine dair yaygın bir kanı var ve ben de buna katılıyorum. Ancak bu aşılabilir aynı zamanda. Mesela ‘İtirazım Var’da bunu aşmaya çalıştık. Filmdeki göndermeler hem bugünün hem de 1400 sene evvelinin ve belki bundan sonrasının da sorunlarına dair ya da en azından izleyenlerin söylediği bu. Bir sanat eserinin yaşadığımız güne dair noktalara değinirken o noktaların cihanşümul olmasına da dikkat etmek gerekiyor. Sanatçı olsun olmasın insanlar çok fazla politize oldu. Politize olmayanlar günlük hayatın dışında mı tutuluyor? Politize olmak senin günlük hayatta işini kolaylaştırır, seni çok kolay bir şekilde konumlandırır ve günü kurtarmanı sağlar. Ama şunu unutma, Türkiye’den iki şey çıkmıyor: Bir senarist, iki kaleci. Çünkü herkes gol atmaya çalışır. Ya yönetmen olmak isterler ya da santrafor. Sinemaya sadece yazar olarak -ben dahil- destek vermek kimseyi kesmez. Bu bulunduğumuz yerin Ortadoğu olmasından ve sadece bize özgü olup, kimsenin anlayamayacağı o tatlı gerilimle yaşamamızdan kaynaklanır. Bu bir telaş yaratır, yarın ne olacağımızı hatta bir an sonra ne olacağımızı biz gerçekten de bilmiyoruz. HAKİKATLE ARAMIZDA 700 PERDE VAR Yine de sanatçıyla sanat yerine politika konuştuğumuz bir ortamdayız... Bu konumlandırma telaşı içinde meselenin özünden uzaklaşıyoruz işte. Mevlana, hakikatle aramızda 700 perde olduğundan bahseder. Günlük politika bence bu 700 perdeden biri sadece. Filmde, devletin din adamları Selman Bulut tarafından ister istemez dışlanıyor. Dinin mahrem ve kişiye özel tarafına neden vurgu yapmak istedin? Bir insanın dini inancını sormak ya da bunu araştırmak en temel nezaket kuralına aykırı en başta. Fakat şu an içinde bulunduğumuz iktidarla birlikte korkunç bir nezaketsizlik içerisindeyiz. İnanan ve inanmayan ayrımına gidildi ve bu inanan biri olarak beni çok rencide ediyor. Çünkü ben belirli bir iletişimde olduğum herhangi birinin dinini, milletini hiç düşünmedim. Fakat şu anda bu devletin bekasıyla doğrudan ilişkilendirilen bir şey gibi gösteriliyor. İdeolojilerinden emin olmadıkları için sürekli korkuyorlar ve korktukça daha fazla şey öğrenmeye çalışıyorlar. Çünkü kendi ideolojileriyle insanlar arasında sevgi, saygı, ruh birliği ve bağı olmadığının ve olamayacağının farkındalar.Bedia Ceylan Güzelce/Al Jazeera