“Sarı Tehlike, Çin geliyor” diye başlıklar atılıyordu çocukluğumuzda. Genç olduğumuzda Çin hala gelememişti. Orta yaşlarımıza ulaştığımızda Çin artık geliyordu, hem de koşarak. Tabii bu “sarı tehlike” ifadesi, batılıların algı yönetiminin bir sloganıydı.
Çin, o batılıların bugün hala kullandığı barut, kağıt, pusula, matbaa, mekanik saat, ipek gibi birçok yeniliği hayata geçirmiş bir Sarı medeniyet” idi. Taa 1400’lerde Amiral Zheng He, 317 gemisi ile Hint Okyanusu’nda deniz ticaretini domine ediyordu. Çin’in o zamanlardaki 9 direkli, 12 yelkenli gemilerinin yanında, Kristof Kolomb’un Santa Maria’sı, Marmara’da lüfer teknesi ebadındaydı. Şunu hatırlatmaya çalışıyorum, Çin tarihte her zaman önemli roller üstlenmiştir ve “en büyük, en hızlı, en ileri olmak” gibi haller, Çin’in toplumsal genlerinde zaten bulunmaktadır. Bunu göz ardı etmeyelim. “Çin geliyormuş” derken bir kez daha düşünelim, çünkü Çin, Batılılar ortalarda yokken gayet güçlü bir şekilde oradaydı.
Peki Avrupa’dan ve Dünya’dan fersah fersah ileride olan Çin, sonra ne oldu da geride kaldı? Sarı medeniyet, ne oldu da sarı tehlikeye benzetilmeye başlandı? Daron Acemoğlu’nun beni çok etkilemiş bir tespiti vardır, der ki “Ülkelerin geri kalma sebebi, altyapıları değil, üst yapılarıdır”. Yani o ülkelerin başına dert olan olgu; kuruluş ve sistemin işleyişindeki paradigmaları, o ülkelerin yönetimlerinin genel kabul ve ilkeleridir, altyapıları değil. Liderlik, vizyon altyapıdan da çok önemlidir, birazdan neden olduğunu da irdeleyeceğiz birlikte.
Tibet platosu ve dağlar; çok büyük ırmakların su kaynakları. Su; insan demektir, insan tarım demektir, tarım ise üretim ve zenginlik. Tüm bunlar Çin’de (ve Hindistan’da) mevcutken oyunun kuralı 1900’lerde iki sebeple değişir. İlki Çin’in vizyonsuz liderleri, ikincisi ise batının sanayi devrimidir. Artık üretim için, sanayi tarımdan daha verimli hale gelmiştir. Üretilen bu sanayi ürünlerini satmak için ticaret çok önemlidir. Ticaret için ise su yolları, nehir yolları, denizler, ulaşım hayatidir.
Yorum Yazın
Çin 850 milyon nüfus ile nasıl Dünya 'nın yüzde 85 ine nasıl tekabül ediyor acaba? Yazıda tek anlamadığım nokta burası!