Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Türkiye'nin Sonsuz Döngüsü: Bir Felaketin Anatomisi

etiket Türkiye'nin Sonsuz Döngüsü: Bir Felaketin Anatomisi

sinem Boduk
25.01.2025 - 00:30 Son Güncelleme: 25.01.2025 - 11:07

'Her felaket, bizi kendi iç dünyamızda sorgusuz sualsiz bir köşeye çekilirken buluyor. Toplumsal travmaların sıradanlaştırıldığı, gerçek sebeplerin derinlemesine incelenmediği, sorumlulukların ya inkar edildiği ya da süslü söylemlerle gölgede bırakıldığı bu atmosfer, aslında hepimizin ortak bir kaderi paylaştığını acı bir şekilde hatırlatıyor.'

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Yangınların dumanı yalnızca gökyüzünü değil, zihinlerimizi de kaplıyor.

Yangınların dumanı yalnızca gökyüzünü değil, zihinlerimizi de kaplıyor.

Kaçamayacağımız, tek başımıza değiştiremeyeceğimiz bir gerçek var: Toplumun İyileşemeyen Yaraları.

Her noktadan yükselen alev, bir bireyin kaygısını artıran, umutlarını bir nebze daha söndüren kolektif bir acının yansımasıdır. Yangınlarla birlikte yok olan sadece doğa değil, aynı zamanda toplumun ortak belleği, dayanışma duygusu ve geleceğe dair inancıdır. Bu durumu açıklamak için, 'kolektif travma' (collective trauma) kavramını ele almak gerekir. Kai Erikson’un tanımladığı üzere, kolektif travma sadece bireylerin psikolojik durumlarını değil, toplumun genel yapısını etkileyen bir fenomendir.

Bu süreçte bireylerin duygu dünyasına yakından baktığımızda, 'öğrenilmiş çaresizlik' (learned helplessness) kavramının izlerini görebiliriz. Seligman’ın teorisine göre, birey tekrar eden kontrolsüz durumlarla karşılaştığında, bir süre sonra değişim yaratabileceğine dair inancını kaybeder. Yangınlarla ilgili toplumsal reflekslerde de benzer bir mekanizmanın işlediği söylenebilir. Her yıl tekrar eden felaketler, toplumu edilgen bir konuma itiyor; bu da 'toplumsal dissosiyasyon' (social dissociation) dediğimiz bir kopuşa neden oluyor. Toplum, yaşanan travmaları bir savunma mekanizması olarak normalleştiriyor ve bu da tepkisizlik döngüsünü pekiştiriyor.

Öte yandan, bu travmatik döngülerin bireysel düzeydeki etkileri, 'post-travmatik stres bozukluğu' (PTSD) ve 'ikincil travma' (secondary trauma) gibi psikolojik durumlarla kendini gösterebilir. Danışmanlık süreçlerinde, bireylerin yalnızca kişisel geçmişi değil, aynı zamanda yaşadıkları çevrenin sosyo-ekonomik ve kültürel etkileri de incelenmelidir. Özellikle afet bölgelerinde büyüyen bireylerin 'travma sonrası büyüme' (post-traumatic growth) kapasitesini değerlendirmek, uzun vadeli iyileşme süreçlerinde önemli bir rol oynayabilir. Ancak bu iyileşme, adalet ve sorumluluk mekanizmalarının işlemediği bir ortamda sekteye uğrar.

Kartalkaya yangını gibi olaylar, yalnızca fiziksel bir yıkımı temsil etmez; bu tür olaylar, aynı zamanda "toplumun kolektif belleğini" (collective memory) yeniden şekillendirir.

Kartalkaya yangını gibi olaylar, yalnızca fiziksel bir yıkımı temsil etmez; bu tür olaylar, aynı zamanda "toplumun kolektif belleğini" (collective memory) yeniden şekillendirir.

Maurice Halbwachs’ın kavramına göre, bu bellek yalnızca bireysel deneyimlerin toplamı değil, aynı zamanda toplumsal yapının ve ilişkilerin bir yansımasıdır. Eğer bu bellek sürekli olarak travmayla beslenirse, toplumun dayanıklılığı zayıflar ve uzun vadede 'sosyal anomi' (social anomie) dediğimiz bir durum ortaya çıkar. Bu anomi hali, bireylerin toplumdan yabancılaşmasına ve ortak değerlerin çözülmesine yol açar.

Bugün ağaçlar yanarken içimizde bir şeylerin koptuğunu hissediyoruz. Fakat o kopuşun, yalnızca doğaya değil, insan ruhunun doğasına da zarar verdiğini kabul etmeliyiz. Belki de en zoru, bu yangınların ardından nasıl bir 'normal' inşa edeceğimizi sorgulamaktır. Çünkü her yangın sonrası, adaletin tesis edilmediği, sorumluların hesap vermediği bir düzende, 'yeniden başlamak' yalnızca bir yanılsamadır. Bu nedenle, 'ekopsikoloji' (ecopsychology) perspektifinden bakıldığında, doğayla yeniden bağ kurmanın ve bireyin ekolojik kimliğini güçlendirmenin toplumsal iyileşme sürecindeki rolü ihmal edilmemelidir.

Sonuç olarak, toplumu iyileştirmek, bireylerin yüklerini azaltmakla başlar. Ancak bunun için önce sorunun kökenine inmeli, gerçeklerle yüzleşmeli ve acıyı yalnızca bireysel bir deneyim olmaktan çıkarıp kolektif bir sorumluluğa dönüştürmeliyiz. Aksi takdirde, yangınlar yalnızca ormanlarımızı değil, içimizdeki insanlık duygusunu da kül etmeye devam edecek.

Instagram

X

LinkedIn

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
2
2
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam