Türker Toker Yazio: Sosyal Medya Paylaşımında Çocuk İstismarı: Bu Paylaşım Benim İçin mi Eğitim İçin mi?
Günümüzde bir fotoğraf ya da video çekip paylaşmak oldukça kolay bir iş haline geldi. Dahası sosyal medya platformları bunu daha da kolaylaştırmak adına ellerinden geleni yapıyorlar. İlk cep telefonlarımızı düşündüğümde geldiğimiz noktanın inanılmaz olduğu konusunda hepimiz hemfikirizdir diye düşünüyorum. Bununla birlikte okullar, yöneticiler öğretmenleri sınıf süreçlerine daha fazla teknolojik araç-gereç dahil etmeleri konusunda da zorluyorlar. Hatta hem devlet hem de özel okullarda bir paylaşım çılgınlığı yaşanıyor. Yakın çevremizdeki öğretmenlerden aldığımız bilgilere göre kendi paylaşımlarının RT edilmesini, beğenilmesini ve paylaşılmasını isteyen onlarca resmi ve özel kurum yöneticisi bulunmakta.
Aslına bakarsanız eğitim camiası içerisinde sosyal medyayı örnek gösterilebilecek şekilde kullanan onlar öğretmen var.
Peki bu neden bu kadar büyük bir sorun olarak karşımızda?
Bakanlık yayınladığı genelgede konuyu:
(a) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20. maddesinde: “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar” ve 41. maddesinde: “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.” şeklinde,
(b) Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 19. maddesinde “Bu Sözleşme’ ye taraf Devletler, çocuğun ana–babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken … her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar.” ve 29. maddesinde “taraf devletler çocuk eğitiminin çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi amacına yönelik olmasını kabul ederler.” şeklinde,
(c) 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun Genel Amaçlar başlıklı 2. maddesinin ikinci fıkrasında Türk Millî Eğitiminin Genel Amacı, “Türk Milletinin bütün fertlerini; Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek.” şeklinde hükümlere yer verilmiştir.
(d) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 135. maddesinde: “Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”
Bunun yanında;
136. maddesinde: “Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”, 137. maddesinde: “(1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların; a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle, b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.”
kapsamında tartışmaktadır. İşin
hukuki boyutu açık bir şekilde yayımlanan genelgede ortaya konulmuştur.
Ancak işin asıl önemli boyutu ÇOCUK İSTİSMARI konusu hepsinin de ötesinde bir boyuttur.
Çocuk istismarı ve ihmali, ana baba ya da bakıcı gibi bir erişkin tarafından çocuğa yöneltilen, toplumsal kurallar ve profesyonel kişilerce uygunsuz ya da hasar verici olarak nitelendirilen, çocuğun gelişimini engelleyen ya da kısıtlayan eylem ve eylemsizliklerin tümüdür. Bu eylem ya da eylemsizliklerin sonucu olarak çocuğun fiziksel, ruhsal, cinsel ya da sosyal açıdan zarar görmesi, sağlık ve güvenliğinin tehlikeye girmesi söz konusudur.
Eğer bir çocuk yetişkinlerin kullandığı bir ortamda herhangi bir şeye alet ediliyorsa bu istismardır. Özellikle eğitimciler, sosyal medya paylaşımında bulunurken ikilem yaşadıklarında kendilerine şu soruları sorabilirler:
“Bu paylaşım benim için mi, eğitim için mi?”
Bu soruya vereceğimiz cevap aslında paylaşımda çocuk istismarı olup olmadığına karar vermemiz konusunda en önemli rehber olacaktır.
Özetle;
İzinle dahi olsa öğretmenlerin öğrencilerin aktif rol aldıkları paylaşımlarda bulunmaları yasal olarak da ahlaki olarak da doğru değildir. Bakanlığın bir genelgeyi bugün uygulamıyor olması yarın uygulamayacağı anlamına gelmiyor. Ben hiçbir öğretmenin sosyal medya paylaşımlarında bilerek ve isteyerek öğrencilerini istismar edeceğini düşünmüyorum. Ama doğrudan öğretmenin yararlandığı, sonuç elde ettiği paylaşımlar geriye saçma sapan danslar ya da videoların parçası olmuş, akımlara kurban edilmiş, aksanıyla dalga geçilmiş, fakirliği yüzüne vurulmuş binlerce çocuk bırakmaktadır.
Unutmayın! Yarın bu çocuklar yetişkin olup önemli işlerde karar verici noktasına geleceklerdir. Bugün onlara komik gelen yarın utanç verici bir hal alabilir. Bu noktada yasanın ne dediğinden bağımsız olarak Atatürk’ün “Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir!” sözü uyarınca davranmak gerekir. Kandil kendisi yanar, kendisi tükenir. Başkalarını yakarak kendisi aydınlanmaz.
Yorum Yazın