Görüş Bildir
Haberler
Türk Futboluna Bir Zamanlar Damga Vurduktan Sonra Popülerliğini Yitirmiş 11 Takım

Türk Futboluna Bir Zamanlar Damga Vurduktan Sonra Popülerliğini Yitirmiş 11 Takım

Günümüzde sadece belli sayıda takımın başarı için iddia sahibi olması seyir zevkini düşüren büyük bir etken. Oysa bir zamanlar Türk futbolunda adından sıkça söz ettirmiş, rakiplerinin korkulu rüyası haline gelmiş takımları hatırlamakta fayda var. İşte rekabeti yükselterek futbola seyir zevki getiren zamanın popüler futbol takımları ve rüzgar gibi estiği yıllar..

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1. Gaziantepspor 2000-2001

1. Gaziantepspor 2000-2001

Önceki sezonki üçüncülüklerinin tesadüf olmadığını ertesi sezon aynı dereceyi elde ederek ama bu kez şampiyonluk yarışının çok daha içinde yer alarak gösterdi. O dönemin teknik direktör yardımcısı Nurullah Sağlam başarının sırrını şöyle özetliyordu: “Başkan Celal Doğan’ın transfer politikası sayesinde doğru oyunculara doğru ücretler ödeniyordu. Saha içinde de yıllardır birlikte, aynı sistemde oynamaya alışmış oyuncular vardı.” O takımla futbol vitrinine çıkan Fatih Tekke, Mehmet Polat, Kemal Aslan, Erhan Albayrak gibi isimler daha sonra İstanbul semalarında da boy gösterdi. Gaziantepspor sonraki yıllarda belki kağıt üstünde daha iyi kadrolar kurdu ama o sezon yakaladıkları kimyanın yanına hiçbir zaman yaklaşamadı.

2. Sakaryaspor 1987-1988

2. Sakaryaspor 1987-1988

1. Lig’den henüz gelmişlerdi, küme düşme potasından 6 puan uzaktılar, yerleri 11’incilik, puanları 51, averajları -13’tü. Federasyon Kupası’nı kazanmaları bu performanslarıyla onları bu listeye dahil edemezdi ama onlar diğer takımların hepsinden daha büyük bir başarıyla o kupayı müzelerine götürdüler. “Kuralar çekildi, bize Fenerbahçe çıktı. ‘Eyvah’ dedik” diyor Oğuz Çetin. “Ama ilk maçta onları 5-1 yendik. Ardından çeyrek final kuraları çekildi, bu sefer Beşiktaş’la eşleştik. Yine ‘Eyvah’ diye hayıflandık ama onları da ilk maçta 4-0 yenmeyi başardık.” Yarı final ilk maçında Zonguldakspor’a 5 gol atacaklar, finalde Samsunspor engelini aşıp kupayı kazanacaklardı. Bu, Sakaryaspor’un tek Federasyon Kupası olacaktı.

3. Kocaelispor 1992-1993

3. Kocaelispor 1992-1993

Daha sezonun açılış haftasına futbolseverlere ne izlettireceklerini gösterdiler. Kayserispor’u 7-2 yenmişler ve ilk haftayı lider tamamlamışlardı. Ama yetinmediler birkaç hafta içinde Aydınspor’a altı, Karşıyaka ve Bakırköyspor’a dört, Konyaspor’a beş gol attılar; 14 haftayı lider götürdüler, ilk yarıyı zirvede kapattılar. Saffet Sancaklı, Ergun Kula ve Bülent Uygun’un kurduğu gol ortaklığı ve teknik direktör Güvenç Kurtar’ın cesur demeçleriyle ilgi tamamen onların üzerindeydi. Fırtına 19’uncu haftada duruldu. Sebep malum! Saffet Sancaklı anlatıyor: “Kocaeli şampiyonluğun bir numaralı adayıyken Bülent Uygun’un Adnan Polat’ın ofisinden çıkarken fotoğrafları çekilip gazetelere verilmişti. Çünkü Adnan Polat onu ‘kabak gibi’ Mecidiyeköy’deki ofisine çağırmıştı. Doğal olarak kadro dışı kaldı, takım sarsıldı.” Bu sarsıntı onların tarihi tam anlamıyla yazmasını engelledi ama daha sonra Türkiye Kupası’nı iki kez kazanan Kocaelispor olsa da bu golcü takım ülkenin unutulmazları arasına girdi.

4. Samsunspor 1986-1987

4. Samsunspor 1986-1987

Türk Abramoviç “Salyongoz Kralı” Hasbi Menteşoğlu’nun destesteklediği Samsunspor 1984-85 sezonunu 1. Lig şampiyonu olmuş, ertesi sezon yükseldiği 1. Lig’e fırtına gibi bir giriş yaptı. İki yıl üst üste hem üçüncü oldular, hem de gol kralını çıkarttılar. Alt ligden gelip bu kadar kısa sürede ülke futbolunda bu kadar derin bir etki yaratmak, sadece Türkiye değil, dünya futbolunda örneğine pek rastlanmayan bir durumdu. O takım o kadar iyiydi ki; üst üste gelen başarıların ardından artık maçları TRT’de yayınlanmaya başlamış, hatta bir keresinde kaybettikleri bir maçın ardından bir spikere “Nihayet liderlikten indiler!” bile dedirtmişti!

5. Gençlerbirliği 2003-2004

5. Gençlerbirliği 2003-2004

Aynı sezonda Blackburn Rovers, Sporting ve Parma gibi takımları eleyip, turnuvayı şampiyon tamamlayacak Valencia’ya kök söktürmek herkese nasip olmaz! Ersun Yanal’ın öğrencileri, her eşleşme öncesi “Şimdi elenecekler! Artık elenirler! Burayı da geçemezler!” sözlerine isyan edercesine sahaya çıktı ve güçlü rakiplerini birer birer alt etmeyi başardı. Elle tutulur herhangi bir Avrupa deneyimi olmayan bir ekibin UEFA Kupası’nda bu kadar olgun bir futbol oynaması herkesi şaşırtmıştı. Kadrosunda daha sonra Fenerbahçe ve Beşiktaş’a transfer olacak birçok “kendi çapında yıldız” barındıran kırmızı-siyahlılar, bu özellikleriyle de tarihin en iyi takımlarından biri olma unvanını taşıyor. İki sezon üst üste Türkiye Kupası’nda final oynayan o takım belki müzesine hiç kupa götüremedi, hatta o sezon ligi 10’uncu tamamladı ama Avrupa devlerine başkaldırışı ve Valencia’ya UEFA Kupası yolunda tek yenilgisini tattırmasını tarih başka fontlarla yazacak.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

6. Denizlispor 2002-2003

6. Denizlispor 2002-2003

Denizlispor o sezonu Süper Lig’de düşme potasının sadece 5 puan üzerinde 10’uncu tamamlamış ama UEFA Kupası’nda son 16’ya kadar ilerleyip kupayı müzesine götürecek Porto’ya elenmişti. Peki hangi Porto’ya? Tabii ki Jose Mourinho’nun Porto’suna! Servet Çetin, Ali Tandoğan, Mustafa Özkan gibi o dönem için düşük profilli yerlilerin yanı sıra Roman Kratochvil, Janne Hietanen, Peter Kabat gibi adı sanı duyulmamış yabancıları barındıran Denizlispor, gerçek bir mucizeye imza atmıştı. Teknik direktör Rıza Çalımbay da ortaya çıkardığı takıma o kadar güveniyordu ki, deplasmanda 6-1 kaybedilen ilk Porto maçı öncesinde beraberlik ya da gollü mağlubiyeti düşünmediklerini söyleyip “Oradan kazanarak döneceğiz” açıklaması yapmıştı.

7. Sivasspor 2008-2009

7. Sivasspor 2008-2009

2008-09 sezonunda zirve yarışı yapan Sivasspor rakiplerine göre girilen gol pozisyonu, şut, isabetli şut, isabetli pas, topa sahip olma gibi istatistiklerde daha kötüydü ama liderdi! Sırrı Musa Aydın açıkladı: “Biz rakipleri kandırıyoruz. Veriyoruz topu onlara çeviriyorlar… Yoruluyorlar! Bize beş dakika yetiyor!” Musa’nın yanıtı arkadaşlarının kahkahalarına karışırken iki şey ortaya çıkmıştı: Topu rakibe verip kapanmak ve takım içi arkadaşlık. Bu soğuk kentte bir araya gelen oyuncular birçok yönden birbirine benzeyen isimlerdi. Spor basınının tespitiyle daha önce bir yerde tutunamamış, kaybetmiş futbolcular Bülent Uygun idaresinde hayatlarının başarısı için ter döküyordu. Düşünün, takımın kaptanı, yıldızı ve golcüsü Mehmet Yıldız bile sadece Sivasspor’dan üç kez gönderilmişti! Takıma sezon ortasında katılan Murat Erdoğan, Sivasspor’a rakip olduğunda yaşadıklarını “Maç öncesinde onları alt etmek için planlar yapıyor ama hep sahadan üzgün ayrılıyorduk” diyerek anlatıyor. “Sivasspor’u takdir ediyorduk ama bunu nasıl başardıklarını anlayamıyorduk. Başarının nasıl geldiğini takımın içine girdikten sonra kavrayabildim. Dışarıdan belli olmasa da burada çok ciddi planlanmış bir organizasyon bulunuyor.”

8. Bursaspor 2009-2010

8. Bursaspor 2009-2010

Bazı takımlar göreve sezon başladıktan sonra gelse de teknik direktörlerinin dokunuşlarıyla var olur, aradan yıllar geçse de o isimle anılır. 2008-09 sezonu ortasında Bursaspor’un başına geçen Beşiktaş’tan kalbi kırık bir şekilde ayrılan Ertuğrul Sağlam ile yeşil-beyazlı kulüp arasında da böyle bir ilişki başlayacaktı. O sezon takımı, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın 3 puan arkasında lig altıncılığına taşıyan Sağlam, bir sonraki sezon gerçekleştireceği mucizenin sinyallerini vermeye başlamıştı bile. Koltuğa oturur oturmaz Beşiktaş’ta birlikte çalıştığı Ali Tandoğan’ı kadroya kattı. Şampiyonlukla tamamlanacak ertesi sezonun başında ise ciddi teklifler gelmesine rağmen Sercan Yıldırım ve Volkan Şen gibi iki yıldızını satmayarak ne kadar yukarıları hedeflediğini gösterdi. Yaz döneminde Beşiktaş’tan kiralanan Tomas Zapotocny’nin yanı sıra, Arjantin’den getirilen ve hiç kimsenin adını sanını duymadığı Pablo Batalla hamlesi, Sağlam’ın aklındaki şampiyon kadronun eksik parçalarıydı. Eldeki Mustafa Keçeli, İbrahim Öztürk, Hüseyin Çimşir ve Turgay Bahadır gibi tecrübeli oyuncuları Volkan, Ozan İpek ve Sercan gibi genç yeteneklerle harmanlayan genç teknik adam, yabancılarından da maksimum verimi alınca Türk futboluna beşinci şampiyonunu hediye etti.

9. Trabzonspor 1975-1976

9. Trabzonspor 1975-1976

Bir yıl önce Türkiye’nin en üst ligine çıkmışlar, Federasyon Kupası’nda final oynamışlardı. Ligdeki dokuzunculuğa rağmen niyetlerinin ne olduğu ortadaydı. Karadenizliler zirveyi istiyordu. 1975-76 sezonuna bu niyetlerle başladılar ve daha hazırlık döneminde sezonun seyri belli olmuştu bile. İnönü Stadı’nda Fenerbahçe’yle Ziya Şengül’ün jübilesi için karşılaştılar. Sarı-lacivertli şampiyon kadroyu Didi çalıştırıyor, başkan Emin Cankurtaran “Elimizde çok klas futbolcular var” diyordu. Bordo-mavililer o maçı kazandı. Onları Turgay Şeren “taş gibi takım” diye nitelendirmiş, ligin ilk haftasında Galatasaray’ı yendiklerinde İngiliz teknik direktör Don Howe, “Trabzonspor İngiltere liginde oynayabilecek güçte” şeklinde övmüş; Şansal Büyüka gazetesine “İstanbul beyefendilerini zor günler bekliyor” diye yazmıştı.

Trabzonspor’un gümbür gümbür gelen kadrosunun transfer maliyeti 1,5 milyon liraydı. Fenerbahçe 7, Beşiktaş 5, Balıkesirspor bile 3 milyon liraya takım kurmuştu. En önemli transferleri Altay’dan aldıkları Necmi Perekli ve Akçaabat Sebatspor’lu Serdar Bali’ydi. Tabii ki ikisi de Doğu Karadenizliydi! “Çoğumuz Karadenizli, hepimiz Anadoluluyduk. Mahalle arkadaşıydık, aynı sıraları paylaşmıştık” diyor o kadronun yıldızlarından Ali Kemal Denizci. “O dönemde şampiyonluğu göğüslememizi sağlayan yegâne güç bütün futbolcuların takım arkadaşlığından önce dost olmasıydı. İdmanlarımızı sahilde, sokak aralarında koşarak yapardık. Yedek bir ayakkabımız bile yoktu. Ayakkabısı olmadığından maça çıkamayan arkadaşım bile oldu.”

Eskilerin tabiriyle toplu hücum, toplu savunma yapıyorlardı. 4-4-2, 4-3-3, 4-2-4 gibi taktikler arasında hemen dönüşebiliyorlardı. “Ahmet Suat hoca cin gibi bir adamdı” diyor Ali Kemal Denizci. “O yıllarda herkes liberolu oynarken, bekler hücuma çıkmazken biz bekleri hücuma çıkan, iki stoperli bir sistemle oynuyorduk. Az gol yemek ve puan getirecek golü bulmak ana hedefleriydi.

10. Göztepe 1968-1969

Bir takım düşünün ki; 1960’lı yılların başlarında daha Rinus Michels Ajax takımına “total futbol” felsefesini aşılayıp, dünya futbol tarihine yeni bir akım kazandırmamışken aynı prensipte bir oyunu İzmir topraklarında sergilesin. O takım daha sonra Fuar Şehirleri Kupası’nda yarı final, Kupa Galipleri Kupası’nda çeyrek final oynasın. Dört dil bilen teknik direktörü aynı zamanda A Milli Futbol Takımı’nı da çalıştırsın. “Her futbolcunun sahada tabanının basmadığı yer kalmamalıdır” ve “Yer mefhumu ortadan kalkmıştır” gibi Rinus Michels veya Johan Cruyff’tan duymayı bekleyeceğimiz sözler Göztepe’nin teknik direktörü Adnan Süvari’den geliyor, takımın “Buldozer” lakaplı golcüsü Fevzi Zemzem, o dönemi “Süvari’nin bize 1960’larda öğrettiklerini aradan 15 yıl geçtikten sonra antrenörlük kurslarında ‘modern futbol’ diye öğrettiler” sözleriyle anlatıyordu. 11 futbolcu, 4-3-3 formasyonuyla sahaya diziliyor, kolektif olarak hareket ediyor ve takım oyununun Türkiye’de o güne kadar sergilenmiş en güzel örneğini ortaya koyuyordu. 1960 yılından itibaren temelleri atılan bu takım, 1968-69 sezonunda altın yılını yaşayacak, rüştünü Avrupa arenasında da ispat edecekti. Türkiye’nin Avrupa’da yarı final oynayan ilk takımı olarak tarihe geçecekti.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

11. Eskişehirspor 1970-1971

11. Eskişehirspor 1970-1971

Henüz 1965 yılında kurulan bir takım nasıl olmuştu da dört yıl içinde bugünün Süper Lig’i olan 1. Lig’i ikinci sırada tamamlamıştı? Ülkede herkes birbirine aynı soruyu soruyordu. İslam Çupi, Tercüman gazetesindeki köşesinde bu durumu “çimen ihtilali” kelimeleriyle açıklıyordu. Eskişehirspor’un ihtilali resmen başlattığını duruyor, o yıla kadar şampiyonlukları ve hatta ilk üç sırayı (tek istisna Gençlerbirliği’nin 1965-66’da ligi üçüncü sırada tamamlaması) aralarında paylaşan Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray ilk kez böylesine büyük bir tehdidi ensesinde hissediyordu. 1968-69 sezonunu Beşiktaş’ın, 1969-70 sezonunu ise Fenerbahçe’nin hemen arkasında ikinci sırada tamamlayan Es-Es, 1970-71’te ise bu grafiğini bir Türkiye Kupası ile taçlandıracaktı. Üstelik aynı dönem Sevilla karşısında yazılan destan bu sezona ayrı bir anlam yüklüyordu. Teknik direktör Abdullah Gegiç’in önderliğinde ortaya çıkan takım, İstanbul hegemonyasına ilk başkaldırışı gerçekleştirmiş, bununla da yetinmeyip o sezon ülke sınırları dışına da çıkabileceğini herkese göstermişti. Üniversite mezunu pek çok oyuncunun yer aldığı Eskişehirspor, akılcı oyunuyla takım oyununu ve kolektif futbolu da farklı bir noktaya taşımıştı.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
29
7
5
4
4
2
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın