Görüş Bildir
Haberler
Tufan Gündüz: "Her Şey Bizden Önce Yaşandı."

etiket Tufan Gündüz: "Her Şey Bizden Önce Yaşandı."

Hande İpekgil & Gamze İrez
24.07.2023 - 11:44 Son Güncelleme: 25.07.2023 - 19:08

Tarihçi Yazar, Profesör Doktor Tufan Gündüz, Türk tarihi konusunda üstün bilgi birikimi ve deneyimiyle okuyucuyu okunan bilgilerden öteye taşıyan, tarihi olayların içine çeken önemli isimlerden biridir. Aynı zamanda, Türk tarihinde ihmal edilen konulara da dikkat çekerek, tarihimizin daha doğru bir şekilde anlaşılmasına da katkı sağlar. Türk tarihi üzerine pek çok makale yazmış ve birçok araştırmaya öncülük etmiştir. Gündüz'ün eserleri, sadece tarih meraklılarının değil, tarihi anlamak ve Türk kültürünü kavramak isteyen herkesin ilgisini çekmeye devam ediyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

-Tarihin gerçekliğini yansıtmak, geçmişi ve kültürü anlamak için doğru bir bakış açısı sunmanın ne kadar önemli olduğunu artık biliyoruz. Tarih konulu yazılarınızda, öncelikli olarak dikkat ettiğiniz noktalar nelerdir? Tarihin yanlış aktarılmasının sonuçları neler olabilir?

-Tarihin gerçekliğini yansıtmak, geçmişi ve kültürü anlamak için doğru bir bakış açısı sunmanın ne kadar önemli olduğunu artık biliyoruz. Tarih konulu yazılarınızda, öncelikli olarak dikkat ettiğiniz noktalar nelerdir?  Tarihin yanlış aktarılmasının sonuçları neler olabilir?

Her şey bizden önce yaşandı. O devrin insanlarının yaşadıklarını biz kitaplardan okuyoruz. Bu yüzden onlara ön fikirli, subjektif ve kendi ideolojimiz doğrultusunda bakamayız. Tarih bir intikam sahası değil. Bazen okur eğlenirsiniz bazen de üzülürsünüz. Sonuçta her şey yaşandı bitti, tarih oldu. 

-Tarihin yanlış aktarılmasının sonuçları neler olabilir?

Buna bilgi zehirlenmesi diyorum. Toplumu bilgi bakımından yanlı, ideolojik ve yanlış bilgiyle donatırsanız, Atatürk’ün dediği gibi “Değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet kazanır.” Geçmişten kendimize taraf seçmemizin anlaşılır bir yanı bulunmuyor. Çünkü olay örgüsünü yeniden kurgulama imkanımız bulunmuyor. 

-Tarihi olaylar hakkında yazarken, farklı kaynaklardan gelen bilgiler arasında farklılıklar oluyor mu, oluyor ise bu farklılıkları nasıl ele alıyorsunuz?

Tarihi kaynaklar her zaman tam bilgi sunmazlar. Kaynağınızın özelliğine göre bazen yanlış veya eksik bilgiler de bulunabilir. Bu yüzden kaynak tenkidini iyi yapmak lazım. Tıpkı bir matematik işleminin sağlamasını yapar gibi bilginin sağlamasını yapmak lazım. Beni en çok heyecanlandıran not devrin tarihçisinin “Ben de oradaydım.” demesi oluyor ama yine de doğrulama yapmaktan geri durmuyorum.

-Peki sizin tarihe olan ilginiz ne zaman başladı ve bu ilginizi nasıl keşfettiniz? Ayrıca tarihe olan ilginiz, hayatınıza nasıl bir yön çizdi?

İlkokuldan itibaren diyebilirim. Tarkan dergisi okumak benim için heyecan vericiydi. Attila, Hunlar, Romalılar gözümün önünden geçip giderdi. Tabii ki lise yıllarımda okuduğum tarihi romanların da etkisi büyük oldu. Edebiyat ile de çok haşır neşirdim. Üniversite okurken bir tercih yapmam gerekiyordu. Tarihi seçtim ama edebiyattan da hiç vazgeçmedim. Çünkü edebiyat olmadan tarih olmaz. İyi bir tarihçi sürekli edebi metinler okumalı diyorum. 

Akademik olarak tarih, amatör olarak da edebiyat okuduğum için çok keyif alıyorum. Meslekî açıdan keşke daha fazla okuyabilseydim diyorum.

-Tarih araştırmalarınız sırasında karşılaştığınız en ilginç veya sıra dışı olay hangisiydi?

-Tarih araştırmalarınız sırasında karşılaştığınız en ilginç veya sıra dışı olay hangisiydi?

Hepsi. Çalıştığım konuların hepsini kendi açımdan ilginç bulmuşumdur. Çünkü bir konuyu çalışmaya başladığınızda yürümeyi öğrenen çocuk gibi adım adım ilerliyorsunuz ve her bulduğunuz belge size ayrıca heyecanlandırıyor. Yine de illâ söylemem gerekiyorsa “Ben de oradaydım.” sözü çok heyecanlandırıyor. 

-Türklerin tarihindeki bazı dönemlerin diğer dönemlerden daha önemli olduğu düşünülür. Peki, Tufan Gündüz'e göre Türk tarihi açısından en önemli dönemler hangileridir, Türk tarihindeki en önemli kırılma noktalarından biri olarak hangi olayı görüyorsunuz ve neden?

Galiba iki şey söyleyebilirim. İlki Türklerin Müslüman olmaları çünkü tam bir kültürel dönüşüm yaşanıyor. Yeni bir dünya, yeni bir hayat anlayışı geliyor. Din toplum hayatına büsbütün hâkim oluyor. Yeni bir hayatı konuşuyoruz. İkincisi ise Selçukluların Dandanakan Savaşı’ndan sonra İran’a hâkim olmaları. Böylece Türk tarihinin ve özellikle biz Oğuzların kaderi değişiyor. Türkler önce İran, sonra Anadolu ve Balkanlara hâkim oluyor. Bu saydığım yerlerde neredeyse bin yıldır Türkler bulunuyor ve bunlar Asya’daki köklerini tarihi bir hatıra olarak taşıyorlar.  

-Türklerin tarihinde kadınların toplumdaki konumu hakkında neler söylenebilir? Hangi dönemlerde kadınların toplumdaki yeri daha fazla ve hangi dönemlerde daha azdı, anlatır mısınız?

Aslında topluma bir bütün olarak bakmak gerekir. Cinsiyetçi yaklaşımlar meseleyi karmaşık hale getiriyor. Çünkü toplumun %50’sini belki biraz daha fazlasını oluşturan kadınları büsbütün işlevsiz görmek yanlış. Yani ailenin çekip çevrilmesi, çocukların yetiştirilmesi kendiliğinden olan bir iş değil. Kadına ailenin bir parçası olarak bakmak lazım. Ailede her ferdin kendine özgü görevleri vardı ve bu insanlık kurulduğu zamandan beri de böyledir. Tabi hukukî anlamda kadının konumunu ayrıca tartışmak lazım ki bu da devirden devire değişkenlik gösteren bir husustur.

-Birazda destanlarımızdan konuşalım. Türk destanları, Türk kültürü için ne kadar önemlidir ve Türk destanlarının tarihi ve kültürel açıdan katkıları nelerdir?

-Birazda destanlarımızdan konuşalım. Türk destanları, Türk kültürü için ne kadar önemlidir ve Türk destanlarının tarihi ve kültürel açıdan katkıları nelerdir?

Destanlar insanın zihin dünyasının ürünüdür ama içinde muhakkak bazı tarihi hadiseleri gizler. Ancak destanlar hiçbir zaman tarih değildir. Dolayısıyla destan kahramanları da doğrudan bir tarihi şahsiyeti işaret etmezler. Örneğin Oğuz Kağan, Oğuzların tarihinin bütünün içinden çıkan çok zamanlı, çok katmanlı bir karakterdir. Bozkurt Destanı da Türklerin yaşam biçimini ifade eder. Çünkü kabileler halinde yaşayan, kendi savaş ve savunma stratejileri olan, bağımsız yaşamayı temel felsefe olarak benimseyen bir toplum olsa olsa kurdun çocukları olabilir. Ergenekon destanı ise bir darlıktan çıkışı anlatır bize. Destana göre darlık, dağlarla çevrilmiş olma şeklinde tasvir edilir. Bütün bunlara bakarak destanlar bize aslında bir “şey” anlatmaya çalışırlar. Bu yüzden destanlara aslında ne anlatmak istiyor diye bakmak lazım.

Ayrıca bir toplumu anlamanın yollarından biri de o toplumun ürettiği mitolojiyi de anlamaktan geçiyor. Türk mitolojisini bilmeden Türk kültürüne dair yazılar yazmayı da eksik buluyorum. Senaristlerin, yazar adaylarının muhakkak Türk mitolojisini okuması gerekir.  

-Türk destanları arasında en çok sevileni belirlemek zor olabilir, çünkü her destanın kendine özgü bir hikayesi ve önemi var. Ama merak ediyorum Türk destanları arasında sizin için en önemlisi hangisidir ve bu destanın Türk kültürüne ve tarihine katkıları nelerdir? Ayrıca, Türk destanlarının günümüz Türk toplumunda ne kadar etkisi var sizce?

Dede Korkut Destanları Türk dili, kültürü ve edebiyatına dair zengin içeriğe sahiptir. Hikâye modeli olarak da özgündür. Her hikâyenin kahramanı ayrıdır ama olaylar aynı boy içinde, hemen hemen aynı karakterlerin etrafında oluşur. Başlangıç, serim, düğüm ve çözümleri ustacadır. Zaman zaman güçlü espriler, zaman zaman da ince eleştiriler bulunur. Her evde bulunması ve okunması gerekir.

-Türk destanlarının yurtdışında tanınması ve kabul edilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Türk destanlarının uluslararası alanda tanıtımı ve değerlendirilmesi konusunda ne gibi adımlar atılabilir?

Türk mitolojisine dair eserlerin çevirilerinin yapılıyor (yapılmış) olması yetmez. Bu eserlere dayanan sinema ve tiyatro eserlerinin çoğaltılması, yeni bakış açılarıyla yeniden ele alınması gerekir. Şurası bir gerçektir ki önce kendi toplumumuzun bu tür eserleri benimsemesi ve içselleştirmesi lazım. Dış tanıtım bundan sonra gelmelidir. Başka milletlerin mitolojisine meraklı bir okuyucu kitlesi var ancak aynı okuyucu Türk mitolojisi denilince Deli Dumrul’dan öteye geçemiyor. Bu sorunu çözmemiz lazım.

-3’te 3 Tarih, ekranların tek tarih temalı bilgi yarışması oldu. Öncelikle yarışmanın, tarihi kaynaklara ve doğru bilgiye dayalı olması açısından önemli bir rol üstlendiğini düşünüyor musunuz? Neden?

-3’te 3 Tarih, ekranların tek tarih temalı bilgi yarışması oldu. Öncelikle yarışmanın, tarihi kaynaklara ve doğru bilgiye dayalı olması açısından önemli bir rol üstlendiğini düşünüyor musunuz? Neden?

Tarih temalı bir yarışma fikri herkese ilginç geldi. Yarışma programlarının kendine özgü bir format bulunuyor. Burada sadece yarışmacı değil, hedef kitlenin de ekran başında yarışmaya dahil olması gerekir. 3’te3 Tarih bunu büyük ölçüde başardı. Çünkü yarışmaya katılmak için müracaat edenlerin sayısı yüzbinleri bulmuştu. Elbette bu belli bir ilginin göstergesi. Öte yandan sorulacak soruların hazırlanması, doğrulanması, seçilmesi, kontrol edilmesi gibi uzun bir süreç de var tabii. O noktada en çok dikkat edilen husus soruların spekülasyondan uzak olması, doğru kaynaklara dayanması ve ideolojik olmamasıydı. Sanırım bunda da başarı elde edildi. Aslında seyirci tarihî konuların ideolojik malzeme yapılmadan da aktarılabileceğini gördü. Bu yüzden çok sevdi. 

-Yarışmacıların genellikle doğru cevaplamakta zorlandığı sorular hangi döneme ait ve gözlemleriniz neler?

1970 sonrası. Bizim tanıklığımızda geçen yıllar olduğu için bize çok kolay gelen sorular, özellikle gençlere zor geliyordu. 

-Tarih konulu dizi ve filmlerle ilgi de sormak istiyorum. Doğru tarihi bilgilerin aktarılması kadar, görsel sunumun da önemi büyük. Peki, Tufan Gündüz'e göre tarih konulu dizi ve filmlerde nelere dikkat edilmeli ve neden?

Tarih dizileri elbette eğlenmek için yapılıyor. Çünkü sinemanın özünde eğlenmek var. Dönem dizisinden tarih öğrenilmez ve yapımcı ve yayıncıların da böyle bir kaygısı yok zaten. Fakat kötü tüketilen tarih konuları yeni dizilerin çekilmesinin de önünde büyük bir engel olarak duruyor. Çünkü o durumda yine kötü yapılmıştır imajı kuvvetleniyor. Bu noktada yapımcıların daima iyi senaryolar peşinde koşmasını, senaristlerin muhakkak iyi danışmanlarla çalışmasını ve onları kendilerine rakip gibi görmemesini tavsiye ediyorum. Keza kostüm tasarımının bölge iklimine uygun olması, karakter ve tiplemenin yine toplumun tarihi gerçeklerini yansıtması lazım. Akdeniz’de geçen bir dönem filminde/dizisinde kahramanlara koyun kürkü, deri elbiseler, kalın kumaşlar, kışlık şapkalar giydirmek kimin aklına gelir bilmiyorum. Sanki kutuplarda geçiyor olaylar. Akdeniz iklimi bugün neyse geçmişte de oydu. 

-Türkiye'nin tarih dizileri hakkındaki düşünceleriniz neler, beğendiğiniz oldu mu? 

İyi senaryolardan iyi diziler çıktı şimdiye kadar. Sanırım Küçük Ağa ve Çalıkuşu en başarılı olanlardı.

-Gençlerin tarihe olan merakını nasıl gözlemliyorsunuz? Gençlere tarihi sevdirebilmek için neler yapılmalıdır?

Vatan ve millet sevgisi olmadan tarih sevgisi olmaz. Anne-babalar çocukları tarihi sevsin istiyorlarsa önce vatanı ve millet sevgisi aşılasınlar. 

-Son olarak, iyi bir tarih kitabı nasıl seçilir, nelere dikkat etmeliyiz?

Bu soruyla çok karşılaşıyoruz. İdeolojik olmayan ve bilgi zehirlemesi yapmayan tüm kitapları tavsiye ederim. İdeolojik amaçlarla yazılmış kitapları ben okumuyorum. 

Röportaj: Hande İpekgil

Instagram 

Threads

Twitter

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın