Özellikle Amerikalı kurtulanlar, White Star Line şirketine karşı dava açtılar. Bu davaların bir kısmı tazminatlarla sonuçlandı, ancak bazıları da uzun süren hukuki süreçlerden sonra sonuçsuz kaldı.
Davaların birçoğu, yolcuların gemideki güvenlik tedbirlerinin yetersiz olduğunu ve batış sırasında yanlış davranışlar sergilendiğini iddia etmeleri üzerine açıldı. White Star Line şirketi ise geminin donanım ve güvenlik standartlarının o dönemdeki gereklilikleri karşıladığını savundu.
Sonuç olarak, bazı kurtulanlar tazminat almayı başardı, ancak bu süreçlerin tamamıyla adaletin sağlandığı veya mağdurların tam olarak tatmin olduğu söylenemez.
Örneğin, bazı kaynaklara göre hayatta kalanlar arasında yer alan ve önde gelen iş insanlarından biri olan John Jacob Astor IV'nin eşi Madeleine Astor, ulaşım, bakım ve destek için yıllık 50.000 dolar tazminat almayı kabul ettiği bilinmektedir. Bu dönemde oldukça yüksek bir tazminat miktarı olarak kabul ediliyordu.
Evet, Titanic faciasından bazı mürettebat üyeleri ve yolcular sağ kurtulmayı başardı. Faciadan sağ kurtulanların sayısı 700 civarındaydı. Bunlar arasında kadınlar, çocuklar, bazı erkek yolcular ve mürettebat üyeleri bulunuyordu. Kurtulanlar arasında cankurtaran botlarına binenler, denize atlayanlar, kurtarma gemileri tarafından bulunanlar ve diğer çeşitli kurtarma yöntemlerini kullananlar vardı. RMS Carpathia adlı gemi, en yakın gemi olarak Titanic'ten kurtulanları alarak onları güvende bir yere ulaştırdı. Ancak, batış sırasında çok sayıda insan hayatını kaybetti ve çoğunluğu denizde donarak veya suda boğularak yaşamını yitirdi.
Titanic faciasında ölenlerin hepsi bulunamadı. Faciadan sonra gerçekleştirilen kurtarma operasyonları sırasında, hayatını kaybedenlerin bir kısmı denizde bulunup kurtarılabilse de birçoğu denizin derinliklerine gömüldü veya açık denizlere sürüklendi. Toplamda yaklaşık 1.500 kişi hayatını kaybetti ve bazı cesetler hiç bulunamadı.
Sonraki yıllarda da Titanic batığının bulunduğu yerde bazı cesetler ortaya çıktı. 1985 yılında gerçekleştirilen bir keşif yolculuğunda, batığın yakınında bazı cesetler tespit edildi. Ancak, bu cesetlerin çoğu yerlerine gömüldü veya denize tekrar bırakıldı.
Titanic batığından bugüne kadar yapılan keşiflerde, hala kayıp olan bazı cesetlerin bulunması umuduyla çalışmalar devam etmektedir. Ancak, tamamen hepsinin bulunması veya teşhis edilmesi mümkün olmayabilir.
Titanic faciasından sonra White Star Line şirketi, hem itibarını hem de mali durumunu olumsuz etkileyen bir süreç geçirdi. Facianın ardından kamuoyu tarafından eleştirildi ve güvenilirlikleri sorgulandı.
White Star Line, Titanic'in batışından kısa bir süre sonra büyük bir iflas tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Faciadan sonra gelen davalardan ve tazminat taleplerinden dolayı şirketin mali durumu zorlaştı. Ancak, daha sonra rakip şirketlerin yardımı ve devlet desteği ile iflas tehlikesinden kurtuldu.
1914 yılında White Star Line, büyük bir İngiliz nakliye şirketi olan International Mercantile Marine Co. (IMM) tarafından satın alındı. Bu satın alma, White Star Line'ın IMM'in bir parçası haline gelmesine ve kaynaklarını yeniden yapılandırmasına yardımcı oldu.
White Star Line, 1934 yılında Cunard Line ile birleşerek Cunard-White Star Line adını aldı. Bu birleşme, şirketin finansal gücünü ve faaliyetlerini iyileştirdi. Ancak, White Star Line'ın varlığı resmi olarak sona erdi ve marka adı kayboldu.
Titanic faciasından sonra, aynı tasarıma ve özelliklere sahip bir gemi doğrudan inşa edilmedi. Ancak, Titanic'in batışından yaklaşık 100 yıl sonra, modern teknoloji ve ilerlemelerle donatılan benzer bir yolcu gemisi olan 'Titanic II' projesi duyuruldu.
Titanic II projesi, 2012 yılında Avustralyalı iş adamı Clive Palmer tarafından başlatıldı. İlk etapta 2016'da tamamlanması planlanan geminin inşası daha sonra ertelendi. Titanic II'nin orijinal gemiye çok benzer olması ve orijinal tasarımı ve estetiği koruması hedefleniyor. Bununla birlikte, modern güvenlik önlemleri ve ileri teknolojilerin dahil edilmesi planlanıyor.
Titanic II projesinin şu anki durumu hakkında kesin bir bilgiye sahip değilim.
Titanic batığının çıkarılması, teknik ve etik açıdan birçok zorlukla karşılaşacak karmaşık bir işlem olacaktır. Titanic, Kuzey Atlantik'in derin sularına batmış durumda ve batığın bulunduğu yer uluslararası sularda bulunuyor.
Teknik olarak, Titanic'ın batığının çıkarılması için gereken ekipman, kaynaklar ve uzmanlık oldukça büyük olacaktır. Batık, zamanla çürümeye maruz kalmıştır ve çeşitli parçalara ayrılmıştır. Bu durum, batığın bütünlüğünü korumayı zorlaştıran bir faktördür.
Etik açıdan, Titanic batığı büyük bir tarihî anıttır ve birçok kişi için saygı duyulması gereken bir mezar yeri olarak kabul edilir. Batığın çıkarılması, tarihî ve kültürel değerini değiştirebilir ve koruma altında tutulan bir alan olan batığın özgünlüğünü etkileyebilir.
Bu nedenlerle, şu an için Titanic batığının çıkarılmasıyla ilgili resmi bir girişim veya plan bulunmamaktadır. Genel olarak, batığın korunması, bilimsel araştırmaların yapılması ve anıt niteliğinin sürdürülmesi önemsenmektedir.
Titanic'in batışına sebep olan buzul, bir buz dağıydı. Titanic, 14 Nisan 1912'de Kuzey Atlantik'te Newfoundland Bankları civarında bir buz dağına çarparak hasar gördü. Buz dağı, o geceki nöbetçi görevlisinin çarpmadan önce fark etmediği veya zamanında kaçıramadığı bir engeldi.
Titanic'in rotası, bilinen buz dağı bölgelerinden geçiyordu, ancak o dönemde buz dağlarının tam konumunu tespit etmek ve uyarı vermek için günümüzdeki gibi gelişmiş teknolojik sistemler bulunmuyordu. Geminin hızını azaltmak, buz dağı tehlikesi konusunda daha fazla dikkatli olmak veya rotayı değiştirmek gibi önlemler alınmamıştı.
Buz dağına çarpma sonucunda Titanic'in yan kısmı ciddi şekilde hasar gördü ve su hızla gemiye sızmaya başladı. Bu da geminin batmasına ve trajik sonuca yol açtı. Titanic faciası, gemi seyahatlerinde buz dağı ve denizdeki diğer engellerin daha dikkatli bir şekilde gözlemlenmesi ve önlemlerin alınması gerekliliğini vurgulayan bir dönüm noktası oldu.
Evet, günümüzde okyanuslarda buz dağları radar ve diğer ileri teknolojik sistemlerle tespit edilerek gemilere uyarı verilmektedir. Modern denizcilikte, gemilerde bulunan radar sistemleri, buz dağları gibi engelleri algılamak için kullanılır. Bu radar sistemleri, uzaktan radar yansımasını kullanarak buz dağlarını tespit edebilir ve geminin rotasını buna göre ayarlamasına olanak sağlar.
Ayrıca, uydu tabanlı görüntüleme sistemleri ve meteorolojik veriler de buz dağlarının tespitinde ve takibinde önemli bir rol oynar. Bu bilgiler, denizcilik otoriteleri ve hava tahmin kuruluşları tarafından gemilere iletilerek buz dağı bölgelerindeki riskler hakkında uyarılar yapılır.
Bu ileri teknolojik sistemler ve bilgi paylaşımı sayesinde, buz dağları gibi potansiyel tehlikelerin gemiler tarafından daha iyi tespit edilmesi ve önlemlerin alınması sağlanır. Böylece, Titanic faciasında olduğu gibi buz dağı çarpışmalarının önlenmesine yönelik önlemler geliştirilmiştir.
Yorum Yazın
Kaderin bir cilvesi; 11 Eylül'de Atina'dan New York'a doğru seyahat eden bir uçaktaydım. Yaklaşık 8 saat uçtuğumuz ve artık çok yaklaştığımızı düşündüğümüz b... Devamını Gör
Geminin mutfağında bekleyen ıstakozlar için Titanik’in batması bir mucizeydi. Kiminin felaketi, kiminin mucizesi olabilir.
yeter ya vallahi bayılttınız yıllardır ne titanicmiş arkadaş. battı gitti eyvallah suyunun suyuna kadar öğrendik yetheeeer