Soğuk Havaların En Tatlı İçeceği Bozanın Geçmişten Günümüz Uzanan Efsanevi Tarihi
Soğuk Havaların En Tatlı İçeceği Bozanın Geçmişten Günümüz Uzanan Efsanevi Tarihi
Kışın en çok tercih edilen içeceklerden biri olan bozanın seveni kadar sevmeyeni de çok fazla. Tarihi milattan öncesine uzanan bu efsanevi tarihini gelin hep beraber inceleyim. İşte karşınızda bozanın efsanevi tarihi...
Boza ilk kez M.Ö 8000'lerde Mezopotamya ile Doğu Anadolu civarındaki bölgede görülmüştür. Adı Farsça ''buze'' kelimesinden gelen boza, darı anlamına gelmektedir.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Arapça bûza, Bulgar, Hırvat, Macar, Sırp ve Arnavut dillerinde boza, Yunanca bozas, İngilizcede ise boza veya bosa şeklinde karşımıza çıkar.
Orta Asya'daki Türkler sayesinde Türkler 9.yüzyılda boza ile tanışmıştır. Boza'nın dünyadaki yayılışı Türklerin göçleriyle gerçekleşmiştir. Mısır ve Kuzey Afrika sahillerinde Akdenizli tüccar gemiciler aracılığıyla batıya, Hazar Denizi güneyinden doğuya, Asya içlerine ve Çin’e; İran ve Afganistan’a, Kafkaslardan kuzeye, Volga Havzası’na doğru geniş bir coğrafyaya yayıldığı bilinir.
Türk hakimiyetinde kalmış bütün bölgelerde tüketilen boza, bir kış içeceği olup, yüksek kaloriye sahiptir. Vücuda sıcaklık ve doygunluk hissi verir. Soğuk bölgelerde tüketilmiş ve haliyle de bu bölgelerde olgunlaşmıştır. Bozanın yapımında farklı tahıllardan faydalanılabilir ancak en lezzetli ve popüler olanı darıdan yapılandır.
Boza yapımında kullanılan darı irmik büyüklüğünde parçalarda kırılarak kaynatılır. Su ve şeker ilavesi yapıldıktan sonra maya olarak daha önce yapılan bozadan bir miktar eklenerek 30 derece civarında 24 saat fermantasyona bırakılır. Fermentasyon sırasında sindirilebilirliği ve duyusal özellikleri artan boza, ortalama 4-5 dereceye kadar soğutulduktan sonra servise hazır hale gelir ve en geç 5 gün içinde tüketilmelidir.
Boza en parlak dönemini Osmanlı zamanında yaşamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulduğu yıllarda büyük kentlerin temel zanaatlarından biri haline bozacılık 14. ve 15. yüzyıllarda Osmanlı kentinin karakteristiklerinden olmuştur.
Fatih Sultan Mehmet zamanında bozaya, Fatih’in sevdiği içecek listesinde rastlanır ve 1 testi bozanın 10 akçe olduğuna kayıtlarda rastlanmaktadır.
Evliya Çelebi’nin eserlerinde de belirtildiği gibi Boza Osmanlı döneminde en parlak devrini yaşamıştır. Evliya Çelebi'nin seyahatnamesine göre 17. yüzyılda İstanbul’da 300 dükkanda 1005 bozacı çalışmaktadır.
16.yüzyıl döneminde iki tip boza vardır. Birincisi ''mırmırık'' olarak adlandırılan Ermeniler tarafından üretilen ve alkol yerine geçen fazlaca mayalanmış ekşi bir bozadır. İkincisi de ''Arnavut bozası'' olarak bilinen alkol barındırmayan tadı için içilen bozadır.
16.yüzyılda Şeyhülislam bozacılara gitmeyi, meyhanelere gitmekle eşdeğer sayarak bozayı yasaklamıştır. "Bozacının şahidi şıracı" sözü de buradan gelmektedir.
Günümüzde boza denildiği zaman ilk akla gelen Vefa Bozacısı, İstanbul'un Fatih ilçesi, Vefa semtinde hizmet veren boza firmasıdır. Kurum olarak 1876'da hizmete başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu'ndan cumhuriyetin kuruluşuna, dünya savaşlarına tanıklık etmiş, bu süreçte varlığını devam ettirmiş bir aile şirketidir.
Boza tarifi
Diğer içeriklerimiz de ilginizi çekebilir:
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın