Husserl kesin bilim olmasını istediği felsefeyi transzendental fenomenoloji yaklaşımıyla temellendirmeye çalışır. Bu aşamada doğal tavır (natural attitude) ve fenomenoljik tavır (phenomenological attitude) tanımları karşımıza çıkar. Husserl’e göre etrafımızdaki nesnel dünyayı (doğal, kişisel ve sosyal bir varlık olarak insan dahil teoloji, kültürel ve bilimsel her şeyi) oldukları gibi kabullenmektense onları ihmal edip deneyimlerimizdeki anlamlarına odaklanmalıyız.
Husserl doğal tavır hakkında şöyle demiştir: 'Kendimiz ve başkaları için insan olduğumuz doğal tutumda, dünyevi her şeyde bir kabul edilmişlik vardır. Dünya her zaman sürekli olarak önceden var olmuş kabul edilir. Dolayısıyla insan varlığı da önceden var olan dünyada olmaktır. Fenomenolojide, bu önceden olmak başlı başına bir sorundur.' [7]
Ancak fenomenolojik tavra göre etrafımızı saran dünya hakkında kesin bir yargıda bulunmamakla fenomenolojik bir tavır takınılmış olur.
Eidetik İndirgeme yönteminde nesneler artık materyal olarak değil de özler, cevherler olarak tasarlanır, düşünülür. Eidetik indirgeme Hayali Değişken olarak adlandırılan metodu kullanarak, bir sezgiyi öz olarak bir şeye getirir [8].
Örneğin şöyle bir soru sorabiliriz. Sandalye nedir? Sandalyeyi dört bacağı olan ve çoğunlukla oturmak için kullanılan bir şey olarak tanımlayabiliriz. Bu bir fenomen olarak ve bize göründüğü ve deneyimlediğimiz gibi sandalyeyi sandalye yapan şeylerden bazılarıdır. Ancak deneyimlerimizin kapsamını genişletmek için şu ilave soruyu da sorabiliriz? Sandalye dört bacağı olmasaydı hâlâ bir sandalye olur muydu? Husserl’e göre bu tarz sorular sonucu deneyimleyen kişinin edindiği bilgiler onun sezgisinde deneyimlediği şey konusunda bir özel ana ulaşmasına önayak olur.
20. yüzyılın en önemli filozoflarından biri olarak görülen Edmund Husserl felsefenin bir bilim olarak yeniden temellendirilmesi üzerine kurduğu felsefi yaklaşımı kendinden sonra gelen birçok düşünürü derinden etkilemiştir ve çağdaş felsefede kendine önemli bir yer edinmiştir.
Husserl’in ilk insan gözünden deneyimlenen dünyayı bilinç temelinde açıklamaya çalışması onun dünyayı yok saydığını veya dünyanın varlığından ciddi şekilde kuşku duyduğu anlamına gelmemektedir. Bu açıdan bakıldığında Husserl’in çabasını deneyimleyen insanın bilincinden dünyayı ve deneyimleyenin o dünya içindeki varoluşunu anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik bir çalışma olarak değerlendirmek sanırım mümkündür.
KAYNAKÇA
[1] Cooper-Wiele, J.K., 1989, The Totalizing Act: Key to Husserl’s Early Philosophy
[2] Stanford Encyclopedia of Philosophy
[3] Oxford English Dictionary
[4] Encyclopedia Britannica
[5] Spiegelberg H., 1971, The Pure Phenomenology of Edmund Husserl (1859–1938). In: The Phenomenological Movement. Phaenomenologica (Collection Publiée Sous le Patronage des Centres D’Archives-Husserl), vol 5. Springer, Dordrecht.
[6] Edmund Husserl, Fenomenoloji Üzerine Beş Ders, BilgeSu Yayıncılık,
2017
[7] Fink, E., 1995, Sixth Cartesian Meditation: The Idea of a Transcendental Theory of Method, Indiana University Press, ISBNs: 9780253322739 0253322731 0253322731
[8] Stanford Encyclopedia of Philosophy, Edmund Husserl.
Yorum Yazın