Sağlıklı İletişimler Kurma Konusunda Hepimizin Sık Sık Gözden Kaçırdığı 8 Önemli Detay
Bilene kapıları açar, bilmeyenin başına dünyaları yıkar.
Malumunuz olduğu üzere 20'nci yüzyılın başından bu yana bitmeyen bir iletişim çağında yaşıyoruz. Herkesin pimi çekilmiş bir el bombasına dönüştüğü, kimin nerede patlayacağı belli olmayan iş ortamlarının göbeğindeyiz. Ve başarı, iletişimi iyi kurabilmekten geçiyor.
Her gün hiç durmadan ve ara vermeden binlerce iletiye maruz kalırız.
Tam kafayı topladım derken ya telefon çalar, ya Whatsapp’tan bir mesaj gelir ya da unuttuğumuz bir iş pat diye aklımıza geliverir.
Sonuç olarak zihnimiz bulandıkça bulanır. Ve zihni bulanık olanın iletişim kanalları da bulanık olur.
Kısacası bir bilinçsizlik durumunun içine düşeriz. Oysa en çok ihtiyacımız olan şey, açık zihin ve açık iletişim.
Çünkü bilinçsizce verilen kararlar, hızla akan zamanda süratle aleyhimize işliyor ve vakit hızla daralıyor.
Araştırmalar stres hormonunu en çok uyandıktan sonraki birkaç dakika içinde salgıladığımızı gösteriyor. Biz buna halk dilinde 'sol tarafından uyanmak' diyoruz..
Bunun nedeni ise kalkar kalkmaz günün geri kalanını düşünmeye başlamamız.
Hani işe ayaklarınız gitmez de sabah yataktan kalkması azap gibi gelir, tüm dünyaya küsersiniz, küçük bir Ege kasabasına yerleşeceğinize bin yeminler edersiniz, tam da öyle bir durum.
Nörolojik çalışmalar, beynin reaktif ve koruyucu mekanizmaları bizleri yönettiği için, bazen bilinçsizce kararlar verdiğimizi ispatlamış durumda.
Bir sorunu çözmek için yeterli zamanımız olmadığında, o sorunun tüm yönleriyle üzerine eğilmek yerine işin kolayına kaçarak ya havlu atıp yenilgiyi kabul ediyoruz, ya da çırpına çırpına bağırıyoruz.
Bir taraftan bilinçli kısa yollar oluşturmaya çalışırken, bir taraftan iletişim kanallarımızı açık tutmaya uğraşıyoruz. Bu da bizi daha uyarıcı ve reaktif bir konumu sokuyor. Kısaca, eylemlerimiz otomatik hale geliyor.
Peki tüm bu zihinsel karmaşa içerisinde zihnimizi nasıl açık tutup, nasıl iyi iletişim kuracağız?
Psychology Today’in liderler için yayınladığı makale, bu sorunun aşılmasında önemli tüyolar veriyor!
1. Geçmişteki hataların üzerine düşünerek bunlardan ders çıkarabilirsiniz; ya da pişmanlıklarınızın arasında kaybolur gidersiniz! Bu yüzden an'a odaklanın.
Geçmişi düşünmek, geçmişteki hataları gözden geçirmek, problemleri analiz etmek için kendini gösterdiği gibi pişmanlıklar silsilesi olarak da üstünüze hücum edebilir.
2. Tek bir gerçek var ki; geçmişte olan geçmişte kalmıştır ve asla bir daha birebir aynı şekilde tekrarlanmayacaktır.
En doğru olanı, her sağlıklı insan gibi geçmişte çok boğulmadan, ve geleceğe çok dalmadan şu ana bakmak ve iletişimimizi bunun üzerinden şekillendirmektir.
3. Duygusal zekanın en önemli unsurlarından biri kişisel farkındalık. Kendinizin farkında olun.
Kendinizi objektif olarak değerlendirebildiğinizde, kendi durumunuzu ölçebilir hale gelirsiniz. Kendinizi bilir ve iletişimizi ona göre kurarsınız.
4. Performansınızı sürdürebilmek ve farkındalığınızı yüksek tutmak için enerji yönetimi gerekir. Enerjinizi yönetin.
Bu fiziksel, zihinsel ve duygusal enerji olarak, tüm yönleriyle gereklidir. Bu yüzden yüksek enerji söz konusu olduğunda, pozitif ilişkiler kurmayı da düşünmelisiniz. Bunun içinde öz duyarlılık, kibarlık ve sahip olduklarımız için mutlu olmak da var. Tüm bunlar mutluluğu ve etkin iletişimi de beraberinde getirecektir.
5. Tepki göstermek yerine, yanıt verin. İletişimde verilen yüksek tepkiler en sonunda aleyhte işlemeye başlar.
Zihinsel farkındalığı yüksek insanlar, tepkilerini sakin veren insanlardır. Çok sinirlendiğinizde derin nefes alın ve duygusal durumlarınızı dikkatlice gözlemleyin. Sonuç, bilinçli karar olacaktır. Kısacası, öfkeyle kalkan zararla oturur.
6. Zihinsel farkındalığı yüksek insanlar sadece empati kurmakla yetinmeyip, onaylama ve duyarlılık mekanizmalarını da devreye sokar.
Karşınızdaki insan fikrinizi beğenmemiş olabilir. Onu dinleyin ve niçin yanlış bulduğunu öğrenin. Kendi görüşünüzü dikte etmeye çalışmayın. Fikirlerini onaylayın ve kendi içinizde son bir kez daha tartışın.
7. Açık olun. Sadece etrafınızdaki başka fikirlere ve bakış açılarına değil, tüm dünyaya açık olun.
Teknolojiye, bilişsel süreçlere, değişen hayata, yenilenen iletişim kanallarına, kısaca tüm hayata kapılarınızı ve pencerelerinizi açın. İletişiminizi de bu açıklık üzerine kurun. Bu, önyargılarınızı da azaltacak ve hiç ummadığınız insanların karşınıza çıkmasına neden olacaktır.
8. Son olarak da kimseye bağlı olmayın.
Siz bir yola çıktınız ve bu sizin yolunuz. Amaç hedefe varmaktır. Bu yolda asla bağlanarak diğerlerine kanallarınızı kapatmayın. Elbette sizin için çalışan, size fayda sağlayan insanları yarı yolda bırakmayacaksınız ama herkesin yolu bir yere kadardır ve bu kendi tercihleridir.
Yanınızdakinin yolu bittiğinde, siz kendi yolunuzda devam etmelisiniz.
Senem Kılıç
Harvard Business Review Türkiye
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın