onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Nasıl Bir 2025 Hayal Ediyorsun?

etiket Nasıl Bir 2025 Hayal Ediyorsun?

Özlem Gökbel
29.12.2024 - 23:39 Son Güncelleme: 30.12.2024 - 02:56

Geçen gün bizim aile efradına sordum bu soruyu. 88 yaşındaki cin gibi Teyzem, “hayal kuracak hal mi kaldı insanda. Baksana dünyanın haline. Sağlık mı barış mı refah mı? Hangi bir dileği dileyelim kızım?” dedi. Haksız da değildi tabii. Kötü, karanlık bir dönemden geçiyoruz, toplumca, ülkece, dünyaca… Elbette bu böyle gitmeyecek ve dünya iyileşecek. Biz bireysel ve/veya kitlesel dileklerimizi dilemeye, isteklerimizi hayal etmeye devam edeceğiz. Tek kural var: İnanmak!

Zira muhtemelen sadece bizim türümüze bahşedilmiş olan hayal etme yetisinin sınırı yok… Bitmedi! Bir gücümüz daha var, hayal ettiğimizi gerçek kılmak! Bu öyle büyülü falan bir şey de değil, basbayağı bilimsel bir güç olduğu ispatlandı. İnsan önce hayal ediyor, sonra yaratıyor. Ama ar-ge ve deneylerle, ama DÜŞÜNCE-İNANÇ gücüyle… Bir şekilde yaratıyor… Bana göre tanrısallığımız da buradan geliyor.

İşte tam bu nedenle yine yeniden yeni bir yıla girerken bu seneyi, hatta peşi sıra gelecek seneleri nasıl hayal ettiğimiz, Noel Baba’dan ya da evrenden ne istediğimiz, ne kadar kalpten istediğimiz hayli önem arz ediyor 😊

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

İmkânsız, sadece bizim imkânsız olduğunu düşündüğümüz şeydir!

İmkânsız, sadece bizim imkânsız olduğunu düşündüğümüz şeydir!

Son on yıllarda bilim dünyasında fırtına gibi esen ve bugüne kadar bilinen gerçekleri yerle yeksan eden kuantum fiziği, kuantum biyolojisi, modern matematik ve epigenetik alanlarına hayranlığım sonsuz. Bu alanlardaki buluşlar, bizi olduğumuza inandığımız şey yapanın, düşünce biçimimiz olduğunu gün yüzüne çıkarttı. Dünyanın dört bir yanında yıllardır yapılan çalışmaların sonuçları; düşünce gücümüz ve duygularımızla hastalıktan sağlığa, bağışıklık sistemimizden hormonal dengeye, başarıya, kariyere, mutluluğa ve refaha kadar hayatımızda olmasını arzuladığımız tüm değişiklikleri yapabilme imkânına sahip olduğumuzu gösteriyor.

Hatta inanışlarımızla, DNA'mızı bile değiştirebileceğimizi, vücudumuzun kendi kendini tedavi etme mekanizmasını harekete geçirebileceğimizi söylüyor. Bilime saygı duyan bireyler olarak bu sonuçları inkâr etmeyeceğimize göre, yapmamız gereken -biz sıradan vatandaşlar için zor da olsa- bıkmadan usanmadan anlamaya, kavramaya çalışmak. Çünkü gerçekten kavrarsak istediğimiz hayatı yaratmamız mümkün. Yani öyle diyorlar 

Siz şu anda hangi rezonans alanını oluşturuyorsunuz?

2024’ün açık ara en çok satın alınan/dinlenen kitaplarından biri Rezonans Kanunu oldu. Türkiye’de tam 750.000 satmış! Aslında, Pierre Franckh’ın ilk baskısı 2006 yılında Almanya’da yapılan bu kitabı bizde de 2010 yılından beri piyasada. Ancak liste başına ancak bu yıl çıkabildi. Kanımca bunun da nedeni, toplum olarak kafayı sıyırmamıza ramak kalmış ve artık bir şeyleri değiştirme zamanımızın gelmiş olmasından olabilir. Olumlu, kaliteli ve güzel şeylere ihtiyacımız had safhada.

Neyse lafı dallandırmayayım. Kitap, kişisel gelişim kategorisindeki eserler arasında paylaştığı bilimsel veriler ve örneklerle bir devrim yarattı diyebiliriz. Franckh eserinde; duygularımızla desteklenmiş ve kaydedilmiş inançlarımızın muazzam bir rezonans alanı oluşturduğunu ve bu rezonans alanındaki titreşimlerle uyum içinde olan dünya üzerindeki her şeyin, bu titreşime ayak uydurmak durumunda kaldığını söylüyor. Ve soruyor: “Sen şu anda hangi rezonans alanını oluşturuyorsun?”

Rezonans = Eko, yankı, titreşim

Rezonans = Eko, yankı, titreşim

Rezonans Kanunu, evrendeki her şeyin birbirleriyle titreşimler aracılığı ile nasıl iletişim halinde olduğunu anlamamızı sağlar. Vücudumuzun her bir organı ve hücresi de dâhil olmak üzere dünyadaki bütün nesnelerin ve canlıların kendilerine has bir titreşimleri vardır. Bu, madde için de böyledir. Örneğin piyanonun herhangi bir tuşuna bastığımız zaman, bu tuşla uyumlu olan diğer bütün teller de titremeye başlar. Notaların daha pes ya da tiz olması, hiç önemli değildir. Uygun frekansta olmaları onların titreşime geçmeleri için yeterli olacaktır. Diğer insanlar, nesneler veya olaylar, eğer bizimle aynı frekansta iseler, içimizde oluşturduğumuz titreşim alanına karşı koyamazlar. Benzerler birbirini çekerler. Bizim titreşimlerimizle uyumlu olan her şey, karşı koymaksızın bizim hayatımıza çekilecektir. Bu, bizim için her zaman olumlu bir şey anlamına gelmez. İçimizdeki 'negatif titreşim enerjisi' olarak adlandırdığımız şey; bizde hoşlanmadığımız, huzursuzluk verici hislerin uyanmasına, hatta belki sarsıcı olayların yaşamımıza çekilmesine sebep olabilir. İşte bu yüzden, nasıl bir titreşim içinde olduğumuzun, bilerek veya bilmeyerek hangi rezonans alanını oluşturduğumuzun farkına varmak, bizim için çok mühimdir.

Rezonans Kanunu

Kalbimizle dünyayı (ve hayatımızı) değiştirebiliriz!

Kalbimizle dünyayı (ve hayatımızı) değiştirebiliriz!

Modern bilimin yıllarca süren; kalbin sadece vücudumuzda kanın dolaşımını sağlayan bir pompa olduğu iddiası sonunda çürütüldü. Bazılarımız zaten buna kulak asmamış ve kalbinin sesini dinlemeye devam etmişti   

1991 yılından bugüne devrimci buluşlarıyla ünlenen HearthMath Enstitüsü’nün kalp ile beynin birbirlerine etkileri üzerine yaptığı köklü araştırmalarından birinde kalbin, çapı yaklaşık iki buçuk metrelik muazzam büyük bir enerji alanıyla çevrili olduğu keşfedilmişti. Bilim şimdiye kadar beynin en büyük elektromanyetik yayın alanına sahip olduğunu varsayıyordu, oysa kalbimiz insan vücudundan dışarı uzanacak kadar kuvvetli bir enerji yayıyordu ve bu elektromanyetik alan hem vücudumuzdaki organlarla hem de dış dünya ile iletişim halindeydi. Beynimize hangi hormonları salgılaması gerektiğini bildiren de kalbimizdi. 

Beynimiz bağımsız hareket etmiyor, aktiviteleri için gerekli sinyalleri kalbimizden alıyordu. Bütün bilgileri dağıtan organımız, kalbimizdi. Ancak daha da ilginç olan bütün bilgilerin duygularımız ve hatta derin bir inançla bağlandığımız, hayatımıza yön verdiğimiz düşüncelerimiz aracılığıyla iletildiği idi. Düşünce, duygu ve inançlarımız kalbin yaydığı elektromanyetik titreşimler ve dalgalar aracılığı ile farklı bir dile dönüşüp, evrene dağılıyordu. Üstelik kalbin manyetik alanı beyninkinden BEŞ BİN kez daha kuvvetliydi. Beyin sınıfta kalmıştı 

(Bu kavraması kolay olmayan iddialar kitapta, bugüne dek yapılmış deneylerle ayrıntılı şekilde açıklanıyor. Ayrıca Gazete Oksijen’de Nazlı Berivan Ak’ın Pierre Franckh ile çok yeni yaptığı söyleşini de okuyabilirsiniz.)

İnanç gerçekten de dağları yerinden oynatır mı?

İşte burada devreye “bir şeyi kalpten istemek, inanarak istemek” giriyor. Franckh’a göre:

“İsteğimizin gerçekleşeceğine gerçekten inanmadan imgeleme yaparsak ya da bir şeylerin hayalini kurarsak, sadece beynimiz elektromanyetik dalgalar yayarken, duygularımızın gerçek merkezi olan kalbimiz beş bin kat daha büyük bir kuvvetle, genellikle tereddüt ve korku olan asıl inancımızı dünyaya yayar. Bunun sonucu apaçık ortadadır; hayatımızda sadece kalbimizin derinliklerinde gerçekleşeceğine inandığımız şey gerçekleşecektir. İnançlarımızı duygularımızla desteklediğimiz zaman yaydığımız enerji çok daha büyük olur. Ama eğer üzgün, depresif ya da bitkinsek, istediğimiz şeyi dileyebiliriz, bu durumda kalbimizden yaydığımız hüzünlü duygular, mantığımızdan gelen isteklerden her zaman daha güçlü olacaktır.”

Değişim ve yaratım için tek ihtiyacımız güçlü bir İNANÇ. Çünkü yazarın da dediği gibi: İnandığımız her şey gerçekleşecektir, çünkü bu inanç kalbimizden yayılan ölçülebilir en büyük enerjiye sahiptir.”

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Kalbin, gücünün özeti

Kalbin, gücünün özeti

·       KALP vücudumuzun EN GÜÇLÜ ENERJİ KAYNAĞIdır. Sahip olduğumuz en kuvvetli elektromanyetik enerjiyi üretir.

·       Kalbin elektrik akımı (EKG), beyinde oluşan elektrik akımından (EEG) ALTMIŞ KEZ DAHA kuvvetlidir.

·       Kalbin manyetik alanı ise beyninkinden BEŞ BİN KEZ DAHA kuvvetlidir.

·       Kalbimizle, beynimizle yaydığımızdan çok daha fazla enerji yayıyoruz.

·       Kalp beyne hangi hormonları veya diğer kimyasalları salgılatması gerektiğinin sinyallerini verir.

·       Kalbimizden gelen elektromanyetik dalgalar, duygu ve inançlarımız tarafından oluşturulur.

·       Kalbimiz bu inançlarımızı, geleceğe yönelik düşlerimizi ve duygularımızı başka bir dile, titreşimlerin ve dalgaların kodlanmış diline çevirir ve bunları evrene gönderir.

·       İnançlarımızı taşıyan bu dalgalar ister pozitif ister negatif olsun, her halükarda muazzam bir güçle dünyaya yayılacak, fiziksel dünyayla etki alışverişinde bulunacaklardır.

·       Tıpkı ses dalgalarının, havayı taşıyıcı olarak kullandığı gibi, yaydığımız inanç ve düşünce gücü de dünyaya taşınabilmek için bir aracıya ihtiyaç duyar. Burada, 'Kuantum Alanı' (diğer isimleri ile 'İlahi Matriks' ya da 'Kuantum Hologramı') devreye girerek, bu aracılık görevini üstlenir. Bu enerji alanı, biz farkında olsak da olmasak da her şeyle ve herkesle bağlantı içinde olmamızı mümkün kılar. Bu esnada 'alıcının' bizden ne kadar uzaklıkta olduğunun hiçbir rolü yoktur. Oluşturulan ve yayılan rezonans alanı, her zaman doğru kişiye/şeye ulaşır, o bunun farkında olmasa bile.

·       İç âlemimizde sahip olduğumuz her şey, dış dünyada da karşımıza çıkacaktır. Dünyada karşılaştığımız her şeyin bir kaynağı vardır ve bu kaynak düşüncelerimizdedir. Eğer istediğimiz sonuçlara ulaşmak istiyorsak, düşüncelerimizi kontrol etmeye başlamalıyız, çünkü düşündüğümüz her şey bir rezonans alanı oluşturur.

·       Hayatımızda sadece derinden inandığımız şeyler gerçekleşebilir.

·       İçten sevginin ne demek olduğunu bilen insanlar DNA'larının şeklini değiştirebilir. Duygularımızın DNA'nın biçimini etkilediği de kanıtlandı.

·       Sevinç, sevgi, şükran ve takdir duyguları içinde olarak savunma mekanizmamızı ÜÇ YÜZ BİN KAT güçlendirebiliriz. Pozitif duygular, bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği için, bu yolla birçok hastalığı önleyebiliriz.

·       Uzun süreli ve sık olarak düşündüğümüz, hissettiğimiz ve söylediğimiz her şey rezonans alanımızı yoğunlaştırır. Bu yüzden kaybetmek hakkındaki her düşünce kaybetme, kazanmak hakkındaki her inanç da kazanma ihtimalini kuvvetlendirir. Bu yüzden dış dünyada değiştirmek istediğimiz her şeyi düşünce gücümüzle değiştirebiliriz.

·       Benzerler birbirini çeker. Bizim enerjimizle rezonans içinde olan her şey hayatımızda tahakkuk edecektir. Sözün özü; inandığımız her şey yaşamımızda gerçekleşecektir.

Şimdi yeni yıl dileklerinizi yeniden hayal edin!

Bu bir yeni yıl yazısı olduğundan en başa dönelim. Adettendir, yeni bir yıla girerken hepimiz hem kendimiz için hem birlikte yaşadığımız diğer canlılar (şahsen bu sene en çok paticanlar için dua ettim) ve tabii dünyanın selameti için dileklerde bulunur, yeni kararlar alır ve bir şekilde değişim / dönüşüm, sağlık, refah, huzur arzularız. Bu yazdıklarım ışığında belki siz de bir şeyleri kolaylıkla değiştirme gücünüzü hatırlar ve 2025’de bazı emellerinize ulaşabilirsiniz, neden olmasın? Bunu becerebilen milyonlarca insan var. Dünyanın iyileşmesi biraz zaman alacak elbette ama sizin yaşamınız neden iyileşmesin? Sadece isteklerinize odaklanırken şu önemli noktaları hatırlayın lütfen:

·       Ne dilersen dile, bunu mantık seviyesinden kalp seviyesine taşı.

·       İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için, bunun mümkün olduğuna kesinlikle inanmalıyız.

·       İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için önce kendimizi mutlu bir ruh haline sokmalıyız.

·       İçindeki yaratıcılığı hatırla ve onu bilinçli olarak kendi iyiliğin için ve diğer insanların iyiliği için kullan!

Herkese, iyilikle, güzellikle dolu, ışıl ışıl bir 2025 dilerim 

Instagram

Linkedln

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam