Mendilinde Kırmızısı Var! 🔥 Yine Kendisine Hayran Bırakan Mabel Matiz'in Son Klibini Sizler İçin İnceledik!
Mabel Matiz'in Maya albümünden 'Mendilimde Kırmızım Var' isimli şarkısına çektiği klip bugün yayınlandı. Her seferinde çıtayı daha ne kadar yükselteceğini merak ettiğimiz kıymetli Matiz'imiz, yine nefesimizi kesti doğrusu...
İşte Matiz'in Erhan Arık ile ortaklaşa ve binbir emekle çektiği klibi!
Gel de bu adamı sevme! Gel de sevme!
Mendilimde Kırmızım Var şarkısının ilk notalarını, kırmızıdan son derece uzak, soğuk bir görüntü eşliğinde duyuyoruz...
Zikir çekenlerin oluşturduğu halka ile tasavvufi vurgulu olacağını tahmin ettiğimiz masal başlıyor:
Klip Adıyaman'da, Nemrut'ta çekilmiş. Değil bu mevsimde, yazın dahi çıkılması son derece zorlu olan bu mekanlara hiçbir emekten kaçınmadan çıkan ekibin nasıl da özenli bir iş çıkardığına şaşırmamak gerek!
Elbette ki Matiz yine kültürel öğelerimizi de tam ayarında; ne eğreti duracak şekilde turistik bir bakış açısıyla, ne de abartarak, tam kıvamında klibe yedirmiş.
Matiz'i bir münzevi olarak görüyoruz. Çağrışımlarla yola çıkarsak bir keşiş, bir derviş gibi... Hatta Mecnun diyebilir miyiz?
Deriz elbette.
Klibin ilk saniyelerinden itibaren kendini hissettiren tasavvufi maneviyat havası, dağ başında bir başına düşünceli düşünceli duran Matiz'i bize 'aşk' ile yanan bir ermiş olarak tanıtıyor.
Bu münzevinin bir derdi var; bakışlarında, bir bekleyişi var... Hikayesi var!
Bu arada, ne güzel bir adamsın sen Mabel Matiz!
Matiz'in mendilindeki kırmızısını görüyoruz ve anlıyoruz: Evet, kırmızı aşktan başkası değil!
Kırmızı; ateş gibi, güneş gibi, kan gibi ve yaz meyveleri gibi... Hayatın kaynağı, başlangıcı adeta. Kırmızı aşkın ta kendisi! Tutkumuzun ve arzularımızın yegane rengi...
Bu klipte de kırmızılara bürünmüş genç kadın, Matiz'in hikayesinde aşık olunan ana karakter olarak gözüküyor.
Güneş Sayın'dan başkası değil!
Aşk'ın kapana kısılmışlığı, bastırılmışlığı; sevenin ise uzun uzun yollarda bitmez seyahatlerini, arayışlarını görüyoruz.
Bu da bize hikayenin gidişatına dair aşağı yukarı bir fikir veriyor aslında. Bitmez bir bekleyiş, bitmez bir kovalamaca... Hangisi daha zor, siz karar verin!
Bu arada klibin görüntüleri ilerledikçe, hayran kalmaya devam ediyoruz. Her bir karesi ayrı birer tablo gibi!
'Göz ziyafeti' desek hiç de abartmış olmayız!
Kültürel tema işte böyle güzelce yedirilmiş...
Çocukluğumuzun çiçekli perdesi ile işlemeli örtüler; anneannelerimizin evinde görmeye alıştığımız divanlar; tam da hatırladığımız gibi.
Tam ayarında; ne eksik, ne fazla!
Karlı dağlarda yolculuk eden Mabel ile sıcak ve küçük evinde dolanıp duran Kırmızı'nın oluşturduğu karşıtlık...
Adıyaman'ı hiç böyle görmediniz...
Köyleri bir de böylesine başarılı sanatçıların gözlerinden görmek varmış işte!
Tek kelimeyle muhteşem...
Böylesine bir manzarayı sonsuza dek izleyebiliriz.
Şu bir gerçek ki; Mabel de, biricik Kırmızı'sı da, güzellik içerisindeler. Güzel bir dünyadalar. Fakat birbirleri içerisinde sonsuz bir özlem var.
Matiz arzularıyla buz gibi dağ tepesinde yanmaya devam ederken...
Mevlana'nın da yandığı gibi, aşk ile yanarken;
Kırmızısı da sular gibi durgun bir halde pencerelerde bekliyor.
Yolculuklar yapılıyor, haberler gönderiliyor. Acı çekiliyor, zira tutkunun bir getirisi de acı.
Burada Kırmızı'nın aşktan çıkıp, acıya dönüştüğünü görüyoruz.
Matiz'in, daha doğrusu münzevimizin, kendisini yakan ateşe o bakışı ve ardından gelen nihai karar...
Bu noktada aşkın getirdiği acı ile yüzleşen ve acıyı dahi seve seve kabul eden dervişimizin bir karar aldığını görüyoruz. Kararlı bir şekilde yola çıkmak üzere yüzünü kapatıyor.
Nereye gidecek? Kırmızı'ya mı?
Kırmızı, pencere önünde hevesle beklerken bir nefes daha alırken, bekleyişinin hiç bitmeyeceğini anlıyoruz.
Sanki yaşadığı yerin kaderiymişçesine, yüzyıllardır bekleyip adeta taşa döneceğine o zaman emin oluyoruz.
Kırmızı'nın bekleyişi bitmeyecek. Mabel, gelmeyecek.
Fakat o sırada dağ başında bekleyen Mabel'in bekleyişi bitiyor. Tüm sorularının cevabı, bekleyişi ayağına geliyor...
Kendisi!
Bunu öz sevgiye de yorabiliriz, sevilen insanın daima içimizde ve bizim bir parçamız olduğuna da!
Kırmızı ise artık pencerede beklemiyor. Çünkü onun da bekleyişi bitmiş; o artık hayaller aleminde, kendi içine bakıyor!
Endişeli endişeli pencere başında aldığı tedirgin nefeslerden sonra; Kırmızı'yı rahatlamış, adeta huzuru bulmuş bir halde iç çekerken görüyoruz.
O da cevaplarını, huzurunu bulmuş. O da kendisini bulmuş!
Her nefeste birbirine yaklaşan çember, her ne kadar ayrı olsak da aslında bir bütün olduğumuzu bize hatırlatıyor.
Muhteşemsin Mabel Matiz!
Biz Matiz'in muhteşem eserini işte böyle yorumladık. Siz de yorumlarınızı bizle paylaşmayı unutmayın!
Yorum Yazın
ne kadar guzel bir yorumlama en az klip ve Mabel kadar 👏🏻
Klip Nuri Bilge Ceylan filmlerinden daha güzel. Tam bir sanat filmi. Ama sadece zikir olunca yobazlar iltica... Mabel Matiz yapınca sanat! Neyse bin bişi dim... Devamını Gör
Adam şahane her klibini hayranla izliyorum. Ayrıca Adıyaman'da 2 sene kaldım şahane bir yer. İnsanları, Çevresi, Doğası