Melih Görgün Yazio: Çocuk, Eğitim ve Siyaset
Bir öğretmenin en büyük marifeti, yaratıcılığa ve bilgiye duyulan hazzı uyandırmaktır. Bu sözler, tarihin en büyük bilim insanlarından Albert Einstein’a ait. “Benim Gözümden Dünya” isimli eserinde, çocuklara verdiği öğütlere şöyle devam ediyor Einstein:
“… Unutmayın ki, okullarda öğrendiğimiz muhteşem şeyler, dünyanın farklı ülkelerinde şevkle ve sonsuz bir emek verilerek çalışan farklı nesillerin eseridir. Tüm bunlar size, kabul etmeniz, yüceltmeniz, katkıda bulunmanız ve bir gün kendi çocuklarınıza devretmeniz için emanet edildi. Çünkü biz ölümlüler yalnızca hep beraber yarattığımız kalıcı şeyler sayesinde ölümsüzlüğe ulaşırız…”
Tüm bu anlamlı sözlerle birlikte, biliriz ki; her çocuk çok büyük kabiliyetlere sahip bir sanatçı olarak gelir dünyaya.
Peki siyaset, eğitim alanında nasıl tezahür ediyor? “Eğitim siyaseti” tanımından anlaşılabilecek en yalın ifade, hükümetlerin eğitim alanında öngördükleri, planladıkları, tasarladıkları projeler veya önlemler olarak karşımıza çıkar. Bu siyasi öngörü ve planlamaları, dünyanın farklı ülkelerinde farklı biçimlerde görebiliriz. Farklı uygulamalar ne şekilde olursa olsun, olması gereken; yani hükümetlerin üzerine düşen vazife, her bireye eşit imkanlarda ve kaliteli bir eğitim hayatı sunabilme becerisini gösterebilmektir.
Siyaset; doğası gereği biraz da olan ile olması gerekenin çatışması, bazen de karmaşasıdır.
Eğitim sisteminin mevcut tüm sorunlarını irdelemek bu yazının sınırlarını oldukça aşacaktır. Ancak altını çizmek istediğim önemli bir konu ülkemin tüm çocuklarına adil, eşit ve kaliteli bir eğitim olanağı sağlanamaması sorunudur.
Şüphesiz her birey eşit imkanlarda dünyaya gelmiyor ve bu eşitsizlik hayatın birçok alanında kendini sıklıkla ve acıtarak hissettiriyor. Ancak kaliteli eğitim imkânı, daha doğrusu bu bağlamda hayata geçirilmesi gereken eğitim siyaseti, yarınların mimarı olacak, yazımın başında da bahsettiğim; yaratıcı ve ilerici çocukların en önemli meselelerindendir. Bu bağlamda akılcı bir eğitim siyasetinin gereği, ekonomik ayrıcalık gözetmeksizin ülkenin her çocuğuna kaliteli bir eğitim imkânı sunabilmektir.
Kaliteli bir eğitim alabilmek, ekonomik kısıtlamalardan bağımsız olmalıdır. Çocuklar en azından bu alanda eşit olmalıdır. Ekonomik sıkıntıların yarattığı koşulların içine doğan bir çocuk, hayat gailesi içinde ve çocukluğunu yaşarken zor koşullarla karşılaşabilir. Siyasi karar alma mekanizması, en azından eğitim alanında, o çocuğun yaratıcı vizyonunu köreltmeden bu eşitsiz koşulu görece ortadan kaldırmalıdır.
Bir ülke, çocuklarına yaptığı yatırımlar sayesinde geleceğini aydınlatabilir.
Sadece somut birkaç örnekle yazıma veda edeceğim. Özel okullar ve devlet okulları arasındaki ekonomik uçurumun bu denli mantık dışı olması, ileride aynı topluma dahil olacak çocuklar için olumlu bir gelişme midir? Eğer eğitim koşulları eşit seviyedeyse bu fark neden vardır? Eğer koşullar farklı ise, çocukların suçu nedir? Siyasi karar alma mekanizması gelir farklılığı gözetmeksizin her çocuğa eşit eğitim imkânı sağlamalıdır.
Ayrıca, ders içeriklerinde yapılabilecek önemli güncellemeler, çocuklarımızın iletişim becerilerini geliştirebilecektir. Bu kısımla ilgili yapılabilecek en önemli güncelleme “dinleme” kabiliyetlerinin artırılabilmesidir. Bugün hayatın hemen her alanında “dinleme özürlü” binlerce insanla karşılaşıyorsak, sanıyorum burada önemli bir iletişim sorunu var demektir. Bu kabiliyetin çocuk yaşlardan kazanılması çok önemlidir ve kişinin gelecekteki tüm hikayesini etkiler. Dinlemek… Dinleyebilmek… İç sesimizi ya da başkalarını… Bir sonraki yazımda bu önemli konuyu yaşadığım bazı olaylar üzerinden değerlendirmeye çalışacağım. Ama aynadan geçer gibi…
Unutulmamalıdır ki güzel ülkemin aydınlık gelecek, çocukların eseri olacaktır. Yeter ki onlar için uygun koşullar oluşturulsun…
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın