Korkudan Kurtulmak: Sağlıklı ve Sağlıksız Korku Türleri
Cesaret korkunun yokluğu değil, korkuya direnmek ve hükmetmektir.
- Mark Twain
Beynimiz, her duygumuzu yüz milyardan fazla sinir hücresinin oluşturduğu ağlarla yöneten gizemli bir yapıdır. Duygularımızın bazıları bilinçli düşünce ve eylemlere yol açarken, bazıları da otomatik tepkiler vermemize neden olur. Korku da bunlardan biridir. Korku, tehlikeli bir uyarıcı ya da tehlike ihtimali karşısında beyinde, kalp atışlarının ve nefesin hızlanması, kasların gerilmesi, kan basıncının yükselmesi gibi fizyolojik değişimlere yol açan kimyasalların salgılanmasıyla ortaya çıkan ve tamamen otomatik olan “savaş ya da kaç” tepkisiyle sonuçlanan bir zincirleme reaksiyonudur.
Bu reaksiyonu başlatan uyarıcı, karşımızdaki bir örümcek, boğazımıza dayanmış bir bıçak, konuşma yapmamızı bekleyen insanlarla dolu bir konferans salonu, durup dururken kendiliğinden açılıp kapanan bir kapı veya kazanmak zorunda olduğunuz bir sınav olabilir. Korku belirli bir tehdit sonucunda, “uyarıcı, savunmacı, korumacı” bir tepki olarak ortaya çıkan yaşamsal bir “savunma mekanizması”dır ve evrensel bir duygudur.
Genellikle birbiriyle karıştırılan korku, kaygı (anksiyete), panik atak ve fobi birbirlerine yakın ama farklı kavramlardır.
Korku türleri
İnsan, çok büyük, aşırı ve denetlenemeyen korkulardan ve fobilerden sorumlu değildir ama sorumlu olmayı ve kontrol etmeyi öğrenmelidir. Bir tehlike ya da tehdit karşısında duyulan korku olağan ve doğal bir durumdur. Çünkü “öfke, üzüntü, mutluluk ve korku” insanın dört temel duygusudur. Korku, doğası gereği herkeste görülen, istemsiz, kaçınılmaz ve gerekli bir heyecandır. Örneğin, evli ve çocuklu bir danışanım çok istemesine rağmen motosiklet kullanmaktan korkuyordu. Aşırı hızda kontrolün kaybedilmesi ciddi yaralanmalar ve ölümle sonuçlanabilecek kazlara yol açabileceğinden, bu korku “sağlıklı ve saygı duyulması gereken bir korku” idi. Bir başka danışanım pitbull cinsi köpeklerden korkuyordu. Tehlikeli bir köpek olarak bilinen pitbullun insana zarar verebilecek kadar güçlü bir çenesinin olduğunu söylüyordu. Etrafında hiç köpek olmamasına rağmen, aklına pitbull geldiğinde korkuyordu. Ne kadar istese de çok korktuğu için parklara, bahçelere giremiyordu.
Bu korku “sıkıntı verici bir korku” idi. Diğer bir danışanım arabaya binmekten korkuyordu. Onun korkusu çok daha sıkıntı vericiydi. Çünkü daha yoğun ve denetlenmesi zor olan bu korku, hem işini doğru dürüst yapmasını engelliyor hem de sık sık bu korkuyu yaşamasına neden oluyordu. Arabaya binmekten olabildiğince kaçınıyor, gitmesi gereken yerlere yürüyerek gidiyor, arabaya binmek zorunda kaldığında ise sakinleştirici bir ilaç almak durumunda kalıyordu. Korna sesi duyduğunda sıçrıyor, kalbi deli gibi çarpıyordu. Bu korku da “acı verici bir korku” idi. Bir başka danışanım ise babasının ölümünden sonra başına kötü bir şey gelebileceğinden korktuğu için iki yıldır evinden çıkamıyordu. Hayatı kısıtlanmış ve acı verici bir hal almıştı. Bu korku ise “gerçek dışı bir korku” idi.
Sağlıklı ve normal korku
Can ve mal güvenliğini koruma altına alan “ev alarm sistemleri” hırsızlığa karşı çözüm üretirken, aynı zamanda yangın, gaz kaçağı, acil sağlık ve panik durumları gibi özel çözümleri de kapsar. Bu tip bir alarm eve hırsız girdiğinde çalışmalıdır. Gerekli kişilerin duyacağı kadar güçlü bir ses çıkartmalıdır. Ama yakın çevrede panik yaratacak kadar da rahatsız edici olmamalıdır. Ayrıca işini tamamladığında susmalıdır. Korku da tıpkı hırsız girmesi durumunda çalan alarm gibidir ve işlevi önce kişiyi bir tehlike konusunda uyarmak, sonra da bu tehlikeye karşı en etkili biçimde mücadele etmeye yöneltmektir. Bu nedenle “sağlıklı ve normal bir korku”, tehdit ve tehlike karşısında harekete geçirme ve savunma sistemlerini devreye sokma açısından ölçülü bir etki sağlayan bir alarmdır.
Sağlıklı ve normal korku, gerçek bir tehlike karşısında yerinde ve doğru şekilde harekete geçmeli, şiddeti tehlikeyle orantılı olmalı ve savunma konusunda etkili olmalıdır. Tehlike geçtikten sonra ya da çok tehlikeli bir durumun söz konusu olmadığı anlaşıldığında da hızla ve kolayca sona ermelidir. Aksi takdirde yararsız ve tehlikeli olur. Çünkü bitmeyen ve devam eden, denetlenemeyen ve kontrolden çıkan korku, insanın tehdit ve tehlike durumunda uyarılma kapasitelerini felç eden bir “panik atak” durumuna dönüşebilir.
Sağlıksız ve anormal korku
Harekete geçmesi ve denetlenmesi açısından bozuk bir alarma benzeyen “sağlıksız ve anormal korku” çok yorucu ve yıpratıcıdır. Çoğu zaman çok düşük tehdit ve tehlike eşiklerinde bile çok güçlü bir şekilde tetiklenir ve hiçbir esneklik söz konusu olmadığından hızla paniğe dönüşür. Aykut adını verdiğim danışanım sosyal fobisi yüzünden evden çıkamıyordu; çıkmak zorunda kaldığında yaşadıklarını “Sanki herkes bana bakıyor. Büyük bir utanç duyuyorum. Hemen kaçıp gitmek istiyorum. Ölecekmiş gibi oluyorum, kimseyi yeniden görmek istemiyorum. Kendimi sürekli kovalanan bir av hayvanı gibi hissediyorum. Birisi bana bir şey söylemeye çalıştığında kulaklarım uğulduyor, anlamsız bir şekilde kıpkırmızı oluyorum, titriyorum ya da terliyorum. Çok korkuyorum!” şeklinde anlatıyordu.
“Sosyal fobi”, kişinin başkaları tarafından yargılanabileceği kaygısını taşıdığı toplumsal ortamlarda mahcup ya da rezil olacağı konusunda belirgin ve sürekli korkusunun olduğu bir “kaygı bozukluğu”dur. Sosyal fobisi olan kişiler, başkalarıyla yakın etkileşimde bulunmaları ya da bir eylemi başkalarının yanında yerine getirmeleri gereken durumlardan korkarlar ve bunlardan olabildiğince kaçınmaya çalışırlar. Başkalarının kendileriyle ilgili olarak “Bunalımlı, zayıf, kaçık ya da aptal” gibi yargılarda bulunacağını düşünürler. Ellerinin ya da seslerinin titrediğinin veya terlediklerinin, kıpkırmızı olduklarının farkına varacaklarıyla ilgili kaygılarından ötürü toplum önünde konuşmaktan korkarlar. Sağlıklı ve normal olmayan bu korkunun denetlenmesi çok zordur. Korku alarmı gerçek bir tehlike veya tehdide göre uyarlanmış değildir ve çok kısa sürede “korkudan korkmak” şeklinde tanımladığım denetlenmesi mümkün olmayan bir panik atağa da dönüşebilir.
Bir danışanım yaşadıklarını şöyle ifade ediyordu: “Topluluk içinde konuşamıyorum. Partiye katılamıyorum. Yabancılarla tanışma gibi sosyal aktivitelerden hep uzak duruyorum. Bir iş yaparken başkaları tarafından izlenmekten, patronumla konuşmaktan, bir kadınla tanışmaktan, umumi tuvaletleri kullanmaktan, telefonda konuşmaktan, başkalarının yanında yazı yazmaktan, herkesin içinde yüzümün kızarmasından veya kontrolümü kaybetmekten çok ama çok korkuyorum. Bu korku gelir gelmez bunun hemen bir panik atağa dönüşmesinden de çok korkuyorum. Bu durum beni delirtecek diye de korkuyorum.
Korku bitiyor ama geri geliyor. Ne kadar sık ve çok korkarsam daha şiddetli ve daha kolay korkmaya başlıyorum. Hatta bazen biriyle konuştuğum aklıma geldiğinde bile korkuyorum ve panik atak geçiriyorum. Kalbim büyük bir heyecanla çarpıyor, bacaklarımda derman kalmıyor, titriyorum, bağırsaklarım düğümleniyor, başım dönüyor... Zihnim korkunç bir şekilde rezil olma görüntüleriyle dolu... Bu görüntülerden kurtulmam mümkün değil...”
Bu türden aşırı ve baskı yapan korkular fobi alarmıdır. Sağlıksız ve anormal bir korkunun azalması veya bütünüyle geçmesi çok uzun zaman alır ve bu tür korkular çok kolay bir şekilde yeniden alevlenir.
Korkuyu alt etmenin korkusuz 10 yolu
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın