Kılıçdaroğlu: 'Ortadoğu'nun Liderliğine Soyunacaklardı, Şamar Oğlanı Oldular'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasına ilişkin 'Cumhuriyet hep bedel ödedi ama hep var oldu, ama o diktatörler tarihin çöplüğüne gitti' dedi nve ekledi. Haber yapan kişiyi hapse atıyorsunuz, onu hapse atan yargıç, yargıç değildir.' Suriye ve Irak'ta yaşanan gelişmeler hakkında ise , 'Şimdi başımıza bir de Irak çıktı. Irak hükümeti Türkiye'yi tehdit ediyor, 24 saatin kaldı diyor. Ortadoğu'nun liderliğine soyunacaklardı, Ortadoğu'nun şamar oğlanı oldular. Her gelen tokat atıyor.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:
Gazeteci dünyanın her tarafından en saygın, en tehlikeli mesleklerden biridir. Bütün çağdaş demokrasilerde medya dördüncü güç olarak konumlandırılmıştır. Çünkü bütün bunları denetleyecek olan basının gücüdür. Birileri kapatmak, örtmek isteyebilir ama toplum adına medya bunu dillendirmek zorundadır. Bunu yaptığı için ona gazeteci diyeceğiz. Demokrasilerde medyanın böyle bir özelliği var.
Bizim gibi yarım demokrasilerde medya özgürlüğünden bahsedemeyiz. Dikta rejimlerine benzer kuşatma içindeler. Dikta rejimi bir havuz medyası oluşturur. İki objektif yayın yapan medyayı baskı altına alır. Medya patronuna ağır cezalar verirler. Elinde devletin sopası vardır. Türkiye'de örneği var mı; onlarca örneğini bulabiliriz. Ayrıca 'şu gazeteciyi beğenmiyorum', 'onu gazetenden, televizyondan atacaksın' derler. Türkiye'de örneği var mı; var. Medya kuruluşlarına TMSF aracılığıyla el koyuyorsunuz. Yayın yapmasını engelliyorsunuz. Sonra çıkıp 'Türkiye'de demokrasi var' diyorsunuz. Yandaş medyaya her şey mübah. Bir gazetenin genel yayın yönetmeni, bir kamu bankası genel müdürüne telefon açıp 'Oğlum Süleyman 2 milyon lira gönder' diyebiliyor. Oturup kendileri karar veriyor. Demokrasi bu mudur? Basın özgürlüğü bu mudur?
"Evine değil, hapishaneye gidiyorsa o gazeteci özgür değildir"
Sayın Davutoğlu basın özgürlüğü konusunda 'Soru soran gazeteci evine gidebiliyorsa, o gazeteci özgürdür' diyor. Peki, o gazeteci evine gidemiyorsa, hapsaneye gidiyorsa özgür müdür, değil midir? 'Basın özgürlüğü bizim kırmızı çizgimizdir' diyor, itiraz yok. Ama evine değil, hapishaneye gidiyorsa o gazeteci özgür değildir.
İki gazeteci arkadaşım MİT TIR'ları ile ilgili haber yaptığı için Silivri zindanlarında tecritteler. Bu haberler yalan mıydı; yüzde 100 doğru. Haberde çarpıtma yoktu. Doğru haber yazıyorsunuz, kamuoyunu bilgilendiriyorsunuz, 'Benim yalanlarımı neden duyurdun' diye ceza veriyorsunuz. Bu mudur demokrasi, medya?
Şu anda yürürlükte olan anayasada basın özgürlüğünü devlet korur diyor. Devlet ne yapıyor, 'Sen bu haberi yaptın, ben seni süründürürüm' diyor. Cumhuriyet gazetesi Türk medyasının akademisi, okuludur. Bugün pek çok saygın köşe yazarı Cumhuriyet'te gazeteciliğe başladı. Cumhuriyet her dönemde doğruları yazdı, her dönemde bedel ödedi. 12 Eylül'de, 12 Mart'ta... Gazeteciler zindanlara atıldı, yazarları öldürüldü. Bedel ödemeye hala devam ediyorlar. Bu ülkede demokrasi mi var? Göstermelik bir demokrasi. Haber yapan kişiyi hapse atıyorlar. Onları hapse atan yargıç, yargıç değildir. Medya özgürlüğünden haberi olmayan birisine yargıç demem. Savcı tamam, birilerinin kölesi sözcüsü. Sen nasıl yargıçsın, dünyandan nasıl haberin yok. Türkiye'yi dünyaya rezil etmeye ne hakkın var? Dünyadaki tüm medya kuruluşları bu olaydan endişe duyuyorlar.
"Cumhuriyet hep var oldu, ama o diktatörler tarihin çöplüğüne gitti"
Cumhuriyet hep bedel ödedi ama hep var oldu, ama o diktatörler tarihin çöplüğüne gitti. Bir şey yapmalıyız, diktatöre cevap vereceksen, her sabah bir tane gazete alacaksın. Moral vereceğiz, destekleyeceğiz. Herkesin baskı altında olan gazetelere, gazetecilere hiçbir ayrım yapmadan sahip çıkması gerek.
"Yasal düzenleme yapalım, gazeteciler tutuksuz yargılansın"
"Türkeş, gayet açık ve net bir şekilde 'Yemin ediyorum, vallahi billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu' dedi"
Sayın Tuğrul Türkeş, gayet açık ve net bir şekilde, 'Yemin ediyorum, vallahi billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu.'dedi. Bunu AKP'nin bakanı söylüyor. Peki hapse kim giriyor, haberi yapan gazeteci. Kendi bakanına sormuyor. Bu tablonun düzelmesi gerek. Türkiye'nin saygınlığına zarar veren sürecin bitmesi gerek.
"Bilseydik Rus uçağını vurmazdık diyor, peki niye horozlanıyorsun?"
Bir angajman kuralı açıklandı, hepimiz biliyoruz. Rusların da sınırlarımızı ihlal ettiğini biliyoruz. 15 gün önce bu konuda uyarıldı. Kurallara uyulmadı ve Rus uçağı düşürüldü. Hiçbir ülkenin hava sahasının ihlal edilmesi kabul edilemez. Kendi ülkemizin güvenliğini sağlamak zorundayız. Türkiye kendi sınırlarını korumak zorunda.
Peki sorun ne? Sorun, krizin iyi yönetilmemesi. Ciddi ve derin bir krizdir. Asıl sorun budur. İkinci büyük yanlış iç politikaya malzeme etmek. 'Bilseydik Rus uçağını vurmazdık' diyor, peki niye horozlanıyorsun? Sonra görüşeceğiz, görüşme olmadı. Aradım, açmadı. Sonra doğalgaz konusu, tezek yakarız. Hadi sarayında tezek yak da görelim. Türkiye'yi yönetenlerde sorun var.
Rusya'yla ilişkilerimizin olmasını hep isteriz. Tüm komşularımızla ilişkilerimizin iyi olmasını isteriz. Devletlerin karşılıklı ticaret, kültür alışverişinde bulunmasını isteriz. Eğer bu coğrafyada barışı sağlarsak herkes mutlu olur. Hem Türk, hem Rus yetkilileri sağduyuya davet ediyorum. Bir kriz yaşanmıştır ama bu krizi akıl ve mantıkla çözmek gerek.
"Füze bilinçli olarak askerin omzuna konulmuşsa, bu Türk halkına yapılmış en büyük saygısızlıktır"
Rus savaş gemileri Boğaz'dan geçerken, birisinin omzunda füzeler var. Eğer bu füze bilinçli olarak askerin omzuna konulmuşsa, bu Türk halkına yapılmış en büyük saygısızlıktır ve bunu asla kabul etmeyiz. Bunu yapan Rus yöneticilerin de düşünmesi lazım. Biz savaş meydanlarında bu ülkenin bağımsızlığını sağladık. Görüntüyü bu noktaya taşımak asla doğru değildir. Rus halkıyla bir sorunumuz yok. Ama yöneticilerin oturup düşünmesi gerekiyor. Bunu yaptığımız zaman Türkiye bu krizi aşar.
"9 milyar dolarlık fatura çıkacak dediler"
Dış politikada hatalı bir karar alırsanız bunu 78 milyon vatandaş öder. Çıkan şu krize bakın; turizmcisinde, sanayicisine kadar. 9 milyar dolarlık fatura çıkacak dediler. Stratejik akıldan yoksun bir yönetim Türkiye'yi bu noktaya getirdi. Bu hatayı gelecek kuşaklar da ödeyecek. Dış politikanın çok dikkatle yürütülmesi gerek. Herkesin bu konuda çok dikkatli olması gerek.
Biz hiçbir zaman CHP'nin dış politikası diye bir şey demedik. Türkiye'nin uzun dönemli, barış eksenli bir politikası olmalı. Siz hala Suriye'nin ne olduğunu kavrayamamışsanız bu ülkeyi yönetmeyin. Suriye politikasının yanlış olduğunu söyledik, öneride de bulunduk.
Türkiye, Ortadoğu'da çıkan her sorunda gözler Türkiye'ye çevriliyor. Neden Türkiye demokratik, laik, barışın güvencesi olan bir ülkeydi. Bu tamamen bırakıldı. Şam'a gideceklerdi, Suriye'de 2,5 milyon mülteci geldi. Suruç, Ankara katliamı... Bu yanlış politikanın faturası oldu. IŞİD konusunda bu hükümetin karnesi 21 Ekim 2011 tarihinden itibaren, 70 ilden 1050 militan IŞİD'e katıldı. Nasıl oldu? IŞİD 'terör örgütü' demekten kaçındılar. Bir PKK belası vardı, bir de bu çıktı. 'Yanlış yapıyorsunuz' dedik. Doğu, Güneydoğu'da PKK silah deposu yaparken, bunlar talimat verdi, 'Sakın dokunmayın' diye. Türkiye yanlış, kötü yönetiliyor.
Bunlar ne için yapılıyor, Suriye'ye demokrasi gelsin diye. E sen kendi ülkene bak. Gazetecilere bak, yargının çivisi çıktı. Kalkmışsın Suriye diyorsun. Suriye'nin Rusya için ne kadar önemli olduğunu fark edemedin mi? Biz ülkemizin çıkarlarını savunuyoruz.
Şimdi başımıza bir de Irak çıktı. Irak hükümeti Türkiye'yi tehdit ediyor, 24 saatin kaldı diyor. Ortadoğu'nun liderliğine soyunacaklardı, Ortadoğu'nun şamaroğlanı oldular. Her gelen tokat atıyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!