İşçi Sömürüsünde Son Radde! Patronların Zoruyla Parlak Gözükmek Uğruna Dişlerine Radyum Maddesi Süren Kadınlar
Kadınlar tarihin birçok yerinde birçok sınıflandırmaya ve işkenceye maruz kalmışlardır. Bu sınıflandırmalar cinsiyet üzerinden de olsa güzellik algıları da bu sınıflandırmayı körüklemiştir. Peki sırf güzel görünmek için Marie Curie'nin buluşunda öncülük ettiği radyumu kullanan kadınları biliyor muydunuz? Birçok ölüme dahi sebep olmuş! Gelin beraber bakalım...👇
Takdir edersiniz ki yıllar boyunca kadınlar, birçok güzellik algısına maruz kalmış ve stereotip diyebileceğimiz birçok kalıba sokulmaya çalışılmıştır.
Bu güzellik algısı sadece güzel olmak ve 'dişil' bir makyajdan ibaret değil. Kadınlar; ince bel, fındık burun, sarışınlık ve tüysüzlük gibi birçok ötekileştirici sınıflandırmaya da maruz kalmışlardır.
Ayrıca bu güzellik algısı sadece günümüzde değil, tarih boyunca da birçok kez görülmüştür.
Karanlıkta parlamak için yüzlerine radyum süren kadınlar da tarihteki bu ötekileştirici güzellik algısına maruz kalmış gruptan sadece bir tanesi!
Birinci Dünya Savaşı sırasında saat fabrikasında çalışanlar güzel görünmek için korkunç bir muameleye maruz kaldılar.
Fabrikada çalışan kadınlar yüzlerine radyum sürüyorlardı. Vardiyalarından sonra karanlıkta parlayan yüzleriyle fark edilebilen kadınlar ABD'nin o dönem en çok konuşulan konularından biri oldu.
Yüzlerce işçi, Marie Curie tarafından henüz yeni keşfedilen radyum kullanarak saat ve kadran boyamak için stüdyoya gidiyorlardı.
Sahada bulunan kadınlar için kadran boyama 'işçi sınıfı için elit bir iş' olarak görülüyordu. Kendilerine ortalama bir fabrika işçisinden 3 kat daha fazla ödenmesinin yanında kendilerine finansal bağımsızlık da kazandırılmış oluyordu.
Radyum'un parıltısı, o dönemin güzellik algısında büyük bir rol oynadı.
Fabrikada çalışan kadınlar radyum kullanarak saatleri ve kadranları boyayınca kelimenin tam anlamıyla parlayacaklardı. Kadınlar bu durumdan ellerinden geldiğince 'faydalanmaya' çalıştılar ve parlak gülümsemelere sahip olmak için dişlerine bile radyum sürdüler.
"İç güdüsel olarak sadece radyumları yutmamaya çalışıyorduk. Müdürümüz endişelenmemizi söylemişti."
Fabrikada çalışan kadınlara fırçayla dudaklarda keskin bir hat oluşturma yöntemi öğretildi. Bu yöntemi öğreten Mae Cubberley, verdiği demeçlerde patronların çalışan kadınlara zararlı olmadığına dair 'güvence' verdiğini dile getiriyor.
Fakat bu yanlış bir düşünceydi. Çünkü Marie Curie radyumla çalışırken bile ellerinde bazı radyum yanıkları oluşmuştu.
O sıralarda insanlar kadran boyarken bile radyum zehirlenmesinden öldüler.
Bu nedenle radyum laboratuvarlarında çalışan adamlar kurşun önlükler giydiler ve radyoaktif malzeme ile çalışırken fildişi uçlu maşalar kullandılar.
Fakat radyum boyayan kadınlara böyle önlemler için imkan tanınmadı.
Radyum'un suyu tonik olarak kullanıldı ve kozmetik malzemesi olarak dağıtıldı.
Basına göre bu ürünleri kullanmak 'hayata hayat katacak' ve yaşam süresini uzatacaktı. Fakat bunu kullanan insanlara yan etkiyle alakalı hiçbir bilgi verilmedi ve 'kıpkırmızı yanaklar' vaadinde bulunuldu.
Mollie Maggia ölenlerden bir tanesiydi. Kendisi ölürken adeta fani bir cehennemi yaşadı.
1922'de Grace'in iş arkadaşlarından Mollie Maggia, hastalığı nedeniyle stüdyodan ayrılmak zorunda kaldı. Her şey diş hekiminin çektiği bir dişle başladı. Ne yazık ki dişteki ağrı kısa sürede yayıldı ve o dişin de çekilmesi gerekiyordu.
Ülserden diş etlerindeki yaralara kadar birçok şeyler yüzleşti Mollie.
Sonrasında uzuvlarında dayanılmaz acılar hissetmeye başladı ve artık yürüyememeye başladı. Doktor bu durumu romatizma olarak teşhis etti ve kan sulandırıcı reçete etti!
Mollie Baggia'nın bir yıldan fazla bir süredir peşini bırakmayan enfeksiyonu, 12 Eylül 1922'de boğaz dokularına ulaştı.
Hemşiresi, Mollie'yi kan kusarak ölene dek tedavi etmeyi sürdürdü. Vefat ettiğinde sadece 24 yaşındaydı.
Eski işveren bu durumu örtbas etmek için doktorları 'sifiliz' teşhisi koymaya zorladı.
Sonrasında bu durum mahkemede işverenin aleyhine kullanıldı. En sonunda Mollie ve diğer eski iş arkadaşları teker teker öldüler.
1925 yılında bir doktorun geliştirdiği test ile radyumdan zehirlenenler belirlendi.
Testlere göre yutulan uranyum kadınların vücutlarına yerleşip adeta içlerinde delikler açmıştı. Bazı kurbanların kaburgalarını ve hatta çene yapılarını bile etkilemişti. Kadınların ayakları küçülüp parçalanmaya başladı. Kırık kemiklerin içerisine yerleştirilen radyumlar bile hala parlamaya devam etti.
"Kendimi düşünmüyorum. Asıl endişelendiğim şey bundan etkilenebilecek yüzlerce kadın."
Radyumdan etkilenen kadın kurbanlar her ne kadar bastırılmaya çalışılsa da asla yılmayıp ittifak kurdular. Radyum şirketleriyle bile adeta savaş noktasına gelen kadınlar, bu süreçte radyumdan kaynaklı birçok hastalıkla uğraştılar.
Siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım...
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın