Görüş Bildir
Haberler
Hayvan Yasası Konusunda Devlet Kalbine İnanıyorum

etiket Hayvan Yasası Konusunda Devlet Kalbine İnanıyorum

Serda Kranda
24.07.2024 - 21:57 Son Güncelleme: 25.07.2024 - 14:52

Hafta sonu bir ev kazası geçirdim. Ayağımın kırılmış olabileceği ihtimali sebebiyle eşimle birlikte bir özel hastanenin acil servisine gittik. Beni perdelerle ayrılmış yataklardan birine aldılar. Benden birkaç dakika sonra iyi giyimli, beraberinde, tavırları alkol ve uyuşturucu madde kullandıkları izlenimi veren üç genç erkek geldi. Ambulansla acile getirdikleri arkadaşlarının kalp krizi geçirmekte olduğundan şüphelendiklerini söylediler. Hasta olan sedyedeydi; nefes alamıyor, sorulara güçlükle cevap veriyordu. Lafı uzatmayayım, serviste tıbbi açıdan yapılması gereken müdahaleler ve tedaviler yapıldı. Kalp krizi geçirmediği, nefes problemi yaşadığı anlaşıldı. Bu arada da hasta, oksijen maskesinin çıkarılmasını istiyordu, rahatsız olmuştu ve artık açılmıştı, iyiydi. “Çıkarın bunu gideyim n’olur, bir daha ağzıma alkol sürmeyeceğim.” dedi, korkmuş olmalıydı. Biraz sonra doktor yeniden kontrol etti ve çıkabileceğini söyledi. Madde ve alkol kullanımıyla ilgili uyarılarda bulundu, onu nefesiyle ilgili tekrar tembihledi.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Bir saat kadar müşahede altında kalan, doktora sayısız sözler veren, oradan çıkmak için adeta her şeye tövbe eden bu genç adamla hastaneden ayrılırken bir daha karşılaştık.

Bir saat kadar müşahede altında kalan, doktora sayısız sözler veren, oradan çıkmak için adeta her şeye tövbe eden bu genç adamla hastaneden ayrılırken bir daha karşılaştık.

Kolundaki bandı biraz şımarıkça çıkarırken (o yengeç yürüyüşü bilirsiniz siz de) arkadaşına şöyle dedi, “Yürü yürü baba, gidelim bir şişe viskimizi alalım.” Belli ki her şeye kaldığı yerden devam edecekti. 

Taksiye bindik. Eşim bu genç adama takılmıştı, zaten o ve arkadaşlarının hastanedeki hal ve tavırlarından da hiç hoşlanmamıştı doğrusu, “Çok sinirliyim. Şımarığa bak, devlet onun için bu hastaneye para ödeyecek ama o yine gidip bildiğini okuyacak. Böyle sorumsuz insanlar devletin sırtında bir yük. Aslında bunlara bakmayacaksın” deyiverdi. Kendisi çok iyi bir vatanseverdir. Ben de taksinin arka koltuğunda oturan bir başka vatanseverdim ve şöyle dedim, “Olur mu öyle şey bir tanem. Devlete ne deriz biz, ‘Devlet Baba’, babalar evlat ayırt eder mi?” Bunu derken tüylerim diken diken olmuş, kalbim açılmıştı. “Elbette bakacak, sağlık hizmetleri veriyorum ama hapçılar ve ayyaşlar faydalanamaz denilebilir mi? Allah devletimizi başımızdan eksik etmesin.”

Ülkesini seven iki insanın fikir ayrılığına bakın. 

Ülkemi seviyorum ve ona inanıyorum

Aylardır üzerinde konuşulan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına yönelik kanun teklifi 12 Temmuz’da meclis komisyonuna verilmişti. Komisyon küçük düzeltilerle maddeleri belirledi. Gelinen noktada bir grup insan bu yasaya karşı çıkarken bir grup insan da yasanın yürürlüğe konulmasını istiyor. Öte yandan görünen o ki, bu yasanın yürürlüğe konulmasına sıcak bakan insanlar da “başka bir çare yoksa son çare olarak, gerekirse” gibi şerhler düşerek yasayı savunuyor. Konda’nın yayınladığı Temmuz Barometre Raporu, 'Toplumun Sokak Hayvanları Düzenlemesine Bakışı' bölümü bize şunları gösteriyor. Kurumun X hesabından yayınladığı sonucu burada aynen paylaşıyorum: 

- Toplumun yüzde 63’ü sokak hayvanlarının uyutulması gibi sert yöntemlerin uygulanmasına karşı çıkıyor.  

- Yüzde 22’si sokak hayvanlarının kimse için sorun olmadığını düşünüyor.  

- Yüzde 15 ise hayvanlara zarar vermeden sorunun çözülemeyeceğini, gerekli hallerde uyutulabileceklerini söylüyor.

(Barometre 155, 15 yaş üstü nüfus Tüm Türkiye, 2579 Kişi, 6-7 Temmuz 2024)

*Merak edenler için ilgili link: x.com

Konuyla ilgilenen herkesi, Konda’nın raporunu okumaya davet etmek isterim.

Konuyla ilgilenen herkesi, Konda’nın raporunu okumaya davet etmek isterim.

Herhangi bir yönlendirme amacıyla değil toplumda kimlerin hangi sebeplerle neyi neden düşündüğü hakkında daha sağlıklı sentezler yapabilmek için. Bence bu bir görev, bir sorumluluk. Raporun sonunda yer alan, 2.4.Değerlendirme maddesi çok değerli bir vizyonun görünür hale getiriyor, aynen alıntılıyorum:

• Barometre araştırma serimiz, Türkiye toplumunun toplumsal kutuplaşma bakımından kırılganlığına birçok kez işaret etti, sayısal verilerle bu kırılganlığı ortaya koydu. Buna karşın bazı konular, Türkiye toplumunu birbirine yakınlaştırıyor, kutuplaşmayı kırıyor ve toplumun farklı kesimlerini ortak bir kanaatte buluşturuyor. 

• Sokak hayvanlarına yönelik tartışmalar son aylarda alevlenirken, mesele sadece “sokak hayvanlarını uyutmak ve uyutmamak” bağlamına kilitlendi ve başta sosyal medya platformlarında olmak üzere bu tartışma kutuplaştırıcı söylemlerle dönüştürüldü. Pek çok kutuplaşma söyleminin içerdiği hatalı ikilem safsatasını (false dilemma fallacy) “öldürmek ve öldürmemek” gibi oldukça hassas bir noktaya indirgeyen tartışmalar, Türkiye toplumunu, sosyal medyaya yansıdığının aksine ayrıştırmamış ve kutuplaştırmamış görünüyor. 

• Temmuz’24 Barometresi araştırma sonuçlarının gösterdiği gibi, Türkiye toplumunun yüzde 63’ü sokak hayvanlarının uyutulması gibi sert yöntemlere başvurulmasına karşı çıkıyor. Toplumun yüzde 22’si sokak hayvanlarının kimse için bir sorun olmadığını düşünüyor. Toplumun yüzde 15’lik bir kesimi gerekli hallerde sokak hayvanlarının uyutulabileceğini beyan ediyor. Bununla birlikte Türkiye’deki 15 yaş üstü yetişkin nüfus, Barometre araştırma serimizin toplumsal ve siyasal pek çok bulgusunda olduğunun aksine, sosyo-demografik parametrelere göre çok daha az oranda ayrışıyor. Toplumun en genç ve en yaşlı kesimleri, eğitimli ve eğitimsiz kesimleri, dini kimliğe sahip olmayanlar ile toplumun en dindar kesimleri, sokak hayvanlarının uyutulması şeklindeki çözüm önerisine karşı çıkıyor. Bunun yerine, toplum kesimleri, sert yöntemler yerine devletin ve yerel yönetimlerin farklı yöntemler üretmesini önceliyor ve savunuyor.

Dip dalga ve ana akımlar 

Tarafların kendilerince iyi ve doğru olanı savunduğuna eminim. “Hayvanlar yaşasın diye insanlar mı ölecek?” ve “Hayvanların öldürülmesi tek çare değil, bunun başka yolları da var”.

Ben de ikinci grupta yer alıyorum. Çünkü benim hayalimdeki ülke, harika işler başarıyor!

Biz onlara bakmayalım, onlar bize baksın

Biz onlara bakmayalım, onlar bize baksın

Yasa tartışılıyor, dünyadaki uygulama örnekleri birer argüman haline getirilip savunulara destek yapılıyor. Önerilerin kimi iyi, kimi katı, kimi ürkütücü.

Doğrusu ben, uygarlık yarışında bayrağı bizim taşımamızdan yanayım. Bu konuda da ülkeme güveniyorum. Biz Türklerin ne kadar ilginç insanlar olduğumuzu bilmeyen yok. Beraberinde bizim sokaklarımız, delileri ve velileriyle mahallelerimiz, ikonik sokak hayvanlarımız bence bizi biz yapan şeyler arasına konulmalı. Devlet hem hayvanları hem insanları korumanın yollarına bakmalı. Sadece insanları düşünmek çok kolay ama asıl uygarlık hem insanları hem hayvanları hem de doğayı eşit hassasiyet ve duyarlılıkla korumayı gerektirir. 

Hayalimdeki ülkede neler oluyor?

1. Sokak hayvanları için doğa içinde modern ve hijyenik barınaklar kuruluyor.

2. Barınaklarda hayvanların hem temel ihtiyaçları karşılanıyor hem bakımları sağlanıyor hem de bu hayvanlar, sosyal olarak destekleniyor.

3. Şehir genelinde hayvanlar için su ve mama istasyonları yapılıyor. 

4. Sokak hayvanlarının sağlık hizmetleri de devlet korumasına alınıyor ve özel/devlet veteriner klinikleri onlara, 7/24 düşük ücretli/ücretsiz sağlık desteği veriyor.

5. Devlet, sokak hayvanlarının sahiplendirilmesi için teşvik kampanyaları düzenliyor.

6. Sokak hayvanı sahiplenenlere vergi indirimleri ve veteriner hizmetlerinde indirim sağlanıyor.

7. Toplum, sokak hayvanlarıyla ilgili bilinçlendiriliyor.

8. Okullar başta olmak üzere, hayvan sevgisi tıpkı insan sevgisi gibi toplumun benimsemesi istenen değerler arasına giriyor.

9. Hayvanlara yönelik suçlara ağır ve caydırıcı cezalar veriliyor.

10. Hayvan severlerden resmi/sivil gönüllü ekipler oluşturuluyor ve yapılan düzenlemelerde sokak hayvanları için de vasi tayin edilebiliyor. 

11. Barınaklarda aktif çalışmaya gönüllü insanlara yol, yemek vb. yardımlarda bulunuluyor, devlet bu alanda çalışmaya teşvik ediyor.

12. Yerel yönetimler tarafından, sokak hayvanlarının sağlık durumları düzenli olarak takip ediliyor.

13. Yerel yönetimler, toplum ve sivil toplum kuruluşları arasında etkin bir iş birliği gerçekleşiyor.

14. Sokak hayvanlarına yönelik yasalar sadece hakları değil refahı da gözetiyor. 

Ben kendi sıradan, fani aklımla bunları hayal edebildim. Eminim bizleri temsil edenler bunlardan çok daha iyisini hayal edebilirler.

Atlar, kurtlar, aslanlar, baykuşlar

Atlar, kurtlar, aslanlar, baykuşlar

Nitekim kültürümüz, tarihimiz ve geleneğimiz bu güzelim hayalleri kurabilmemiz için muhteşem bir ilham kaynağıdır. 

Çok değil daha yeni, UEFA Euro 2024’te “kurt” üzerinden çıkan tartışmalarda tarihimiz ve kurt bağlamında göğsümüzü kabartan açıklamalar okumadık mı? Ya atlar? Bizim için atlarımız ailemizin bir parçası değil miydi? İslamiyet’in de etkisiyle hayvanlara karşı adil, merhametli ve şefkatli olmak, anne babalarımızın ilk öğütleri arasında değil mi, biz de çocuklarımıza aynı öğütleri vermiyor muyuz? Bizler mezar taşlarına bile kuşlar için kuş evleri ya da suluklar koymuyor muyuz? İstanbul biraz da kedileri ve metroyla seyahat edebilen, vapurla karşıya geçebilen sokak köpekleriyle muhteşem değil mi? Anadolu’nun dört bir yanı hayvan hikâyeleri, masalları ve efsaneleriyle dolu değil mi? Hayvanlar bizler için bilgeliğin, cesaretin, sadakatin ve dayanışmanın birer sembolü değil mi? Bu canlara, Tarkan’a saldıran ahtapot ya da kökü kurutulacak canavarlar muamelesi etmemeliyiz.

Sizce Türkiye'nin bir konuda örnek bir ülke olması güzel olmaz mı? Ben buna çalışmak gerektiğini düşünüyorum. Değil mi ki kararı, toplum tüm kesimlerini temsil eden Büyük Millet Meclisi verecek, buna karar versin istiyorum. Uygar, sevgi dolu, vefalı, şefkatli ve merhametli olsun. Öyle çözümler bulunsun ki duyduğumuzda “Helal olsun!” diyelim göğsümüz kabararak. Zahmetli de olsa, masraflı da olsa, zaman da alacak olsa bir tarihin, geleneğin ve kültürün taşıyıcıları, bizden aldıkları güç ve yetkiyle ellerini önce kalplerine koyarak daha önce benzeri hiç görülmemiş olsa da şahane bir çözüm bulsun. Varsın azıcık hatalı azıcık kusurlu azıcık riskli olsun ama kalbi olsun, insanlık onuruna yakışsın, bir Türk gibi merhametli, şefkatli olsun. Biz yakışan yapılsın. 

Halkın sağlığı ile hakkın sağlığı… Hanımlar beyler, kıyım ile dirim arasında kaldığınızda, dirimi seçin. Savaş ve barış arasında kaldığınızda barışı. Kutsalları sıraya dizdiğimizde eğer en başa “hakkı” yazmazsak, yazamazsak, tarih bizi utandırır. İzin verin, iradenizi vicdanınız yönetsin. 

Dikene dokunmadan evet. Ama dalı da incitmeden… Tıpkı çocuklarımıza öğrettiğimiz gibi. Sizden bunu bekliyoruz sevgili devlet büyüklerimiz. 

X

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
18
6
5
2
2
1
1
Yorumlar Aşağıda
Reklam