onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Hayri Cem ile Zihin Açıklığı 4: Darüşşafaka’nın Kalplere Dokunan Hikayesi ve Hayri Cem’in Şahitliği

etiket Hayri Cem ile Zihin Açıklığı 4: Darüşşafaka’nın Kalplere Dokunan Hikayesi ve Hayri Cem’in Şahitliği

Hüsamettin Oğuz
12.01.2025 - 20:44

Darüşşafaka, 1863 yılından bu yana imkânsızlıkların ortasında filizlenen bir umut ağacı gibi eğitimde fırsat eşitliği sunarak binlerce çocuğun hayatına dokunmuş, onlara yeni kapılar aralamıştır. Her bir öğrencisi, imkânsızlıkları başarıya dönüştüren bireylerin hikayelerini taşır ve bu hikayeler, Darüşşafaka’nın sadece bir okul değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi olduğunun kanıtıdır.

Bu röportajda, Darüşşafaka’nın köklü tarihi ve unutulmaz değerlerini anlatırken, kurumun ruhunu birebir yaşamış bir isimle, Hayri Cem’le bir araya geldik. Kendisi, Darüşşafaka’da geçen yıllarını ve bu özel camianın bireylerin hayatında nasıl derin etkiler yarattığını içtenlikle paylaştı. Hayri Cem, aynı zamanda Darüşşafaka tarihine ışık tutan bir eser olan İmkânsız Hayatlar kitabının yazarı. Bu kitap, yalnızca kurumun tarihi olaylarını değil, bireylerin hayata tutunma çabalarını, anılarını ve topluma kattıkları değeri de ölümsüzleştiriyor.

Hayri Cem’in hikâyesi, Darüşşafaka’nın yoksulluktan liderliğe, imkânsızlıklardan vizyona uzanan etkileyici yolculuğunu gözler önüne seriyor. Yazarın hayatına yansıyan özgüven, liderlik ve vizyon, bu özel okulun nasıl bir değişim yarattığının en somut kanıtlarından biri. Bu röportajda, Hayri Cem’den Darüşşafaka’nın kuruluş ilkelerinden günümüzdeki misyonuna, kurumun bireyler üzerindeki etkisinden eğitimde fırsat eşitliğinin önemine kadar birçok konuda değerli bilgiler edindik.

Darüşşafaka’nın hikayesini ve Hayri Cem’in içten anlatımlarını keşfetmeye hazır olun!

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Darüşşafaka'nın kuruluş süreci ve amaçları hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz? Bu amaçlar günümüzde nasıl yorumlanıyor?

Darüşşafaka'nın kuruluş süreci ve amaçları hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz? Bu amaçlar günümüzde nasıl yorumlanıyor?

Darüşşafaka Cemiyeti 1863 yılında beş Osmanlı aydını tarafından kuruluyor. Bu kişiler oldukça genç yaşlarında bu işe girişiyorlar.  Yusuf Ziya Paşa 38 yaşında, Sakızlı Ahmet Esat Paşa 35, Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa 31, Ali Naki Efendi 27, Gazi Ahmet Muhtar Paşa 24 yaşındalar.

Yola çıkış amaçları, Kapalı Çarşı ve çevresinde çalışan çırakları eğitmekti. Çırakların her türlü okul ihtiyaçları Cemiyet tarafından karşılanıyor ve öğretmenler ücret almıyorlardı.

Daha sonraki yıllarda bu faaliyetler daha da gelişerek, şekil değiştirmiştir. Cemiyetin amacı; ebeveyn kaybı yaşamış, on yaşından büyük olmayan, yoksul ve yetenekli kız ve erkek çocuklarının orta ve lise eğitimine dönüşmüştür.

Okul arsası Sultan Abdülaziz’in yaptığı bağışla alındı. Fatih’teki bu arsanın üzerine yapılacak binanın tasarımını İtalyan mimar Bairroni yapmıştır. Binanın planını ise Dolmabahçe Sarayı’nın mimarbaşı Ohannes Kalfa çizmiştir.

İnşaat 1873’te bitmiş ve eğitime başlanılmıştır. O tarihlerde, çeşitli nedenlerle kız öğrenciler okula alınamamıştır. Kuruluşunda kızların da okula alınması kararlaştırılmış olmasına rağmen bu karar ancak 1971 yılında uygulanabilmiştir.

Cemiyetin kuruluş felsefesi ve ilkeleri nelerdir? Süreç içerisinde değişim gösterdi mi?

Cemiyetimizin temel felsefesi; eğitimde fırsat eşitliğidir.

Cemiyetin kuruluş yıllarında ülkede, öğrenim göremeyecek kadar yoksul, yetenekli ve yetim çocuk oldukça fazladır. Bu çocuklara eğitim imkânı sağlamak, onların da yaşıtları ile eşit koşullarda hayata atılmalarını sağlamak birincil hedef olmuştur.

1964-1976 yılları arasında, ebeveyn kaybı yaşamamış ama eğitimini sürdüremeyecek kadar yoksul ve yetenekli çocuklar da okula kabul edilmişlerdir. Ancak daha sonra tekrar, kuruluş yıllarındaki koşullara dönülerek, sadece yetim çocuklar okula kabul edilmiştir. Bir süre sonra, baba kaybı yaşamış yetimlerle birlikte, anne kaybı yaşamış öksüz çocuklar da okula kabul edilmiştir.

Benim şahsi görüşüm, ebeveyn kaybı yaşamamış ancak eğitimini sürdüremeyecek kadar yoksul, yetenekli çocukların da Darüşşafaka’ya kabul edilmesi gerektiği yönündedir. Zira bu çocuklar da eğitimde fırsat eşitsizliği yaşamaktadırlar. Bu konu halen camiamızda tartışılmaktadır.

Cemiyetimizin kuruluş ilkelerinden bir diğeri, bu çocuklara, çağın en ileri seviyedeki eğitimini vermek olmuştur. Kuruluş yıllarında, ayni 1870-80’li yıllarda, o dönemin en ileri teknolojisi olan telgrafçılık Darüşşafaka’da ders olarak okutulmuştur. Ülkenin en önemli telgrafçıları Darüşşafaka’dan yetişmiştir.

Çağdaş eğitimi yakalayabilmek için, yabancı dil bilmenin önemini gören yöneticilerimiz, 1955 yılından itibaren kolej eğitimine geçerek, İngilizce eğitimi başlatmışlardır.

Darüşşafaka’nın çağdaş eğitim teknolojilerine ilgisi günümüzde de sürmektedir. Öğrenci kardeşlerimizin, teknoloji konusunda, özellikle de dijital teknolojiler konusunda ürettiği projeler, uluslararası yarışmalarda önemli dereceler almaktadır.

Bu kitabı yazmaktaki temel amacınız neydi? Yazmaya nasıl karar verdiniz?

Bu kitabı yazmaktaki temel amacınız neydi? Yazmaya nasıl karar verdiniz?

Bu sorunuzu cevaplamadan önce, bu kitabımın tüm telif haklarını Darüşşafakalılar Derneğine bağışladığımı belirmek isterim. Bu kitabın gelirleri, üniversitede okuyan Darüşşafakalı kardeşlerimin burslarına bir katkı oluyor.

Genellikle kurumların tarihi ile ilgili belgeler ve kitaplar, sadece kuruluş dönemi, yönetim biçimleri, mali ve idari durumu, yapısal değişiklikler gibi bilgileri içerir. Ama kurumun ve bireylerin yaşam tarzına dair bilgiler yer almaz. Örneğin, okulumuzun tarihi ile ilgili belgeler ve kitaplarda, değişik dönemlerde okulda yöneticilik ve hocalık yapmış kişilerin bilgileri yer alır. Ancak bu kişilerin, karakterleri ve öğrenciler ile ilişkileri açısından bilgi genellikle yer almaz.

Darüşşafaka tarihi ile ilgili böyle bir eksiklik olduğunu gördüm. Ağabeylerimiz bir araya geldiklerinde genellikle okul anılarını anlatırlardı. O anılar, dönemin ekonomik ve siyasal yaşamını ve okulumuza yansımasını anlatmak açısından çok değerli bilgilerdi. Bu anılar, aynı zamanda Darüşşafaka’nın tarihinin önemli bir parçasıydılar. Bir anlamda, sözlü tarih olarak adlandırabileceğimiz anılardı. Bu anıların, ağabeylerimizin vefatıyla birlikte kaybolup gitmemesi için bu çalışmayı yaptım.

İyi ki de yapmışım. Zira kitapta yer alan ağabeylerimizden birçoğu sonsuzluğa intikal ettiler. Ama onların anıları bu kitapta yaşıyor.

Bu kitabı yazarken nasıl zorluklarla karşılaştınız? Hangi yöntemleri kullandınız?

Öncelikle kitabı nasıl yazdığımı anlatayım. Ahmet Rasim, Ömer Faruk Numanzade, Halil İmre ve Aziz Nesin bu kitabı yazdığım dönemde ebediyete intikal etmişlerdi. Onların anılarını kendi yazdıkları kitaplardan derledim.

Darüşşafakalılar Derneğinin Ortaköy’de bir merkezi vardı. Şimdi bu merkez Kadıköy’e taşındı. Ortaköy’deki merkezimizde her çarşamba günü toplanılır, birlikte sohbet edilir, yemek yenilirdi. Kitapta yer alan ağabeylerimizin anılarını ise işte bu toplantıların olduğu günlerde, birebir görüşmeler halinde, teyp kasetlerine kaydederek topladım. Bu mülakatların tamamını ben yapmadım. Çalışma arkadaşım Feray Ayan Hanım bazı mülakatların yapılamasını sağladığı gibi, teyp kasetlerinin deşifre edilmesinde de yardımcı oldu.

Daha sonra deşifre edilen bu konuşmaları, yazıya dökerek, yayına hazır hale getirdim. Bu süreç yaklaşık üç yıl sürdü. Zor bir süreçti. Kitabın kapsadığı yıllarda yaşamış ancak mülakat yapma şansı bulamadığımız ağabeylerimle de daha sonra sohbet ederek, anılarını kayıt altına aldım. Onları da genişletilmiş ikinci baskıda kitaba dahil etmeyi planlıyorum.

Kitabınız, kuruluş yıllarından 1950 yılına kadarki dönemi kapsıyor. Neden anıları derlemeyi 1950’de sonlandırdınız? Devamını yazma niyetiniz var mı?

Kitabınız, kuruluş yıllarından 1950 yılına kadarki dönemi kapsıyor. Neden anıları derlemeyi 1950’de sonlandırdınız? Devamını yazma niyetiniz var mı?

1950’de bitirmemin nedeni, 1955 yılında okulun kolej statüsüne geçmesinden dolayıdır. Kolej statüsüne geçtikten sonra okulda eğitim sistemi ve sosyal faaliyetler önemli değişikliklere uğradı. Öğretmeler, idareciler, çalışanlarda da önemli değişmeler, yenilenmeler yaşandı. Dolayısıyla bu iki dönemi birbirine karıştırmamak için 1950’de bitirdim.

Kitabın Önsözünde benzer bir çalışmanın 1950 sonrası için de yapılması gerektiğini, bunu da benden genç Darüşşafakalıların yapmasının doğru olacağını yazmıştım. Ancak genç kardeşlerimizden bir hareket gelmeyince bu dönem için de çalışmaya başladım. Fakat bu çok yavaş yürüyen bir süreç. Ne zaman biter ne zaman yayınlanır bilemiyorum.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Kitabınız adını neden "İmkânsız Hayatlar" koydunuz?

Darüşşafaka’ya gelen her öğrenci imkânsız bir ortamdan geliyor.  Darüşşafaka’da aldığı eğitimle hayatta başarılı oluyor ve kendisi için geçmişte imkânsız olan pek çok şeyi yeniyor. Darüşşafaka aslında, imkânsızlıklar içinden gelip, imkânsızı başaranların hikayesidir.

Darüşşafaka’da geçirdiğiniz yıllar boyunca sizi en çok etkileyen bir anınızı paylaşır mısınız?

Darüşşafaka’da geçirdiğim her an benim için çok değerli bir anı olarak hafızamda yer alıyor. Sınıf arkadaşlarımla bir araya geldiğimizde sohbetlerimizin önemli bir kısmı anılarımızı yad etmekle geçiyor.

Birçok Darüşşafakalının en önemli anılarının içinde mutlaka okuldaki ilk gün vardır. Benim için de ilk gün unutulmaz anılarımın başında gelir. On yaşında, aileden ilk kez ayrılıp, yaşam tarzı hakkında hiçbir bilginiz olmayan bir yere geliyorsunuz. Bu çok farklı bir duygu. Anneniz sizi okulun kocaman demir kapısına kadar getirip, oradan öğretmelere teslim ettiği an, aileden ayrılışın hüznü başlıyor. Dönüp, sizi okula getiren aile ferdine bakıp, el sallarken ister istemez gözleriniz doluyor. Bu an, Ahmet Rasim’in Geceler adlı hikayesinde de çok benzer şekilde yer almaktadır.

Ben de bu anı göz yaşları içinde yaşamıştım. Ancak, ilginç olan bir başka şey ise, okula girip, eşyaları yerleştirdikten yarım saat sonra yeni tanıştığım arkadaşlarımla birlikte oyuna dalmış olmamdı. Okula ve yatılılığa çok çabuk intibak etmiştim.

Disiplin kuralları ve okulun sosyal yapısı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu yapı, sizin kişisel ve akademik gelişiminizi nasıl etkiledi?

Disiplin kuralları ve okulun sosyal yapısı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu yapı, sizin kişisel ve akademik gelişiminizi nasıl etkiledi?

Öncelikle okulun sosyal yapısından başlayayım. Okuldaki tüm öğrencilerin, aynı kıyafeti giymesi, aynı ders araçlarını kullanması, aynı yerde yatıp, aynı yerde yemek yemesi, karakter gelişiminde son derece önemli etkiler yaratıyor.

Yoksul bir aileden gelen, belki ilkokulda diğer öğrencilerle eşitsizlik yaşayan bir kişinin, herkesin eşit olduğu, eşit muamele gördüğü bir yere gelmesi müthiş bir özgüven yaratıyor. Kendini önemsenmiş, değer verilmiş hissediyor. Bu özgüven ve bu hisler hayat sarılmayı, gelecek ile ilgili güzel umutların yeşermesini ve kendi geleceği için büyük hedefler koymasına neden oluyor.

Disiplin konusuna gelince. Disiplin anlayışı, yaşanılan dönemin özgün koşullarına göre değişiklik göstermektedir. Örneğin, kitabımda da belirttiğim gibi, kuruluş yıllarındaki disiplin kuralları daha sonraki yıllarda farklı yorumlara evrilmiştir. Benim okulda bulunduğum yıllarda da bir önceki dönemin, yani kolej öncesi dönemin disiplin kuralları farklılaşmıştı.

Darüşşafaka’da disiplin kuralları sadece okul yönetim tarafından konulup, uygulanmaz. Darüşşafaka’da abilik, ablalık müessesi vardır. Bir yaş büyüğüne saygı göstermen, siz diye hitap etmen gerekir. Bu siz hitabı galiba yeni nesilde değişti. Benim okuduğum dönemde kızlar okula henüz kabul edilmişti. Dolaysıyla benden büyük sınıflarda kızlar olmadığından, sohbetlerimde hep abilerden bahsetmekteyim. Abilerimizden hem çekinir hem de çok severdik. Ne zaman canımız sıkılsa, üzülsek, derslerimizde sorunumuz olsa mutlaka elimizden tutan bir ağabeyimiz olurdu. Bu yüzden Darüşşafakalılar arasındaki ilişki ölene kadar sürmektedir. Okulda başlayan abi-kardeş ilişkisi ömür boyu sürmektedir.

Kurumsal genetik kodlarının öğrencilere çok fazla sirayet ettiğine inanmaktayım. Örneğin, hiç aynı dönemde okulda bulunmamış iki kişi karşılaşıp, tanıştıklarında, sanki aile fertlerinden biri ile karşılaşmış gibi duygularla ilişkiyi sürdürüyorlar. Okul sonrasında, Darüşşafakalıların dayanışmasının önemli bir nedeni de budur.

Darüşşafaka’da yaşanılan her an bir plan ve program içindedir. Sabah kalkış saatiniz, kahvaltı, dersler, oyun zamanı, akşam etüt saatleri, yatış saati hep planlı ve belli kurallar çerçevesinde yaşanır. Bu kuralların dışına çıkıldığında, belli disiplin cezaları alırsınız.

Ancak, bu planlı ve programlı yaşamdan edinilen disiplin, okul sonraki yaşamınızı oldukça kolaylaştırıyor. Öncelikle kendi hayatınızı planlayıp, planlamayı öğreniyorsunuz. Sorumluluk almayı, sorumluluklarınızı da belli bir disiplin içinde yapmayı beceriyorsunuz. Bu beceri de birçok başarının en önemli köşe taşlarından biri oluyor.

Darüşşafaka’da okumak sizin yaşamınızı nasıl değiştirdi? Size kattıkları nelerdir?

Bu soruyu ben de sıkça kendime sorarım. Cevabı, bugün sahip olduğum her şeyde Darüşşafaka’nın çok büyük katkısı olduğudur.  Bugünkü yaşamımı Darüşşafaka’ya borçluyum diyebilirim.

Benim ailemin maddi imkanları, benim iyi bir eğitim almama yetecek düzeyde değildi. Sıradan bir devlet lisesinden mezun olanlar hangi imkanlara sahip olursa ben de o kadarına sahip olabilirdim.

Darüşşafaka bizlere çağın çok ilerisinde bir eğitim verdi. Bizim gençliğimizde İngilizce eğitim yapan okul sayısı bir elin parmakları kadardı. Darüşşafaka’da öğrendiğimiz İngilizce sayesinde önümüzde çok kapılar açıldı. Hepimiz çok iyi üniversitelere girebildik.

Ama bence verdiği ileri eğitimden daha önemlisi, bizlere özgüven, liderlik ve vizyon kazandırdı. Darüşşafaka’nın bence en ayırt edici özelliği budur.

Darüşşafaka’ya girdiğimde de yoksul bir kişiydim bitirdiğimde de. Üniversiteyi bitirdiğimde de yoksuldum ama özgüvenim vardı; başaracağım diyordum. Darüşşafaka’nın kazandırdığı liderlik özellikleri sayesinde üç ayrı şirket kurdum. Üstelik bunları imkansızlıklar içinde başardım. Kitabımın ismini neden İmkansız Hayatlar koyduğum şimdi daha iyi anlaşılmıştır. Son olarak da Darüşşafaka’nın bana kazandırdığı vizyon sayesinde, şirketlerimin uluslararası düzeyde başarılı olmasını hedefledim. Bu hedeflerime de ulaştım. Üç şirketimin hisselerini de dünyanın en büyük araştırma şirketlerine sattım. Dünyanın en büyük araştırma şirketi Nielsen’in Gelişmekte Olan Ülkeler CEO’su oldum. Toplam 42 ülkeden sorumlu idim.

Yoksul bir çocuğun bunları başarması için arkasında büyük bir güç olması gerekmez mi? Benim arkamdaki güç, Darüşşafaka’da aldığım eğitimin yanı sıra bana kazandırdığı özgüven, liderlik özelliği ve vizyondur.

Değerli dost Hayri Cem ile gerçekleştirdiğimiz röportajda Darüşşafaka’nın tarihini, değerlerini ve imkânsız gibi görünen hayatların nasıl dönüştüğünü bir kez daha hatırladık.

Bu hikâyeleri bizlerle paylaşarak, ilham dolu bir geleceğe dair umutlarımızı tazeleyen Darüşşafaka camiasına ve bu röportajın oluşmasında katkıda bulunan Hayri Cem’e sonsuz teşekkürler...

Darüşşafaka’nın yarattığı bu güçlü dayanışma ve eğitim ışığı, gelecekte de birçok bireyin hayatını aydınlatmaya devam etsin.

Instagram

X

LinkedIn

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1
1
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam