onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Hayri Cem ile Zihin Açıklığı 3: Bir Pul Koleksiyoncusunun Gözünden Dünya Kupası

etiket Hayri Cem ile Zihin Açıklığı 3: Bir Pul Koleksiyoncusunun Gözünden Dünya Kupası

Hüsamettin Oğuz
04.01.2025 - 22:37 Son Güncelleme: 04.01.2025 - 22:42

Her hikâye bir iz bırakır; tıpkı bir mektubun üzerinde unutulan küçük bir pul gibi. O pul, sadece bir posta işlevinden öte, bir çağın tanığıdır. Kimi zaman bir futbol topunun peşindeki coşkuyu, kimi zaman Jules Rimet’in barış dolu hayalini anlatır. Hikâye anlatıcıları için, bu küçük görseller birer hatıra, birer köprü, birer hayal dünyasıdır.

Hayri Cem, işte tam da bu hikâyelerin izinden giderek hayatına anlam katan bir koleksiyoner. Çocukluk yıllarında babasının aldığı ilk pul defteriyle başlayan yolculuğu, onu uluslararası filateli sergilerinden Dünya Kupası ve Olimpiyat Tarihi üzerine kitap yazmaya kadar götürdü. Onun tutkusu, sadece pulları biriktirmek değil; bu minik görseller aracılığıyla futbolun ve insanlığın büyük hikâyesini anlatmak oldu.

Şimdi, Hayri Cem’in çocukluk hayalinden dijital platformlara uzanan bu büyüleyici yolculuğuna tanıklık etmeye hazır mısınız? Puldan futbola uzanan bu eşsiz hikâye, sizi tarihe dokunmaya ve tutkuların izini sürmeye davet ediyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

- Pul koleksiyonculuğuna ne zaman başladınız?

- Pul koleksiyonculuğuna ne zaman başladınız?

Hatırlarsanız 90’lı yıllara kadar mobil telefon ve internet ülkemizde henüz kullanılmıyordu. İki binli yıllarda bu haberleşme aletleri yaygınlaşmaya başladı. Bu dönemden öncenin haberleşme araçları, kablolu telefon, telgraf ve mektuptu.

Telefon ve telgraf kısa haberleşmeler, mektup ise uzun sohbetler için kullanılırdı. Mektupların üzerine yapıştırılan pullar, yaşlı genç fark etmeksizin herkesin ilgisini çekerdi. Her çocuğun, her gencin bir pul defteri olurdu. Çocuklar, gençler birbiri ile pul değiştirirdi.

Ben ilkokul 3. sınıftayken babam bana da bir pul defteri aldı ve ben de pul toplamaya başladım.

- Pul koleksiyonculuğu ve futbolu birleştirme fikri nasıl ortaya çıktı?

Darüşşafaka Lisesi'ne başladığımda okulun Filateli Kulübüne üye oldum. Orada, pul toplamakla koleksiyonculuğun farkını öğrendim. Koleksiyonculuk da çok fazla dala ayrılıyor. Mesela ülke posta pulları bir uzmanlık, resmi pul ayrı bir uzmanlık, hayır cemiyetleri bağış pulları ayrı bir uzmanlık. Bunların yanı sıra bir de tematik alanı var.

Ben tematik alanda ilerlemeyi seçtim. Tematik alanda da sonsuz seçenekler var. İlgi alanınıza giren her konuda koleksiyon yapabilirsiniz. Liderler, çiçekler, mantarlar, trenler, böcekler, atlar, binalar, aklınıza ne gelirse o temada koleksiyon oluşturabilirsiniz.

Ben önce “spor” temasını seçmiştim. Ancak o da çok geniş bir alana yayılıyor. Her türlü spor pullarını toplamaya kalksanız ömrünüz yetmez. Alanımı daraltmak için futbol temasını seçtim. Daha sonra da Olimpiyat pulları ilgi alanıma girdi.

Tematik koleksiyonculuğa, postadan geçmiş zarflar ve PTT’nin çıkarttığı ilk gün zarfları da dahildir. Koleksiyon yapmak, sadece pulları, zarfları toplayıp, deftere yerleştirmek değildir. Bu materyaller ile bir şeyler anlatıyor olmanız lazım. Her koleksiyonun bir hikayesi vardır.

Ben iki konuda koleksiyon oluşturdum. Birinci koleksiyonumun teması Dünya Kupası Tarihi; ikinci koleksiyonumun teması ise Olimpiyat Tarihi’dir.

- Bu iki tutkunun ortak bir projede buluşmasının hikayesini anlatır mısınız?

Her koleksiyoncu, koleksiyonunun sergilenmesini, başkaları tarafından görülmesini ister. Bu amaçla, ülkelerin posta idareleri ve filateli dernekleri belli dönemlerde sergi ve yarışma düzenlerler.

Size ilginç bir şey anlatayım, IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) 1976 yılında Kanada Montreal’de yapılan Olimpiyat oyunlarına bir yarışma dalı olarak spor içerikli koleksiyonları da dahil etti. Bu vesile koleksiyonlarımız Olimpiyatlarda da sergilenmeye başladı.

Bu oyunlara, Ulusal Filateli Derneklerin ve Ulusal Olimpiyat Komitelerinin seçtiği koleksiyonlar katılabiliyordu. Ben de Olimpiyatlara katılabilmek için Dünya Kupası ve Olimpiyat Tarihi koleksiyonlarımı düzenleyip, zenginleştirmeye başladım. Birkaç uluslararası sergide başarı elde ettikten sonra Olimpiyatlara katılma hakkını elde ettim. İlk kez 2000 yılında Sydney’de yapılan Olimpiyat Oyunlarına katıldım. Bu oyunlarda koleksiyonlarımın ikisi de gümüş madalya kazandı.

Bunun üzerine, bu koleksiyonları kitap haline getirip, daha fazla kişinin pullara ilgisini yöneltebilirim diye düşündüm. Dünya Kupası Tarihi adlı kitap böyle ortaya çıktı.

Daha sonra 2004 yılında Atina’da yapılan olimpiyatlara da katıldım. Orada da gümüş madalya aldım. Kitabım da IOC tarafından özel ödülle ödüllendirildi.

- Dünya Kupası tarihini bu kadar detaylı şekilde belgelemenin temel amacı neydi? Hangi kitlelere hitap etmek istediniz?

- Dünya Kupası tarihini bu kadar detaylı şekilde belgelemenin temel amacı neydi? Hangi kitlelere hitap etmek istediniz?

Kitabın sadece pullardan oluşan, görsel ağırlıklı bir kitap olmasını istemiyordum. Kitabı eline alan, bir yandan bilgilenirken diğer yandan da değişik ülkelerde basılmış, kitabın konuları ile ilgili binlerce pulu görsün istiyordum.

Bu amaçla, kitabın her bölümüne ve her sayfasına, o bölüm ve sayfadaki bilgileri destekleyecek pul, zarf ve filatelik materyal koydum. Bu yönüyle kitabım, Dünya Kupası tarihini pullarla anlatan ilk kitap oldu.

- Pul ve posta belgeleri, tarihteki önemli futbol anlarını nasıl yansıtır? Bu belgelerin önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Genellikle yaşanılan günler pullara yansıtılır. Örneğin, Dünya Kupasının yapılacağı ülke, kendi ülkesindeki stadyumları, ya da teknik direktörlerini veya ünlü futbolcularını pullara basabilir. Diğer ülkeler de benzer şekilde, kendi ülkelerine özgü pullar basarlar. Bu sayede diğer ülkeler hakkında bilgi edinmiş olursunuz. Ayrıca tarihsel olarak gelişimi de görebilirsiniz. Örneğin 1930 öncesi pullara baktığınız o tarihlerde kullan futbol toplarının, futbolcu kramponlarının günümüze kadar nasıl gelişip, değiştiğini görebilirsiniz.

- Jules Rimet'in Dünya Kupası'nın doğuşundaki rolünü detaylandırır mısınız? Onun vizyonu olmasaydı Dünya Kupası sizce nasıl bir evrim geçirirdi?

- Jules Rimet'in Dünya Kupası'nın doğuşundaki rolünü detaylandırır mısınız? Onun vizyonu olmasaydı Dünya Kupası sizce nasıl bir evrim geçirirdi?

Jules Rimet, 1873 yılında Fransa’da doğmuştur. Futbola tutkuyla bağlıydı. Hukuk eğitiminin yanı sıra futbol da oynamaya başlamıştı. Futbolun evrensel bir oyun olduğunu ve uluslararası barışa katkı yapacağını savunuyordu. Bu amaçla 1904 yılında FIFA’nın kuruluşunda yer aldı. Uluslararası futbol turnuvaları düzenlemeyi hayal ediyordu. Bu hayalini 1908’de Londra’da yapılan Yaz Olimpiyatlarında gerçekleştirme imkanı buldu. 1930 yılına kadar, tek uluslararası futbol turnuvası Olimpiyat oyunları içinde gerçekleşti.

Bildiğiniz üzere, Olimpiyat Oyunlarına profesyonel sporcuların katılması yasaktı. Profesyonel futbolu yaygınlaşmaya başladığı o yıllarda, bu kuralın varlığı futbolda aşama kaydetmiş olan ülkeleri rahatsız etmeye başlamıştı. Çünkü profesyonel futbolculardan oluşan gerçek ulusal takımlarını Olimpiyat oyunlarına götüremiyorlardı.

Bu sıkıntıları yakından takip eden Jules Rimet futbolun başlı başına bir turnuva olarak düzenlemesi fikrini ortaya attı. Bu fikir büyük ölçüde kabul gördü. İlk turnuvanın 1930 yılında Uruguay’da yapılmasına karar verildi. Bunun nedeni ise Uruguay’ın 1924 ve 1928 yıllarında yapılan Olimpiyat Oyunlarında şampiyon olmasıydı. Bu kural Dünya Kupası turnuvası devam ettiği sürece uygulandı. Bir sonraki turnuvanı ev sahipliğini, son Dünya Kupasında şampiyon olan ülkede yapılmaktadır.

Jules Nimet’in futbol tutkusu ve FIFA’nın kuruluşunda öncü olması, uluslararası futbol kurallarının ve uluslararası turnuvaların yapılmasını hızlandırdı.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

- 1930 Uruguay Dünya Kupası'nın tarihsel önemi nedir? Turnuvanın gerçekleştiği dönemdeki zorluklar ve Uruguay’ın ev sahipliği yapma konusundaki kararlılığı hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Tarihsel önemi ilk kez yapılan Dünya Kupası ev sahipliği yapmasıdır. Uruguay açısından önemi ise bağımsızlığının yüzüncü yıldönümü olmasıdır.  Uruguay çok kısa zamanda tüm hazırlıklarını tamamladı, 'yüzüncü yıl' anlamına gelen Centenary Stadyumunu yaptı ama turnuvanın başlamasına iki ay kalaya kadar hiçbir Avrupa ülkesi katılmak için başvurmamıştı.

Hollanda, ev sahibi olmak için başvurmuş ama kabul edilmemişti. Bu yüzden turnuvaya katılmayı reddetti. İtalya, İspanya ve İsveç turnuvanın Avrupa’da yapılmasını istedikleri için Uruguay’a gitmeyi reddettiler. Kısa zaman için de Avusturya, Çekoslovakya, Almanya, Macaristan ve İsviçre de onlara katıldı. İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda FIFA tarafından yeterli bulunmamıştı.

Avrupa’nın bu tavrı üzerine Güney Amerika ülkeleri de bir araya gelerek, FIFA’dan çekilmekle tehdit ettiler. Bunun üzerine, Fransa, Belçika, Romanya ve Yugoslavya katılma kararı aldılar. Güney Amerika ülkeleri ile toplam 13 takım turnuvaya katılmış oldu. Katılımcıların hiçbir elemeye katılmadan FIFA onayı ile katılmış olmaları da bu turnuvanın öne çıkan özelliklerinden biridir.

- Mussolini'nin 1934 Dünya Kupası'nı propaganda aracı olarak kullanması gibi, futbolun siyasi amaçlarla kullanıldığı başka örnekler var mı?

- Mussolini'nin 1934 Dünya Kupası'nı propaganda aracı olarak kullanması gibi, futbolun siyasi amaçlarla kullanıldığı başka örnekler var mı?

Spor, içinde yapıldığı topluma bağlı ve ondan beslenen bir süreçtir. “Toplumun egemen ideolojisinden bağımsız, belirgin bir spora bakış açısından söz edilemez. Spor, önce siyasal ideoloji tarafından kendi iktidarının meşruiyeti için kullanılmış ve bir nevi propaganda aracı haline getirilmiştir.

Bu konuda Mussolini tek örnek değildir. Hitler Almanya’sı, Franco İspanya’sı ve Salazar’ın Portekiz’i de aynı dönemde futbolu siyasi amaçlar için kullanmıştır.

1942 yılında Kiev’i işgal eden Almanlar, Dinamo’yla bir maç yapmak istemişlerdi. Seyircilerin hepsi, elleri makineli tüfekli alman askerleriydi ve Ukraynalılar öne geçince askerler oyuncuların bacaklarına ateş etmeye başladılar. Birkaç oyuncu yere yıkılsa da Dinamo maça devam etti ve kazandı. Maçın bitiş düdüğüyle birlikte bütün takım oracıkta kurşuna dizildi. Kısaca söylemek gerekirse, Zafere Kaçış filminin mutsuz sonla biten bir örneği de burada yaşanmıştı.

Spor, özellikle de futbol, Latin Amerika ülkelerinde iktidarı ele geçiren Askeri iktidarların en sık başvurduğu alandır. 1978 Arjantin Dünya kupası, Arjantin’de yapılan askeri darbenin etkilerinin hafifletilmesinde, askeri iktidarın dünya kamuoyundaki imajının düzeltilmesinde kullanılmıştır.

Ayrıca, 1978 Dünya Kupası rüşvetle kazanılmış ilk kupadır. Rüşvetin hikayesini de anlatayım:

Arjantin, 1978 Dünya Kupasında ikinci turda Peru’yla karşılaşacaktı ve finale çıkabilmek için Peru’yu en az 4-0 yenmek zorundaydı. Bu iş çok zor görünüyordu, çünkü Peru oldukça iyi bir takım kurmuştu. Ama Arjantin, Dünya Kupası’nı kazanmak zorundaydı ve Peru’nun darbeci generalleri de para sıkıntısı çekiyorlardı. Bu yüzden dost bir cuntaya yardım etmeye karar verdiler. Arjantin, Peru’ya acilen 35.000 ton bedava tahıl ve büyük olasılıkla bir miktar silah verdi.

Bu arada Arjantin Merkez Bankası da dondurulmuş olan 50 milyon dolarlık krediyi, Peru’ya ödenmek üzere serbest bıraktı. Arjantin çalıştırıcısı Cesar Luis Menotti, maçtan önce yaptığı konuşmaya, kalecisiyle yedek oyuncularını almadı. Sonuçta Arjantin Peru’yu, finale çıkmasını mümkün kılacak bir sonuçla, 6-0 yendi.  Bu, belki de şimdiye kadar rüşvetle kazanılan ilk Dünya Kupası’ydı.

Amaç, tüm halkı sokaklara döküp insanların ‘Argentina, Argentina!’ diye bağırmalarını sağlamaktadır. Generallerin tek politikası, kendilerini elde edilen zaferlerle bağdaştırmaktı. Programladıkları en büyük zafer, Dünya Kupası’na ev sahipliği yapıp bu kupayı kazanmak ve Falkland Adaları’nı işgal etmekti.

Falkland Savaşı’nı bitiren de bir anlamda futbol olmuştu. Söylentilere göre, askeri rejimin Mayıs 1982’de Britanya’ya teslim olmasının asıl nedeni, savaşın uzaması halinde Arjantin’in İspanya’daki 1982 Dünya Kupası’na katılma hakkını kaybedecek olmasıydı.

Futbol ve siyaset hep iç içe olmuşlardır. Ülkemizde de eskiden beri siyaset futbola ve genel olarak spora müdahale etmektedir. Liglerimizdeki kulüplerin başkan ve yöneticilerini incelediğinizde ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

- Gelecekte bu tür tarihi belgeleri ve pulları dijital platformlarda sergilemeyi düşünüyor musunuz? Bu, futbol tarihine olan ilgiyi artırır mı?

Evet hem kitabımı hem de koleksiyonlarımı yakın bir zamanda dijital ortamda yayınlamayı planlıyorum. Bunun futbol tarihine olan ilgiyi artıracağına inanıyorum. Ama benim asıl amacım, futbol tarihine olan ilgiyi artırmaktan ziyade pullara ve koleksiyonculuğa olan ilgiyi artırmaktır.

Çocukların ve gençlerin, sporla, müzikle, sanatla ilgilenmelerinin, onları suç ortamlarından uzak tutacağına inanmaktayım. Hobi edinmeleri, hobilerini geliştirmek için vakit ve çaba harcamaları çocukların ve gençlerin kültürel gelişmelerinde çok önemli bir yer tutar. Koleksiyonculuk da önemli bir hobidir. Koleksiyon herhangi bir obje grubuyla yapılabilir. Bu, pul olabilir, para olabilir, rozet olabilir, kibrit kutusu olabilir, kalem olabilir. Bu konuda sınırsız alan var. Her hobi bir koleksiyona dönüşebilir. Bu kitabın en önemli amacı da budur.

Bu hikâyeyi bizlerle paylaştığı için Hayri Cem’e sonsuz teşekkürler.

Bu hikâyeyi bizlerle paylaştığı için Hayri Cem’e sonsuz teşekkürler.

Onun tutkusu ve emeği sayesinde, yalnızca pulların değil, futbolun ve tarihin büyüleyici bir yolculuğuna tanıklık ettik. Kimi tutkular, bir çocuğun ellerinde filizlenir ve zamanla hayatın merkezine yerleşir. Dünya Kupası ve Olimpiyat Tarihi’ni pullarla anlatan bu hikâye, sadece koleksiyonculuğun değil, aynı zamanda anılarla örülü bir tarihin hikâyesidir.

Hayri Cem’in yaşamı, küçük bir hobiyle başlayıp büyük bir tutkuya dönüşen bir ilham kaynağı. Jules Rimet’in bir hayaliyle başlayan bu macera, yıllar içinde pulların minik yüzeylerinde devleşen hikâyelere dönüştü. Bugün, dijitalleşen dünyada bile bu koleksiyonların ruhu, gençlere ilham verme potansiyelini koruyor. Hayri Cem’in amacı, yalnızca futbol tarihine olan ilgiyi artırmak değil; aynı zamanda koleksiyonculuğun bir yaşam biçimi olarak değerini genç nesillere aktarmak.

Ve her pul, bir iz bırakmaya, geçmişle bugün arasında bir köprü kurmaya devam ediyor. Belki de bir gün, sizin elinizde tuttuğunuz bir pul, başka bir hikâyeye ilham olur.

Instagram

X

LinkedIn

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
12
5
1
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam