Japonya’nın pes etmeyeceğini düşünen ve bu savaşı bitirmek için çare arayan Amerika’nın elindeki son koz bu bombalardı. İkinci dünya savaşını sonlandırmak için bu gerekliydi.
Bombaları artık hazırda bekleyen ABD Japonya’ya uyarıda bulunmuş, demokratik ve barışçıl bir hükümet kurma seçeneği sunmuş, aksi halde “ani bir yıkıma hazır olun” uyarısını yapmıştı. Ancak Japon imparatoru sonucunda tahtından olacağından bu uyarıyı dikkate almadı.
Pearl Harbour saldırısı sonrasında yakınlarını kaybetmenin üzüntüsüyle Amerikan halkı bu konuda başkana baskı yapıyordu. Projenin başındaki liderler de bombalar kullanılırsa savaşın sona ereceğini ve yüzbinlerce kişinin hayatının kurtulacağını düşünüyordu.
Kısacası onlara göre bu seçenek hem Japonya hem de Amerika için en iyisiydi.
Karar verilmişti!
Gerek nüfusu gerekse orada Amerikan esirleri bulunmaması nedeniyle bombanın atılacağı bölge olarak Hiroshima seçildi ve 6 Ağustos 1945 tarihinde “Little Boy” adındaki atom bombası Hiroshima’nın üzerine bırakıldı.
Bombanın yere temas etmesi büyük yıkım için yetmişti. Bir saniyede evet, yalnızca bir saniyede olan olmuş sanki kıyamet kopmuştu. İnsanlık tarihinde yaşanmamış, alışılmamış ve hiçbir zaman alışılamayacak şeylerdi. Ortalık toz duman olmuş, sokakta oynayan masum çocuklar, işe giden insanlar, evlerinde oturan yaşlılar ne olduğunu anlayamadan hayatlarını kaybetmişti.
Bir saniyede evet, bir saniyede kimi babasını kimi evladını kimi annesini, komşusunu, dostunu kaybetmişti.
Artık binlerce insanın ne başını sokacak bir evi ne de kullanacak bir parça eşyası, giyecek bir kıyafeti kalmıştı.
Bir saniye yetmişti bütün düzenin bozulmasına.
Yaşamların altüst olmasına…
Lakin bu yetmemişti insanoğluna.
Ne Japonya teslim olmuş ne de Amerika vazgeçmişti bu kanlı oyundan.
Çok değil üç gün sonra bu sefer de “Fat Man” bırakıldı Nagasaki topraklarına.
Bu iki atom bombası yaklaşık 200 bin kişiyi öldürmüştü. Sadece ölüm değildi ki savaşın trajedisi…
Sebep olduğu hastalıklar, bu hastalıklara bağlı ölümler, yaralanan yüzbinlerce insan ve insanların üzerinde yarattığı ruhsal travmalar savaşın kazananı olmadığını bir kez daha gösterdi.
Japonya ise ancak ikinci bombanın ardından teslim olduğunu açıkladı.
O zamanlarda henüz 13 yaşında bir çocuk olan ve patlamanın yaşandığı yerden sadece 2 km uzaklıkta bulunan Setsuko o anı şöyle anlatıyor:
“Önce pencereden inanılmaz parlak bir ışık geldi. Sonra ne olduğunu anlamadan kendimi havada uçarken gördüm. İçinde bulunduğumuz bina da yerle bir olmuştu. Bütün arkadaşlarım acı içinde annelerine sesleniyordu. Bir bomba ile tüm hayatımız, sevdiğim her şey, tüm bir şehir, çocukluğum yok olmuştu. Bir saniyede.”
İnsanoğlu bir kez daha sınıfta kalmış, bilimi de kötü amaçlarına alet etmişti.
Hayat seçimlerden ibaretti.
Bıçakla lezzetli yemekler de yapabilir, bir insanı da öldürebilirdin.
Tıpkı atomun o yüksek enerjisini olumlu yönlerde kullanmak varken katliama yol açabildiğin gibi.
Tıpkı dün Taksim’deki hain saldırı gibi…
Terörist bir kadın İstiklal Caddesi’ne bombayı bırakıp ardına bile bakmadan çekip gitti.
Onca masum hayat da yitip gitti.
İkinci Dünya Savaşı’nın üzerinden henüz birkaç yıl geçmişken bu sefer de Sovyetler Birliği ABD ile Soğuk Savaş sürecinde nükleer enerjiyi kullanma yoluna gitti.
Üstelik bu kadar acıdan ders alınmamış, bu sefer çok daha güçlü bir enerji devreye girmişti.
Atom bombasından en az bin kat güçlü Hidrojen Bombası!
Evet, bir sonraki yazımda üzülerek sizi Mike ile tanıştıracağım.
Taksim’de hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı ve yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.
Umuyorum bu son olsun.
Çekilen acılar bir son bulsun.
Instagram
Facebook
Yorum Yazın
Bu makale icin tesekkurler.
Teşekkür ederim
Peki kim yaptı? Openheimer. Alman musevisi… Ne kadar da manidar demi? Dünya savaşını başlatan Almanya atom bombasını bulan ve insanlık için en kötü buluşu da... Devamını Gör
İnsanoğlunun bu taraflarını aklım almıyor Şurada en fazla kaç yıl yaşayacağız… bu ne hırs