Yıllarca otelin eskiliğinden ve yatırım yapılmamasından şikâyet edip yine de gitmemiz
katkı olmuş mudur?
Gözümüzün ihmale alışmış olması...
İhmali normalleştiriyor olmamız ise acınası...
İlerlemek, yenilenmek ve daha iyi olmak için önümüzden kendimizin çekilmiyor
olmamız.
Görmeyi bakmakla aynı zannetmemiz.
Bakıp bakıp...
Görmeyi bir türlü öğrenemememiz...
Görmeyi öğrensek her şey birbiriyle bağlantılı oysa...
Başımıza gelen felaketlerle öğrenmemiz ya da hala öğrenememiş olmamız mı bizi aciz
yapan?
Felaket yaşamadan öngörüyle, tedbirli olsak bu nasıl olurdu?
Ülkem insanı kime dönüşürdü?
Hayat nasıl olurdu?
Vicdan hatırlansa nasıl olurdu?
Şimdi en zayıfa kesilecek faturada asıl kimler sorumluydu?
Vicdanı unutmak mı?
Vicdan bize öldüğümüzde öyle hatırlatılacak ki donup kalacağız.
Vicdanlı olanlar hayatta hiç hissetmedikleri kadar şefkat hissederken vicdansızlık örneği
gösterdiğimiz her an bize vizyon olarak gösterilecek...
Kabir azabı denen şey de o olsa gerek.
Görüp de görmezden geldiğimiz, bilip de sustuğumuz her şeyden biz sorumluyuz.
İster korkudan ister menfaatten olsun.
Görmezden geldiğimiz yanlışlar, söylemediklerimiz burada başımıza iş çıkarmasın
dedikten sonra; öldüğümüzde bize hatırlatılacak ...
Her “Bana ne?” Ci tavrımızın bedelini ödeyeceğiz.
Görüp de sustukça vicdanımızın bir parçası kopar...
Görüp de sustukça bir bakmışız ki vicdanımızdan bihaber...
Görüp sustukça bakmışız ki hislerimizden bihaber.
Donuklaşmış, hissizleşmiş...
Görüp de sustukça bir bakmışız ki kalmamışız.
Yangına sebep olan, görmezden gelene ve yangından az sonra kayabilen “Bana ne?”
Cilere gelsin...
El insaf...
Çocuklar öldü.
Vicdan...
Bilin istedim...
Meltem Farah Aydın
Onedio okurlarım için sevgiyle...
Instagram
Web
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio