Esasında varolan bu fanus, kültür tarafından üretilen bir fanus. Et olan beynimiz de zihin üreten bir beyin. Üretilen bu zihin, içinde bulunduğu yaşamla, fanusun üzerinde bulunan lens üzerinden alış-veriş halinde. Bazen bu alış-verişi net bazen de Japon balıklarında olduğu gibi ters yüz edilmiş olarak algılıyoruz. Bunun farkına varamıyoruz. Gerçek, gerçekten gördüğümüz gibi olmayabilir. Gerçeklik, algı, ahlâk, toplum ya da kişilik yapısı, zihin-yaşam alışverişinin düzenlenmesi ile ilgili kültür yapılanmasıdır. Mercek ayarı çoğu zaman liderler tarafından yapılır.
İlginç gelebilir fakat; teoride, insan beyni çıkartılarak bir bilgisayara bağlanabilir ve gönderilen elektrik sinyalleriyle bu insana yapay hisler ve duygular, kurgulanmış sahte anılar yaşatılabilir ve insan bunun gerçek mi yoksa yapay bir yaşam simülasyonu mu olduğunu anlayamaz. Sanal gerçeklik de tam olarak burada başlıyor.
Sonuç olarak: Aslında görülenler ya da algılananlar, algı sisteminin algılamak istedikleridir. Çünkü algılama sistemi dışarıdan alınan görsel bilgileri, zihinde var olan diğer bilgilerle karşılaştırarak mantıklı sonuçlar üretmeye çalışmaktadır. Ancak, üretilen sonuç mantıklı olsa da gerçeği tamamen yansıtmayabilir. Bunun nedeni görsel bilgilerin algılama sırasında zihinde geçirdikleri süreçtir. Algılama sistemi her zaman zihinde var olan bilgilere göre sonuçlar üretir.
Görünene göre karar verenler, ne kadar az şey gördüklerini bilmeyenlerdir.
-Robert Southey
İlham Alınanlar: Türker KILIÇ
Yorum Yazın