Yazarından: Gecenin Aydınlığa Zulmü'nü Okumak İçin 17 Neden
1- Gecenin Aydınlığa Zulmü
...Kararlılığına ve azmine hayran bırakan koca ışık
topu bize veda ederken, aslında umutla onu bekleyen diğer insanlara götürüyor
aydınlığını. İnsan her zaman özlüyor, Güneş’in aylarca hiç başlarından
ayrılmadığı o kutsal toprakları. Peki, aylar süren aydınlığa dayanabilir mi
insan? Dayansa da unutmaz mı zorluklarla mücadelenin, zaferin tatlı hazzını…
2- Aşk Alışkanlık ve İhanet
...Yapılacak en büyük yanlış aşk bittiğinde
gitmektir. Aşk bitti öyleyse gerçek değilmiş diyerek bitirdiğiniz ilişkiler
size çok şey kaybettirecektir. Çünkü bütün aşklar bitecektir.Sonsuz aşk adıyla aradığınız şey aslında
sonsuz sevgidir. Bu mümkündür. Sevebilmek önemli bir beceridir ve kazanılır.
Aşk ilişkinin başlarında çok yoğun şekilde yaşanan biyokimyasal bir durumken,
sevgi yumuşak ve beynin mekanizmaları ile uyumlu, sonsuza kadar bulunabilecek
önemli bir değerdir.
3-Tanrı ve Din
...Yaptığımız en büyük hata, dinleri ve Tanrı’yı hep bir arada düşünmek ve insanlara gerçekten
Tanrı’ya ulaşma hakkı vermemektir. Herkes Tanrı’ya ulaşmak için kendi yolunu ve yaratıcılığını
ortaya koyabilir. Gerçek iletişim ancak bu yolla sağlanır.Binlerce insanın aynı anda anlamını bilmediği
kelimeleri ezbere tekrarı ile Tanrı’ya ulaşma
olmaz.Din konusunda kimse kimsenin üstünde olamaz,
onu yönlendiremez.Ruhunuzda nasıl hissediyorsanız Tanrı’yı,
hangi yol yaklaştırıyorsa size onu, o tek geçer yol olacaktır. Onu yalnızken ve
derinden anlayın.
4-Cinsellik Üzerine
...Doğa kanunları, tüm canlılara üreme
olgunluğunu, üremeye başlaması gereken zamanda verir. Burada cinselliğin
başlama yaşından bahsedip konuyu kirletilmiş cinselliğe bağlayacağım. İnsan
ortalama olarak on üç, on dörtlü yaşlarda üreme olgunluğuna erişir ve yetişkin
olur. Dünya üzerinde üreme olgunluğuna erişip üremeye başlamayan tek varlık
insandır. Elbette günümüz şartları bu duruma el vermiyor. Gerek sosyal
nedenler, -insanların yaşından çok geç olgunlaşması- gerek ekonomik nedenler
insanların son derece doğal olan üreme ve aile kurma hakkını ellerinden alıyor.
Dolayısıyla üreme olgunluğuna eren birey biyolojik olarak cinsel istek duymaya
başlıyor. Özellikle kızlardaki içgüdüsel anne olma isteği bu cinsel isteğin
onlarda erkeklerden kat ve kat daha fazla yaşanmasına sebebiyet veriyor. İşte
bu durum etrafta sıkça gördüğünüz hayatın içinde kaybolmuş kendini bir obje
gibi sergileyen kızların varlığına neden oluyor. Eğer aile olarak kızınıza
cinsel doyum şansı vermezseniz, işte bu kaybolmuş kızlar kervanına bir katkı
daha yaparsınız.
5-Kadınların Seçimi ve Dünya Düzeni
...Giriş kısmında kadının seçiminin erkeği ne
denli değiştirdiğini uzunca anlattım. Erkek, kadını tarafından seçilebilmek
için her türlü değişime gitme potansiyelini barındırır. Erkeğin de dünyayı
değiştiren rol ve kararlarda daha etkin olması, kadınların bu seçimini dünyanın
gidişatı ile ilişkilendirir. Daha doğru seçimler yapan kadınlar, daha güzel ve
iyi bir dünya demektir.
6-İki Ucun Farksızlığı
Unutmayın çok iyi de olsa çok kötü de olsa
aslında yaşayacağınız aynı. Uçlar arasındaki farksızlığı daha iyi kavratmak
adına bir şema ile açıklamak istiyorum. Soldaki durumda sizi seven kişi sizden
nefret etme noktasından oldukça uzaktır. Oysaki gerçek sağdaki durumda çok
sevmekten, çok nefret etmeye sadece bir adım vardır.
7-Kanunlar Gerekli mi?
...İnsanlık geliştikçe -belki de geriledikçe- bu
durum değişmiştir. “Sen polis ol bizim güvenliğimizi (!) sağla, sen doktor ol,
bizi tedavi et, sen çiftçi ol bize yiyecek üret!” denmiş, bu şekilde insanlar
birbirinin ihtiyacını karşılamak üzere gruplara ayrılmış ve ticaret, meslek
grupları doğmuştur.Her şey güzel görünüyor; fakat buradaki
sorun, yiyecekleriniz kendinizin ürettiği gibi sağlıklı mı? Sizi korumakla
görevli birimler gerçekten sizi koruyor mu? Doktorlar için her şeyden önemlisi
sizin sağlığınız mı yoksa puan sistemi ile aldıkları primler mi? Ticaretin doğumuyla onurun ölümü birdir. Günümüzde öyle bir konumdayız
ki insanlar temel ihtiyaçlarını karşılama haklarını başkalarına vermişler ve
kendi sorumluluklarını unutmuşlardır. Hâlâ kendi güvenliğinizi sağlamak, kendi
sağlığınızı korumak zorundasınız
8-Cezaevleri ve Suç Üzerine
...Öncelikle bütün insanlar psikopattır,
medeniyet çok hızlı gelmiş ve beynimiz bu medeniyetin hızına yetişememiştir. En
son evrimleşen korteksimiz hâlâ altı iskambil kağıdı kalınlığındadır ve
medeniyet için yetersizdir. İnsanın tüm medeni fonksiyonlarının beynin bu çok
küçük kısmı ile gerçekleştiriliyor olması yaşanılan sorunları açıklamaktadır.
9-Hayat Bir Simülasyon mu?
...Hayatın koşuşturması içinde kendimizi
kaybediyor ve yaşamın gerçeği üzerine düşünmüyoruz. Kendimizle baş başa
kaldığımızda veya hayatın içinden uzaklaştığımızda düşünmeye fırsatımız oluyor
ki bundan rahatsız oluyoruz. Evren, yaşam, Tanrı üzerine düşünmek bizi bir
çıkmaza doğru sürüklüyor ve hemen kafamızı dağıtacak bir şey buluyoruz.
Yaşadığımız gerçeklik bizi memnun ediyor. Sanki beynimizde bir önleme
mekanizması varmış gibi çok fazla düşünmek istemiyoruz.Nasıl yaratıldık, gerçek nedir?
10-Üzüntü ve Depresyon
...İnsanın en değerli varlıkları akıl ve sağlıklı
düşünebilme yetileridir. Tanrı’nın bize verdiği dersleri aklımız ile işler ve
anlarız. Kolunuz, bacağınız olmayabilir, düşünüp nedenini anlarsınız. Kanser
bile olabilirsiniz, hâlâ düşünebiliyorsunuz. Peki ya aklınız olmazsa? Yaşadıklarımız bir sınav ise aklımız ders çıkaran parçamızdır.
11-At Avrat Silah - Araba Avrat Para
...Bir erkeğin psikolojik sağlığını koruması ve
gerçek bir insan gibi hissedebilmesi için temel ögelerden biri; sahipleneceği,
saracağı, onu her şeyden koruyacağı bir kadındır. Kadın bu yüzden özellikle
kültürümüzde bir onur ve şeref ögesidir. Bir erkek tarafından sahiplenilmek de
kadına onur verir. Kadının özünde bu vardır, kadın fiziksel korunma görevini
erkeğe verdiği için, erkek fiziki olarak gelişmiştir. Günümüzde konu sadece
fiziki değildir. Geçmişte yatan bu koruma duygusu kadını her konuda sakınmak ve
korumak, yoğun şekilde sevmek, el üstünde tutmak eylemlerini de erkeğin özüne
yükler.
12-İzmir
Hayatın akışına kaptırdığınızda kendinizi bu
şehir sıkıcılaşıyor iyice. Her şeyin dışından baktığınızda ancak
görebiliyorsunuz güzelliğini. Onun güzelliği, huzurunda, körfezinde, vapurunda,
kuşlarında, kültürel etkinliklerinde. Kimi zaman kendinizle kimi zaman yakın
bir dostunuzla yaptığınız muhabbette. İzmir oldukça da feminist bir şehir aslında.
Kadın istihdamı çok fazla. Üniversitede tüm hocalarınızın kadın olması bile
mümkün. Ambulans şoförlüğünden tutun, tren makinistliğine kadar erkek işi
görülen işlerde bile sıkça kadına rastlamak mümkün. Dev üniversiteleri yurdun
dört bir yanından öğrenciyi buluşturuyor. Herkes, “İzmir’in havasını alan
bozuluyor, Ege’nin havası başkadır,” diyor. Uzun süreli ilişkilerin peşinden koşmak
yıpratıyor insanı burada. Nice ihanetler gizlidir bu şehrin masum sokaklarında.
Sınırsız ilham vardır, her bir parçasında. Nice şairin de memleketidir. İzmir’i
nesre dökmek zordur. Sanatlıdır bu şehir, adına şiirler yazdırmıştır onlarca...
13-Tıp ve İnsan
Eğer tıp size uyku sorununuz için doğal ve
güvenli olan melatonin yerine ani ölüm riskini arttıran hipnotik ilaçları
veriyorsa düşünmenin vakti gelmiştir. Devrimin vakti gelmiştir. Uyanın ve
sağlığınızın kontrolünü elinize alın. FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Cemiyeti), Eli
Lilly firmasına ait Prozac isimli SSRI sınıfı antidepresanı çocuklar için
güvenli olarak onaylamıştır. Oysaki Prozac ilk hayvan deneylerinde sağlıklı
hayvanlarda saldırgan davranışlara neden olmuştur. Prozac’a bağlı intihar
vakaları bildirilmiştir. (Kaynak: James D Haggerty, Fluoxetine kullanımında
intihar ve şiddet davranışları - Harvard Toplum Sağlığı) Harvard toplum sağlığı
raporuna göre yüz kişide yüz doksan bir yan etki bildirilmiş ve Prozac yine de
çocuklarda güvenilir olarak onaylanmıştır. Almanya’da orta dereceli depresyon
için onay almış St. John`s Wort bitkisi birçok çalışmada en az Prozac kadar
etkili bulunmuş ve iyi tolere edilmiştir. Hâlâ çocuğunuza doğal ve güvenli bir
ekstre olan St. John’s Wort yerine Prozac içirecek misiniz?
14-Eğitim Üzerine
...Bir başka konu akademik yol sevdasıdır.
Herkesi akademik yola sokuyor ve sanat alanında geri kalıyoruz. Şair, yazar
olmak isteyen arkadaşımızın hayalleri ile oynayıp onu doktor, mühendis
yapıyoruz. Bir de utanmadan doktor olman şair olmana engel değil diyoruz. Ne
korkunç! Edebiyatımızda doktor olan şair, yazarlarımız var; fakat günümüz
şartları çok farklı. Tıp dersleri altında ezilirken eser veremezsiniz. Yazar
olmak yalnızca yazmak değildir. Edebiyat dünyasına hâkim olabilmeyi ve
edebiyata eleştirel yaklaşabilmeyi de içerir. Bırakın çocuğunuz edebiyat
okusun. Üniversite para kazanmak için okunmaz. Kültür ve bilgi birikimi için
okunur. Kazancınız bu birikiminiz ve kişiliğiniz sayesinde size ulaşır.
Dünyanın en iyi üniversitesinden en iyi not ortalaması ile mezun dahi olsanız,
içi boş bir diploma size hiçbir şey getirmez. Yaratıcı olmak zorundasınız ki bu
da hiç ölçülmedi ve öğretilmedi. İşte bu özellik o iş görüşmesinde sınanacak.
Sosyal beceri ve yaratıcılık. Bu durum tüm alanlar için geçerlidir.
15-Pek Değerli Yalnızlık
Yalnızlığın üretkenliği ve yaratıcılığı
arttırması şu prensibe dayanır:
Beyin sürekli meşgul olmak zorundadır.
Beyninize yeterli meşguliyeti veremezseniz yerini sağlıksız düşünceler ile
doldurur. Sosyal ilişki kurmak beyne aşırı aktivite yaptırdığından kişiyi
depresyon ve sağlıksız düşüncelerden uzak tutar; fakat bu durum sosyalliğin
abartılmasına ve insanların basit küçük hedeflere sahip olmasına neden
olmamalıdır. Yalnız kaldığınızda üretkenlik için zaman ayırırsanız beyninizin
meşguliyet gereksinimi yüzünden olağanüstü yaratıcı şekilde çalışacağını
görebilirsiniz. Yani beyin güvenlik gereği depresyondan korunmak adına, basit
bir yönlendirme ile yaratıcı bir iş için tam kapasite ayıracaktır. Hayatın içinde kaybolmuş kişiler eser veremez. Konu sadece eser
verebilmek de değildir. Hayatın ve gerçeklerin farkına varmadan geçen bir ömür
anlamlı olamaz. İnsan arada bir durup etrafına bakmalı ve yaşam üzerine
sezgilerine güvenerek düşünebilmelidir
16-Başarı ve Yetenek (beceri) Üzerine
...Gerçekte yetenek küçük düşünen insanların uydurduğu
bir bahanedir. Herkes sıfır doğar. Çevresel etmenler bizi farklı yönlere
geliştirebilir. Bazı genetik faktörler ve anne karnında kişinin maruz kaldığı
çevresel faktörler kişilerin çoklu zekâ kuramına göre bazı alanlara daha yatkın
olabilmesine neden olabilir. Fakat bu durum yetenek ile ilişkilendirilemez.
Yetenekli olduğu düşünülen insanlara baktığımızda uzun yıllardır o işle
uğraştıklarını görürüz. Otuz yıl bir konu üzerine çalışan insan beyninin uzman
olmaması beklenemez. O konu üzerine kendini vererek inançla mücadele eden
herkes aynı seviyeye gelecektir. Kişi otuz yıldır resim yapıyordur ve resim
yapmaya dört yaşında başlamıştır. Herhangi bir zekâ özrü bulunmayan herkes dört
yaşında profesyonel şekilde resme yönlendirilir ve psikolojik açıdan
desteklenirse aynı seviyeye gelir
17-Yazar ile Deli Arasındaki Fark
Yazar yüzmeyi bilen, donanımlarını kuşanmış
biri olarak denize dalar ve ürününü yakaladığında sudan zarar görmeden çıkar.
Deli ise o suda boğulur, istese de bir türlü çıkamaz.
Yazarlar aslında profesyonel delilerdir.
İstedikleri zaman aklın sınırlarına iner, istedikleri kadar kalır ve çıkmasını
bilirler.
Detaylı bilgi: http://www.batuhanelibol.com.tr
Yorum Yazın