Eski Zamanlarda Yaşadığımız Aşkların Daha Bir Anlamlı Olmasının Sebepleri Nelerdi?
Zaman ilerledikçe gelişen teknoloji hepimizi mutlu ediyor. Her an her şeye ulaşabilme ihtimali, her şeyin minicik telefonlarımızın içinde olması, hayatı inanılmaz kolaylaştırıyor. Ancak teknolojinin bu kadar ilerlemediği dönemleri gören tüm insanlarda bir 'geçmişe özlem' duygusu hakim. Tüm duygular eskiden daha güzelmiş, tüm yiyecekler eskiden daha lezzetliymiş gibi geliyor bize. Peki aşktan eski zamanlardaki kadar memnun olmayışımızın sebebi ne?
Karışık kaset hazırlamak.
Arkadaşlık teklifi-çıkma teklifi aşamaları.
Çağımızın en büyük sorunlarından biri de “Biz işimdi neyiz?” sorusunu sormak, daha doğrusu soramamak. Nice aşklar sırf bu sorunun cevabı anlaşılamadığı için, başlamadan biten aşklar mezarlığında son buluyor. Eskiden öyle miydi peki? Önce arkadaşlık teklifi yapılır. “Ben senden hoşlanıyorum, senin de haberin olsun.” mesajı verilirdi. Arkadaşlık teklifi kabul edilince, duyguların karşılıklı olduğu anlaşılır ve çıkma teklifi edilerek, bir üst aşamaya geçilirdi. Vallahi biz bu netliği özledik.
Yüz yüze iletişim.
Tamam geri kafalı değiliz. Teknoloji çok gelişti, istediğimiz kişiye istediğimiz zaman ulaşabiliyoruz, bu süper bir olay ama düşününce bu kolay ulaşılabilirlik aşk hayatlarımızı da etkiledi. Arayıp bir sesini duymak istiyorsun, aman sonra ararım önce şu işi bir halledeyim diyorsun. Yahu özlem ertelenebilir bir duygu mu ki sonra arıyorsun? İnsanlar zamanında, sevdiğinin sesini on saniye duyabilmek için nelere katlanmış, ne kadar beklemiş. Senin bu yaptığın iş mi şimdi?
Kıymetli fotoğraflar.
Otuz yaş altı için pek bir şey çağrıştırmaz bu durum ama bilenler iyi bilir. Çocukluğundan çok fazla fotoğraf yoktur. Fotoğraf makineleri filmlidir ve onları yıkatmak da öyle ucuz bir şey değildir. O yüzden, makine sadece çok önemli günlerde ortaya çıkar ve birkaç poz çekildikten sonra tekrar yerine kaldırılır. Hâl böyle olunca da fotoğraflar aşırı kıymetli, minik günlükler gibidir sizin için. Şimdi pek önemi yok çünkü dakikada sekiz tane selfie çekebiliyoruz, beğenmediklerimizi pat diye siliyoruz. Kolaylıksa evet kolaylık ama fotoğrafların eskisi kadar kıymetli olmaması, insanda biraz hüzün yaratıyor.
Zamandan etkilenmeyen duygular.
Şimdilerde moda oldu mesela bu duyguların eskimesi, yıpranması. İlişki birazcık ciddiyete binince, biraz zaman geçince, hemen duygularımız azalıyor, eski heyecanımız kalmıyor, yeni denizlere açılmak istiyoruz. Oysa aşkın zamandan etkilenmesi için mantıklı hiçbir sebep yok. Evet, yıllar geçtikçe beklentilerimiz de düşüncelerimiz de değişiyor belki. Peki bir zamanlar çok sevdiğimiz insanı artık o kadar da çok sevmememizin sebebi, beklentilerimizin değişmesi mi yoksa yeniliğe olan korkunç açlığımız mı?
Beğeni kaygısı güdülmemesi.
İki insanın arasında yaşanan samimi ve özel duyguların, hiç kimsenin beğenmesine ya da onaylamasına ihtiyacı yoktur aslında. Sekiz yıl önce sorsak herkes böyle düşünürdü taa ki Instagram kurulana kadar. Eskiden olsa anı yaşayalım, mutlu olalım diye düşündüğümüz, doya doya eğlendiğimiz tüm anılar, artık bizim için bir like mıknatısı. Aşkımızı bile fotoğraflayıp, onay görmesini, beğeni almasını istiyoruz.
Futbol maçı taktiklerinin ilişkilerde aktif olmaması.
Ne güzeldir taktiksiz sevilmek. “Ben ona şöyle desem, o da bana böyle yapsa, sonra ben onu şuna ikna etsem.” “Mesajına biraz geç cevap vereyim de, telefonun başında onu beklediğimi düşünmesin.” Düşüncesi bile yoruyor insanı. Savaşır gibi aşk yaşayanlar olduğu sürece de sanırım bu kazanma taktikleri hep devam edecek. İçinde dürüstlük barındırmayan, planlarla ilerletilen, hamleler üzerine kurulu bir aşk gerçekten aşk mıdır peki?
Saygının yalnızca kitaplarda okutulan bir erdem olmaması.
Artık saygı yalnızca, vatana, bayrağa, yaşlılara duyulması gereken bir durum haline geldi. Oysa, beraberlikleri on yıllar süren çiftlerin tek sırrı, saygı. Tarafların birbirine saygı duymadığı bir ilişki ağının içindeyiz. Hâliyle, yaşadığımız aşklar hatta aşka benzeyen duygular, çok uzun ömürlü olmuyor.
Her konuda ahkâm kesen uzmanımsı kişiler.
Günümüz ilişkilerinin en büyük düşmanlarından birisi de, etrafta dolanıp sürekli sizin ilişkinize dair size akıl veren, yapmanız gereken şeyleri söyleyen, size taktikler veren çok bilmiş insanlar. Hatta televizyonlarda, sosyal medyada, sürekli aşkla, hayatla ilgili önerilerde bulunuyorlar. Üstelik bunu, sizi hiç tanımadan yapıyorlar. Bir kişi de çıkıp sormuyor ki bunlara “Madem her şeyi çok iyi biliyorsun, senin hayatın niye böyle?”
Yetinmeyi bilmek.
Yetinmenin sözlük anlamı, “Bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek” olarak geçiyor. Her ne kadar biz bu kelimeyi genelde maddi durumlar için kullansak da, insan ilişkileri için de geçerli olduğu çok net. Şimdilerde çok eşlilik diye bir yalanın peşinde koşuyor herkes. Herkesin içinde bir her çiçekten bal alma arzusu var. Yetinemiyorlar. Sahip oldukları hiçbir şey, hayatlarındaki hiç kimse yeterli gelmiyor onlara. Hep daha fazlasını arama isteğiyle, kaçırıyorlar güzel olan her şeyi.
Yorum Yazın
eskilerin her şeyi çok güzeldi sadece aşkları değil. günümüzde her şey menfaat için. birinden çıkarın yoksa onunla zaman da geçirmiyosun. menfaat, para vs iç... Devamını Gör
Oldies’re always goldies..
göt cebine koyulan tarak azalarak bitti daha ne istiyorsunuz