İnsanın bedeni ve zihni birbiriyle sürekli bağlantı halindedir. Zihinden geçeni beden yapar, bedenin yaptığını da zihin belleğe kaydeder ve ileride yeniden kullanmaya hazır bir şekilde tutar. Olaylar arasında bağ kurabilme, belleğe kaydedilmiş bu bilgilerin sentezlenerek yeniden eyleme dönüştürülmesi işlemidir. Bilinçdışı bedenin tüm işlevlerini, koşullarını ve duyumlarını denetler.
Zihin ve bedenin bir bütün olarak çalıştığını gösteren birçok bilimsel çalışma vardır. Örneğin, bir kişinin gözleri kapattırılarak eline soğan diye elma verilmiştir, soğanı ısırdığı telkini verildiğinde yüzünü buruşturmuş ve gerçekte elmayı ısırmasına rağmen hipnoz altında soğanın kokusunu hissetmiştir. Bir başkasına ise bir demet ot uzatılmış ve otların ısırgan otu olduğu söylendikten sonra, dokunması telkini verilmiştir, kişi otlara dokununca kaşınmaya başlamıştır. Kısacası telkin alan zihin aslında gerçek ile hayali, gerçek ile düşünceyi ayırt edemez. Aslında bu tek cümlelik bilgi kişinin hayatını büyük oranda değiştirmeye yetebilecek bir bilgidir. Yani kişi çiçeklerle dolu bir tarlada olmasa dahi, onu hayal ederek gerçekten de orada bulunmuş hissini yaşayabilir. Peki, kişi bunu en iyi nasıl yapabilir? Bunun en iyi yolu içten gelen hayal etme yeteneğini ortaya çıkarmaya çalışmaktır. Hayal kurmada ilk başlarda zorlanan kişiler olabilir, ilk başlangıçta kişi gözünün önüne bir şeyler getiremiyor olabilir, bu durumda düşünceyle bunları yapmaya çalışmalıdır. Çünkü herkesin içinde var olan bu doğal yetenek zamanla geliştirilebilir.
Bilinçle düşünüp, istediklerinizi bilinçdışı gerçekleştirir. Aynı şekilde kullanılan ilaçlar, yapılan cerrahi müdahaleler iyileşeceğine dair inanç olmadan belli bir yere kadar etkili olabilir. Çünkü insan vücudunda hem iyileştirici hücreler hem de huzursuz yapan hücreler vardır. Bilinçdışı hangisini harekete geçirirse bütün vücut ona göre çalışır. Bilinçdışının bu iyileştirici potansiyelinden isteyen herkes yararlanabilir. Ne hekimler ne terapistler ne de diğer ruh sağlığı profesyonelleri bir danışanı iyileştiremez, sadece onun zihnindeki engelleri ortadan kaldırabilir, kendi içindeki şifayı bulmasına yardımcı olabilir, kendi yolunu bulmasına rehberlik edebilir. Fiziksel olarak herkes bir enerjidir. İnsanlar evrensel enerjinin birer parçasıdır.
Duyguları anlamak
Duygular birer habercidir, insanın iyi veya kötü hissetmesine neden olurlar. Ancak tıpkı davranışlar gibi kesinlikle insanı iyi veya kötü yapmazlar. Kötü bir davranış sergilemek veya kötü bir duygu hissetmek o kişiyi kötü bir insan yapmaz; yapılan davranış kötüdür, hissedilen duygu kötüdür, o kadar... Düşünceler, duygu değildir ama duyguların öncülleridir. Kişiye uygun gelen ve o an için o koşullarda doğru olarak kabul ettiği ya da karşı çıktığı düşünceler vardır. Yani düşüncelerin doğruluğu veya yanlışlığı tartışılabilir ama duygular söz konusu olduğunda bunu yapmak doğru olmaz. Çünkü duyguların doğrusu yanlışı yoktur.
Duygular kişiseldir ve o durumu yaşayan kişiye aittir. Sonuçta bir duygunun neden hissedildiği değil, o duyguyla neler yapıldığı ve nasıl davranıldığı önemlidir. Duyguları, davranış gibi algılamak da sık yapılan bir yanlıştır. Kişi bir davranışı yapmayı ya da yapmamayı seçebilir ama bir duyguyu hissetmeyi ya da hissetmemeyi seçemez. Çünkü duygular düşüncelerin bir ürünüdür; bir kişiyle, bir olayla ilgili düşüncelerin bir sonucudur. Pek çok insan duygularını anlamak, ne anlama geldiklerini düşünmek, geçmişteki hatıralarıyla, şu an ve şimdi yaşadıklarıyla bağlantılarını kurmak ve kendisine nasıl yardımcı olacaklarıyla ilgilenmek yerine, olumsuz duyguların neden olabileceği davranışlardan ürker ve o davranışlara yol açabilecek duyguları yok saymayı tercih ederek o davranışlarda bulunmamak için duygularını bastırmaya çalışır. Ancak bunu yaptıkça da kendisini kaybeder, kendi benliğine yabancılaşır.
Yorum Yazın
Sabrınızın durumuna göre birkaç ay ya da birkaç yıl bu şeyler sizi oyalar. Daha sonra kaderiniz olan coğrafya ile yüzleşirsiniz.