Bunun en güzel örneği kesinlikle Eliezer ''Ben-Yehuda'dır. ''Ölü durumda olan İbranice'ye hayatını adayan Ben Yehuda 22 Kasım 1922’de öldüğünde, İsrail’in kurulmasına daha 25 yıldan fazla bir zaman vardı. Ancak, o tarihlerde henüz ufukta bile görünmeyen devletin dili, her şeyiyle hazır ve kurallara oturtulmuş bir halde beklemekteydi.
Antropolog Akira Yamamoto, dil ölümünü önlemeye yardımcı olacağına inandığı dokuz etken tanımlamıştır:
1. Dilsel çeşitliliği destekleyen baskın bir kültür olmalı.
2. Tehlike altında olan toplum, dilin korunmasını teşvik edecek denli güçlü bir etnik kimliğe sahip olmalıdır.
3. Tehlikeye girmiş dil ve kültür konularında öğrencilerin yetiştirildiği programların oluşturulması ve tanıtılması.
4. Hem iki dilli hem de iki kültürlü okul programlarının oluşturulması.
5. Yerel dil konuşucularının öğretmenden eğitim alması.
6. Tehlike altındaki konuşucu topluluğu tamamen dahil olmalı.
7. Kullanımı kolay dil malzemeleri oluşturulmalıdır.
8. Dil, yeni ve geleneksel içeriği kapsayan yazılı ögelere sahip olmalıdır.
9. Dil yeni ortamlarda kullanılmalı ve dilin kullanıldığı alanlar (hem eski hem de yeni) güçlendirilmelidir.
Türkçe eskisi kadar güçlü ve dayanıklı değil artık herkes bunun farkındadır ki Sevan NİŞANYAN'IN ''Elifin Öküzü ya da Sürprizler Kitabında'' belirttiği gibi: Türk dili yabancı alıntılarla zenginleşmeye Malazgirt'ten de İslamiyet'ten de çok önce başlamış. Farsça ve başka İran dillerinden alıntılar 8.yüzyıldaki ilk Göktürk yazıtlarında bile karşımıza çıkıyorlar. Güzel bir kelime bulunca , ''bu öz Türkçedir , bu değildir '' diye pek dert etmezlermiş...
Yorum Yazın
Tüm dilleri korumalıyız çünkü henüz yeraltından çıkarılmamış olan tablet, mozaik ve yazıtlar mevcut. Hatta çıkan bazıları da dili unutulduğu için çözülemiyor.