Diş Macunu Sıkma Şeklinden Karakterini Tahmin Ediyoruz!
Her sabah o uykulu gözlerle banyoya gidip elinize aldığınız o basit diş macunu tüpü var ya... Onu nasıl sıktığınız üzerine pek de kafa yormayız, değil mi? Sonuçta önemli olan dişleri fırçalamak! Ama ya o tüpü sıkma şeklinizin, karakteriniz hakkında sandığınızdan çok daha fazla şey anlattığını söylesek?
Biz bu konuyu biraz kurcaladık ve 'Bu işin aslı nedir?' diye bir baktık.Hadi, kişiliğinizin o en taze, en naneli sırrını birlikte keşfedelim!
Tarafını seç!

Düzenli!
Vay, sen gerçekten düzenin kitabını yazmışsın! Her şeyin yerli yerinde olunca, o temiz ve toplu ortamda kendini buluyorsun, değil mi? O 'aradığımı 5 saniyede bulurum' iddian da kesinlikle doğru. Bazıları buna 'takıntı' dese de, sen biliyorsun ki bu aslında işleri tıkırında yürütmenin, başladığın işi en iyi şekilde yapmanın bir yolu. Bu disiplinli halin sadece eşyalarına değil, hayatına da yansıyor. Planlı programlı olmayı seviyorsun çünkü zamanın ne kadar kıymetli olduğunu biliyorsun. Üstelik sadece kendi düzenine değil, etrafındakilerin ne hissettiğine de kafa yoruyorsun. Hem organize hem de düşünceli olmak... İşte bu harika bir denge!
Sanatsal!
Senin dünyaya baktığın pencere bambaşka! Başkalarının 'düz' gördüğü yerde sen detayları, renkleri, gizli güzellikleri fark ediyorsun. Sanki içinde hiç susmayan bir ilham perisi var. Aklın sürekli yeni fikirlerle dolu; 'şunu da denesem, bunu da yapsam' diye yerinde duramıyorsun. O özgürlük tutkun yok mu... Kendi gibi olamadığın, kalıplara sıkıştığın yerler sana göre değil, ruhun daralıyor. Tamam, kabul edelim, o 'dakiklik' ve 'rutin' kelimeleri senin pek aran yok, ama olsun! Senin gibi her karmaşadan bir sanat, her parçadan bir bütün çıkaran insanlar bu dünyaya lazım. Sen gerçekten o nadir bulunan, özel ruhlardan birisin!
Hayalperest!
Ah o senin hayal dünyan... Ne kadar zengin, ne kadar renkli! Bazen dalıp gidiyorsun, biliyoruz, çevrendekiler 'yine kendi dünyasında' diyor olabilir. Ama o daldığın yerlerden ne güzel fikirlerle, ne ince düşüncelerle dönüyorsun! Bir kahve fincanından, yağan yağmurdan bile ilham alabiliyorsun. İnsanlara karşı o kadar nazik, o kadar anlayışlısın ki... Başkalarının ne hissettiğini hemen anlıyorsun, sanki onların kalbini okuyorsun. Bu yüzden de etrafın hep 'bir sana danışsam' diyen insanlarla dolu. Kalabalığı sevsen de, o tek başına kalıp kafa dinlediğin, hayallere daldığın anlar var ya... Onlar senin en kıymetli anların. Hayallerinin peşinden gitmek de senin yaşam enerjin, ne güzel!
İnatçı!
Sen tam bir keçi inadısın, ama o en sevdiğimiz türden! Bir şeyi kafaya koyduysan, o iş olacak, o kadar! Geri adım atmak yok. Kendi bildiğin yoldan gitmeyi, hayatı kendi kurallarına göre yaşamayı seviyorsun. Ve dürüst olalım, bu kararlılığın sayesinde çoğu zaman istediğini alıyorsun. Evet, belki dünyaya hep tozpembe gözlüklerle bakmıyorsun, 'ya ters giderse?' diye en kötüsünü de düşünüyorsun. Ama o gerçekçi yanın bile senin hızını kesemiyor. Asıl gücün, kendine olan o sarsılmaz güvenin. 'Elalem ne der' diye değil, 'ben yaparım' diye yola çıkıyorsun. Bu kendini bilme, bu kendine güvenme hali harika değil de ne?
Sabırsız!
Senin motton 'Hadi, hadi, hadi!' olabilir! Beklemek, oyalanmak sana göre değil. Bir şey istiyorsan, o 'şimdi' olmalı. O an bir aksilik çıksın, bir şeyler ters gitsin, hemen canın sıkılıyor. Sıkıntıya, beklemeye hiç gelemiyorsun. Belki en derli toplu, en organize insan değilsin ama bir sorun çıktığında onu çözmek için senden hızlısı da yok! O son dakikaya bırakma huyun da ayrı bir konu... Sanki o son dakika adrenalini sana daha iyi ilham veriyor, işler daha bir güzel çıkıyor, değil mi? :) Tüm bu koşturmacanın içinde insan ilişkilerin de çok kuvvetli. Çünkü o aceleci tavrının altında aslında herkesi anlayan, dengeyi kurmayı bilen, hayat dolu biri var!
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!


Yorum Yazın