Didik Didik Freud: Objektif Karşısına Freud'u Alıyoruz ve Onu Kendi Tekniğiyle Atomlarına Ayırıyoruz!
Hindistan'a giderken Amerika'ya varabiliriz ama asıl kötü olan Hindistan'a diye yola çıkıp gerçekten Hindistan'a varmaktır. Bu içerikte Freud'un hayatını biraz da temelden ve karanlık taraflarından ele alacağız. Yaşasaydı ve hayatının bu kadar didiklendiğini bilseydi bizlere ne derdi bilmiyoruz ama bu kez seni didikleyeceğiz Freud! Senin bize açtığın yoldan, hedefe dedektif kuşkusuyla ilerliyoruz.
Kristof Kolomb misali bir yolculuğa çıkıyoruz. Freud'un gizemlerini keşfetmeye hazır mısınız?
Tabii ki işe Freud'un annesinden başlayacağız,o olsa o da böyle yapardı?
Şimdi perspektifi geniş tutup Freud'un aile ortamını inceleyelim, biraz(!) karanlık olabilir fenerleri yakın!
Anne ile çıkılan bir tren yolculuğu bir insanın hayatını nasıl etkileyebilir. Freud'u Freud yapan kuramların en önemlisinin temelleri bir tren yolculuğunda atıldı belki de...
Her pazar günü anneye yapılan ziyaretler...
95 yaşında ölümüne yakın dönemlerde bile Amelie oğlunun ziyaretlerine, oğlu geliyormuş gibi değil de sevgilisi geliyormuş gibi hazırlanırmış. Kızlarının ve diğer çocuklarının alayına maruz kalacak derecede süslenir, en güzel giysilerini giyermiş Amelie. Freud da annesini görmeye gitmeden bir gün önce vücudunda titremelerin, midesinde kasılmaların başladığını belirtirmiş.
"Düşlerimde her zaman bir Hannibal gibi olmayı, yani ordularımla gelip Katolik Roma'yı kuşatmayı hayal ettim ya da İskender olmayı çok istedim."
12 yaşında Freud babasıyla el ele gezerken babası Freud'a gençliğini anlatıyor. 'Gençliğimde güzel giyinmiş bir halde yeni aldığım şapkamla şehrin kaldırımında keyifli keyifli gezerken, karşıdan bir katolik geliyor ve 'Pis Yahudi senin yerin kaldırım değil sokağın ortasıdır ' diyerek beni durduruyor ve yeni aldığım şapkayı çamurun içine atıyor.' Freud bu hikaye üzerine babasına heyecanla nasıl bir tepki verdiğini soruyor. Ee tabii Freud'dan bahsediyoruz, 12 yaşında da olsa! Babası 'Hiç' cevabını veriyor... Bu Freud için ölümcül bir yanıt. Freud'un beklediği kahramanlara özgü bir yanıt değil. Kahraman olmayı istiyor Freud, Hannibal gibi İskender gibi. Freud için Roma fethedilecek başlıca merkez. Ordularıyla değil kitaplarıyla, kalemiyle bu fethi yapmayı amaçlamış ve bunda da başarılı olmuş. Roma'yı huzursuz eden en büyük düşünürlerden birisi olmayı da başarmıştır. Ben 12 yaşında İskender yemeyi düşlerken o İskender olmak istemiş. Bir Freud kolay yetişmiyor kardeşim. Siz siz olun çocuklarınıza anlatacağınız hikayelere dikkat edin. Dr. Hannibal olmak da isteyebilirdi çocuğunuz?
Aranızda Freud'un lisede okuduğu ders saatlerini merak eden var mı?!
Alman lisesinde Almanca dışında çok daha başka şeylerin olduğu antik kültüre çok önem verilen bir ders programı. Örneğin 26 saat Almanca okumasına karşılık, 50 saat Latince, 28 saat Grekçe, 27 saat antik çağlar tarihi okutulmaktaymış bu liselerde. Kral Oidipus'tan 23 dizeyi Grekçe'den Almanca'ya çevirmiştir, bugün bile Grekçe uzmanları bu çevirilerde önemli bir hata bulmamışlardır.
Dile olan yeteneğinden bahsetmesek olmaz... Almanca dışında Fransızca ve Latince'yi çok iyi biliyor. İngilizceyi inanılmayacak derecede iyi biliyor, Shakespeare hayranı ve daha 8 yaşında tanışıyor eserleriyle. Her sıkıştığı anda Shakespeare okuyacak kadar da ezbere biliyor. Lisede Cervantes'in Don Kişotu'nu kendi dilinden okumak için İspanyolca öğrendiğini de atlamayalım.
Biz şimdiye kadar Freud dedik,17 yaşlarında Sigismund Freud idi, sonra da Sigmund Freud. Freud "s"leri sevmezdi...
Sigismund'un Sigmund olma yolculuğunda iki nedenden bahsedebiliriz. Sigismund söyler söylemez insanın Yahudi olduğunu belirleyen isimlerden biri. İkincisi ise Freud 's' harfini söyleyemiyor. Hayatından ne kadar s atarsa o kadar iyi, hatta 'Narsisismus'u söylerken 'Narsismus' olarak kullanıyor. Arkadaşlarının uyarmalarına karşılık 'Ben böyle istiyorum' diyor çocuksu bir sevinçle.
Sherlock Holmes ve Freud benzerliğine değinelim biraz da. Dedektif gibi keşifçi olacağız dedik en başta. Ayrıntılar sevgili Watson ayrıntılar, her şey orada gizli.
Arthur Conan Doyle aslında cerrahtır kendisi 1885-1887 yılları arasında ünlü dedektif Sherlock Holmes tipini yazmaya başlar. Sherlock, Freud'un kimi kişilik özellikleriyle şaşırtıcı benzerlikler gösterir. İkisi de çağlarının resmi kurumlarıyla çatışma halindedir. Sherlock, Scotland Yard polisleriyle didişir fakat onların çözemediği olayları bir tek kendisi çözer. Sigmund Freud da okullarda okutulan psikiyatri kuramı ile çatışma halindedir. Fakat okul psikiyatrisinin çözüm bulamadığı noktaları Freud'un aydınlattığını biliyoruz. İkisi de her konuya ilgili ve inanılmaz derecede okuyan insanlar. İkisi de kadınlara karşı güçsüzler. Ayrıldıkları noktalar da yok değil, Sherlock keman çalarken Freud'un müzik dinlemediğini biliyoruz. İnsan ruhuyla ilgilenen bir bilimin kurucusu, ruhun besin kaynağıyla ilgilenmeyi atlamış ne gariptir ki. Aynı zamanda serbest çağrışım metodunu kullanarak dedektif misali parçaları birleştirip görünenin arkasındakini görmekteki ustalıklarını da atlamayalım bu benzerlik bağlamında.
Son olarak Freud'un aşk yaşamını didikleyelim. Daha didiklenmemiş birçok alan kaldı ama süre de sınırlı n'apalım...
Freud'un aşk yaşamına yazılmış yüzlerce mektupla ulaşabiliyoruz. Kimi Freud tarafından yakılmış, kimi hala gizli kasaların içerisinde. Martha ile 9 yıllık evliliklerinde 6 çocukları oluyor, sonlara doğru doğum kontrol diye bir şeyin varlığından haberdar oluyorlar neyse ki. 'Koitus interruptus' cinsel doyumun doruk noktasındayken çekilme hali Freud tarafından uygulanıyor fakat bu da Freud'da kendi deyimiyle çok ağır psişik travmalara neden oluyor. Nitekim 40-41 yaşlarında da cinsel teması, kendi tanımıyla libidoyu hayatından çıkarmıştır. Martha'nın kardeşi Mina ile olan dedikodular da var ama emin değilmişiz günahını almayalım.
Didikleyemediğimiz birçok nokta kaldı...
Sigmund Freud kitapları, yazdıkları ve hayatı ile gerçek bir dâhi. Sadece şöyle bir aydınlatabilsiysek kafi. Sen çok yaşa Sigmund Freud!
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın