Devleti Yıldızlarla Yönetmek: Osmanlı Müneccimbaşından Beyaz Saray Astroloğuna
Astroloji ve siyaset yan yana geldiğinde, çoğumuzun aklına ya magazin haberleri ya da tarihten tuhaf anekdotlar geliyor. Oysa gökyüzüne bakarak yeryüzündeki iktidarı düzenleme fikri, sanıldığından çok daha yaygın ve inatçı. Osmanlı sarayındaki müneccimbaşılık kurumu, II. Dünya Savaşı'nda Hitler'in haritası üzerinden çalışan İngiliz istihbaratı ve Beyaz Saray'da Nancy Reagan'ın astroloğuna açılan gizli hat… Üç farklı rejim, üç farklı tarih, aynı refleks: 'Belirsizlikte ne yapalım?' sorusuna yukarı bakarak cevap aramak.
Osmanlı’nın Eşrefi Saati

Osmanlı'da astroloji, 'köşedeki falcı abla' seviyesini çoktan aşmış, doğrudan saraya entegre olmuş bir kurumdu. Müneccimbaşı, sadece 'fal bakan hoca' değil; zîclerle, zâyicelerle çalışan ciddi bir gökbilimci–astrologdu. Rasathanede gözlem yapar, saray için takvim hazırlar, padişaha ve vezirlere danışmanlık verirdi.
Bu işin kalbinde de eşrefi saat (saʿat-i saʿîde) vardı. Kabaca 'uğurlu saat' diye çevirebileceğimiz bu kavram, belli bir işin yapılmasının hayırlı sayıldığı zaman aralığını ifade ediyordu. Büyük seferlere çıkarken, saray inşaatlarının temelinde, önemli fermanların ilanında, hatta kimi zaman evliliklerde bile bu eşrefi saate dikkat edildiği anlatılır.
Müneccimbaşı, bu saatleri kafasına göre belirlemiyordu. Elinde gök cisimlerinin konumlarını gösteren tablolar vardı; hangi gün hangi burç yükseliyor, hangi gezegen ne tür 'etki' veriyor, bunlara bakarak hesap yapıyordu. Yani bir yandan astronomi, bir yandan astroloji. Devlet takvimleri bile ikiye ayrılmıştı:
Rakam takvimi: Günleri, ayları, dinî ve resmî tarihleri veren 'nötr' takvim.
Ahkâm takvimi: Gök olaylarının yorumları, burçlar ve eşrefi saat notlarıyla dolu 'yorumsal' takvim.
Sonuçta Osmanlı, gökyüzüyle ilişkisini resmîleştirmiş bir devletti. Padişah sabah kalktığında, Topkapı'nın bir yerlerinde, o gün için 'şu iş şu saatte daha uğurlu' diye yazılmış bir kayıt mutlaka vardı.
Hitler ve İngiliz Astroloğu: Yıldızlarla İstihbarat

Osmanlı'dan birkaç yüzyıl sonrasına, II. Dünya Savaşı'na atladığımızda karşımıza bambaşka bir sahne çıkıyor: Londra'da bazı İngiliz istihbaratçılar, Hitler'in ve Nazi çevresinin astroloji, okültizm ve kehanetlere meraklı olduğunu fark ediyor. Bu merakı da savaşı kazanmak için kullanılabilecek bir 'zafiyet' olarak görüyorlar.
Tam bu noktada, Avustro-Macar kökenli bir astrolog olan Louis de Wohl devreye giriyor. İngiliz arşivlerine göre de Wohl, savaş sırasında sembolik bir rütbeyle orduya alınıyor, Londra'da psikolojik harp ve propaganda işlerinde kullanılıyor. Hitler'in ve bazı Alman generallerinin yıldız haritalarını çıkarıp raporlar hazırlıyor. Bu raporlar, örneğin: Hitler'in hangi dönemlerde daha saldırgan veya risk almaya yatkın göründüğü, hangi zaman aralıklarında kararsız ya da kırılgan olabileceği, bazı generallerle ilişkilerinde hangi tarihlerde gerilim beklenebileceği gibi 'astrolojik istihbarat' içeriyor.
İş sadece kapalı kapılar ardında da kalmıyor. Aynı dönemde Britanya'nın propaganda birimleri, astrolojiyi Almanya ve işgal altındaki ülkelerde kullanmayı tartışıyor. Hitler'in 'uğurlu günü', 'yıldızların ona arkasını döndüğü an' gibi temalar, broşürlere, söylentilere, kara propaganda metinlerine malzeme oluyor. Yani Osmanlı'da padişah kendi müneccimbaşına danışırken, burada İngilizler düşman liderin astroloji merakını kendi lehlerine çevirmeye çalışıyor.
İşin ironisi şu: Savaşın sonlarına doğru, Berlin yerle bir olurken bile Hitler'in eline, kendisine bir 'dönüş' vaat eden bir horoskop tutuşturuluyor. Goebbels, Hitler'in önüne 'Nisan sonu itibarıyla durum düzelebilir' diyen bir astrolojik yorumu koyup, 'Bak, mucize geliyor' duygusunu diri tutmaya çalışıyor. Astroloji, burada çıplak bir rasyonellikten çok, çöken bir rejimin psikolojik can simidi hâline geliyor.
Beyaz Saray: Nancy Reagan’ın Yıldız Haritasından Yönetilen Takvimi

Soğuk Savaş’ın son perdesinde, Washington’da aklınıza gelebilecek en güçlü siyasal figürlerden biri aslında sahnede değil, kulisteydi: First Lady Nancy Reagan ve onun astroloğu Joan Quigley. 1980’ler Amerika’sında Beyaz Saray’ı yakından izleyenler için bile şaşırtıcı olan şey, astrolojinin gündelik siyasal kararların zamanlamasına bu kadar içerden temas etmiş olmasıydı.
Hikâyenin başlangıç noktası, 1981’de Ronald Reagan’a düzenlenen suikast girişimi. O günden sonra Nancy Reagan hem eşinin hem de Beyaz Saray’ın güvenliği konusunda neredeyse takıntılı bir hassasiyet geliştiriyor. Ve bu hassasiyet, zamanla astrolojiye açılan bir kapıya dönüşüyor. Nancy, San Francisco sosyetesinden astrolog Joan Quigley’yle temas kuruyor; Quigley kısa sürede Beyaz Saray’ın “gölgede kalan müneccimbaşısı”na dönüşüyor.
Quigley’nin rolü, magazinde karikatürleştirildiği gibi “hangi burç hangi burçla anlaşır?” seviyesinde değil. Nancy’nin talebi net: Reagan’ın hayatındaki “riskli zamanları” bilmek ve bunlardan mümkün olduğunca kaçınmak. Quigley, Başkan’ın doğum haritasını, transitleri, özellikle de Satürn, Mars ve Pluto gibi “sert” gezegenlerin açılarını takip ediyor. Beyaz Saray’ın ajandası da buna göre esnetiliyor: Uçağa binilecek tarihler, kalabalık toplantılar, önemli konuşmalar, yabancı liderlerle yapılacak zirveler. Quigley’nin “tehlikeli bulduğu” gün ve saatlerden mümkün olduğunca uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Yani klasik siyasal takvimleme mantığı hafta sonu reytingi, salı günkü gazete manşetleri, Kongre takvimi bir anda yanına bambaşka bir eksen daha alıyor: “yıldızların riski.”
Bu astrolojik gözetim, sadece rutin işler için de değil. Reagan ile Sovyet lideri Gorbaçov arasında imzalanan INF Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması gibi Soğuk Savaş tarihinin dönüm noktalarından biri sayılan zirvelerin tarihleri bile Quigley’nin süzgecinden geçiyor. Anlaşmanın imza günü hem diplomatik hem sembolik hem de astrolojik açıdan “uygun” bir zamana çekilmeye çalışılıyor. Dünya kamuoyu, bu tarihi “Batı–Doğu yumuşamasının büyük adımı” olarak konuşurken, perde arkasında birileri aynı güne “tehlikeli açılar yok, gökyüzü nispeten sakin” diye bakıyor.
Joan Quigley de bu rolünü, anılarında açıkça sahipleniyor. Kendini, Reagan döneminin büyük stratejilerinde “gizli ama etkili” bir aktör olarak anlatıyor: Ona göre doğru zamanlama hem Reagan’ın politik mirasında hem de Soğuk Savaş’ın görece kansız çözülüşünde pay sahibi. Quigley’nin dili elbette astrolojik; “iyicil Jüpiter açıları”, “sert Satürn transitleri”, “ölümcül Mars–Pluto kombinasyonları”… ama bunların çıktığı yer, astrolog köşesi değil, Beyaz Saray’ın takvim dairesi.
Böyle bakınca, Nancy Reagan–Quigley hikâyesi, ABD gibi kendini “akılcılık” ve “bilim” söylemiyle tanımlayan bir rejimin bile, en kritik dönemeçlerde eşrefi saat aramaktan tamamen kopamadığını gösteriyor. Astroloji, bir kez daha, büyük siyasetin tam kalbinde, görünmez ama etkili bir zamanlama kılavuzuna dönüşüyor. Beyaz Saray’ın telefon hatlarında, takvim notlarında dolaşıyor ve First Lady’nin endişelerini gideriyor.
Aynı Refleks, Farklı Rejimler

Osmanlı müneccimbaşısı, Hitler'in haritası üzerinden çalışan de Wohl ve Nancy Reagan'ın astroloğu Joan Quigley… Bu üç farklı hikâye, bize gösteriyor ki koca koca imparatorluklar, savaş makinaları ve süper güçler bile, riskli karar anlarında 'doğru zamanı' bulmak için göğe bakma ihtiyacından kopamıyor. Farklı yüzyıllar, farklı rejimler, farklı inanç sistemleri ama aynı kırılma noktası: Belirsizlik. Tam da o anlarda, en rasyonel aktörler bile, bir yerden sonra 'ya gerçekten bir uğurlu an varsa?' sorusuna teslim olabiliyor. Modern dünya kendini ne kadar akıl ve bilim üzerinden tarif ederse etsin, kriz anlarında yıldızlara dönüp bakma hali, sandığımızdan çok daha inatçı. Kısacası ister Topkapı Sarayı olsun ister Hitler'in karargâhı ister Beyaz Saray, insanlık, kaderini zaman zaman gökyüzünde aramaktan vazgeçmiyor.
Meraklısı için:
Esma Özçelik Morkoç, “Osmanlı Devleti’nde Müneccimbaşılık ve Müneccimbaşı Hüseyin Efendi”, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, yüksek lisans tezi, Ankara 2018.
Winter, P. R. J. 'Libra Rising: Hitler, Astrology and British Intelligence, 1940–43.' Intelligence and National Security 21.3 (2006): 394-415.
Seaman, Barrett. 'What If Nancy Reagan's Astrologer Had Sued-An Essay.' Nova L. Rev. 27 (2002): 277-288.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

