Annemle babam el ele törene giderdi, biz de heyecanla peşlerinden… Şimdi, o sabahki enerjiyi hatırlayan kaç kişi kaldı? Bayram ruhu yok oldu da biz mi fark etmedik? Artık ‘tatil’ olarak görülen bu özel gün, bizi bir araya getiren, tek yürek olmamızı sağlayan bir şeyler kaybettiriyor gibi. Üzerine düşünmek gerek; bu coşku eksikliğini içten içe hepimiz hissetmiyor muyuz?
Açık konuşalım, sadece törensiz geçmiyor bu bayramlar, ruhsuz geçiyor. Şu Cumhuriyet Bayramı’nın bize yaşattığı o saf gurur, toplum olarak bir araya geldiğimiz o anların yokluğu, ruhumuzda bir eksiklik yaratıyor. Millet olarak bir araya gelmenin, kutlamanın bir ritüel olduğunu unuttuk galiba. Ritüellerin bize kattığı o duygusal doluluğu kaybettiğimizde, yerine yalnızlık, belki de kimlik bunalımı gibi şeyler yerleşiyor. Kimseyle paylaşamadığınız bir Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamış sayılır mısınız? Kutlamadığınız bir bayram, bayram olur mu?
O eski günlerdeki coşku yoksa, acaba biz de mi o eski biz değiliz? Öyle ya, coşkusuzluk bulaşıcı bir şey aslında. Çocuklarımıza bu bayramların sadece tatil olmadığını, bir bağımsızlık simgesi olduğunu nasıl anlatacağız? Her 29 Ekim’de sönük geçen bir gün yaşadıklarında, Cumhuriyet’in anlamını nasıl hissedecekler? Bir düşünsenize, biz yetişkinler bile her geçen yıl biraz daha uzaklaşırken, çocuklar bunu nasıl içselleştirecek?
Belki de sorulması gereken soru şu: Cumhuriyet Bayramı’na sahip çıkmazsak, elimizde ne kalır? Bu sadece bir tatil değil, bizim kimliğimiz, tarihimiz. Her bayramda birbirimize sıkıca sarılmak, birlikte yürümek, bir ağızdan marş söylemek… İşte bu, Cumhuriyet ruhunun kendisi! Kaybettik mi? Yoksa kaybetmeye mi başlıyoruz?
Bu bayram, o coşkunun peşinden gitmek gerek. Belki bir bayrak asmak, belki bir marş dinlemek. Kendimize ve Cumhuriyet’e bir kez daha sahip çıkmanın tam zamanı. Yoksa ruhumuzu kaybediyoruz, farkında mısınız?
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio