Görüş Bildir
Haberler
Buket Harıkçı Yazio: Kuyruğu Dik Tut

etiket Buket Harıkçı Yazio: Kuyruğu Dik Tut

Buket Harıkçı
30.11.2020 - 13:32 Son Güncelleme: 18.04.2021 - 11:19

Kuyruk nedir? Dik tutmak için ne yapmak gerekir?  

Peki ‘kuyruk acısı’’nı kim çeker? Kundalini? Kundalini hakkında bildiklerimiz bilmediklerimizden daha az değil mi? 

Neydi o Shakira kemeri miydi? Hadi bağlayın, kalkıyoruz… 

Hepimiz anne babalarımızın kuyruklarının birleşimiyiz. Aynı yerden, ortalama birkaç damla sıvıyken tüm bilgilerimiz içimizde hazır gönderildik. Ve bu bol görevli ve haz dolu yerimiz kuyruğumuz… Orası bizim yaşam alanımız. Bir omurga eğitimcisi olarak işim ya kuyruk sokumu ya da orayı yöneten zihin… Ayrıca bol bol değineceğim. 

Eğer bebekken kuyruk sokumumuz yeterince korunmadıysa aseksüel ya da bağımlı seks sever oluyoruz. Veya ‘’Edepli otur kızım’’dan, ‘’Aç şu bacağı’’na terfi ediyoruz. Ve evet kuyruğumuz esnek ve güçlü olmalı yoksa yaşam maalesef… 

He ‘kutsal kâse’ olayı var bir de… Evet mutlaka ona da değineceğiz!

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Kuyruk sokumu beynin devamıdır ve eğer beyinle olan bağlantı kesilirse kesin sonuç ölümdür.

Kuyruk sokumu beynin devamıdır ve eğer beyinle olan bağlantı kesilirse kesin sonuç ölümdür.

Ortalama altmış 5 cm olup tüm vücuda bir ağacın kökleri gibi uzanır ve emir komuta yapar. Anlaşıldığı üzere kuyruk sokumu fizyolojik açıdan baya önemli… 

Geleceğin konusu ‘’kuyruk’’… Önemi büyük, konuşanı az. Ve biz el, kol, burun gibi penisi, vajinayı konuşmadıkça bu konu daha ileriye gidemeyecek ve büyük hezimet elbette. Bu bir bilim konusudur ve ahlak devre dışı bırakılmalıdır. Yoksa orta doğu ülkelerinin kaderi olan alın yazımızdan kopamayıp, yeterince bedeni ve görevlerini bilmeden haz taklidi yaparak, göçüp gideceğiz. 

Dik olması evrimsel süreçle beraber gelişti. Dört ayaklılıktan iki ayaklıya geçişte doğum kanalı daraldı. Ve kuyruklarımız kendini yeniden düzenlemeye başladı. Homosapiens olarak düşünen ilk canlılar burada bir gizem gördüler. Seks orada, doğum orada ve regl oradaydı…

Dolayısıyla mitolojik unsurlar barındırıyordu ve kutsaldı. (Ve kadınlar haz konusunda şanslıydı. Mesela parmağını kulağının içine götürdüğünde parmağını mı kulağını mı hissediyordun?) Etrafına bak ve sessizce …😊 Bu kâsenin içerisi dört bölüme ayrılıyordu; kilitoris, anüs, rahim ve vajina… Kadınların işi zordu… Bu dört tane kaynaktan sadece vajina temizdi. Diğerleri aseksüel olup nötrdü. Vajina, temiz su kaynağıydı ve yaşam orada başlıyordu. O sebeple mitoslar bu yere ‘’kutsal kâse’’ dedi. Öyleyse kutsal kâse yoksa dişil (dişi) enerji yoktu. Dişil enerji yoksa eril (erkek) enerji yoktu.

Gelelim Kundalini’ye…

Gelelim Kundalini’ye…

Kunda kelimesi ‘‘kendi etrafında dönmüş’’ demektir. Tibet ve Hint mitolojilerine ait bir kavramdır ve efsanelere göre kuyruk sokumunun orada duran bir enerjidir ve bu enerji bir yılandır. Erkek cinsel organını ifade eder. Fakat aslında kuyruk sokumunun etrafını saran bu yılan eril, sarıldığı yer olan kuyruk sokumu ise de dişil enerjinin birleşimidir ve hayatı temsil eder.  

Özellikle ‘’yoga öğretisi’’nde amaç ‘’Kundalini Enerjisi’’ni harekete geçirmektir ve o yılanı uyandırmaktır. Böylece uyanan yılanın hareketiyle hayat başlar ve asıl amaç kişinin psişesini dönüştürmektir. Ondandır diye tahmin ettiğim bir amblem geliyor gözümün önüne… T.C. Sağlık Bakanlığı’nın amblemini incelerseniz bir asa etrafına sarılı kanatlı yılanlar olduğunu ve yılanların sağlık ve tıp alanında bir temsil olduğunu söylemek mümkün. Hiç tesadüf olmasa gerek…

Mitolojiye, deyimlere ve düşünce tarzlarımıza yön veren kuyruk hakkında deyimlerimiz neler bir göz atalım:

Mitolojiye, deyimlere ve düşünce tarzlarımıza yön veren kuyruk hakkında deyimlerimiz neler bir göz atalım:

1.Kuyruğu Dik Tutmak: Kötü durumda olduğu halde, iyi durumdaymış gibi davranmak… 

Neden? Niye böyle davranıyoruz? Neden başkaları ne der diye yaşamlarımızı belirliyoruz? Fellik fellik sinir olduğumuz, özendiğimiz, hayranlık beslediğimiz insanlara karşı egosal rolden yapıyoruz elbette. Ne yazık… Koca ömrü ‘’el ne der korkusu’’yla yaşamak. İnsan bundan daha büyük haksızlık yapamaz kendine değil mi? 

2.Kuyruğu Titretmek: Ölmek demek. Bu deyime dayanarak bir efsaneye göre can verme anı kuyruktan gerçekleşiyor. Mantıklı da geliyor kulağa, kuyruktan geldik kuyruğa gideceğiz…Neden olmasın? 

3. Kuyruk Acısı: Daha önce yaşadığı hırpalanışın yarattığı öç duygusu, intikam. Peki öç duygusu hissedildiğinde neden bu tanımı kullanıyoruz? Gerçekten sorguluyor insan.  

4. Kuyruğunu Sallamak: Dedikodu başlar ve biz bu kelimeyle ya asmış ya da asılmış oluruz. Suç varsa ortada kuyruğunu sallamış olan o masada idam edilir. Çünkü kuyruğunu sallayan değil, kuyruğunu salladığını düşünen suçsuzdur. 

5. Kuyruğuna Teneke Bağlamak: Biriyle aşırı derece alay etmek.  

6. Dananın Kuyruğu Kopmak: Beklenen ve korkulan durumun gerçekleşmesi anlamına gelir.  

7. Kuyruğu Kapana Sıkışmak: Çok zor duruma düşmek. 

Vb. gidiyor deyimlerimiz. Görüldüğü üzere her duygumuzu ifade edecek bir cümlemiz var kuyruk ile ilgili.

Gelelim konumuzun başlığına: Kuyruğumuz dik mi olmalı?

Gelelim konumuzun başlığına: Kuyruğumuz dik mi olmalı?

Evet, kesinlikle. Doktorlar eski uygulamalarda ameliyat geçiren insanlara üç ay rapor verip dinlenmesini isterken bu süre şimdilerde uygun insanlar için üç güne düştü. Çünkü kuyruğun hareketli olması gerekli. Aksi durumda beyin ile ilgili bir iş birliği yapamıyor, antikor üretemiyor ve hücreler canlılığını koruyamıyor. Çünkü yattığımız zaman iyileşemiyoruz. Komut gitmiyor ki tabi iyileşmez ve kullanılmayan geri alınır.  

Ve lütfen kuyruk sokumu hareketliliğiniz için her gün en az otuz dakika terleten, esneten ve kuyruk sokumu esnekliğini sağlayan egzersizler ile fizyolojik olarak kuyruğu dik tutun. Ve bu işi bilim insanları mı yapıyor başka biri mi yapıyor çıkıp kadınlara ‘kutsal kâselerini öğrenmelerini, erkeklereyse kutsal kâseyi öğretmeleri’’ gerektiğini hatırlatsın. 

Aksi takdirde ilkel uygarlıkların çözdüğü bu konular, modern insanın çözmeyi bırakın, üzerinde bir saniye düşünmediği bir konu oluyor.  

Kutsal kâse için öldürülüyor, tehdit ediliyor ya da bir yavru meydana getiremediği için başka kadınlarla tercih edileceği konusunda aşağılanıyor.  Ve çocuk dünyaya getirmemiş insana eksik ve yarım gözüyle bakılıyor.  

Ve 0-5 yaş arasında çocuklarımızın özel bölgelerine anneden başka kimse el sürmemeli ve bakmamalı... O frekansı bozan ve tehdit altında kalan bölgenin zararı ya yetişkin olduğunda kendine ya da başkasına zarar vermiş oluyor. 

Teşekkürler, sevgiler.   

Instagram

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
10
1
1
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın