Görüş Bildir
Haberler
Buket Ertuğrul Candemir Yazio: Ev Alır Gibi Kira

etiket Buket Ertuğrul Candemir Yazio: Ev Alır Gibi Kira

Dr. Buket Ertuğrul Candemir
05.09.2021 - 11:25 Son Güncelleme: 23.06.2022 - 12:27

Tarihi bir okulda öğretmenlik yaparken kapım sık sık, bu okulda eğitim görmüş amca ve teyzeler tarafından çalınırdı.

Sıralarını sever, koridorlarda salınır, 70 yıl öncesinde binanın ahşap merdivenlerine sakladıkları ayak seslerini dinler, taş duvarlara yaslanıp ilk aşklarına yazdıkları ve belki hiç vermedikleri şiirlere teslim olurlardı. Bahçesine diktikleri çınar altında kahvelerini yudumlarken onları kendileri ile baş başa bırakır; binada gezen gözleri bir anıdan bir başkasına yol alırken ferforjelerin zaman makinası gibi çalıştığına şahit olurduk.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Herakleitos’un söylediği gibi değişmeyen tek şey, değişim.

Herakleitos’un söylediği gibi değişmeyen tek şey, değişim.

Her varlık yaşam devinimi sırasında farklılaşıyor. Mesela bilim dünyasındaki yaygın görüşe göre, insan vücudu her 7 yılda bir kendini yeniliyor. Bağırsaklar kendilerini yenilemek için 16 yıl beklerken beyin, göz ve sinirler bu yenilenmeden nasibini alamıyor. Demek ki yenilenmenin de bir duru, durağı var ve demek ki bazı şeyleri yenilemeden, olduğu gibi muhafaza edebilmekte kıymetli.

Kadim medeniyetlerin hüküm sürdüğü tarihi yerlere neden akın akın gidiyoruz? Sosyal medya hesaplarından konum atmışlığımız bulunsun diye mi? 

Cevabın çünküsü şu ki; mekanlar, binlerce yıllık yaşanmışlıkların hazine sandığıdır. Geleceğe yön verebilecek kafadaki insanlar geçmişin birikimine kıymet verir. İşte tam da bu yüzden tarihin izi mekanlarda sürülür. 

Türkiye de hangi ile gidersem gideyim, zincir sistemine dayalı benzeşik çarşılar görüyor olmak sadece bana mı garip geliyor acaba? Oysa biliyorum ki gittiğim her yer birbirinden farklı yöresel lezzete, mimariye veya ürüne sahip. Bulunduğum yerin kendine hasını bulabilmek için ısrarla gezinirken bazen maalesef yitirilmişliği ile yüzleşmek zorunda kalıyorum.

Yenilenmişliğe, alışageldiğim ürüne farklı bir kentte dahi erişebilmeye, zincir yayılıma karşı değilim. Asıl meselem kentlerin kendine özgü dokularının hunharca tahrip edilmesi ile birlikte hafızasının da siliniyor olması.

Yenilenmişliğe, alışageldiğim ürüne farklı bir kentte dahi erişebilmeye, zincir yayılıma karşı değilim. Asıl meselem kentlerin kendine özgü dokularının hunharca tahrip edilmesi ile birlikte hafızasının da siliniyor olması.

Farkında mısınız, özü korunamayan, hafızası silinmiş kentler, tek tipleşen insanlar doğuruyor. 

Küçük ölçekli bir Anadolu kentinde yıllık ortalama 6000 nüfusun şehir merkezlerine iç göç yaşadığı belirtiliyor. Şehirler büyüyor, yeni yeni binalar avmler sarıyor her yanı. Her gelen bir öncekinden şaşalı, bir öncekinden teknolojik ama hiçbiri bir Mağlova köprüsü değil (!). Köylerin boşalmışlığı, bunun altındaki nedenler de bu yazının konusu değil. Buradaki mevzu; kente gelen (kaçan) yeni kentlinin, eski kentliden kalma evleri mesken tutarken, eski kentlinin de sıfır binalara akın etmesiyle birlikte bina sanayisinin (!) oluşması. Ekonomik geliri yerinde olanlar ya da arsa sahibi olanlar birden çok daireye sahip olabiliyor ve bu daireleri de gelir kapısı ilan edebiliyor. Eski binaların elden geçirilmesi yerine yenilerinin yapılası için harcanan çılgın paralar, dairelerin satış ve dolayısıyla kira ücretlerinin kontrol edilemez düzeyde artmasına sebep oluyor. Kira öder gibi ev almak yerini, ev alır gibi kira ödemelere bırakıyor.

Haydi şapkalar önde düşünelim, bizim de ‘old town’larımız olsaaaa, bizim de yöreselimiz korunsaaaa, bizim de kullan at zihniyetimiz kullan koruya dönüşseeee, biz de ihtiyaçlarımızla isteklerimizi ayırmayı bilsekkk, bu koşar adım arkasından gittiğimiz yok oluşa karşı BİR ŞEY YAPMIŞ olmaz mıyız?

Instagram

Twitter

Facebook

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
6
2
2
1
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın