Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Denetlenmeyen Bir Savaş Şirketi: SADAT | Çiğdem Toker | Cumhuriyet
‘Sadat A.Ş’ başlıklı yazımız, dün yoğun paylaşıldı. Gayrinizami harp, ya da yaygın deyimle kontrgerilla eğitimi verdiğini, sitesinde açıkça duyuran Sadat A.Ş. İle ilgili temel sorun, devlet aygıtı tekelinde olduğunu varsaydığımız askeri ve güvenlik “hizmetlerin” devlet denetimi dışında olması.
Nereden mi biliyoruz?
Bizzat şirketin açıklamasından. Sadat A.Ş, faaliyetlerinin denetlenmediği, Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) şirkete “Denetleme görevimiz yok” yazısı gönderdiğini “bazı karalama kampanyası”na cevap olarak yeniakit.com.tr sitesinde yayımlanan açıklamasında ayrıntılarıyla aktarıyor.
Danışman kadrosunda Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’ın da yer aldığı şirket, 27 Haziran tarihli açıklamasında, kur ulduktan sonra devlete “gelin bizi denetleyin” dediğini belirtiyor.
Nasıl yaptığını adım adım paylaşalım.
Yeni İddia: Bahoz Erdal Menbiç'i Planlamış | Abdülkadir Selvi | Hürriyet
Tel Hamis Tugayları, Bahoz Erdal'ı öldürdüklerini açıkladı.
Tel Hamis Tugayları adına yapılan açıklamada, Bahoz Erdal’ın, Hümo’dan Kamışlı’ya giderken cuma gecesi 20.25’te korumalarıyla birlikte bulunduğu araca yapılan saldırıda öldürüldüğü iddia edildi.
Anadolu Ajansı’nın haberi geçtiği andan itibaren resmi kanallardan teyit etmeye çalışıyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da ihtiyatlı bir dil kullandı. “Bu yöndeki haberlerin teyidine yönelik çalışmalar devam ediyor” dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bu yöndeki bir soruya, “Bahoz Erdal’ın öldürüldüğüne dair haberler var ancak teyit edilmedi. Bilgiler teyit edilirse resmi açıklamalar yapılır. Bunlar teyide muhtaç bilgiler” karşılığını verdi.
Dört gün oldu ama Bahoz Erdal bulmacası çözülemedi. Tam tersine daha gizemli bir hal aldı.
NATO'nun Yeni Önceliği | Sami Kohen | Milliyet
NATO’nun Varşova’daki zirvesinin yapıldığı uluslararası ortam, ittifakın halen ne gibi sorunlar ve tehditlerle karşı karşıya bulunduğunu gözlerin önüne seriyor.
Bu sorunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:
1) “Rus tehdidi”. Doğu Ukrayna’nın istilası ile Ukrayna’nın ve Kırım’ın ilhakının ardından Moskova’nın Kuzey ve Doğu Avrupa ülkelerine yönelik baskılar ve askeri güç gösterileri, NATO’da büyük kaygı yaratmış durumda.
2) “Bölge dışı tehditler”. Misyonunu Afganistan’a kadar uzatan NATO, şimdi özellikle Ortadoğu’dan kaynaklanan (IŞİD gibi) kendi üyelerini de hedef alan terör saldırılarıyla karşı karşıya...
3) “Bölge içi sıkıntılar”. Suriye başta olmak üzere Asya’dan ve Afrika’dan gelen göç dalgası, birçok NATO üyesinin başını ağrıtıyor. Avrupa ciddi ekonomik ve sosyal çalkantılarla sarsılıyor. İngiltere’nin AB’den çıkması, ittifaka dahil bazı ülkeler arasında domino etkisi yapması tehlikesini yaratıyor...
İşsize 2.600 TL Aylık İmkanı | Ahmet Metin Aysoy | Star
Öğrenci, Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) işbaşı eğitim programına katılarak, meslek tecrübesi edinebilecektir. Üstelik program süresince varsa burs veya kredisi kesilmeden, işbaşı eğitim ücreti de alabilecektir. Sigortalı işsiz ise, işsizlik maaşı aldığı dönem içinde, Türkiye İş Kurumu’nun (İŞ-KUR) işbaşı eğitim programına da katılması halinde, almakta olduğu işsizlik maaşı ile birlikte program katılımcılarına ödenen ücreti de alabilecektir.
Ne kadar ücret?
İşsizlik maaşının 2016 yılı aylık taban tutarı 659 TL, tavan tutarı 1318 TL’dir.
İşbaşı eğitim katılımcılarına günlük 50 TL, ayda 26 gün için 1.300 TL İŞ-KUR tarafından ödenmektedir.
Yunan Adaları: Bir Parça Huzurun ve İnsanlığın Peşinde | Neslihan Acu | Journo
Bayram tatilinde İkaria Adası’ndaydım. Samos ile Mikonos arasında kalan ve Türkler tarafından pek bilinmeyen bir ada burası.
Dağlık, tepelik, vahşi bir ada.
Tahta iskemleli bir lokantada oturmuş, “cennet gibi ülkemizi” bırakıp neden bu kel çorak adalara kaçtığımızı düşünüyordum bir gün. Bu konuda bir yazı falan yazayım dedim hatta kendi kendime.
Derken Melis Alphan’ın yazısı patladı. Gayet doğru, hatta nefis bir yazıydı. Olayın “kazıklanma” boyutunu gayet güzel irdeliyordu. Karşılaştırmalı fiyatlarla, insanların Türkiye’de nasıl ütüldüğünü bir güzel ortalara seriyordu.
Ardından Aslı Aydıntaşbaş yazdı konuyla ilgili güzel bir yazı.
En son Haluk Şahin yazdı.
Suriyeliler, Türkiye ve Vatandaşlık... | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Bir konu var ki, tartışma konusu yapılamaz ve yapılmamalıdır.
Bu, Türkiye'nin, ateşten, savaştan, ölümden, sefaletten kaçan Suriyeli komşularına, olup bitene gözleri ve kapılarını kapatanların hilafına, tereddütsüz kucak açmış olmasıdır.
Suriye'de yaşananların son yüzyılın en büyük dramlarından birisi tekrara gerek var mı?
Bu dramda Esat kadar, uluslararası kimi güçlerin büyük sorumluluğunun bulunduğu gerçeği tartışma götürür mü?
Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü ile Suriye Politik Araştırma Merkezi'nin Şubat 2016'da yayınladığı iki ayrı raporda yer alan veriler tüyler ürpertici:
Sivil kayıpların toplamı tam 123.000 kişi… Ölen çocuk sayısı 14.000 kişi… Ateş ve şiddet altında ölenler 400.000 kişi… Sağlık, açlık, bulaşıcı hastalık, susuzluk gibi nedenlerle ölenler 70.000 kişi… Yaralı sayısı 2 milyon kişi… İşini kaybeden sayısı 14 milyon kişi…
Suriyelileri İstemiyoruz!.. | Bekir Coşkun | Sözcü
Zorda kalanla ekmeğimizi paylaşırız…
Suyumuzu paylaşırız…
Ama “vatan”ı paylaşamayız…
*
Ben hiç böyle “mülteci” de duymadım…
Bayram tatillerini gidip “Ölümden kaçtık” dedikleri Suriye'de geçirdiler, döndüler.
Kalanlar da zaten plajlardaydı…
*
3.5 milyon Suriyeliden 20 bini asker kaçağı…
300 bini eli silah tutabilecek yaşta…
Amerikan tıraşını çekip, ellerinde bira kutuları ile Bodrum kumsalında “Suriye, Suriye…” diye slogan attıklarına göre… Ya da Konya'da tekmeledikleri köpeği korumak isteyen 18 yaşındaki genci bıçakla öldürdüklerine göre… Dahası; bomba imal ederken ellerinde patlattıklarına göre…
Mültecileri İstemiyorlarmış | Ayça Söylemez | BirGün
Suriye’ye tam da savaş öncesi gitmiştim. Sadece başkent Şam’a da değil, doğusuna, batısına, Halep’e, Malula’ya…
Çok güzel memleketti, şimdi fotoğraflarına bakınca içim acıyor.
Suriyeliler de çok güzel insanlardı, sokakta omuz atan, laf atan, rahatsız edene rastlamadık. Bilakis pek misafirperverdiler. Şam’da içkiye de, kadınların erkeklerle kahvede oturmasına da yasak yoktu. Tarihi çarşıları, eserleri yerli yerinde duruyordu.
Sonra emperyalist blok ülkede savaş çıkardı, Türkiye’de siyasi iktidar savaşın alevlenmesine, ülkenin bombalanmasına, bizzat bombaları da taşıyarak destek verdi.
Beş yıl içinde ülke harabeye döndükten sonra Batılı liderler karşılarında IŞİD’i gördü, politikalarını değiştirdiler. Türkiye’ye de değiştirttiler.
Böyle bir paragrafta anlattığım beş yılda milyonlarca Suriyeli öldü, bir o kadarı mülteci oldu. Mültecilerin yarısından fazlası çocuk. Büyük bir kısmı da kendi ülkelerini harabeye çeviren Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı. Hayatlarını tehlikeye atan başka bir kısmı Avrupa’ya gitti.
Sanat Sıkıldıkça Sıkılıyor | Şükrü Küçükşahin | Al-Monitor
İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencileri 27 Haziran günü mezuniyet törenlerinde öyle bir pankart açtılar ki, “Türkiye’de sonunda bu da mı oldu” dedirtti. Pankartta “Sanattan, bilimden nefret ediyorlar; tecavüz, hırsızlığa ses etmiyorlar” yazılıydı. Öğrenciler bu pankartla, AKP iktidarını hedef aldılar.
Peki, nasıl oldu da sanat, ‘tecavüz’ sözcüğü ile birlikte anılır oldu? Yanıtın hikâyesi uzun ama özetlemeye çalışalım. Bunun için önce 22 yıl geriye gideceğiz.
Refah Partisi adayı Melih Gökçek küçük bir oy farkı ile 1994’de Ankara Belediye Başkanı seçilince ‘çıplaklık’ gerekçesiyle parklardaki, sokaklardaki heykellere savaş açtı, onları toplatıp bodrumlara hapsetti. Türkiye’nin en önemli sanatçılarından Mehmet Aksoy’un iki dansçı kadın heykeli de bunlardan biriydi. Gökçek o eseri gördü, beğenmedi ve tarihe geçen, “Tükürürüm ben böyle sanatın içine” sözünü etti. O dönem İstanbul Belediye Başkanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan da Gökçek’e “dört dörtlük katıldığını” açıkladı.
Hikâyesi Çok, Futbolu Az Turnuva | Ahmet Talimciler | T24
Fransa’da bir aydır devam eden Avrupa Şampiyonası dün gece sürpriz bir sonuçla sona erdi. Bu turnuvadan akıllarda kalan çok sayıda hikaye ve olaya karşın futbolun son derece kısıtlı bir şekilde oynanmış olmasıydı. Turnuva, küresel risklerin hayatımızı esir aldığı bir dönemde oynanması nedeniyle belki de ilk kez bir spor organizasyonundaki en büyük güvenlik önlemlerine sahne oldu. Terör tehditlerinin sürekli olarak kendisini hissettirdiği bir ortamda sık sık bomba ihbarları, şüpheli paketlerle ilgili haberler gündeme geldi. Turnuvanın hemen öncesinde Fransa’yı etkileyen bir diğer önemli gelişme ise ülkede yaşanan grevler ve bunların yaratabileceği sıkıntılardı.
Benzer durum Rio 2016 Olimpiyat oyunları için de geçerli olup önümüzdeki ayın başında Brezilya’da yapılacak olan oyunlar öncesinde Polis ve itfaiye teşkilatı grev hazırlıkları yapıyor.
Yorum Yazın