Bisikletin İcadı Kadınların Devrimi Oldu! Pedallarken Özgürleşen Kadınların Dünyayı Değiştirme Hikayesi
Bisiklet elbette tüm insanların hayatını değiştirdi ancak kadınların hayatını yeni baştan yarattı. Bisikletin icadından kadınların oy kullanma hakkına varan bu hikayeyi mutlaka okumalısınız...
"Dünyada başka hiçbir şey kadınların özgürleşmesi adına bisiklet kadar etkili olmadı."! 19. yüzyılda kadın hakları aktivisti Susan B. Anthony böyle demişti.
“Bir kadına özgürlük ve kendine güven duygusu veriyor. Oturduğun an, bisikletinden çıkmadıkça zarar gelmeyeceğini biliyorsun. Ve uzaklaştıkça özgürlüğün resmi, kadının dokunulmazlığı ortaya çıkıyor.” diye de eklemiş.
Küçükken hepimizin hayallerini süsleyen, çocukluğumuzun en sevdiğimiz anılarında yer alan ve her daim hayatımızda özel bir yere sahip olan bisikletler, tarihte feminist harekete nasıl öncülük etmiş olabilir ki?
Önce bisiklet nasıl ortaya çıktı biraz buna değinelim. Aslında tekerleğin icadına bakılırsa bisikletler hayatımıza girmek için çok geç bile kalmış.
Bisikletin icadı konusunda tarihçiler arasında tam bir fikir birliği yok. Bisiklet, tek bir mucit tarafından icat edilmemiş, tarih içerisinde pek çok farklı çabanın bir sonucu olarak ortaya çıkmış.
Bisiklete benzer araçların ilk olarak Fransa'da 18’inci yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıktığı görülüyor. O zamanlar iki tekerlekli bir oyuncak yapmayı düşünen Sivrac Kontu, bu oyuncak ile bisikletin temellerini atmış.
Pedalı olmayan bu acayip makinenin (Celerifere) üzerine oturan kimse taşıtı ayaklarıyla yeri teperek yürütmek zorundaydı.
Ancak bildiğimiz anlamda bisikletin başlangıç tarihi 1817 yılı olarak kabul edilebilir. Sürücüsü tarafından itme gücü sağlanan iki tekerlekli ve kanıtları tartışmalı olmayan ilk taşıt, Alman Baron Karl von Drais de Sauerbrun tarafından icat edildi.
İki tekerlekli taşıtın üzerine bir gidon ve bir sele oturtan Von Drais, aracını Laufmaschine (koşu makinası) olarak adlandırdı, çünkü tahtadan yapılmış aracın sabit bir gidonu vardı, fakat hareketi sağlamak için pedalları yoktu. Binici, ayakları ile yerden güç alıyor, bir denge tahtası binicinin kollarını destekliyordu. Zamanla bu isim yerine draisienne ve velosipede isimleri daha popüler hale geldi.
Drais, 1817 yılında aracı 14 km boyunca kullandı ve 1818 yılında Paris’te sergiledi. Von Drais aracının patentini aldı, ancak kısa sürede kopyaları Avusturya, Birleşik Krallık, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi pek çok ülkede türedi.
Daha sonra Pierre ve Ernest Michaux adında baba-oğul iki Fransız Draisienne’nin ön tekerlek göbeğine pedal taktılar. İşte bu olay, gerçek bisikletin doğuşuydu. Böylece aracı sürerken insan enerjisinden düzgün bir biçimde yararlanmak mümkün oluyordu.
Yorulmayan, acıkmayan ve kolay tamir edilebilen bisikletler aynı zamanda ilk özel ulaşım aracı da sayılıyor. Kısa zamanda tüm Avrupa ve Amerika'ya yayılan bisikletlerden sadece 1897'de 2 milyondan fazla bisiklet satıldı.
1885 yılına geldiğimizde ise Johm Kemp Starley geldi ve günümüz bisikletinin modern reenkarnasyonu diyebileceğimiz ‘Güvenli Rover Bisikleti'ni piyasaya sürdü. Bu bisiklet kadınların kullanması için de daha elverişliydi.
Gelelim bisikletin kadınların sosyal hayatında yarattığı büyük devrimlere. Öncelikle o dönemde kadınlar büyük kasnaklı elbiseler giyiyorlardı tahmin edersiniz ki etekle bisiklete binmek çok zordu.
Bisiklet çılgınlığı; rahatsız edici ve kısıtlayıcı kıyafetlerden uzak durmayı savunan kadınlar arasında "rasyonel giyinme hareketini" başlattı. Bisikletle birlikte kısa elbisenin altına pantolon giyme modası başladı. Kadınlar arasında pantolon giymek yaygınlaştı.
Bisikletle birlikte kadınların flört şekilleri de değişti. Ev ve cemiyet dışındaki sosyal hayata daha çok entegre olup daha seçici davranmaya başladılar. Elbette bunun ardında rahatlıkla ulaşım sağlayıp istedikleri yerden kolaylıkla uzaklaşabilme imkanı vardı.
Bisikletin icadı, flört konusundaki değişimin de öncüsü oldu. Kadınlar; hızlı karar verebilmeye, seçeneklerini değerlendirebilmeye, memnun olmadıklarında diyaloğu sonlandırıp gidebilmeye başlamıştı.
Kadınlar; hızlı karar verebilmeye, seçeneklerini değerlendirip memnun olmadıklarında diyaloğu sonlandırıp gidebilmeye başlamıştı.
Bu değişiklikler pek çok erkeği nedense rahatsız ediyordu ve onlar bisiklete binen kadınlara ahlaksız ve yoldan çıkmış gözüyle bakıyorlardı :) Şaşırdık mı!
Bu akım öylesine yaygınlaştı ki doktorlar bile bisiklete binen kadınlarda; depresyon, kalp çarpıntısı, göz altı morlukları oluşabileceğini, kadınların yüzünün kızarıp sarkacağını söylemiş.
Peki tüm bunlar kadınları yıldırdı mı? HAYIR! 1895 yılında 2 zengin Boston'lı iş adamının girdiği bir iddia ile işler iyice kızıştı. İddia ise şuydu: Bir kadın bisiklet ile dünyayı turlayabilir mi? Bunu başarabilen bir kadın olursa ona 10.000 dolar ödül verilecekti.
Bunun üzerine daha önce hiç bisiklete binmemiş olan 1.60 boyunda ve 46 kg ağırlığında olan ev hanımı Annie Londonderry bu iki adama meydan okudu ve tura başladı.
Yanına bir tabanca ve birkaç kıyafet alarak çöl koşullarından geçen, domuzlarla karşılaşan Annie dünya etrafındaki yolculuğunu 1895'te tamamladı.
Bisikletin kitlelerce kabulü dönemin feminist hareketine öncü oldu ve 1890'da yani güvenli bisikletin piyasaya sürülmesinden sadece 5 yıl sonra "Ulusal Amerikan Sufrajet Birliği" kadınların oy hakkı elde etmesi için kuruldu.
Kurucuları Susan B. Anthony ve Elizabeth Cady Standon "Kadınlar bisiklet üzerinde oy hakkına doğru ilerliyorlar." sloganı ile eyalet eyalet dolaşıp imza topladılar.
Ve 1920'de Amerika'da kadınlar oy kullanma haklarına kavuştular. Bisiklet kadınların kıyafetlerini, sosyal yaşam biçimlerini en önemlisi düşüncelerini değiştirdi.
Belki bizim de çocukluğumuzdaki en mutlu anılarımızın bisikletin üstündeki anlar olmasının sebebi aynıdır. Çünkü bisiklete binmek özgür olmayı hissetmektir...
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın