Benim Çılgın İstanbul'um
Malum yine seçim dönemi geldi. Başladı çılgın projeler.. Son dönemde moda oldu bu çılgın projeler, insanlar bu seneki çılgınlık ne diye beklemeye başladılar. Su alan marmaray mı yapacaklar, devrilen hızlı tren mi yoksa son yeşillikleri de haritadan silecek devasa saçmalıklar mı? E hal böyle olunca da İstanbul'un sağlık durumu günden güne kötüye gidiyor desek yeridir. Yap-işlet-devret oldu da zarar edersen devlet(senin benim vergilerin çalmadıkları kısmı) karşılayacak mantığıyla, İstanbul'un sağda solda bir tutam kalmış o son yeşil bölgelerini de rant haline çevirmek için, el alemin şirketlerinin büyük paralar dökerek bizim ormanları katlettikleri, devletin önde gelen isimlerinin ise utanmadan çıkıp işte dünyanın en büyük köprüsü, işte dünyada hiç olmayan 3 katlı tünel, işte marmaray işte zart işte zurt diye övdüğü ama günden güne İstanbul'un İstanbullunun sağlığını mahveden o projeler..
Size samimi bir soru sormak istiyorum. Gerçekten her şeyin en büyüğünü yapmamız gerekiyor mu? Yani belli bir ihtiyaç vardır, onun karşılanması gerekiyordur ve o kadarı yapılır. Neden en büyüğü? Daha çok ağaç kesmek için mi? Daha fazla rant alanı açmak için mi? 17 milyon olan nüfusu 30 milyon yapmak için mi? Hem en büyüğü hem de bilim insanlarına, mimarlara sorulmadan %50 arkamda kafasıyla pat diye ortaya çıkan, köprüden önceki son çıkış gibi seçimden önceki son bayrama(29 Ekim olur,23 Nisan olur, 30 Ağustos olur..) yetişsin diye yarım yamalak açılan, İstanbul'da ulaşımı rahatlatmaktan çok daha tehlikeli hale getirecek projeler..
Madem her sene birer ikişer çılgın proje almaya başladık. Benim bu ülkeyi yönetenlerden neyim eksik ki diyerek ben de kendi projemi açıklamak istiyorum. Ha gerçi neyim eksik derken bir düşündüm de aklıma o kadar çok eksik şey geldi ki, malum çalmadık etmedik öğrenci adamız şunun şurasında. Neyse lafı çok uzatmayalım. Evet arkadaşlar kendinizi bir çılgın proje daha duymaya hazır hissettiğinizde aşağıdaki çılgınlığı okuyun. Hazır değilseniz tavsiye etmem.
Projenin adı; benim ülkem İstanbul. Gördüğünüz gibi ismi en az diğerleri kadar saçma ama emin olun projenin bir kısmı kesin hoşunuza gidecek. Malum İstanbul'da nüfus 17 milyonu aştı. İstanbul öyle bir yer oldu ki ipini koparan geliyor. Yanlış anlaşılmasın ama özellikle şu son dönemde sanki ülkede her şey güllük gülistanlıkmış gibi bir de Suriyelilere açılan kapı var ya işte o kapının girişi Suriye sınırı çıkışı Üsküdar sahil sanırım. Ya arkadaş geçen gün motorla Üsküdar'dan Beşiktaş'a geçeyim dedim, yani o 10 dakikalık mesafe ile sanırım bir çağ açıldı bir çağ kapandı. Ya o Üsküdar merkezde ne kadar çok Suriyeli dilenci var. Yani bizim Türk dilencinin bile ekmeğini elinden almıştır diye düşünüyorum. Kağıdın üzerine bildiği 3 kelime Türkçe'yi yani 'Suriye'den geldim, açım' yazıyor abartmıyorum Tayyip'in konvoyu geçerken polisler bu kadar sık durmuyordur. Her beş adımda en az bir dilenci en az dört tanesi de Suriyeli. Neyse ki motora biniyorsun ve indiğin yer Beşiktaş oluyor. Hani diyor ya reklamda 'Hayattan rengi alın geriye ne kalır ki?', 'İstanbul'dan da Beşiktaş ile Kadıköy'ü alın geriye neyi kalır ki?'
İşte benim ülkem İstanbul projesi tam da burada devreye giriyor. Artık öyle her duyan eden her bir gideyim de Allah büyüktür bir şekilde bakarız çaresine diyen İstanbul'a giremeyecek. Hani Bizans surları var ya şehrin göbeğinde çırılçıplak duran hani dünyanın herhangi bir yerinde Bizans'dan bir gram taş kalmış olsa girişi 50 euro olan müzenin içine koyup dünyanın her yerinden milyonlarca turisti çekerler,bizim o kalanların etrafına 50 katlı evler inşa ettiğimiz, içleri tinercilerin mekanı olan Bizans surları.. İşte o surlarla İstanbul'un etrafını tekrar örüyorum. Sınırları net bir şekilde belli olacak. Bilim insanları tarafından bu toprak parçası üzerinde sağlıklı bir şekilde en fazla kaç insan yaşayabilir diye araştırma yaptıracağım. Diyelim ki en fazla 5 milyon insan İstanbul'da sağlıklı yaşayabiliyor. İstanbul'a 5.000.001. kişiyi sokmayacağım. İçeriden 5 milyonuncu kişinin çıkmasını bekleyecek. Ha bu arada İstanbul ülke oldu siz orayı kaçırdınız. Türkiye'nin içerisinde tamamen özerk bir yer. Başkenti Kadıköy. O gecekonduların ortasına dikilen 100 katlı etrafı 10 metre duvarlarla kaplı, çevresini ve çevresindeki insanları kabul etmediğini 10 km öteden haykıran o ultra lüks siteler de yok. Yıktık hepsini. Gecekondular da yok. Onları da 'kentsel dönüşüm' yaptık. Ama maalesef Fikirtepe'deki gibi bir daire yıkıp yerine 100 katlı apartman yapıp sahibine yüz binlerce lira vermedik. Bu bilim insanlarının sağlı yaşama sınırı 5 milyon demişti ya 5 milyon tane de ev yaptık. Öyle 10 tane ev alıp kira zengini olmak da yok. Herkes günü geldiğinde kendi evine çıkacak. Evler Amerikan filmlerindeki gibi bahçesi olan müstakil evler. 3 katın üzerine imar izni yok. Mesela aile 4 kişilik. Annenin bir evi babanın bir evi var tabi. Doğan iki çocuk da belli bir yaşa geldikten sonra kendi evlerine kavuşacaklar. Daha doğrusu annenin ve babanın evi onların olacak. Anne ve baba isterse onlara yeni ev tahsil edilecek(e hani 5 milyon insan 5 milyon ev vardı diyenlerin kafası karışmasın hiç çocuk yapmayanların da çocukları için planlanmış evler var ya onlardan biri geçici olarak anne ve babaya verilecek onlar ölünce de tekrar boşa çıkacak) Ha bu arada 2 den fazla çocuk yasak demeyim ama önerilmiyor. 3. çocuğa yeni bir falan yok. Para biriktirip yine o çocuk yapmayanlardan kalan boş kontenjandaki evlerden birini satın alabilir. İş bulma mevzusuna gelince.. 5 milyon kişiye her sektörden istihdam alanı sağlayacak şeklinde bir sistem olacak. Öyle fabrikalar kafasına göre büyüyemeyecek. Tabi bu sektörler her sene üniversitelerin verdiği mezunlara göre tekrardan düzenlenecek. Mesela 2013'de 150.000 mühendis mezun olmuştu, 2014'de 200.000 mühendis mezun olacak. O zaman 2014'de mezun olanlar mühendisler işsiz kalmayacak şekilde şirketlere mühendis sayınızı arttırabilirsiniz izni çıkacak. Zaten öyle çalışma süreleri 30-40 yıl kadar uzun olmayıp, emekli maaşları geçim seviyesinin 5 de 1 i olacak şekilde olmayacağından sirkülasyon olacak. Az önce çıkan kanuna göre İstanbul ülkesinin vatandaşları üniversiteden mezun olduktan en fazla 5 sene içerisinde bir işe girmiş olacak ve en geç 40 yaşında emekli olmuş olacak. Emekli maaşı ile maaşı arasında bir değişiklik olmayacak. Hatta bilmeyenler için söyleyeyim en düşük maaş geçim düzeyinin 2 katı en yüksek maaş da geçim düzeyinin 3 katı olacak. Öyle bu işin parası çok ben bunu okuyayım diye bir kafa olmayacak kimsede. İstanbul ülkesinin en doğusu da en batısı da en güneyi de en kuzeyi de her açıdan eşit şartlarda olacak. Ulaşım , eğitim ve sağlık gibi temel hakların herkese ücretsiz olduğunu söylememe gerek yok diye düşünüyorum. Peki içerideki 5 milyon kişi kim olacak diye bir soru gelmiş. Hemen cevaplayalım. Öncelikle hani o gerçek İstanbullu diye bir tabir vardır ya adam harbiden 7 ced İstanbulludur işte öncelik onların. Ardından İstanbul ülkesi hakkında Türkiye'nin her ilinde eğitim verilip, her sene belli bir kontenjanda başarı olanlar İstanbul vatandaşı olma hakkı kazanacak. Geri kalanlar içeride boş yer oldukça girip İstanbul'u gezebilecekler. Ha içeriden bir İstanbullu çıktı, yer var diye içeriye bir turist girdi. 1 saat sonra o İstanbullu geri geldi ve içeride 5 milyon kişi var diye giremeyecek mi? Tabi ki girecek, girenlerin düzenli bir şekilde gireceği için kayıtlara bakacaklar en erken kim girmiş yani diğer bir deyişle içeride en fazla kim kalmış o kişiye mesaj gidecek lütfen gece 00.00'a kadar İstanbul'u terk etmiş olun diye. Tabi bu 5 milyon sınırı ile açılmayan antep fıstığı gibi kendini dünyaya kapatmış bir İstanbul olmayacak, yani uluslararası etkinlikler önemli organizasyonlar için katılımcıların gerekli koşulları sağlaması durumunda turist sıfatıyla ülkeye girmesine izin verilecek. Yani içeride 5 milyon kişi var diye dünya kupası düzenlenmeyecek değil..
İşin özeti, dünyanın en güzel şehri olan bugüne kadar hırpalanmış, bir çok yeri hasar görmüş İstanbul artık hak ettiği değere kavuşacak. Artık bir şehir yok, ülke var karşınızda. Pat diye 30.000 dairelik konut projeleri diken Toki'ymiş, dünyanın en büyük köprüsüymüş, 5 katlı su altı tüneliymiş, silüeti bozan gökdelenlermiş yok efendim. Rant alanı yapmak için güzelim ormanların tıraşlanmadığı, tarihi değerlerine tamamen sahip çıkan, nüfusun insan sağlığını tehdit etmeye başladığı anda kapılarını kapatan ama bir o kadar da dünyaya açık, herkesin yaşamayı bırak 30 dk gezebilmek için kapısında sıra oluşturacağı bir ülke olacak benim çılgın İstanbul'um.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!