Görüş Bildir
Haberler
Belleğimiz Her Zaman Güvenilir mi?

etiket Belleğimiz Her Zaman Güvenilir mi?

Prof.Dr.Uğur Batı
17.02.2023 - 22:21 Son Güncelleme: 25.02.2023 - 11:03

Prof. Dr. Tayfun Uzbay, ülkemizin en değerli ve evrensel bilim insanlarından biri. Tıbbi farmakoloji alanında gerçekleştirdiği çalışmalarla alana ışık tutan ve yazdığı çok değerli kitaplara “okumayı” fazlasıyla hak eden bir yazar aynı zamanda. Tayfun Hocam’dan söz ederken kendisine ve gıyabında hep “okurun bol olsun” derim. En nihayetinde bu dileğimi buradaki, Onedio Yazio’daki köşeme taşımaya karar verdim ve kendisinin izni ve katkısıyla bir dizi halinde Hocam’ın son kitabı ve arka kapağını yazmaktan gurur duyduğum İnsanlar ve Yanılgılar kitabından bazı bölümleri sizle paylaşmaya başlıyorum.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Prof. Dr. Tayfun Uzbay “İnsanlar ve Yanılgılar” kitabı ile bu yanılgıların sebeplerini; yanılgıların nöropsikolojisini, nörobiyolojisini ve nörokimyasalını ele alıyor.

Prof. Dr. Tayfun Uzbay “İnsanlar ve Yanılgılar” kitabı ile bu yanılgıların sebeplerini; yanılgıların nöropsikolojisini, nörobiyolojisini ve nörokimyasalını ele alıyor.

Kitabın arka kapağında yaptığım yorumda; “Ülkemizde bilim dünyasının en önemli figürlerinden olan Tayfun Uzbay Hoca’nın aşkta, bilimde, özgüvende, zihnimizde, belleğimizde, sebeplerde ve sonuçlarda nasıl yanıldığımızı gösteren bu eşsiz kitabı, tam da ihtiyaç olan bir zamanda ‘zamanın ruhunu’ bize açık eyliyor, iyi ki de yapıyor, iyi yapıyor' demiştim. Şimdi de bu yazıda noktasına virgülüne dokunmadan Tayfun Hoca’nın İnsanlar ve Yanılgılar kitabından müzik ve zekâ ile ilgili bir kısmı sizinle paylaşacağım, bence iyi de yapacağım.

Bilimsel araştırmalara göre belleğimizde tahmin ettiğimizden çok daha az bilgi depolayabiliyoruz. Tıpkı bilgisayarların internetin devasa içeriğini depolamaya ihtiyacı olmadığı gibi biz de birçok bilgiyi kaydetmekle birlikte depolamaya ihtiyaç duymayız. Normalde bilgiyi ihtiyacımız olduğu anda elde eder kullanırız. Anılarımızda işe yarar bir şey aklımıza gelirse onu değerlendirmeye çalışırız ama çok defa yeterli olmaz. Bunun bir nedeni her şeyi en ince ayrıntısına kadar depolamamız diğeri de ihtiyaç duyduğunuz bilginin sürekli yenilenmesidir. Sıkıştığımız zaman ya yakınımızdaki birine sorar ya da günümüzde sıklıkla yapıldığı gibi internete başvururuz.  

İnsanların diğer canlılardan farklı ve kapsamlı bir bellek sistemi vardır. Bellek merkezi beynimizde yer alır ve şekli denizatına benzediği için hipokampus olarak adlandırılan bir bölgedir. Geçmiş bilgilerimizi saklama, gerektiği zaman anımsayarak kullanma, geleceği tasarlama ve karmaşık bir dizi görevi yerine getirebilmemiz için sağlıklı çalışması önemlidir. Beynimizde oluşan belleğin birçok farklı tipi vardır ve bellek karmaşık bir nörobiyolojik mekanizmaya sahiptir. Bu konuyu oldukça ayrıntılı bir şekilde Görünmeyen Beyin kitabımda ele almıştım. Ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler bu kitaptaki ilgili bölümü okuyabilirler.* Yaşantısal, anlamsal, çalışan, ilişkilendiren, sürece bağlı, bildiren, açık ya da örtük bellek türleri söz konusudur. Bunların her biri hayata dair farklı bir anı biçimi veya önceden öğrenilmiş bilgi ile ilişkilidir. 

Nörobilimde epizodik bellek olarak adlandırılan belleğimiz basitçe yaşarken edindiğimiz deneyimler üzerinden önemli bir bilgi deposunu oluşturur. Ardışık ve zamana bağlı bir bellek sistemidir. Geçmiş ve şimdinin yanı sıra gelecekle de ilgili bir duyguya sahip olmamız bu bellek sistemi sayesindedir. Bu bellek sisteminde gelecek ay ne yapacağımızı planlayabildiğimiz gibi gelecekte dünyanın nasıl bir yer olabileceğini de düşünebiliriz. Yaptığımız aslında geleceği anımsamaktır. Geçmiş̧ olayları bize tekrar hatırlatan ve yaşatan da bu bellektir.

Bu nedenle “otobiyografik bellek” olarak da adlandırılır. Bu bellek olmasa zaman bağlamı içinde düşünemezdik. Otobiyografik bellek evrimsel süreçte diğerlerinden sonra gelişmiş, modern insana özgü bir bellek türüdür. Bize en yakın memeli grupları dâhil bu bellek diğer canlılarda ya yoktur ya da yeterince gelişmemiştir. Böyle bir bellek türüne sahip olmak insana birçok avantaj kazandırmanın yanı sıra bellekle ilişkili yanılgıların çeşitliliğine ve bu yanılgıların sonuçlarının bazen çok ağır olmasına da yol açabilir.

Bellek kapasitesinin bir sınırı olup olmadığı henüz bilinmiyor.

Bellek kapasitesinin bir sınırı olup olmadığı henüz bilinmiyor.

Bununla beraber kısa vadeli bellekte tutulması istenen şeyler için “yedi adet sınırı” söz konusu. Herhangi bir tek sözcüklü liste yedi taneyi geçtikten sonra akılda tutulması zorlaşır ve geri çağırmada hatalar artar. Bu nedenle telefon numaraları ve araç plakaları en fazla yedi harf veya rakamdan oluşur. Bu kapasite bellek egzersizleri ile biraz daha artırılabilir. Kapasite zorlandıkça yanılgı olasılığı da yükselir. 

Nasıl dikkat ettiğimiz şey dikkat ettiğimizi düşündüğümüzden farklı olunca dikkate bağlı yanılgılar ortaya çıkıyorsa, hatırladığımızı düşündüğümüz şey ile hatırladığımız farklı olduğunda da bellek yanılgıları ortaya çıkar. Evrimsel süreçte beynin gelişimi bir şeyi algıladığımızda, bununla ilgili her şeyi en küçük ayrıntısına kadar kaydetmek yerine gördüğümüz duyduğumuz veya kokladığımız şeylerden anlam çıkarmaya yatkın olacak şekilde gerçekleşmiştir. Aksinin gerçekleşmesi mantığa aykırı bir enerji ve kaynak israfı olurdu. Sonuç olarak, beyin algıladığımız şeylerin hepsini bellekte depolamak yerine gördüğümüz ya da duyduğumuz şeyleri bildiklerimizle ilişkilendirip tamamlama ya da hatırlamada oldukça ustadır. 

İnsanlar görmeyi bekledikleri şeyi gördükleri gibi, hatırlamayı bekledikleri şeyleri de bekledikleri gibi hatırlarlar. Bellekte depolananlar gerçekliğin tam bir kopyası değil, yeniden yaratılmış halidir. Hatıralarımızı kayıtlı bir CD gibi tamamen aslına birebir uyan şekilde yeniden oynatamayız. Her seferinde bir anıyı çağırırız. Hatırladığımız detaylar ile neyi hatırlamamız gerektiğine dair beklentilerimizi birleştiririz. Beyin burada anılarımıza daha da akıcılık kazandıracak olan bir nevi “yeniden yapılandırma” için ipuçları temin eder. Çoğu durumda bu ipuçları işimize yarar ve kısıtlı bilgiden yola çıkarak kısa sürede hikâyenin tamamını yazarız.

Bu hikâye hiçbir zaman gerçeğin birebir aynısı değildir ancak ufak sapmalar hikâyenin aslı bakımından bir sorun teşkil etmez. Bununla beraber, bu ilişkilendirmeler bazen gerçekten sapan, aynı hikâye gibi görünen farklı ve yanıltıcı bir hikâyeye de yol açabilir. Böyle bir durumda yanılgı oranı belleğe duyulan güven ile aynı ölçüde artar. Bazen bir anıyı tekrar çağırdığımızda, başkasının başına gelen bir olayın kaydını kendi başımıza gelmiş gibi hatırlamamız bile mümkündür. Bunun nedeni başka birinin hikayesini kendinize mal edip bunu sanki siz yaşamışsınız gibi kendi deneyimleriniz arasına katmış olmanızdır.

Beynin kesin olarak görülen ve duyulanları tam olarak kaydettiğini sanırız, ancak bu kayıtta önemli eksiklikler vardır. Hatırladığımız şeylere de çoğunlukla ilave anlamlar yükleriz. Böylece farklı bir çıkarıma ulaşmak kolaylaşır. Bir liranın üzerindeki resmi zihninizde canlandırmaya ve çizmeye çalışın. Sürekli kullandığınız, defalarca gördüğünüz paranın resmini çizerken bazı hatalar yapmanız kaçınılmazdır. Çiziminizde Atatürk’ün yüzü ters tarafa bakabilir, tarihi yanlış yere koyabilir ya da tarih koymayı tamamen ihmal edebilirsiniz. Oysa yıllardır bozuk para görüyorsunuz ve büyük bir ihtimalle çizimi yapmadan önce bir liranın neye benzediğini kesin bir doğrulukla bildiğinizi sanıyordunuz. Gerçekte siz bir lirayı diğer bozukluklardan ayıracak kadar biliyorsunuz, aslında ihtiyacınız olan bilgi de sadece bu kadar.

Hatırladıklarımızın doğru ve kesin olduğunu sandığımızdan olup bitenlerin doğrusu ile sonradan anılarımıza eklediklerimizi kolayca ayırt etmemiz mümkün değildir. Bu tip yanılgılar “kaynak-bellek aksaması” ya da “gerçekliği izleme hataları” olarak da adlandırılabilir. Bunlar normal bilişin yan ürünleri olan gerçek ve hayali deneyimler arasındaki karışıklıklardan kaynaklanabileceği gibi çoğunlukla halüsinasyonlara yol açan bazı nöropsikiyatrik hastalıklarda da sıklıkla görülebilir. İlginç olan sağlıklı bir beyinde de bunların ortaya çıkabilmesidir.  Anısının kaynağını unutan biri, belleğinde çok canlı bir anıyı kendi yaşamış sanabilir. Kaynak-bellek aksaklıkları istemeden yapılan pek çok “istemsiz intihal”  olayında da etkili olmuştur. Bunun nedeni insanların aslında başkalarından öğrendikleri fikirlerin kendi fikirleri olduğunu sanmasıdır. Sahte anılar yaratarak geçmişi değerlendirilip tarihi yeniden yazmak da mümkündür. Fikirlerimiz değiştiğinde anılarımız da onunla beraber değişir. Anılardaki bir olayda ne yaşadığımızı ve öğrendiğinizi hatırlamak yerine bunu nasıl yaşadığınızı ve öğrendiğinizi hatırlarsanız hatırladıklarınızın gerçekliğine güvenme ihtimaliniz artacaktır.

İnsan beyninin uzun süreli bellek alanı olan hipokampus üç yaşımıza gelene kadar tam olarak gelişimini tamamlamadığından hayatımızın ilk iki veya üç yılına ait anılarımızı tam büyük ölçüde hatırlayamayız. Bu döneme ait anlatılan anıların çoğu sahtedir ya da gerçekle ilgisi yoktur. Rahimde olduğu dönemi ve doğumunu hatırladığını söyleyenler ya da bunun üzerine yapılan tartışmalar da gerçeği yansıtmamaktadır.

Prof. Dr. İsmail Tayfun Uzbay kimdir?

1982 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. Gülhane Askeri Tıp Fakültesi (GATA) Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı’nda 1992 yılında doktorasını tamamladı. Aynı bölümde 1995 yılında doçent, 2003 yılında profesör unvanını aldı. 1997-1999 yılları arasında ABD’de, University of North Texas ve İtalya’da University of Cagliari’de araştırıcı öğretim üyesi olarak çalıştı. 2003-2011 yılları arasında GATA Tıp Fakültesi, Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı, 2011-2013 yılları arasında GATA Yüksek Bilim Konseyi üyesi olarak görev yaptı. 2003-2012 yılları arasında TÜBİTAK Ulakbim Türk Tıp Dizini Kurulu üyeliği ve 2004-2012 yılları arasında Sağlık Bakanlığı Madde Bağımlılığı Tedavi Usulleri Bilim Komisyonu üyeliği görevlerini yürüttü. 2007-2016 yılları arası Türk Eczacıları Birliği (TEB), Eczacılık Akademisi Bilim Kurulu Üyesi, 2016-2019 yılları arasında Eczacılık Akademisi Başkanlığı görevini yürütmüştür. Halen T.C. Üsküdar Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dâhili Bilimler Bölüm Başkanıdır. Ayrıca Nöropsikofarmakoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (NPFUAM) müdürlüğü ve Rektör Danışmanlığı görevlerini de yürütmektedir. 43. Dönem (2021-2023) TEB Merkez Heyeti Üyesidir.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
6
3
1
1
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın