onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
'Aşkın Matematiği mi Olur?' Demeyin! Matematiksel Olarak Kanıtlanmış Bu Üç Yöntemle Doğru İnsanı Bulmanız Mümkün!

etiket 'Aşkın Matematiği mi Olur?' Demeyin! Matematiksel Olarak Kanıtlanmış Bu Üç Yöntemle Doğru İnsanı Bulmanız Mümkün!

Serngl
25.02.2018 - 00:48

Hayatımızın geri kalanını geçirmek isteyeceğimiz doğru insanı bulmak kolay değil. Peki, sizce bu matematiksel olarak mümkün mü? Matematikçi Hannah Fry bu büyüleyici TEDx konuşmasında, yalnızca bu sorunun cevabını vermekle kalmıyor; aynı zamanda 'matematiksel olarak kanıtlanmış üç yöntemle' doğru insanı nasıl bulabileceğimizi de bizlere anlatıyor.

'Matematikçilerin, doğru insanı bulmak için fazlasıyla matematik yaptıklarından' bahseden Hannah, aşkın matematiğinin bizim sandığımızdan daha farklı işlediğini söylüyor. 

Peki, nedir aşkın matematiği? 'İnsan duyguları özenlice düzenlenmiş, rasyonal ve kolay tahmin edilebilir değil, ancak bu; matematiğin bize bu konuda sunabileceği hiçbir şey olmadığı anlamına gelmiyor.'

'Matematik nasıl oluyor da bize aşkla ilgili şeyler sunabiliyor?' dediğinizi duyar gibiyiz. Hazırsanız anlatmaya başlayalım...

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Cevap aslında basit; matematik o kadar güçlü ki, bize neredeyse her şey için yeni bir bakış açısı kazandırma potansiyeli var. Aşk kadar tahmin edilmesi zor bir şey için bile...

İşte Hannah'ın, 'Matematiksel olarak kanıtlanabilir üç ana aşk tavsiyesi...'

1. Online arkadaşlık sitelerinde nasıl başarılı olursun?

Hannah ve kimi matematikçilere göre, online arkadaşlık sitelerinde popülerliğinizi ne kadar çekici olduğunuz dikte etmiyor. Hatta insanların, sizin çirkin olduğunuzu düşünmesi işinize bile yarayabilir. Şöyle ki; bir arkadaşlık sitesinde, insanların ne kadar çekici olduğunu 1'den 5'e kadar değerlendirebilme şansınız var. Bu skoru belirli kişilerin aldıkları mesaj sayısıyla karşılaştırdığınızda, çekiciliğin online arkadaşlık sitelerinde popülariteyle nasıl bağlantılı olduğunu anlamaya başlıyorsunuz. Matematikçiler bununla ilgili bir grafik oluşturuyor ve bu grafikten çıkan sonuç: Ne kadar çekiciyseniz, o kadar mesaj alacaksınız diye bir şart olmadığı.

O zaman nasıl oluyor da, daha az çekici insanlar çekici insanlara göre daha popüler olabiliyor?

Aslında çok basit bir cevabı var: 'Önemli olan tek şey direkt dış görünüş değil.' Hannah bunu çok güzel bir örnekle açıklıyor: 'Herkes Portia de Rossi'nin çok güzel bir kadın olduğu konusunda hemfikir. Kimse onun çirkin olduğunu düşünmüyor çünkü çok güzel bir kadın. Portia de Rossi'yi, Sarah Jessica Parker gibi biriyle karşılaştırırsanız, ben dahil birçok insan Sarah Jessica Parker'ın gerçekten harika olduğunu düşünür. Hatta dünya üzerinde yaşayan en güzel varlık olduğunu... Fakat bazı insanlar, yani internettekilerin çoğu, onun biraz ata benzediğini düşünüyorlar. Şimdi, insanlara Sarah Jessica Parker'ı veya Portia de Rossi'yi ne kadar çekici bulduklarını sorsanız ve onlardan 1 ile 5 arasında bir puan vermelerini isteseniz, sanıyorum ki ortalama aynı puanı alırlardı. Fakat oylama şekilleri çok farklı olurdu. Portia'nın puanları 4'ün etrafında toplanırdı, eminim herkes onun çok güzel bir kadın olduğunu düşünüyor. Ancak Jessica Parker için fikirler tamamen bölünürdü. Puanında büyük bir dağılma olurdu.' Aslında önemli olan bu dağılım. İşte sizi, online bir arkadaşlık sitesinde popüler yapan da bu dağılım.

Aslında buradan çok ilginç bir sonuca varılıyor.

Bazı insanlar sizin çekici olduğunuzu düşünürken, bazıları ise çirkin olduğunuzu düşünüyorsa; bu daha iyi bir durumda olduğunuzu gösteriyor. Bu herkesin sizi yandaki güzel veya yakışıklı olarak görmesinden daha iyi bir durum. Arkadaşlık sitesinde bu mesajları gönderen kişiler açısından düşündüğünüzde, daha da mantıklı gelmeye başlıyor. Diyelim ki birini çekici buluyorsunuz ama başka insanların onu fazla çekici bulmadığının da farkındasınız. Bu sizin için daha az rekabet olduğu anlamına geliyor ve iletişime geçmeniz için daha teşvik edici oluyor. Tam tersini düşünelim. Birini çekici buluyorsunuz, ancak herkesin onu çekici bulduğunu da düşünüyorsunuz. O halde neden kendinizi küçük düşürmek isteyesiniz ki? Böyle düşününce mantıklı geliyor, değil mi?

Hannah'ın bu konuyla ilgili bir de tavsiyesi var.

'Sizi farklı kılan şeylerin üzerinde durmalısınız, bazı insanların bunu çekici bulmayacağını düşünseniz bile. Çünkü sizi beğenen insanlar her hâlükârda beğenecek ve beğenmeyen önemsiz insanlar, yani onlar sadece sizin yararınıza olacak.'

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

2. Doğru insan nasıl seçilir?

Diyelim ki flört konusunda oldukça başarılısınız. Ancak asıl soru; bu flörtü, nasıl uzun dönemli bir mutluluğa çevireceksiniz? Hannah, 'Genellikle durulduktan sonra karşınıza çıkan ilk insanla evlenmenizin akla uygun olmadığını.' söylüyor. Peki özellikle, durulmak için doğru zamanın gelip gelmediğine nasıl karar vereceksiniz? Önünüzde onca kişiyle flört etme şansınız varken... İşte bu sorunun cevabı: Optimum Durma Teorisi. Kulağa hoş geliyor değil mi?

Peki, nedir bu Optimum Durma Teorisi?

15 yaşında flört etmeye başladığınızı ve ideal olarak 35 yaşına geldiğinizde evlenmek istediğinizi düşünün. Ve hayatınız boyunca potansiyel olarak flört edebileceğiniz birtakım insanlar var. Ve bu insanlar farklı seviyelerde iyiler. 'Kural ise şöyle; bir defa durup evlendikten sonra, neye sahip olabileceğinizi görebilmek için geriye bakamazsınız ve aynı şekilde geriye giderek fikrinizi değiştiremezsiniz.' İşte bu noktada matematik; flört pencerenizdeki ilk yüzde 37'ye ne yapmanız gerektiğini söylüyor. 'Ciddi bir evlenme potansiyeli olan herkesi geri çevirmelisiniz. Ve sonra daha önceki gördüğünüz herkesten daha iyi olan sıradaki insanı seçmelisiniz.' Eğer bu teoriyi uygularsanız; mükemmel eşi bulma şansınızı maksimuma çıkarmış olacaksınız. En azından bu matematiksel olarak kanıtlanmış en iyi yöntem.

Tabii bu yöntemin bazı riskleri de yok değil...

Mükemmel eşiniz, reddettiğiniz ilk yüzde 37'nin içinde olabilir ve ne yazık ki onu geri çevirmeniz gerekiyor. Eğer bu teoriyi uyguluyorsanız, maalesef ki daha öncekilerden daha iyisi ile de karşılaşamayacaksınız. Ve herkesi reddetmeye devam edip yalnız ölmek zorunda kalacaksınız. 😅 Bir diğer risk ise; bu yüzde 37'deki insanların tamamının sıkıcı, donuk ve berbat insanlar olma ihtimali. 'Sorun değil nasılsa ilk yüzde 37'yi reddediyorduk.' diye düşünenler fazla sevinmesin. Çünkü sıradaki insan, diğerlerinden daha az sıkıcı, donuk ve berbat ve siz teoriyi uyguladığınız için bu 'kötünün iyisini' seçmek zorunda kalıyorsunuz... Kafalar yandı değil mi? O zaman toparlanın da gelin, üçüncü yönteme bakalım ...

3. Boşanma nasıl önlenir?

Şimdi düşünün ki mükemmel erkeği buldunuz ve onunla bir ömür sürecek bir ilişki yaşıyorsunuz. Ve herkes gibi siz de boşanmayı önlemeyi düşünürsünüz. Ne yazık ki günümüzde bir çok evlilik boşanmayla sonuçlanıyor. Psikolog Gottman yüzlerce çiftin karşılıklı konuşmasını izleyerek bu durumun bir matematiğini çıkardı. Gottman ve ekibinin bulduğu şey ise, bir çiftin boşanıp boşanmayacağını öngörebilmek; konuşma sırasında birbirlerine ne kadar olumlu ya da olumsuz olduklarıyla ilgili. Yani Gottman'ın cetvelinde, boşanma ihtimali az olan çiftler, boşanma ihtimali yüksek olanlara oranla daha pozitif puanlandılar. Gottman bu cetvele göre boşanacak çiftleri, yüzde 90 oranında doğru tahmin etmeyi başardı. Bu da gösteriyor ki; partnerinize karşı tutumunuz (Olumlu veya olumsuz) evliliğinizin devam edip etmeyeceğini doğrudan etkiliyor.

İşte gördüğünüz gibi, matematikçiler böyle söylüyor...

Ne dersiniz, risk alıp denemeye değer mi?

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
297
68
40
21
21
13
12
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Bilge Adam

Nasıl bir saçmalama şekli bu yahu matematik bunun için mi var bilgisayar programı mıyız biz daha çok denersek daha iyisini bulalım?

Bkt

Bu anlatımdan bir şey anlayan var mı 😒

Merve ceylan

Benim anladığım iyice düşünüp öyle karar vermek ve reddedip önümüzden geçenlere tekrardan bakmak ona göre seçim yapmak.

Pasif Kullanıcı

sadece sondaki;"partnerinize karşı tutumunuz (Olumlu veya olumsuz) evliliğinizin devam edip etmeyeceğini doğrudan etkiliyor." lafına katılıyorum yani ne eker... Devamını Gör