Otorite Figürü. Bir konuda uzman olan bir kişinin güçlü argümanlar ile bir fikri kabul ettirmesi çok da zor değil, öyle değil mi? Ancak Covid-19 konusunda otoritelerin açıklamaları zaman zaman çelişiyor, bu durumda belki bu ilke de iknada başarılı olmayabilir.
Toplumsal Kanıt, kararsız kalındığı anda herkesin yaptığını yapmak, çoğunluğun yaptığını referans almak olarak tanımlanıyor. Ancak 65 yaş üstü kesimin aşılama oranına baktığımızda, Türkiye genelinde % 23.6 aşılanmamış kesimin varlığı dikkat çekiyor. Vatandaşın aşıya ulaşma sorununun yanı sıra, bilinçli olarak aşı olmayı reddedenlerin de belirlenmesi gerekiyor. Bilinçli olarak aşılanmayı reddeden kesim çoğunlukta ise, toplumsal kanıt ilkesinin de çalışmadığını görüyoruz.
Nadirlik İlkesi, az olana talebin artmasıdır. İlk aşılanma başladığında, sadece tek aşı seçeneğinin olması nadirlik ilkesi ile örtüşüyor. Hali hazırda şu anda seçeneğin sunuluyor olması vatandaşa nadirlik hissini vermiyor. Vatandaşın nadir olan bir aşının kendisine yapılmasını bir ayrıcalık olarak görerek aşılanmaya ikna olması olası iken, aşı sırası gelen ve aşılanmayan kişilerin bu tutumunu bu ilke çerçevesinde sorgulamak gerek.
Tutarlılık İlkesi, kişi daha önce nasıl davrandıysa öyle davranmayı sürdürür, der. Bu nedenle aşı olmaya ilk seferinde ikna olmamış birini, ikinci denemede ikna etmek çok da kolay olmayacaktır.
Görünen o ki, rasyonel veriler ve geleceğe dair ümidimizin olması bir ölçüde bizi ikna edebilir.
Dücane Cündioğlu akıl ile ümit arasında şöyle bir denklem kuruyor. ‘Aklı ikna etmek için bizlerin ümide ihtiyacı var; zira ümit dışında aklı ikna edecek bir yetiye sahip değiliz’.
Ümit çıkış noktamız olsa, aşı ikna timi bizi ikna edebilir mi? Ne dersiniz?
Arzu Kızbaz
Yorum Yazın