Abraham Lincoln'ün Suikastını Engelleyemediği İçin Akıl Sağlığını Kaybeden Adam: Binbaşı Henry Rathbone
Birlik ordusu Binbaşı Henry Rathbone, Abraham Lincoln'ün suikastçısı John Wilkes Booth'u engelleyemediği için tüm hayatını suçluluk duygusuyla geçirdi ve akıl sağlığını kaybetti. Sonrasında ise cinnet geçirip karısını öldürdü. Detaylar... 👇
Görseller: LincolnConspirators
Binbaşı Henry Rathbone. Kendisi, yaşadığı zamanın önde gelen subaylarından ve politikacılarındanmış.
Başarılarının yanı sıra Henry, Abraham Lincoln ve karısının da çok ama çok yakın dostuymuş.
Henry Reed Rathbone, 1837 yılında New York'ta zengin bir ailede doğmuş. 1845 yılında ise babasını kaybetmiş ve bundan üç sene sonra da annesi tekrardan başka biriyle evlenmiş. Rathbone, Abraham Lincoln'ün Dışişleri Bakanı tarafından atanmış bir ABD senatörü olarak siyasete başlamış.
Rathbone, İç Savaş'ın başlarında Birlik Ordusuna katılmış ve çatışma şiddetlendiğinde 12. Piyade Alayında görev almış.
Savaşın sonunda binbaşılığa terfi etmiş ve kısa süre sonra Washington Dc'de hayatına devam etmiş. Savaş boyunca Clara Harris, Mary Todd Lincoln'ün sosyal çevresi ve babasının siyasi bağlantıları aracılığıyla arkadaş olmuş. Lincolnler, 1865 yılının 14 Nisan akşamı Ford Tiyatrosu'nda bir oyunun gösterimine katılmaya karar verdiklerinde Rathbone ve Harris'ten de kendilerine katılmalarını istemişler.
Fakat Rathbone'un hayatı o andan itibaren sonsuza dek değişmiş!
Oyunu izlemeye gelen Lincolnlar Başkanlık locasına yerleşmişler. Saat 22.00'den hemen sonra, suikastçı John Wilkes Booth kutuya gizlice girmiş ve izleyiciler oyundaki bir sahneye kahkahalarla gülerken planlı bir atış yapmış.
"Anında Booth'un üzerine fırladım ve onu yakaladım."
Rathbone o anın ifadelerini verirken Booth'u yakalamaya çalıştığını ve sonrasında göğsüne bir bıçak saplandığını eklemiş.
'O an aldığım darbeyi az bir hasarla atlattım. Dirseğim ile omzum arasında birkaç santim derinliğinde yara aldım.'
Suikastçı kaçmayı başarmış; doktorlar ölmekte olan başkana yardım etmeyi başarabilmişler.
Lincoln caddenin karşısındaki bir pansiyona götürüldüğünde Rathbone, Harris ve Firs Lady Mary Todd, başkana yardım etmeye çalışıyorlarmış. O esnada Rathbone kan kaybından bayılmış ve iyileşmesi için Harris'in evine götürülmüş.
Lincoln, ertesi sabah erken saatlerde kafasına aldığı kurşun yarasından dolayı ölmüş; Henry Rathbone ise suikastçıyı durduramadığı için kendini asla affetmemiş.
Rathbone, Lincoln'ün ölümünden sonraki yıllarda hem fiziksel hem zihinsel olarak sağlık birçok sağlık yüzleşmiş. Hayatına her ne kadar devam etmeye çalışsa da karısı Harris ile 1867 yılında evlenmişler.
Rathbone, kalp çarpıntısı ve solunum güçlükleriyle yüzleşmiş; ayrıca karısının çocukları alıp başka bir adam için terk edeceği paranoyasına kapılmış.
Clara Harris kocasına olabildiğince destek olmuş. Yeni bir başlangıç yapmak ve muhabirlerin sürekli olarak yaptıkları soru bombardımanlarından kaçmak için Rathbone ailesi 1883 yılında Almanya'ya taşınmış. Ne yazık ki, Rathbone'un akıl sağlığı gittikçe daha da kötü bir duruma gelmiş.
Rathbone, karısı Clara Harris'i 23 Aralık 1883 yılında öldürdü.
Rathbone zaman geçtikçe daha öfkeli ve daha paranoyak hale gelmiş. Rathbone'u gözlemleyen doktorlar, suikast gecesinden sonra Rathbone'un asla eskisi gibi olmadığını fark etmişler. Bu paranoyak davranışları, ilerleyen zamanlarda işleyeceği cinayetin tohumlarını ekmiş. O akşam tabancısını almış ve çocuklarının yatak odasına gitmiş. O esnada Harris, kocasının dikkatini dağıtıp kendi odalarına çağırmayı başarmış.
Rathbone daha sonra karısı Harrise'e şiddetle saldırmış ve bıçaklamadan önce öldüğünden emin olmak için birkaç el ateş etmiş.
Sonrasında bıçağı kendine doğrultup beş kez göğsüne saplamış. Henry Rathbone hayatta kalmış ve 'deli' ilan edilmiş. Bu nedenle karısının cinayetinden yargılanmamış. 30 yıl boyunca 'Deli Sığınma Evi'nde kalmış.
Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Test
Gündem
Magazin
Video
Bu içerikler de ilginizi çekebilir:
Yorum Yazın
Adam kendini 5 kez bıçaklamış yine ölmemiş. O ne amk.