BİLİM

Bilim dünyası, Çin'in 276,5 milyon dolarlık yatırımıyla çalkalanıyor. Yeni açılan bu devasa tesis, yerçekimini tam 1.900 kat artırabilen özellikleriyle dikkat çekiyor. Bu benzersiz proje, dünyanın en büyük santrifüjlerinden birine ev sahipliği yapıyor. Peki, böylesine dev bir yatırımın arkasındaki asıl amaç ne? Gelin, bu heyecan verici gelişmeyi yakından inceleyelim.

Arkadaşlarınızla, hoşlandığınız kişiyle buluşmalardan; hatta iş görüşmesinde ya da iş toplantılarından sonra eğer 'Çok mu konuştum?', 'Aptal gibi mi gözüktüm?', 'Çok mu sıktım?' diye düşünüyorsanız, yalnız değilsiniz.Bir buluşmadan, görüşmeden sonra hepimiz saatlerce bu sorularla kafamızı meşgul etmişizdir. Bu can sıkıcı soruların çıkış noktası, beynin korku, endişe, öfke ve kaygı duygularını kontrol eden bölgesi 'amigdala' aslında. Öyle ki, amigdalanın içinde sosyal davranışlar için çok önemli bir çekirdek bulunuyor. Yeni bir çalışmaya göre, bu çekirdek, diğer insanlar hakkında düşünmede rol oynayan sosyal bilişsel ağ bölgeleriyle sık sık iletişim halinde.İşte Northwestern Üniversitesi'nden araştırmacıların, kafamızı kurcalayan sorularla ilgili yaptığı araştırmanın detayları...

Florida, Porto Riko ve Bermuda arasında yer alan Bermuda Şeytan Üçgeni, kaybolan gemi ve uçaklarla ünlüdür. Doğaüstü güçlerden uzaylılara kadar birçok teori ortaya atılmıştır. Ancak bilim, bu gizemi daha basit bir şekilde açıklıyor. Kaybolmaların ardında karmaşık bir sırdan çok, insan hatası ve doğa olayları var. İşte Bermuda Şeytan Üçgeni'nin gerçek yüzü!Kaynak

Avustralya’nın Melbourne kentinde yaşayan David Hole, 2015 yılında metal dedektörüyle bir parkta değerli eşya aramaya başladı. Hole, metal dedektörünün alarm vermesiyle kırmızıya çalan altına benzer bir kaya gördü. Altın sandığı taşı eve götüren Hole, açmak için testere, matkap, balta kullandı; asit döktü ama yine de başarılı olamadı. Kayayı açamayan Hole, çareyi müzeye götürmekte buldu. Hole, 5 milyar yıllık oldukça değerli bir gök taşı bulduğunu öğrendi. İşte altın diye evrenin sırlarını elinde tutan adamın ilginç hikayesi…Kaynak

Hawaii Üniversitesi’nden araştırmacıların yeni keşfi bilimi ve tarihi baştan sona değiştirebilir. Araştırmacılardan Prof. Christopher J. Bae, 30 yılı aşkın süredir Asya’daki insan atalarını araştıyor. Önde gelen bilim yayını Nautre Communications’ta yer bulan makaleye göre araştırmacılar yeni bir insan türü keşfetmiş olabilir. “Homo Juluensis” adını verdikleri yeni insan türünün 300 bin yıl önce Doğu Asya’da yaşadığı düşünülüyor. Bilim insanları, yeni insan türünün büyük kafatası ve büyük dişlere sahip olduğunu söylüyor. Bu türün yok olmasının nedeni ise soğuk hava koşullarına dayanmamış olmaları. Kaynak

Bilim insanları çığır açan bir keşfe imza attı. Yeni kuramla ışık ve maddenin kuantum seviyesinde nasıl etkileşime girdiği açıklandı. Bu kuram kullanılarak ilk kez bir fotonun (ışık parçacığı) ayrıntılı görüntüsü elde edildi. Görüntülerde ışık parçacağının bir limona benzediği görülüyor. Birmingham Üniversitesi’nden araştırmacıların elde ettiği bu görüntü fotonların tabiatı hakkında inanılmaz detaylar veriyor. Fotonun atomlar tarafından nasıl yayıldığı ve çevreyle etkileşime girdiği gözler önüne serildi. Kaynak

Bir sabah gözlerinizi açtığınızda vücudunuzun artık kendi sıcaklığını düzenleyemediğini fark ettiğinizi hayal edin. Enerji ihtiyacınız azalırken, hayatta kalmak için sıcak bir ortamda olma zorunluluğu sizi nereye götürürdü? Peki ya bu değişim, sizi daha sağlıklı mı yapardı yoksa yaşamınızı daha mı karmaşık hale getirirdi? Haydi gelin bu soruların cevaplarına beraber bakalım! Sizleri aşağıya alabiliriz. 👇🏻

Uzun bir günün sonunda sıcak bir duş almak kadar rahatlatıcı bir şey yoktur, değil mi? Peki ya yaz sıcağında serinlemek için aldığınız buz gibi bir duş? Ancak her iki duş tipi de bedeninizde tamamen farklı etkiler yaratıyor. Bilim, 'hangisi daha iyi' sorusuna net bir yanıt veriyor! Gelin bilimin cevabına beraber bakalım.Kaynak

Bir dönme dolaba bindiğinizde hızla savrulduğunuzu hissedersiniz, değil mi? Peki ya Dünya, biz fark etmeden bizi neden savurmuyor? Bunun ardındaki iki temel neden yatıyor. Üstelik günlük hayatımızın farkında bile olmadığımız sırlarını barındırıyor! Gelin konunun derinine inelim.Kaynak

Avustralyalı bilim insanları tarafından yürütülen son araştırma, birinin psikopat olabileceğini işaret eden önemli göstergeleri belirledi. Katılımcılarla göz teması deneyleri gerçekleştiren araştırmacılar, psikopati açısından yüksek puan alanların ince ayrıntıları görmekte zorlandığını söyledi. Büyük resmi görüyorlar anca detayları görmekte iyi değiller. Ayrıca empati eksikliği de özelliklerden biri! Peki, birinin psikopat olabileceğini gösteren belirtiler nelerdir? İşte, detaylar...

Birkaç dakikada tamamlanan soda-volkan patlaması gibi eğlenceli çocukluk deneyleri unutulmazdır. Peki ya 100 yıl süren bir deneyin hikayesi? Avustralya'da 1927'de başlayan Pitch Drop (Zift Damlası) Deneyi, bilimin en yavaş hareket eden çalışması olarak hala devam ediyor! Sahiden neden bitmek bilmiyor bu deney? Detaylara beraber bakalım.Kaynak

Su aygırları, ilginç biyolojik özellikleriyle de dikkat çekiyorlar. Öyle ki ciltlerinden akan kırmızı sıvı bir zamanlar “kan terledikleri” sanılmasına neden olmuş. Ancak bu sıvı ne kan ne de ter! İşin arkasında su aygırlarının zorlu yaşam koşullarına uyum sağlamak için geliştirdiği hayranlık uyandırıcı bir biyolojik mekanizma yatıyor.Kaynak

NASA bilim insanları, Grönland'da tarihi bir keşfe imza attılar. Buzullar altında gizli kalmış bir şehir ortaya çıkarıldı. Kaderine terk edilmiş bu 'buzullar altındaki şehrin' Soğuk Savaş dönemine ait olduğu belirtiliyor. 'Camp Century' adındaki bu buzul şehirde gizli tüneller yer alıyor. Nükleer füze testleri için kullanılan bu tüneller, bilimkurgu filmlerinden çıkmış gibi görünüyor!Kaynak

Bilim, zaman zaman sınırlarını zorlayan tuhaf anlara da sahne oldu. Bir deney sırasında çekilmiş garip karelerden, bugün komik görünen ama bir zamanlar ciddi kabul edilen bilimsel çalışmalara kadar, bu anlar geçmişin bilim dünyasını aydınlatıyor. Bazı anlar var ki onları anlamlandırmak neredeyse imkansız! Peki nedir bu fotoğraflar? Haydi gelin, tarihe damga vurmuş bu ilginç karelere birlikte bakalım!

Kimi zaman pişmanlık, kimi zaman sanat eseri olarak taşıdığımız dövmeler, cildin sürekli kendini yenilemesine rağmen neden silinmiyor? İşte bu kalıcılık, cildimizin katmanları ve bağışıklık sistemimizin harika bir iş birliği sayesinde mümkün oluyor. İyi de nasıl? Gelin bilimsel açıdan inceleyelim. Sizi şöyle aşağıya alalım 👇🏻Kaynak