onedio
Görüş Bildir

Endonezya Haberleri

Endonezya ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Endonezya ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Her Yıl 170 Dizi! Türk Dizileri Üniversitede Ders Olarak Okutulmaya Başlandı
Her yıl 170 Türk dizisi yurt dışına ihraç ediliyor. Türk dizileri dünya çapında çok seviliyor. Hatta son zamanlarda dersleri bile okutulmaya başlandı. Milliyet'in haberine göre Northwestern Üniversitesi’nde 'Global Turkish TV Drama' yani 'Küresel Türk Televizyon Dizileri' başlığıyla ders açıldı. Dr. Öğretim Görevlisi Yasemin Y. Çelikkol dersleri işleyiş şeklini anlattı. İşte detaylar...
Ülkelerin Başkentlerine Ne Kadar Hakimsin?
Başkentler, bir ülkenin politik, kültürel ve ekonomik kalbi olarak kabul edilir ve genellikle en büyük ve en önemli şehirleridir. Her biri kendi benzersiz özellikleri, tarihi ve kültürü ile tanınır. Peki, bu başkentlerin hangi ülkelere ait olduğunu ne kadar iyi biliyorsun? Eğer 'Ben bu konuda oldukça iddialıyım' diyorsan, seni bu alanda bilgini sınamaya davet ediyoruz.Ülkelerin başkentlerine ne kadar hakimsin?Haydiiii testeee!
Bahçeli: 'Herkes Mutluysa Erdoğan'la Şarkı Söylesin'
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Gezi parkı olaylarında başına isabet eden gaz kapsülü nedeniyle 269 gün komada kaldıktan sonra vefat eden Berkin Elvan'ın mezarına bilye bırakılmasının gerekçesini Başbakan Erdoğan'ın anlamadığına dikkati çekerek,'Erdoğan çıkmış, bilye ne geziyordu orada, diyor. Milliyetçi Hareket Partisi ( MHP ) Genel Başkanı Devlet Bahçeli , Gezi Parkı olaylarında başına isabet eden gaz kapsülü nedeniyle 269 gün komada kaldıktan sonra vefat eden Berkin Elvan 'ın mezarına bilye bırakılmasının gerekçesini Başbakan Erdoğan 'ın anlamadığına dikkati çekerek,'Erdoğan çıkmış, bilye ne geziyordu orada, diyor. Bilye oraya, çocuğun isteği üzerine konulmuyor. Bilye oynayacak yaştaki çocuğun başına bu geldi, deniyor. Bunu anlamıyor. Rabia işaretini, yapmaz oldu. Neden 4 bakan ve çocukları anlamına geliyordu. O nedenle milletimiz hesap sormalıdır. Nerede sandıkta. 30 Mart'ta hesap sorulmalıdır.” dedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bugün Kayseri’ye geldi. Bahçeli ilçe mitinglerinin ilkini Incesu ilçesinde gerçekleştirdi. Şehir girişinde yaklaşık 500 araçlık konvoyla MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Il Başkanı Mete Eke ve il ve ilçe belediye başkan adayları, MYK üyesi Mustafa Eraslan tarafından karşılanan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli , daha sonra Incesu ilçesine geçerek burada halka seslendi. Ilçe meydanındaki mitingi çok sayıda vatandaş takip etti. 'HERKES MUTLUYSA ERDOĞAN'LA ŞARKI SÖYLESIN' AKP'nin ellerinde siyasal güç bulunmasına rağmen ülkeyi 11 yıldır iyi yönetemediğini ifade eden Bahçeli şunları söyledi: “AKP'ye oy vermiş vatandaşlarımız var. Eğer, burada AKP 'ye oy vermiş ve verecek vatandaşlarımızın iyi düşünmesi gerekir. Başbakan AKP 'ye oy veren vatandaşlarımıza sosyal ve ekonomik olarak ne yapmıştır. Bunu sormak lazım. Herkes mutlu ve huzurlu ise buna da inanıyorsanız Recep Tayyip Erdoğan'la şarkı söylemelerinde bir mahsur yok. Yok benim hayallerimi yıktın, ben sabırla bekledim 17 Aralık çukuruna düştün diye sorması gerekir.” 'SANDIKLA GELDI SANDIĞA GÖMÜLEREK GIDECEK' MHP lideri Bahçeli, bir toplumda iki toplumsal hastalık olduğunu ve bunlardan birinin işsizlik, diğerinin de yolsuzluk olduğunu ifade etti. Bahçeli, işsizliğin sürekli oluşu ve genç işsizliğin artmasının endişe verici olduğunu anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Işsizlik bir evde var ise o evde sosyal patlamaya hazırdır. Işsizlik çalışarak ekmeğini kazanarak ve hayatta insanlarımız mutluluğu kazanması gerekir. Her aile çocuklarının mutlu olmasını ister. Gün gelir üniversite diploması alınır ve her türlü fedakarlığı gösteren çocuklar iş arar ve ailesine bakma durumundadır. Mühendistir, öğretmendir ama aylar geçer yıllara yaklaşır ama iş bulamaz. Anne ve baba oğlunu sıkıntıya sokmaya çalışmaz. Askere gider gelir yine iş bulamaz. Sonuç bu gençler içine kapanır ve her gün iş bulamadın mı sorusu onu sosyal sıkıntılara sokar. Her beş kişinden biri Türkiye 'de böyledir. Işte şu an gençlerimiz bu durumda.” MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli , bir başka sosyal hastalığın daha olduğunu ve bunun ortaya çıkmasıyla tehlikenin daha da büyümeye başlayacağını anlatarak, “Bu hastalık yolsuzluk ve rüşvettir. Yolsuzluk ve rüşvet toplumu çürütür. Yerleşik hale gelirse kanser gibi, tüm vücudu tüm toplumu sarar. Rüşvetin üzerine gitmeliyiz. 89 günden bu yana bu tartışılamaz. Sayın Başbakan bu senin aslı görevindir. Halkın arasındaki yolsuzluk ve feryadını duyamıyorsan, bunları montaj olarak görüyorsan kendi kendinle beraber Türkiye 'yi de yakıyorsun. 4 bakanın istifasını gerektiren olayda tezkereler bir kere geldi onu gönderdin, savcılara kıydın, polis memurlarını darmadağın ettin, yolsuzluk ve rüşvette kim uğraşıyorsa onları gönderdin hala olayı çözemedin. Yolsuzluk ve rüşvetten hesap soramadığın sürece sandıkla nasıl geldi isen sandığa da o şekilde gömüleceksin. Bunların hepsini örtebilmek için milleti birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Bir gün vatandaşımız bunun gereğini yapar. Sandıkla nasıl geldiysen sandığa da gömülür gidersin” dedi. 'AJANLARLA KIŞKIRTICI EYLEMLER YAPARAK MILLETI BIRBIRINE DÜŞÜNMEYE ÇALIŞIYOR' Genel Başkan Devlet Bahçeli , yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun üzerine örtmek için büyük bir çaba harcandığını ve milletin birbirine düşürülmeye çalışıldığını dile getirdi. Bu oyunlara dikkat edilmesini isteyen Bahçeli, şunları söyledi; “Burada bir konuya dikkat etmek gerekir. Şimdi bunların hepsini üstünü kapatmak için ajanlarla kışkırtıcı eylemlerle milleti birbirlerine düşürmeye çalışıyorlar. Bin yıllık kardeşliğimiz ile bir arada yaşayan etnik temeli ne olursa olsun, mezhep ne olursa olsun, her birinin bu milletin aziz evlatları olarak, Cenabı Allah’ın emaneti olarak bağrımıza bastığımız insanları sağda solda olaylar çıkartılarak yolsuzluk ve rüşvetin üstünü örtmeye çalışıyorsun. Ama milletin birlik ve beraberliğini kışkırtarak tahrik ediyor ve husumet zehri ekiyorsun. Bir yandan dolar olarak kazanıyorsun öbür yandan zehir saçıyorsun. Bu gidişat gidişat değil. Bunlar birçok ülkede kendini gösterdi. Oradaki tehlikeli gidişleri görüyoruz. Tunus , Mısır , Endonezya, Ukrayna , Suriye’de nasıl gelişmeler var görüyoruz. Yolsuzluk ve rüşvet ne kadar tek adam olursan ol, ne kadar otoriter rejim kurarsan kur. Zulüm yaparsan yap. Demokrasi içerisine gelmesen de senin gidişini hızlandıracak yolsuzluk ve rüşvettir.” ' AKP OY VEREN KARDEŞLERIM BU VEBALIN ALTINDA KALAMAZ' Yaşanan gelişmelerin sorumlusu olarak Başbakan'ı gösteren Bahçeli, değişik yöntemler kullanılırsa bu gidişatta hayır olmadığını ifade ederek, “Bundan doğacak sonuçta Tayip Erdoğan’ın kazan kazan oyunu oynayamaz. Onun için oylarınızı, AKP oy vermiş kardeşlerimiz, bu gidişattan hiçbir müdahalede bulunmazsanız. Türkiye yangın yerine döndüğünde rüşveti şunlar yaptı, diye hesap sormak anlayışı olmaz. AKP rüşvetle Türkiye’yi boğduğu söylendiği anda, bu vebalın altında kimse kalamaz. 4.5 milyon dolar ayakkabı kutusundaki paranın hesabı sorulmaz mı?” diye konuştu. 'BILYE OYNAYACAK YAŞTAKI ÇOCUK ÖLÜYOR, BUNU ANLAMAZ' MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli , son yaşanan olaylarda hayatını kaybedenleri de hatırlatarak, Başbakan'ı eleştirdi ve şunları söyledi; “Mısır’a gidiyor Mursi’ye destek oluyor. Elini bir işaret yaptı ve Rabia işareti dedi. Mısır’daki siyasi olayların temsilcisiymiş gibi bu işareti yaptı. Esma’nın adını duyunca ağladı. Ayşe’den, Fatma’dan, Elif’ten hiç haberi yok. Üç gün içerisinde üç evladımız, hayatını kaybetti. Erdoğan çıkmış, bilye ne geziyordu orada diyor. Bilye oraya, çocuğun isteği üzerine konulmuyor. Bilye oynayacak yaştaki çocuğun başına bu geldi deniyor. Bunu anlamıyor. Rabia işaretini, yapmaz oldu. Neden 4 bakan ve çocukları anlamına geliyordu. O nedenle milletimiz hesap sormalıdır. Nerede sandıkta. 30 Mart'ta hesap sorulmalıdır.” Haberler.com
En Kötüsü Geride Kalmadı
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün yayımladığı son raporlar, 2008 krizinin küresel etkilerinin artarak devam ettiğini gösterdi. Mali krizlerin toplumsal krize dönüştüğüne işaret edilen raporlarda, 2013’ün son çeyreğinde ekonomik büyümenin gerilediği belirtildi. (soL - Ekonomi) Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) yayımladığı raporlarla, ekonomik krizlerin aşıldığı ve “en kötüsünün geride kaldığı” iddialarını çürüttü. OECD’nin yayımladığı “Bir Bakışta Toplum 2014-Krizler ve Sonrası” raporu, mali krizlerin yaşam standartlarını düşürdüğünü ve toplumsal krize dönüştüğünü gösterdi. Yine OECD’nin yayımladığı G20 Ülkeleri Büyüme Raporu’na göre ise 2013 yılının son çeyreğinde G20 ülkelerinde gayrisafi yurtiçi hasılanın artış hızı yüzde 0,8 oranında gerçekleşerek bir önceki döneme kıyasla yüzde 0,1 gerileme kaydetti. Türkiye’nin de içinde yer aldığı küresel ölçekli kapitalist bir organizasyon olan OECD’nin, ekonomi kapsamında iyimser bir tablo çizmek yerine uyarılarda bulunmayı tercih etmesi ise söz konusu sorunların ciddi boyutlara ulaştığının delili olarak yorumlandı. Yayımlanan “Bir Bakışta Toplum 2014-Krizler ve Sonrası” raporu, 2008 krizinin üzerinden beş yıl geçmesine rağmen, gelir seviyesinin düştüğünü ve artan işsizlik oranlarının sadece ekonomileri değil ülkelerin sosyal yapısını da olumsuz etkilediğini gösterdi. Topluma etkisi giderek artıyor Raporda, kriz dönemleri sonrasında sosyal harcamalarda yapılan kesintilerin ve kemer sıkma politikalarının ise uzun vadede ciddi sorunlara yol açabildiği gözler önüne serildi. Rapora göre, OECD ülkelerinde 48 milyon kişinin hâlâ iş aradığı belirtilirken, krizin patlak verdiği 2007 yılında ise bu rakamın 33 milyon olduğu, hiçbir geliri olmayan hane sayısının iki katına çıktığı, kriz sonrası dönemin en çok gençler ve çocuklu aileleri vurduğu ifade edildi. Rapor ayrıca, krizlerin başlangıç aşamasından itibaren ailelerin gıda da dahil bazı temel harcamalarda kesintiye gittiğine ve alım gücündeki düşüşün ruh hastalıklarına neden olduğuna dikkat çekti. Büyüme rakamları sürünüyor ABD ve İngiltere’de büyüme yavaşladı. ABD’de önceki dönemde yüzde 1 oranında gerçekleşen büyüme, son çeyrekte yüzde 0,6 seviyesine kadar indi. Bir önceki dönemde büyüme sergilemeyen Fransa yüzde 0,3 artış kaydederken, Almanya son çeyrekte yüzde 0,4 oranında büyüdü ve 9 aydır büyüme sağlayamayan İtalya’da ise sadece yüzde 0,1 oranında ekonomik büyüme gözlemlendi. G20 ülkeleri arasında yüzde 1,8’lik oranla en yüksek düzeyde büyüme sağlayan Çin’den sonraki en yüksek rakam ise yüzde 1,4’le Endonezya’da görüldü. Rapora göre, 2013 yılının son çeyreğindeki ekonomik büyüme seviyesi, Brezilya’da yüzde 0,7 oranında kaydedilirken, Japonya’da ise bir önceki döneme kıyasla değişim görülmedi ve yine yüzde 0,2 düzeyinde gerçekleşti.
Hint Okyanusu'nda İki Parça Bulundu
Avustralya Başbakanı Abbott, Hint Okyanusu'nun güneyinde kayıp Malezya uçağına ait olma ihtimali olan iki parça bulunduğunu söyledi. Avustralya Başbakanı Tony Abbott, parlamentoda soru cevap oturumunda yaptığı açıklamada, Hint Okyanusu'nun güneyinde yeni ve güvenilir bilgilerin gün ışığına çıktığını söyledi. Avustralya Orion uçaklarının, söz konusu parçaların bulunduğu bölgeye doğru yönlendiğini dile getiren Abbott, parçaların uçak ile bağlantısının olmayabileceğini de aktardı. Abbott, görülen parçaların detayları konusunda bir açıklama yapmadı. Kuala Lumpur Pekin seferini yaparken 227 yolcu ve 12 mürettebatıyla 8 Mart Cumartesi günü ortadan kaybolan Malezya uçağına, tüm aramalara rağmen ulaşılamadı. Bulunan parçaların kayıp uçağa ait olup olmadığı, parçalara ulaşılıp detaylı inceleme yapıldıktan sonra netleşecek. Avustralya Deniz Güvenliği Kurumu Sözcüsü John Young da Hint Okyanusu'nun güneyinde uydu tarafından belirlenen 2 parçadan birinin 24 metre büyüklüğünde olduğunu belirtti. Young, kayıp uçağa ait olma ihtimali olan ve uydudan belirlenen iki parçayı bulmak için, bölgeye 4 uçağın gönderildiğini yerel saatle 16.00'da yola çıkan uçakların 4 saat sonra 20.00 sularında bölgeye ulaşacağını söyledi. ''Parçalar gemilerden düşmüş olabilir'' Young, parçaların kayıp uçağa ait olup olmadığı konusunda bölgeye ulaşıp, parçaları alıp inceledikten sonra detaylı bilgi verebileceklerini ifade etti. ''Parçalar bölgeden geçen bir gemiden düşmüş de olabilir, bundan ancak parçaları inceledikten sonra emin olabiliriz'' diyen Young, bölgede havanın normal ancak görüş mesafesinin biraz düşük olduğunu bildirdi. Young, ''Uydudan resimleri görülen parçalar üzerinde herhangi bir renk veya iz var mı'' sorusuna, ''Herhangi bir şey görünmüyor'' diye cevap verdi. Avustralya Deniz Güvenliği Kurumu Sözcüsü Young, ABD ve Yeni Zelanda ile yürüttükleri arama çalışmalarına katılmak isteyen ülkeler olduğunu belirterek, bu ülkeleri beklemeye aldıklarını, gelişmelere göre ihtiyaç duyulduğunda arama çalışmalarına bu ülkelerin de katılabileceğini dile getirdi. Çin bulguların doğrulanmasını bekliyor Diğer taraftan Çin, söz konusu iki parçayla ilgili bulguların hızlı bir şekilde doğrulanmasını beklediklerini açıkladı. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hong Ley, Avustralya'daki büyükelçilik ve konsolosluklarına gereken talimatları vererek, Avustralya yetkilileriyle temas içinde olduklarını belirtti. Hong, Çin'in konuyu yakından takip ettiğini söyleyerek, bölgenin hızlı bir şekilde araştırılmasını ve konunun doğrulanmasını talep etti. Diğer yandan Çin son olarak, kaybolan uçakla ilgili arama sathını genişleteceklerini ve Bengal Körfezi'nin güneydoğusu ile Endonezya'nın batısında arama çalışmalarını sürdürdüklerini açıkladı. Çin Savunma Bakanlığı, Çin ordusunun şu ana kadar 46 bin kilometrekarelik deniz ile 73 bin kilometrekarelik hava sathını taradığını kaydetti. Muhabir: Recep Şakar/Ali İhsan Çam | AA
Tweeti Biz Atıyoruz Parayı Başkası Kazanıyor
ABD hariç 14 ülkede ofisi bulunan Twitter, reklam gelirlerinin kayıtlarını, faturanın kesildiği yer üzerinden göstererek, faaliyette bulunduğu bazı ülkelerde vergi ödememiş oluyor.Yapılan araştırmaya göre Twitter, bugün dünya çapında 241 milyon aktif kullanıcısıyla günde 500 milyonun üzerinde tweet atılan ve kullanıcılarının yüzde 77'si ABD dışında bulunan devasa bir sosyal ağ haline geldi.Dünya genelinde 35 dilde kullanılan Twitter'ın, bu yıl küresel çaptaki gelirlerinin ise 1 milyar dolar seviyesine ulaşması ve bu gelirinin 950 milyon dolarlık kısmının reklamlardan elde edilmesi bekleniyor.Twitter'ın hızla artan gelirlerinin ardında ise mobilden elde edilen gelirler yatıyor. Araştırmalara göre, Twitter'ın 2013'te sadece mobilden elde ettiği reklam geliri 310 milyon dolar seviyesinde bulunuyor. Twitter'ın mobil platformlar üzerinde dünya çapındaki reklam payının 2014'te yüzde 2,16 olarak gerçekleşmesi bekleniyor.Twitter yaygınlaşmasını sürdürdükçe gelirlerindeki dağılım da değişim gösteriyor. 2011'de tüm gelirlerinin yüzde 96'sını ABD’den elde eden Twitter'ın, 2013'teki kazancının ise yüzde 74'ü bu ülke kaynaklı oldu. Söz konusu rakamın gelecek yıllarda daha da azalacağı tahmin ediliyor.ABD hariç 14 ülkede ofisi bulunan Twitter'ın, İrlanda'nın başkenti Dublin'deki ofisini, diğer ülkelere reklam faturalama amacıyla kullandığı iddia ediliyor.Dublin, iş, finans ve teknoloji sektöründeki uluslararası şirketlere ev sahipliği yapması nedeniyle 'Avrupa'nın Silikon Vadisi' olarak niteleniyor. İrlanda'da kurumlar vergisinin, İngiltere'ye göre daha düşük olması nedeniyle çoğu şirket merkezini bu ülkede kuruyor.Şirket, reklam gelirlerinin kayıtlarını, kullanıcılarının bulunduğu bölgeye değil, faturanın kesildiği yer üzerinden gösteriyor. Twitter, böylece faaliyet gösterdiği bazı ülkelerde vergi ödememiş oluyor.Twitter'ın en fazla kullanıldığı 7. ülke olan Türkiye de bu uygulamaya maruz kalan ülkeler arasında yer alıyor.Sosyal paylaşım sitesi Twitter'ın Türkiye'den elde ettiği reklam geliri konusunda net bir rakam bulunmazken, uzmanlar bu miktarın 30-40 milyon dolar arasında değişiklik gösterdiğini ifade ediyor.Hükümet yetkililerinin, ofis açması için çağrı yaptığı Twitter, bu isteklere kayıtsız kalırken, aktif kullanıcı sayısı bakımından dünyada ikinci sırada yer alan Endonezya ve altıncı sırada bulunan Suudi Arabistan'da da şirketin ofisi bulunmuyor.Twitter'ın, ekonomik yapısına bakıldığında, şirketin en önemli gelir kaynağının reklam olduğu görülüyor.Kullanıcılarının, ülkelerine, dillerine, internet kullanım alışkanlıklarına, siyasi ve dini görüşlerine göre reklam yapma imkanı vermesi, Twitter'ı diğer sosyal ağlardan bir adım öteye taşıyor. Bu imkanları öteki kitle iletişim araçlarında gerçekleştirmek zor olurken, söz konusu hizmeti veren şirketler de reklam verenlere büyük maliyetler çıkarıyor.Twitter'ın bir başka önemli gelir kaynağı ise sponsor mesajları olarak dikkati çekiyor. Şirket, bu yöntemle, belirli bir ücret karşılığında tweetlerin en üstte görünmesi imkanı sunuyor.Twitter ayrıca bazı konuları günün en çok ilgi gösterilen konuları (trending topic) arasına alabiliyor. Böylece parayı veren Twitter'da gündemin en üstüne oturmuş oluyor.Sosyal paylaşım sitesi Twitter, 2011'de 164 milyon, 2012'de 79 milyon ve geçen yıl da 645 milyon zarar açıkladı.Twitter'ın dünya çapında 2 bin 700 çalışanı bulunuyor, çalışanların yarısını mühendisler oluşturuyor.Şirketin San Francisco'daki merkezinde çalışanlar haftalık bin 440 haşlanmış yumurta, 2 bin 214 litre kahve tüketiyor.
Tweeti Biz Atıyoruz Parayı Başkası Kazanıyor
ABD hariç 14 ülkede ofisi bulunan Twitter, reklam gelirlerinin kayıtlarını, faturanın kesildiği yer üzerinden göstererek, faaliyette bulunduğu bazı ülkelerde vergi ödememiş oluyor. AA muhabirlerinin yaptığı araştırmaya göre, Twitter, bugün dünya çapında 241 milyon aktif kullanıcısıyla günde 500 milyonun üzerinde tweet atılan ve kullanıcılarının yüzde 77'si ABD dışında bulunan devasa bir sosyal ağ haline geldi. Dünya genelinde 35 dilde kullanılan Twitter'ın, bu yıl küresel çaptaki gelirlerinin ise 1 milyar dolar seviyesine ulaşması ve bu gelirinin 950 milyon dolarlık kısmının reklamlardan elde edilmesi bekleniyor. Twitter'ın hızla artan gelirlerinin ardında ise mobilden elde edilen gelirler yatıyor. Araştırmalara göre, Twitter'ın 2013'te sadece mobilden elde ettiği reklam geliri 310 milyon dolar seviyesinde bulunuyor. Twitter'ın mobil platformlar üzerinde dünya çapındaki reklam payının 2014'te yüzde 2,16 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Twitter yaygınlaşmasını sürdürdükçe gelirlerindeki dağılım da değişim gösteriyor. 2011'de tüm gelirlerinin yüzde 96'sını ABD’den elde eden Twitter'ın, 2013'teki kazancının ise yüzde 74'ü bu ülke kaynaklı oldu. Söz konusu rakamın gelecek yıllarda daha da azalacağı tahmin ediliyor. Faturalama diğer ülkelerden ABD hariç 14 ülkede ofisi bulunan Twitter'ın, İrlanda'nın başkenti Dublin'deki ofisini, diğer ülkelere reklam faturalama amacıyla kullandığı iddia ediliyor. Dublin, iş, finans ve teknoloji sektöründeki uluslararası şirketlere ev sahipliği yapması nedeniyle 'Avrupa'nın Silikon Vadisi' olarak niteleniyor. İrlanda'da kurumlar vergisinin, İngiltere'ye göre daha düşük olması nedeniyle çoğu şirket merkezini bu ülkede kuruyor. Şirket, reklam gelirlerinin kayıtlarını, kullanıcılarının bulunduğu bölgeye değil, faturanın kesildiği yer üzerinden gösteriyor. Twitter, böylece faaliyet gösterdiği bazı ülkelerde vergi ödememiş oluyor. Twitter'ın en fazla kullanıldığı 7. ülke olan Türkiye de bu uygulamaya maruz kalan ülkeler arasında yer alıyor. Sosyal paylaşım sitesi Twitter'ın Türkiye'den elde ettiği reklam geliri konusunda net bir rakam bulunmazken, uzmanlar bu miktarın 30-40 milyon dolar arasında değişiklik gösterdiğini ifade ediyor. Hükümet yetkililerinin, ofis açması için çağrı yaptığı Twitter, bu isteklere kayıtsız kalırken, aktif kullanıcı sayısı bakımından dünyada ikinci sırada yer alan Endonezya ve altıncı sırada bulunan Suudi Arabistan'da da şirketin ofisi bulunmuyor. Twitter'ın hayat damarı reklam Twitter'ın, ekonomik yapısına bakıldığında, şirketin en önemli gelir kaynağının reklam olduğu görülüyor. Kullanıcılarının, ülkelerine, dillerine, internet kullanım alışkanlıklarına, siyasi ve dini görüşlerine göre reklam yapma imkanı vermesi, Twitter'ı diğer sosyal ağlardan bir adım öteye taşıyor. Bu imkanları öteki kitle iletişim araçlarında gerçekleştirmek zor olurken, söz konusu hizmeti veren şirketler de reklam verenlere büyük maliyetler çıkarıyor. Twitter'ın bir başka önemli gelir kaynağı ise sponsor mesajları olarak dikkati çekiyor. Şirket, bu yöntemle, belirli bir ücret karşılığında tweetlerin en üstte görünmesini imkanı sunuyor. Twitter ayrıca bazı konuları günün en çok ilgi gösterilen konuları (trending topic) arasına alabiliyor. Böylece parayı veren Twitter'da gündemin en üstüne oturmuş oluyor. Sosyal paylaşım sitesi Twitter, 2011'de 164 milyon, 2012'de 79 milyon ve geçen yıl da 645 milyon zarar açıkladı. 2 bin 700 çalışanı var Twitter'ın dünya çapında 2 bin 700 çalışanı bulunuyor, çalışanların yarısını mühendisler oluşturuyor. Şirketin San Francisco'daki merkezinde çalışanlar haftalık bin 440 haşlanmış yumurta, 2 bin 214 litre kahve tüketiyor. veteknoloji
Arjantin'den Sonra Tehlike Çanları Türkiye İçin De Çalıyor!
Arjantin İflasta İlk domino taşı düştü mü?CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Arjantin'in iflasının ardından iki ülke arasındaki ekonomik benzerlikleri ortaya koyarak ekonomi yönetimini ve AKP iktidarını uyardı. bu iflasın domino etkisi yapabileceğine işaret eden Umut Oran, 'Türkiye’nin artık yeni bir ekonomi hikâyesine ihtiyacı var. Bu hikâyenin içinde tasarruf olmalı, yatırım olmalı, kalkınma olmalı, cari açıkla, işsizlikle, eşitsizlikle mücadele olmalı. Bu hikâye işi, aşı, sosyal barışı anlatmalı. AKP’nin ve Erdoğan’ın hikâyesi ise artık eskidi, yolsuzluk batağına saplandı, kurucu yol arkadaşları bile terk ediyor kendisini. Türkiye’nin yeni bir iktidara yeni bir hikâyeye yeni bir ekonomi programına ihtiyacı var' dedi CHP'li Umut Oran'ın konuyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklama şöyle:  Vadesi gelen dış borcunu ödeyemediği için Standard and Poor’s tarafından iflası ilan edilen Arjantin’in durumu, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişen ekonomiler için yeni bir krizin habercisi niteliğinde... Fed’in geçen yıl para musluklarını kısmasının ardından siyasette ortaya çıkan çalkantıların da etkisiyle ülke riski en fazla artan ekonomilerden biri olan Türkiye; Hindistan, Endonezya, Brezilya ve Güney Afrika ile birlikte en kırılgan 5 ülke arasında sayılırken, sıralamada Arjantin bu “kırılgan 5’li”den sonra geliyordu. Şimdi, tehlike çanlarının çaldığı bu ülkelere yönelik yatırım iştahı gerileyecek, küresel kreditörler ülke tahvillerine daha ihtiyatlı yaklaşacak, risk puanları yükselecek bu ülkelerin borçlanma imkânları zorlaşacaktır. Bu sürecin en hafif maliyeti bile gelişen ülkelerin borçlanma maliyetlerinde aşırı yükselme olacaktır. Türkiye’nin temel makroekonomik göstergeleri, dış borcunda temerrüde düşerek iflas eden Arjantin’den daha sıkıntılı bir tablo ortaya koyuyor. Türkiye’nin borçluluk düzeyi de cari açığı da bu ülkenin kat kat üzerinde bulunuyor. Arjantin’de yüzde 28 olan toplam dış borcun milli gelire oranı Türkiye’de yüzde 47’ye ulaşıyor. 2013 yılında Arjantin’de milli gelirin sadece yüzde 0.9’u düzeyinde bulunan cari açık Türkiye’de yüzde 8’e yaklaştı. Kırılgan ekonomilerin başında gelen Türkiye’de bankalar ve gösterge faiz üzerinde baskı oluşacaktır.  İyimser senaryoda Türkiye dış borçlarını çevirmeye devam etse bile Erdoğan’ın emirle düşürmeye kalktığı faizleri aksine daha da yükseltmek zorunda kalacak, dış sermaye girişindeki kıtlaşma nedeniyle döviz daha da pahalanacak, “yüksek faiz-pahalı döviz”de yeni bir üst platoya geçilecektir. Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimleri dolayısıyla siyasete endekslendiği bu günlerde Arjantin’den gelen iflas haberi sürpriz olmadığı gibi kayıtsız kalabileceğimiz bir durum da değildir. Özellikle 2008 sonrasında dünyada yaşanan likidite bolluğunda hovardaca borçlanan gelişen ülkeler, şimdi Fed’in likiditeyi kısması ile sıkıntılı bir döneme girmiştir. Bu ülkelerin başında gelen Türkiye için de saadet zinciri her an kopabilir. Yüksek borçluluğu ve aşırı dış kaynağa bağımlı yapısı nedeniyle Türkiye’nin de her an benzer bir durum yaşaması riski bulunmaktadır!   Hükümet, Erdoğan’ın kişisel ikbal hesaplarına yoğunlaşmayı bırakıp, kriz tehlikesine odaklanmalıdır. Ekonomiden sorumlu bakanlar yakalarına Erdoğan rozetini takacaklarına ilgili kurumlarla birlikte hemen kriz riskine karşı seferber olmalı, en üst düzeyde koordinasyon içinde toplanarak durum değerlendirilmeli ve gereken acil önlemleri almalıdır. Türkiye ekonomisinin kırılganlığı giderilerek krizlere karşı dayanıklı hale getirilmesi için orta ve uzun vadeli yapısal reformları konuşmanın zamanı çoktan gelmiştir. Türkiye gibi borçluluk oranı yüksek ve aşırı dış kaynağa bağımlı ekonomilerden biri olan Arjantin’in temerrüde düşerek dış borçlarını çeviremez hale gelmesi nedeniyle “iflas”ı, domino etkisiyle gelişen ülkelere yayılma riski taşıyor. Şimdi tehlike çanları özellikle Türkiye’nin de aralarında bulunduğu “kırılgan 5’li” için çalıyor. Fed’in geçen yıl parasal sıkılaştırma kararı ile küresel para musluklarını kısmasının ardından iç siyasette ortaya çıkan çalkantıların da etkisiyle ülke riski en fazla artan ekonomilerin başında gelen Türkiye; Hindistan, Endonezya, Brezilya ve Güney Afrika ile birlikte en kırılgan 5 ülke arasında sayılırken, sıralamada Arjantin bu “kırılgan 5’li”den sonra geliyordu. ARJANTİN’İN İFLASI Arjantin hükümeti, ülkenin tahvillerine yatırım yapan bir grup yatırımcıyla uzlaşma sağlayıp faiz geri ödemelerinde yüzde 70'e varan indirim ve vadenin uzatılması gibi kolaylıklar sağlasa da “Akbabalar” olarak adlandırılan bir grup spekülatif yatırım fonu ülkeyle uzlaşmaya yanaşmadı. Vadesi gelen 1.3 milyar dolarlık tahvilin geri ödenmesini isteyen kreditörlerle uzun süredir devam eden müzakerelerin ardından Arjantin tahvillerini elinde tutan fonlar ABD’de mahkemeye başvurdu. Mahkeme, verdiği süre içinde tarafların uzlaşamaması nedeniyle Arjantin’in yükümlü olduğu borcu ödemesi gerektiğine hükmetti. Arjantin, 1.3 milyar dolarlık borcun geri ödenemeyeceğini duyurarak iflas bayrağını çekti. Yani Latin Amerika’nın en büyük ikinci ekonomisi iflas etti. Tıpkı Türkiye gibi 2001 yılında büyük bir ekonomik kriz yaşayan Arjantin, o zaman da iflas ilan etmiş ve o dönem yaklaşık 100 milyar dolar civarında olan dış borç ödemelerini durdurmuştu. 2003 yılında iktidara gelen Nestor Kirchner hükümeti kreditörlerin yüzde 93’ü ile yaptığı pazarlıkla, borçların ortalama yüzde 65 oranında indirime gidilmesi ve 2005 ve 2010 yıllarında toplu ödemeler yapılması konusunda anlaşmıştı. Anlaşma dışında kalan yüzde 7’lik kesim ise o tarihten itibaren hukuksal mücadele başlatmıştı. Türkiye’yi AKP’nin yönettiği 2003 yılından bu yana Arjantin’i de Kirchner hükümetleri yönetiyor. Önceki Devlet Başkanı Nestor Kirchner’in eşi yeni Devlet Başkanı Cristina Kirchner’in açıklamalarına göre Arjantin o tarihten bu yana 173 milyar dolar dış borç ödedi. IMF verilerine göre de Arjantin, son on yılda yüzde 73 oranında ödemeyle dünyanın en fazla borç ödeyen ülkesi oldu. Buna göre “akbaba” fonuna 1.3 milyar dolarlık borcu da kolaylıkla ödeyebilecek durumda olmakla birlikte Arjantin’in bu tutarın tamamını ödemesi durumunda borç yapılandırılmasına girmeyen ancak geçtiğimiz aylarda özel bir anlaşma yapan yüzde 7’lik kesimin itiraz etmesi Arjantin’in ödemesi gereken miktarı 15 milyar dolara çıkaracak. Buna 2005 ve 2010’daki yapılandırmalara giren yüzde 93 de eklenirse Arjantin toplam 120 milyar dolarlık ek borç yükü altına girme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Arjantin’in borç yapılandırma anlaşması 2015 yılında sona eriyor. Arjantin, bu tarihten itibaren kreditörlerin herhangi bir kısmına borcunu tamamen öderse yapılandırma sırasında affedilen borçları ödeme riskiyle karşı karşıya kalmayacak. TEMERRÜT NEDİR? Temerrüt, borçlunun borçlandığı kişiye verdiği taahhütleri yerine getirememesi, ödemelerin gecikmesi anlamına geliyor. Borçlarını geri ödeyemeyecek duruma gelen ülkeler için de “temerrüde düşme” kavramı kullanılıyor. Bu durumda ülke uluslararası piyasalardan borçlanamaz hale gelebiliyor. Bu süreçte ülkede sert devalüasyonlar yaşanabiliyor, şirket iflasları, kitlesel işten çıkarmalar, kamu çalışanlarının maaşlarının ödenememesine kadar varan bir dizi kriz patlak verebiliyor. DOMİNO ETKİSİ OLABİLİR… Fed’in küresel likidite bolluğunu sonlandıracak nitelikteki karar ve operasyonlarıyla dünyada yeni bir finansal iklime geçildi. Yüksek enflasyon ve yüksek dış açığı bulunan ekonomiler, yeni küresel iklimin kırılgan ekonomileri olarak tanımlanıyor. Türkiye, Hindistan, Brezilya, Endonezya ve Güney Afrika’nın oluşturduğu kırılgan 5’liye Arjantin, Rusya ve Şili de eklenerek kırılgan ülke sayısını 8’e çıkaranlar da olmuştu. Krizin ilk patlak verdiği ekonomi, ise kendi özel koşulları ile de bağlantılı biçimde Arjantin oldu. Hedge fonlara ödemeyi yap(a)madığı için Standard and Poor’s tarafından iflas ettiği kabul edilen Arjantin’in durumu, finansal dengeleri zaten bıçak sırtındaki Türkiye gibi gelişen ülkelere yayılacak yeni bir krizi tetikleyebilir. Yani Arjantin, sırayla düşecek domino taşlarının ilki olabilir. Şimdi, tehlike çanları diğer gelişen ülkeler için çalıyor. İzleyen süreçte genelde gelişen ülkelere ve özellikle de kalan 7 kırılgan ülkeye yönelik yatırım iştahı gerileyecek, küresel kreditörler bu ülke tahvillerine ihtiyatlı yaklaşacak, risk puanları yükselecek bu ülkelerin borçlanma imkanları zorlaşacaktır. Bu sürecin en hafif maliyeti bile gelişen ülkelerin borçlanma maliyetlerinde aşırı yükselme şeklinde olacaktır. TÜRKİYE’NİN DURUMU ARJANTİN’DEN İYİ DEĞİL   Türkiye’nin temel makroekonomik göstergeleri, temerrüde düşerek iflas bayrağını çeken Arjantin’den ve kırılgan ülkelerden daha sıkıntılı bir tablo ortaya koyuyor. Merkezi yönetim borcunun milli gelire oranı 2013’te Arjantin’de yüzde 47, Türkiye’de yüzde 36 düzeyinde gerçekleşmekle birlikte asıl borçluluğu özel sektör kaynaklı olan Türkiye toplam borçluluk düzeyinde Arjantin’i çok geride bırakıyor. Böyle bir konjonktürde ise borçta özel sektör-kamu ayrımı değil, toplam borçluluk düzeyi önem taşıyor. Bu yılın ilk çeyrek verilerine göre Arjantin’in toplam 137 milyar dolarlık dış borcuna karşılık Türkiye’nin kamu ve özel toplam 388 milyar dolar dış borcu bulunuyor. Arjantin’de yüzde 28 olan toplam dış borcun milli gelire oranı Türkiye’de yüzde 47’ye ulaşıyor. Üstelik bu gelişmeyle kırılganlığı daha da artacak olan Türkiye’nin önümüzdeki bir yıl içinde kamu ve özel sektör olarak toplam 165 milyar dolarlık dış borcu çevirmesi gerekiyor. Türkiye’nin cari açığı da Arjantin’in kat kat üzerinde bulunuyor. 2013’te Türkiye’de 65 milyar dolar olan cari açık Arjantin’de sadece 4.5 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Arjantin’de milli gelirin sadece yüzde 0.9’u düzeyinde bulunan cari açık Türkiye’de yüzde 8’e yaklaştı. Arjantin, büyümesinin yüzde 55’ini özel tüketimle sağlarken bu oran Türkiye’de yüzde 70-75 aralığında seyrediyor. Bu da ulusal tasarruflara yansıyor. Arjantin’de yüzde 22’lerde bulunan tasarrufların milli gelire oranı Türkiye’de oran yüzde 13 dolayında kalıyor. Enflasyonda ve faizde de Arjantin’le benzer durumda olan Türkiye’nin bu ülkeye göre belki de tek avantajı uluslararası rezervleri… Arjantin’de 30 milyar doları bulmayan rezervler Türkiye’de 110 milyar doların üzerinde bulunuyor.   TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLER?   Gözlerin gelişen ülkelere çevrildiği yeni süreçte kırılgan ekonomilerin başında gelen Türkiye’de bankalar ve gösterge faiz üzerinde baskı oluşacaktır. Türkiye’nin Arjantin’le aynı duruma düşmesi şeklindeki kötümser senaryoyu düşünmek dahi istemeyiz. Ancak iyimser senaryoda Türkiye dış borçlarını çevirmeye devam etse bile, Erdoğan’ın emirle düşürmeye kalktığı faizleri, aksine daha da yükseltmek zorunda kalacaktır. Dış sermaye girişindeki kıtlaşma nedeniyle döviz daha da pahalanacak, zaten bu yıla damgasını vuran “yüksek faiz-pahalı döviz”de yeni bir üst platoya daha geçilecektir. Bu da maalesef ekonomide yavaşlama, piyasalarda daralma, reel sektörde ve bankacılık kesimi üzerinde sıkıntıların artması, şirketlerin mali yapılarının bozulması, iflaslar ve işsizlikte patlama demektir. Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimleri dolayısıyla siyasete endekslendiği bu günlerde Arjantin’den gelen iflas haberi sürpriz olmadığı gibi kayıtsız kalabileceğimiz bir durum da değildir. Özellikle 2008 sonrasında dünyada yaşanan likidite bolluğunda hovardaca borçlanan gelişen ülkeler, şimdi Fed’in likiditeyi kısması ile sıkıntılı bir döneme girmiştir. Bu ülkelerin başında gelen Türkiye için de saadet zinciri her an kopabilir. Yüksek borçluluğu ve aşırı dış kaynağa bağımlı yapısı nedeniyle Türkiye’nin de her an Arjantin’le benzer bir durum yaşama riski bulunmaktadır.     YENİ BİR EKONOMİ HİKAYESİNE İHTİYAÇ VAR!   Türkiye’nin artık yeni bir ekonomi hikâyesine ihtiyacı var. Bu hikâyenin içinde tasarruf olmalı, yatırım olmalı, kalkınma olmalı, cari açıkla, işsizlikle, eşitsizlikle mücadele olmalı.  Bu hikâye işi, aşı, sosyal barışı anlatmalı. AKP’nin ve Erdoğan’ın hikâyesi ise artık eskidi, yolsuzluk batağına saplandı, kurucu yol arkadaşları bile terk ediyor kendisini. Türkiye’nin yeni bir iktidara yeni bir hikâyeye yeni bir ekonomi programına ihtiyacı var. Erdoğan kriz teğet geçer havasında, ülkeyi değil kendi ikbalini düşünüyor. AKP ekonomi yönetimi ise yakalarına Erdoğan rozeti takmakla meşgul. Ekonomi yönetimi 3 maymunu oynuyor; yaklaşan krizi görmüyor, duymuyor, sesini çıkarmıyor! Bakanların yakalarındaki Erdoğan rozetini çıkarıp, akıllarını başlarına toplamaları ve ekonominin gerçek gündem ve önceliklerine odaklanmaları gerekmektedir. Ekonomi ile ilgili tüm kurumlar kriz riskine karşı seferber olmalı, en üst düzeyde koordinasyon içinde toplanarak durum değerlendirilmeli ve gereken acil önlemleri almalıdır. Türkiye ekonomisinin kırılganlığı giderilerek krizlere karşı dayanıklı hale getirilmesine yönelik orta ve uzun vadeli yapısal reformları konuşmanın zamanı çoktan gelmiştir.
2013'te Kaç Kişi İdam Edildi?
2013 yılında en az 778 idam gerçekleştirildi Uluslararası Af Örgütü, dünyada 2013 yılında bir önceki yıla göre idam cezalarının infazında artış yaşandığını ve 22 ülkede en az 778 kişinin infaz edildiğini bildirdi. Örgütün '2013 yılındaki İdam Cezaları ve İnfazlar' başlıklı raporunda, İran ve Irak'ta 2013 yılında gerçekleşen infazların artışındaki etkisine değinilerek, 2013 yılında bir önceki yıla göre 100 kişinin daha infaz edilmesiyle, yüzde 15'lik bir artış yaşandığına dikkat çekildi. En çok idam Çin'de gerçekleştirildi  En çok infazın Çin'de gerçekleştirildiğine, bu ülkeyi 369 infaz ile İran, 169 infaz ile Irak'ın takip ettiğinin belirtildiği raporda, Çin'deki infaz sayısının gizlendiği ancak Af Örgütünün bu ülkede her yıl binlerce insanın infaz edildiğine inandığı vurgulandı. 2013 yılında Çin hariç dünyada 778 infaz gerçekleştirildi  Listede dördüncü sırada 79 infaz ile Suudi Arabistan bulunurken, bu ülkeyi 39 infaz ile ABD, 34 infaz ile Somali, 21 infaz ile Sudan, 13 infaz ile Yemen, 8 infaz ile Japonya ve 7 infaz ile Vietnam takip etti.  2013 yılında Çin hariç dünyada 778 infaz gerçekleştirildiği, 2012 yılında ise bu sayının 682 olduğuna işaret edildi. 2013 yılında 22 ülkede insanların infaz edildiği, Endonezya, Kuveyt, Nijerya ve Vietnam'da ölüm cezasının yeniden kullanılmaya başlandığı belirtildi. 2009 yılından bu yana Avrupa ve Orta Asya'da ilk kez infaz gerçekleştirilmedi 2012 yılında infazların gerçekleştiği Gambiya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Pakistan gibi ülkelerde geçen yıl ölüm cezalarının verilmediği kaydedilen raporda, 'Belarus'da da geçen yıl infaz gerçekleştirilmedi ve böylece 2009 yılından bu yana Avrupa ve Orta Asya'da ilk kez infaz gerçekleştirilmemiş oldu' denildi.  Raporda, 20 yıl önce dünyada 37 ülkede ölüm cezasının bulunduğuna, bu sayının 2004 yılında 25'e, geçen yıl ise 22'ye düştüğüne değinilerek, 2013 yılında uygulanan infaz yöntemleri de aktarıldı. 'Bazı ülkelerde halka açık infazlar gerçekleştirildi'  Geçen yıl uygulanan yöntemler arasında baş kesme, elektrikli sandalye, kurşuna dizme, asma ve zehirli iğne ile infazın yer aldığı, İran, Kuzey Kore, Suudi Arabistan ve Somali'de halka açık infazlar gerçekleştirildiği vurgulanan raporda, insanların daha çok hırsızlık, uyuşturucu, zina ve dine hakaret gibi suçardan ölüm cezasında çarptırıldığı belirtildi.  Raporda, Af Örgütü'nün Genel Sekreteri Salil Shetty'nin, 'İran ve Irak gibi ülkelerde gördüğümüz gerçek cinayet serileri utanç vericidir. Fakat ölüm cezasına tutunmaya çalışan devletler tarihin yanlış tarafında durmaktadır ve her geçen gün daha fazla izole olmaktadır. Bu anlamsız, devlet destekli az sayıdaki ülke gerçekleştirmektedir. Ölüm cezasının kaldırılmasına yönelik çoktan kazanılmış olan ivmeyi geri çeviremezler' ifadesine de yer verildi.